AK Parti'nin 8. Olağan Kongresinde, daha
Başkan Erdoğan kürsüye çıkmadan bir şey dikkatimi çekiyor; açılış sonrası hazırlanan videoların birinde 2009'da Başbakan Erdoğan'ın
"One Minute" çıkışı duyulur duyulmaz salon ayağa kalkıyor ve müthiş bir alkış tufanı kopuyordu.
Bu Türkiye'nin küresel vesayete itirazının bir simgesiydi... Yeni dönem de Türkiye'nin küresel arenada oynayacağı rolü etrafında şekillenecek ve toplum büyük oraya odaklanacak.
Başkan Erdoğan'ın kongre konuşmasının can alıcı noktaları da tam bu konuyla ilgiliydi.
Değişmeyen ve sorunlu muhalefet tespiti,
"Toksik demokrasi" kavramsallaştırması,
"Kaos Boranları"na dikkat çekmesi ve son dönemde TÜSİAD tartışmalarının da hatırlattığı "
komprador burjuvazi" vurgusu boşuna değildi.
Başkan Erdoğan, özetle 8. Kongresini yapan AK Parti'nin önündeki en büyük sorunun
"zehirlenin demokrasi"yi zehirden arındırıp
"sağlıklı demokrasi"ye dönüştürmek olduğunu koyuyor ve şu tespiti yapıyordu:
"Muhalefetin seçim kazanmak için terör örgütleriyle, antidemokratik güç merkezleriyle işbirliği yapacak kadar gözünü karartması, ülkemizi 'toksik demokrasi' sorunuyla karşı karşıya getirmiştir."
Terörsüz Türkiye hedefi de refah toplumu
beklentisi de bu temel sorunla alakalıydı. Bu yüzden demokrasinin zehirlenmesi mutlaka engellenmeliydi. Başkan Erdoğan, tam da bu yüzden kendisine yöneltilen eleştirilerin aksine demokrasiyle ilgili şu vurgunun altını özellikle çiziyordu:
"Türkiye'nin ekonomide, dış politikada ve siyasette itici gücü demokrasidir"
Kongre salonunda AK Parti'nin yeni yönetiminin
nasıl olacağı, kimlerin gelip, kimlerin
gittiği konusu da çok konuşuldu. Bilinen Kürt
siyasetçilerin gitmesi, İyi Parti'den çok sayıda
ismin yönetime girmesi küresel milliyetçi dalgaya
karşı bir önlem mi bilinmez ama bu adımın
çok tartışılacağı kesin. Bu arada yeni gelenler
arasında ilginç isimler de vardı, şaşırtıcı olanlar
da. En ilginci ise yine "toksik demokrise"yle
ilgili olabileceği öngörülün Anayasa profesörü
Serap Yazıcı'nın MKYK listesinde yer alması. Büyük ihtimalle böylece hem yeni anayasa hazırlığında bir denge unsuru devreye sokulacak hem de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde denge-denetim meselesi halledilecek.
Sadece bu adımlar bile AK Parti'nin 8. Olağan Kongresini
'tarihi kongre' yapmaya yeter.