Kadın kadın değildir...
Yapılan bütün değerlendirmelerde kadın sadece 'doğal hukuk'un içinden görülen, 'geleneksel' bir anlayışla ele alınan, değerlendirilen, o bağlamda elbette 'sevilen, sayılan' bir varlık olarak tanımlandı.
Hiç itirazım yok işin bu son kısmına. Ben de insan- ların, insanlar derken erkeklerin, patolojik konumda/ durumda olanlar dışında, kadınlara ayrı bir duygu taşıdığına 'a priori' inananlardanım. Neticede hepimizin annelerimizle aşamadığımız bir ilişkimiz var. Onun bedeninden oluyoruz, eline doğuyoruz, onun tarafından beslenip büyütülüyoruz. Ve bu elbette karmaşık, çetrefil, yoğun bir ilişkidir.
O mercekten bakınca kadına dönük ilgimizin, saygımızın düzeyi başkadır.
İki nedeni var.
Birincisi, işte onu yazmıştım bahsettiğim 'tweet'te, kadın, bedeni ve bilinciyle doğal/ kendiliğinden bir özelliğe sahip olsa da 'kadınlık durumu' zamanla oluşturulan, bilinçli ve bilinçsiz olarak geliştirilen bir özelliktir.
Bilinçsizdir çünkü toplumsal kalıpların, davranışların, kabullerin meydana getirdiği, tarif ettiği bir kadınlık (anlayışı) vardır. Gelenekler, aile yapıları, okul ve diğer tüm sosyal kurumlar bu kadınlığı biçimlendirir.
Bilinçli yanı vardır; çünkü 1960'lardan, 70'lerden ve nihayet 1990'lardan bu yana devam eden 1'inci, 2'nci ve 3'üncü Dalga Feminist hareket 'kadınlık' normlarını irdelemiş, kadının bilinç ve beden olarak ne şekilde birey tarafından tayin edileceğini belirtmiştir.
Evet, kadınlık (aynı şekilde erillik) bir kimlik meselesidir. Bir kere bu var. Bu öyle kolaylıkla aşılacak bir konu değil. Çünkü meselenin biyolojik/ doğal yanını neredeyse işlev dışı bırakıyor.
İkincisi, bununla ilişkili, sosyal teori, şu bahsettiğim dönemde o yeni kadını tanımladı. Veya yarattı. Gene sosyal teori 'heteronormatif' toplumu, yani kurallarını erkeklerin koyduğu, erkeklerin belirlediği toplumu eleştirerek, onun içindeki 'rol modellerini' irdeleyerek, çözümleyerek tepeden tırnağa yeni, farklı bir kadın oluşturdu. Bu farklılık gerektiğinde kadının biyolojik yapısını biçimlendirecek düzeydedir. Butler'dan Haraway'e kadar yazanlar, yazılanlar bu gerçeği saptamıştır. Bu kadının artık doğal hukukla tanımlanmasına ve geleneksel planda işlevlendirilmesine daha fazla imkân yok.
Yeni toplum yeni bir demokrasi, yeni bir toplumsal bilinç, yeni bir toplumsal sözleşme demek.
Kadın hareketi sadece kadınları değil tüm toplumu kalıplarından, zincirlerinden kurtaran bir özgürlük hareketidir. Bir 'sevgisaygı hareketi' değildir.
Kısacası kadın kadın değildir, bu yazı da Feminizm hakkında değildir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)