ERHAN AFYONCU

Sınıflarımıza numara yerine Türk büyüklerinin isimlerini verelim

Hepimiz okul hayatımızda bir numara taşıyan sınıfta okuduk. 1A, 5C, 9H gibi. Aslında sınıf numaralarını Türk tarihindeki önemli bilim adamlarının ismine çevirip, bunu bir öğretim vasıtası olarak kullanabiliriz. Nitekim eğitim hayatımıza birçok konuda öncülük eden Kalem Vakfı Okulları yıllardır sınıflarına "Farabi, Birunî, Ali Kuşçu, Gevher Nesibe" gibi Türk tarihinin önemli şahsiyetlerinin isimlerini veriyor. Böylece hem o sınıfta okuyan öğrenciler hem de başka sınıflardaki talebeler bu isimlerin kim olduğunu öğreniyor. Bu uygulamayı Türkiye'ye yayarsak bu sayede tarihimizdeki önemli şahsiyetlerin isimlerini öğreterek yaşatmış oluruz. Milli Eğitim Bakanlığı ilkokul, ortaokul ve liseleri üç kategoriye ayırıp yapacağı isim listelerini her okulda sınıflara koydurabilir. Böylece sınıf isimleri birer öğretim aracı haline gelir. Burada dikkat etmemiz gereken sınıf isimlerinde öncelikli olarak "Kaşgarlı Mahmud, Farabi, Biruni, İbn Sina, Yunus Emre, Mevlana, Kâtip Çelebi, Gevher Nesibe, İbrahim Müteferrika, Ali Kuşçu, Dede Korkut, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Köroğlu, Baki, Fuzuli, Piri Reis, Evliya Çelebi, Mimar Sinan" gibi tarihimizdeki önemli bilim adamlarının ve sanatkârlarımızın isimlerini kullanmak. Bu teklifimiz uygulamaya geçerse çok müspet neticeleri olacaktır.
***
KANUNNAMEYLE DÜZENLEME
Yavuz Sultan Selim zamanında çıkarılıp, daha sonraki hükümdarların döneminde zaman zaman ilaveler yapılan ve Ömer Lütfi Barkan tarafından yayınlanan kanunnamelerde şu hususlara dikkat çekilmiştir:
"Muhtesib olan kimse kadı marifetiyle narh vere (fiyatları belirleye). Ancak narh verdiği zamanda et ve kemiğe, eğer şehirde olur, eğer kasabalarda olur veyahut başka yerleşim birimlerinde olur, o yerin ileri gelenlerinden, yerlilerinden, fakirlerinden, ekmekçilerin ve kasapların durumlarına vakıf olup, hesaplarını bilen kişileri bilinen bir yere davet edip, ondan sonra fiyatları belirleyeler. Dört mevsime dikkat edeler.
Fiyatlar belirlendikten sonra muhalefet edenlerin ve eksik satanların haklarından gelip, sebze ve ette eksik olursa bir kilosuna bir akçe ve diğer mallardan olursa yarım kilosuna bir akçe ceza alına.
Ekmekçilerin hamuru çiğ, kara ve ekşi ve nizami ağırlığından eksik olanları hâkim cezalandırır ve her yarım kiloda bir akçe ceza alır.
Kasaplar koyun ve keçi etini ayırt etmeli ve birbirine karıştırmamalıdır. Narh üzerinden muamele yapmalı ve et fiyatlarını fazla veya eksik göstermemelidirler. Şayet konulan narhtan fazla fiyatla etini satarsa mahkeme kendisine ceza verdikten gayri ayrıca her yarım kilo et karşılığı bir akçe ceza alınır.
Bakkallar sattıkları malları narhla (devletin belirlediği fiyattan) satalar. Müşteri aldığı malın eksik olduğunu iddia eder ve hakikaten tartıldığı zaman eksik çıkarsa satan, kadı ve devlet görevlileri tarafından cezalandırılır. Bu yüzden bakkalların terazileri her zaman kontrol edilir ve noksan tartmamasına dikkat edilir. Terazilerin kefelerinin her ikisi de nizami ölçülerde olmalı ve kullanılan ölçü ağırlıklarında eksiklik bulunmamalıdır. Teraziler teftişlerde kontrol edilmelidir."
