Türkiye tarihi bir dönemecin eşiğinde... Suriye'deki Halk Devrimi, İsrail'in bölgeyi her an karıştırabilecek siyonist politikalar izleme ihtimali ve küresel arenadaki gelgitler, 40 yıldır Türkiye'nin ayağına vurulan "terör" prangasına son vermeyi zorunlu kılıyor.
Bu sadece Türkiye için değil bölge halkları için de tarihi bir fırsat. Görünen o ki, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin ezber bozan çıkışıyla başlayan, Başkan Erdoğan'ın güçlü desteğiyle devam eden "terörsüz Türkiye" girişimi, şu ana kadar muhataplarından gelen bilgilere göre olumlu devam ediyor. DEM Parti heyetinin çok yönlü görüşmeleri de son viraja girildiğini gösteriyor.
Anlaşılan o ki, bugün DEM Partili AhmetTürk, Pervin Buldan, Sırrı SüreyyaÖnder, Tülay Hatimoğulları, TuncerBakırhan, Cengiz Çiçek ve FaikÖzgür Erol'dan oluşan kalabalık bir heyetde Öcalan'la sürecin finalini görüşecek. Biranlamda Öcalan'ın konuşması an meselesi...Artık baharın başlangıcı mart ayının ilk haftasımı olur yoksa yarın tıpkı IRA meselesinde olduğugibi "hayırlı cuma"ya mı denk düşerbilemem ama daha fazla uzatılmamalı.
Bu konuda DEM Parti Eşbaşkanı TuncerBakırhan'ın açıklaması yakın bir tarihi işaretediyor: "Bir çağrı olacağı kesin, yakınzamanda olacak kesin. Ama tarih söyleyemem."
Belki unutulmuştur, İngiltere ile IRA arasında da şiddetin devreden çıkarılmasıyla ilgili yapılan anlaşmaya "Hayırlı cuma anlaşması" denmişti.
10 Nisan 1998 tarihinde Belfast'ta yapılan o anlaşmanın özü de "sivil ve kültürel haklar,silahların devreden çıkarılması" gibi sivil siyasetin önünü açan hedeflerdi.
Türkiye'de bu hedeflerin gerçekleşmesi için aslında özel anlaşmaya hiç gerek yok. Hele Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin asli unsuru olan Kürtler için hiç yok. Çünkü önlerinde birlikte kurdukları devleti sivil siyasetle yönetme fırsatı var ve sorun da bunun tercih edilip edilmemesiyle ilgili. Zaten ret ve inkâr politikalarının bittiği bir ülkede şiddet ve terörün bir siyaset aracı olarak kullanılması akıl ve izanla açıklanabilir değildi.
Bu yüzden bugüne kadar şiddeti bir siyaset aracı olarak kullanan PKK ve bileşenlerinin de şiddete bulaşmayan diğer sivil Kürt siyasetçilerin de önünde açık bir tercih var: Türkiye ve bölgeyi kaosla sıkıştırmaya, hatta bölmeye çalışan küresel ve bölgesel güç merkezleriyle birlikte olmak mı yoksa Türkiye'ye omuz verip büyütmek ve barış için de yaşamak mı?
Gelinen noktada DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan o tercihi çok net seslendirdi: "Birbirimizin rengine, kimliğine,dinine, kültürüne saygı duyacağız.Alın size birlikte, güçlü, demokratikbir Türkiye. Bu Türkiye'yi biz istiyoruz."
Sıra Öcalan'da... Kuşkusuz Öcalan'ın yapacağı açıklama çok daha etkili ve kapsama alanı geniş olacak. Bu nedenle büyük destek geleceği gibi itirazlar da olacak ve daha çok tartışılacak.
Bu noktada kamuoyu yapıcılara, siyasetçilere, aydınlara ve gazetecilere büyük görev düşüyor. Süreci toplumun ilgili kesimlerinin hassasiyetine özen göstererek izlemeli ve değerlendirmeliler.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.