Antalya’nın gözlerden uzak antik kenti; Trebenna
Antalya'nın 32 kilometre batısında, Sivridağ'ın kuzey eteğindeki Çağlarca’da yer alan Trebenna Antik Kenti, kent merkezine çok yakın olmasına karşın yıllardır sadece meraklılarını ağırlıyor. Bir yazıtta 'Trebennalıların ünlü/ şanlı kenti' olarak tanımlanan antik kent, 2-3 katlı anıt mezarları, hamamı, şapeli, kilisesi, akropolü, toplantı salonu, zeytinyağı ve şarap işlikleriyle dikkat çekiyor.

Konyaaltı ilçesi Geyikbayırı ve Çağlarca köylerinden geçilerek orman yoluyla ulaşılan, denizden 700 metre yüksekteki Trebenna Antik Kenti, Likya, Pamphylia ve Pisidia kaşağında bir sınır kenti olarak dikkat çekiyor. Antik kent, Roma dönemine ait mezarlıklar, toplantı salonu, hamam ile Bizans döneminden kalan şapel, kilise ve her döneme tanıklık eden akropolüyle biliniyor. Helenistik Dönem'de başlayan, ömrünü Bizans dönemi sonunda tamamlayan ve bir yazıtta 'Trebennalıların ünlü/ şanlı kenti' diye tanımlanan Trebenna, günümüzde sadece meraklılarını ağırlıyor. Ormancılık ve tarımla geçindiği bilinen Trebenna, üzüm ve zeytinyağı üretiminde Likya'nın önemli kentlerinden biri.

ÇALIŞMALAR KİTAPTA TOPLANDI
10 yıl sürdürdüğü Beydağları Yüzey Araştırmaları kapsamında 2002 yılında Trebenna Antik Kenti'nde de ilk ve tek yüzey araştırmaları yapan ve çalışmaları 'Trebenna: Tarihi, Arkeolojisi ve Doğası' başlıklı Türkçe- İngilizce kitapta toplayan ve çok sayıda makaleyle bilim dünyasına sunan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, 2001 ve 2003 yıllarında yaptıkları çalışmalarla Trebenna'yı ilk kez ortaya çıkarıp bilim dünyasına sunduklarını belirtti. Beydağları Araştırma Projesi kurucu Başkanı Prof. Dr. Çevik, çalışmalar boyunca kentin detaylı haritasını ve tüm yapıların rölevelerini çıkarıp hava ve yersel fotoğraflarla arşivlediklerini söyledi.

"Antalya'nın kent sınırları içerisinde bunca yakın olup da bilinmeyen ve araştırılmamış yüzlerce kalıntı ve yerleşimle birlikte Trebenna'yı da detaylı değerlendirip arkeolojik tarihini ortaya koyduk" diyen Prof. Dr. Çevik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Neredeyse 20 yıl önce yaptığımız bu çalışma bilim ötesinde koruma için de önem taşıyordu. Tüm tespitlerimizi Koruma Kurulu'na sunup tescillerini sağlamak önemli bir misyondu. Bugün ne çok eksildiklerini görünce hiç olmazsa kağıt üzerinde korumuş olduğumuzu görmek minik bir mutluluk kaynağı olmuştur."