***
PAHALI MAL SATANA FALAKA CEZASI VERİLİRDİ
Osmanlı döneminde esnaf, devlet hizmetindekiler ve serbest çalışanlar diye ikiye ayrılırdı.
Devletin ihtiyaçlarını karşılayan esnafa "ehl-i hıref-i hassa" denirdi. Sayıları 2 bini bulan bu grubun içinde ekmekçi, helvacı, kazancı, kürkçü, kâğıtçı, kuyumcu, çilingir, terzi, aşçı gibi değişik birçok meslekten esnaf bulunurdu.
Serbest çalışan esnaf ise loncalara bağlı olarak mal üretir ve satardı.
FİYATI DEVLET BELİRLERDİ
Osmanlı yönetimi halkın mağdur olmaması için esnaf teşkilatını devamlı denetim altında tutardı. Hiçbir esnaf malını devletin belirlediği narhın, yani fiyatın üzerinde satamazdı. Devletin belirlediği fiyattan daha pahalı satan esnaf herkese ibret olması için çarşının ortasında falakaya yatırılırdı.
Piyasada satılan malların devletin belirlediği fiyatın üzerinde satılıp satılmadığının denetlenmesi padişahın vekili olan veziriazamların en önemli göreviydi. Veziriazamın bırakın görevini aksatmasını, fiyat denetimini ihmal ettiği yönünde bir dedikodu çıkması bile azline sebep olurdu. Bu yüzden veziriazamlar, yanlarına İstanbul kadısı ile muhtesibi, yani dönemin zabıta müdürünü alarak esnafı denetler, karaborsacılık yapan, pahalı mal satan ve kalitesiz mal üreten esnafı falakaya yatırtırdı.
Başta bakkallar olmak üzere birçok esnaf aldığı mala en fazla yüzde on kâr koyabilirdi. Yüzde ondan fazla kârla mal satan esnaf tespit edilirse, önce kadıya götürülür, ardından bir güzel sopa çekilirdi. Karpuz, kavun, elma, armut, kiraz gibi meyveler ile mercimek, nohut, pirinç gibi bakliyat türleri mevsimine göre kadı tarafından belirlenen fiyata göre satılırdı.
Terzilerin dikecekleri elbiselerin fiyatını da devlet kumaşın cinsine ve üzerinde kullanılacak aksesuara göre belirlerdi. Devletin belirlediği fiyatın üzerinde elbise diken terziler, hâkimin karşısına çıkarılır, suçu sabit olursa kafasına tahta külah geçirilerek teşhir edilirdi.
ET VE EKMEK
Osmanlı İmparatorluğu'nda en fazla kontrolü yapılan iki ürün ekmek ve et idi. Et mevsimine ve ayına göre fiyatlandırılır, kışın pahalı yaz aylarında ucuz olurdu. Mayıs-haziran ile eylül-ekim ve kasımda 1 kilosu bir akçe, temmuz-ağustosta 1 kilo 200 gramı 1 akçe, aralıktan mayıs sonuna kadar ise 850 gramı 1 akçeye satılırdı. Keçi eti, koyun etinden ucuz olurken, en pahalısı kuzu etiydi. Keçi ve koyun etleri ayrı ayrı satılır, karıştıran olursa kadı tarafından cezalandırılırdı. Devletin tayin ettiği fiyattan yüksek satanlar ile eksik tartanlar sattıkları etin her 5 gramına 1 akçe ceza verirlerdi.
Halkın ucuz ve iyi buğdaydan yapılmış ekmek yiyebilmesi için sıkı bir denetim mekanizması vardı. Ekmek halkın ana gıdası olduğu için başta padişah olmak üzere bütün devlet görevlileri fırınları sıkı denetim altında tutarlardı. Ekmeğin içinde başka bir madde bulunursa veya çiğ pişmişse fırıncı falakaya yatırılırdı. Eğer ekmek kanunnamede belirtilen gramajın altındaysa fırıncının kafasına suçlu olduğunu belirten tahta bir külah geçirilir veya para cezası verilirdi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.