Türkiye’ye karşı “iyi polis-kötü polis” oyunu mu?
***
Alman Şansölyesi Merkel'in ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borrell'in Ankara ve Atina arasındaki gerilimi düşürme ve Türkiye-AB ilişkilerini normalleştirme çabasında olduğunu biliyoruz. Hatta Merkel'in ricası ile ikili görüşmelerin önünü açmak için Oruç Reis gemisinin sondaj çalışmaları bir süre ertelenmişti. Atina bu son hamle ile Merkel'i de Borrell'i de boşa düşürdü. Yunan Başbakanı Miçotakis bir yandan müzakerelere açık olduğunu söyleyerek diğer yandan Kahire ile anlaşma imzalayarak elindeki kozları artırdığını düşünüyor. Gerginliği yükseltirken de AB'nin ve özellikle Fransız Cumhurbaşkanı Macron'un Yunan girişimlerini destekleyeceğine güveniyor. Macron ise birçok alanda Türkiye ile açık bir rekabet halinde. Bir yandan Libya'da darbeci Hafter'i destekleyerek Rusya'ya alan açıyor. Diğer yandan Atina'yı Ankara karşısında tehlikeli bir yola girmekte cesaretlendiriyor. Ve Beyrut ziyaretinde gösterdiği Türkiye'nin etrafındaki ülkelerde etkin olmasını engellemeye çalışıyor. Ülkesinin Lübnan'ın iç işlerine karışmadığını söyleyen Macron cümlelerine şöyle devam ediyor: "Çok taraflılığa ve Lübnan halkının çıkarlarına inanan Fransa rolünü oynamazsa, Lübnan'ın iç işlerine karışan İranlılar, Türkler, Suudlular ve bölgedeki diğer güçler olacak. Bu ülkelerden bazıları bunu Lübnan halkının aleyhine kendi jeopolitik ve ekonomik çıkarları için yapacak."***
Birinci Dünya Savaşından günümüze Fransa'nın Ortadoğu'ya ve Lübnan'a yıkıcı etkileri ortadayken, Macron'un bu pişkin yorumu yapması şov yapma merakı ile açıklanabilir. Ancak aasıl sorun Macron'un Türkiye'ye yönelik hasmane politikasının Merkel'i zora sokmasıdır. Almanya'nın AB dönem başkanlığı sırasında Türkiye-AB ilişkilerini toparlama fırsatını heba etmesidir. Merkel ile Macron'un Başkan Erdoğan'a karşı iyi-kötü polis oynadığını düşünmek istemiyorum. En azından Merkel, bunun tutmayacağını bilecek kadar Erdoğan'ı tanır. Zaten Erdoğan'ın "eğer siz Yunanistan'a, diğerlerine güveniyorsanız biz 3-4 haftalığına ara veririz... Ama ben bunlara güvenmiyorum, siz de bunu göreceksiniz" cümlesini hatırlayacaktır.Şurası net, Libya ile yapılan anlaşma çerçevesinde donanmasını Doğu Akdeniz'de tutan Türkiye, AB'nin yaptırım tehditleri karşısında geri adım atmaz. Deniz yetki alanları paylaşımında Antalya Körfez'ine sıkıştırılmayı hiçbir şekilde kabul etmez. Ege, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz sorunlarının birleşmesi ile Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilim istenmeyen yere sürüklenebilir. Doğu Akdeniz'deki yüksek gerilim ABD veya Rusya için ciddi sorun oluşturmayabilir. Ancak Avrupa için büyük güvenlik sıkıntıları üretebilir. Macron ve Miçotakis ikilisinin ayak oyunları AB'nin ve Almanya'nın uzun vadeli stratejik çıkarlarını gölgelememeli. Merkel ivedilikle gidişata müdahil olmalı. Doğu Akdeniz hızla ısınıyor, müzakerenin alanı giderek daralıyor. "Gerilime kısa mola" gerçekten çok kısa olabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)
- Özel’in yeni siyaset tarzı nereye kadar? (26.04.2024)
- Zamanın Hitler’i hesap vermekten kaçamayacak (24.04.2024)
- Irak ile yeni başlangıçlar (23.04.2024)
- Seçim sonrası Türkiye’nin Ortadoğu gündemi (20.04.2024)
- Siyaset yapma rekabeti (19.04.2024)
- Ortadoğu, İran ve İsrail gerilimine terk edilemez! (16.04.2024)
- Doğrudan ve kontrollü çatışma dönemi (15.04.2024)