Yeryüzünün en tuhaf ve en saçma tipleri maalesef bizim memlekette yaşıyor.
Devlet, bölgemizde oluşan konjonktürü, yepyeni fırsatları görerek harekete geçiyor.
"Terörsüz Türkiye" için kolları sıvıyor.
Ardından bir bakıyoruz bundan rahatsız olanlar, gocunanlar fışkırıyor.
ASAL bir anket yayınladı. AK Parti, MHP ve DEM partinin neredeyse tamamına yakını "Terörsüz Türkiye" adımından memnun görünüyor.
Ancak muhalefetin tamamında memnun olmayanların sayısı daha fazla iyi mi? Mesela CHP seçmeninin yarısı "Terörsüz Türkiye girişimini olumsuz buluyorum" demiş.
Dünyada terörü durduracak adımlardan hoşnut olmayan sadece ve sadece sanırım bizim ülkemizde var.
Bu nasıl bir kafa yapısı? Sırf iktidar bu girişimleri yapıyor diye burunlarından soluyorlar.
Bunun karşıtı ise şu oluyor; "İktidar terörü durdurmasın, devam etsin, kan akması sürsün!" Beyinlerinde neyi yaşıyorlar anlamakta zorlanıyoruz bazen.
Bu kafalar bu memlekette yapılan her güzelliğe de karşılar.
Bütün dünyanın konuştuğu, savaşların seyrini değiştiren diye tabir ettiği insansız hava araçlarımızın mimarlarından Selçuk Bayraktar bir programda konuşuyordu. Kendilerini sosyal medyadan eleştirenlere cevap veriyordu. "Biz üretiyoruz diye neden saldırıyor-sunuz? O zaman siz üretin kardeşim" diyordu. Haklı bir serzenişti bu. Ancak Selçuk Bayraktar şunu bilmeli ki, bu ezikler asla üretmezler.
Muhalefetin oy patlaması yaptığı Nişantaşı'nda, Bağdat Caddesi'nde Kemer Country'de, Ataşehir'de, Bebek'te, Boğaz'da yalılarda bunlar oturur, sahil şeridinde tatil beldelerini bunlar tıklım tıklım doldurur, 2 bin liraya lahmacun yerler ve ardından ahkam keserler. Bunlarda para çoktur. Ancak üretmezler. Ya montaj ya ithalat yaparlar ya da paradan para kazanırlar.
Üretme diye bir kafaları yoktur. O yüzden yapılan her güzelliğe saldırırlar. Üretenleri hedef almak bunların en büyük haz duygusudur.
"Biz yapamayız, Batı yapar, bize satar, gül gibi geçiniriz" mantığı bunlara adeta şırınga edilmiştir. Paris'te, Londra'da şampanya içerken poz vermeyi severler, Yunan adalarını ağzına kadar doldururlar.
Yunan'ı zengin ederler ama ne dediğine hiç bakmazlar.
Daha dün Yunan basını çığlık atıyordu; "Türkiye çok katmanlı hava savunma ağı ve ağ merkezli savaş kabiliyetinde büyük ilerleme kaydetti. Maalesef füze caydırıcılığı konusunda Türkiye'nin çok gerisinde kaldık" diye. Savaş Gemilerimizi bile analiz edip, derinlemesine kapsamlı, çoklu hedef imha yeteneğine sahip olduğunu korkuyla satırlarına dökmüşler.
Bizdeki ezikler İsrail'i de çok sever. O İsrail sürekli Türkiye'yi hedef alsa bile kalpleri Tel- Aviv diye atar. Her gün İsrail basınında atılan manşetlere, "Türkler fena silahlanıyor.
Burada vuramayacağı şehrimiz yok artık" diye başlıklara yansıyan ağıtlara dönüp bakmazlar.
Oturur buradan Selçuk Bayraktar gibi üretenlere saldırır, "Maket bunlar maket" derler. Hatta içlerinde ürettiğimiz ve dünyanın parmak ısırdığı savaş uçağımıza kafa göz dalan bile vardır. "Uçamaz.
Uçarsa anırırım" diye bağırırlar. Uçunca eşek tepmesinden beter olmaları gerekir ama o yüz yoktur bunlarda.
Derileri kösledir.
Bu kafalar utanmadan sıkılmadan "Ne işimiz var uzayda" diyordu.
Dünya artık uzaydan savaşlara hazırlanırken bizim ezikler yapılan yatırımlara kahroluyor ve saldırmaktan zevk alıyordu. Hemen hepsi yıllardır "Ne işimiz Somali'de" diye de bağırıyordu. Şimdi Türkiye Somali'de uzay üssü kuruyor.
İnsanın, "Alacaksın götüreceksin bu eziklerin hepsini Somali'ye üs inşaatı bitene kadar izlettireceksin" diyesi geliyor. Ancak bu da fayda etmez.
Bunların kalpleri olduğu kadar kafaları da beyinleri de mühürlü.
Amerikan basını bile her ürettiğimizi yakın takibe alıp en ufak gelişmeleri bile çarşaf çarşaf sayfalarına döküypor.
Mesela Amerikan Times of Defence "Türkiye bor yakıtlı hava füzesi geliştiren tek ve öncü ülke" diye başladı birkaç gün önce haberine. Roketsan'ın GÖKBORA füzesine daldı. "Türkiye hem katı yakıtlı hem de sıvı yakıtlı ramjet motorlu hava füzesi geliştirme kapasitesine sahip nadir ülkeler arasında" diye övgüler yağdırdı. Bu övgüleri kaynatıp bizim eziklerin başından aşağı döksen bana mısın demezler.
Çünkü bunlar Batı mutfaklarında zaten pişirilmiş kellelerdir. O yüzden Selçuk Bayraktar gibi üretenlerin bu pişmiş kelleleri kale almaması gerekir. Üzmeyin canınızı boşuna. Siz aslanlar gibi üretmeye devam edin.
Bunların bir yerine füze bağlayıp 7 kat göklere uçursan "Maket bu maket, uçamaz" derler. Sıkıntı yok.
Yola devam.