Ya camları yok gözlüğün ya da eski...
Derginin yakın zamanlı bir nüshasında Fransa'nın laiklikle olan meselesi ele alınıyordu, Laiklik Savaşları başlığı altında. Caroline Furest 'Entelektüeller Fransız laikliğini Amerikanlaştırmak istiyor' diye feryat ediyordu (!). Cevap verenler var. Jean Bauberot bu görüşü hırpalıyor. Kimlik olarak laikliğe karşı çıkıyor.
Türkiye'den bakınca şaşırtıcı değil mi?
Dünyaya devrimler armağan etmiş, laikliğin beşiği Fransa konuyu henüz yeni yeni, bizim 1990'larda, 2000'lerde tartıştığımız kavramlarla ele alıyor. Onca felsefi birikime rağmen gelinen nokta hayal kırıcı: Fransız laikliğinin Amerikanlaştırılmak istenmesine tepki. Hem de ağır bir suçlama olarak biçimlendirilmiş bir tepki. Peki! Ne yapalım, bazen de Fransızlar bizden öğrenecek diye çok yıllar önce çok yazılar yazdım, bu konularda...
Derken, bir iki hafta evvel çıkan L'obs'ta bu defa dehşet verici bir kapak: 'Katoliklerin Gücü'... (Bu 'güç' kelimesi özellikle Fransızcada aynı zamanda 'iktidar' demektir, öyle düşününüz.)
Çarpıcı şeyler yazmışlar. Efendim, bir kere Katoliklik düşüşte. Tamam, Fransız halkının hâlâ en çok taraftar verdiği 'mezhep'. Ama düşüşte. Katoliklerin % 48'i dini vecibelerini yerine getirmezken halkın % 44'ü zaten Katolik değil. Dinini 'yaşayan'ların oranı sadece % 8. 1990'da 500 bine yakın bebek vaftiz olmuş, 2012'de 300 binin altı bu rakam. Kilisede evlenenlerin sayısı 70 bine düşmüş. Ama Jerome Fourquet diyor ki, işler bu mertebeye gelince kendilerini azınlık olarak görmeye başladılar, her şey değişti.
Ne kadar değişti sorusuna dergi cevap veriyor: yeniden diriliş! Şimdi siyasete müthiş ağırlık koyan bir Katolisizm var Fransa'da. Fillon'un sağın lideri olmasını onlar sağlamış.
Fransa'nın bir de Müslüman düşmanlığını hatırlamak gerek. Geçenlerde bir dostumdan öğrendim. Son zamanlardaki algı konusunda ve yeni metodolojiler üstüne çalışıyor. Batı toplumlarındaki Müslüman algısının 'ölçeksizliğini' yeni dünyanın kısıtlamalarından biri olarak zikrediyordu. Algılanan oran % 25 gibiyken Müslümanların Fransa'da tuttuğu oran sadece % 7.
Yeni dünyayı anlamıyoruz. Henüz tanımıyoruz. Yeni dünya insanının, mesela 'millenyum çağı' çocuklarının tepkilerini, düşünce yapılarını bilmiyoruz. Dünyadaki büyük karmaşayı yerine oturtamıyoruz.
Ama eski dünyanın yapısal şartlarını muhafaza etmek kaygı ve çabası da başka sorunlara yol açıyor. Gerilimlerin kaynağında geniş ölçüde bu tepki var. Laikliğimiz değişmesin demek, Müslümanların oranını gerçekten büyük görmek ve ondan sonra yeni düzeni kavrayamamak, ona uyum sağlayamamak... Değişim tepkisi ise beklenmedik, bambaşka yerlerden geliyor.
Gözlüklerimizin ya camları yok ya da eski, etrafı bulanık görüyor insanlık...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)