Son dakika: Öğretim Üyesi Dr. Levent Sümer'den çarpıcı iddia: “Konvensiyonel Değil Ama Biyolojik Savaş İçindeyiz”

Çin'de başlayıp bütün dünya ülkelerine yayılan koronavirüse karşı mücadele devam ederken virüsle ilgili İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Öğretim Üyesi Dr. Levent Sümer'den çarpıcı bir iddia geldi. Sümer, “Konvensiyonel Değil Ama Biyolojik Savaş İçindeyiz” dedi. İşte ses getirecek o açıklamalar...

Çin'de başlayıp bütün dünya ülkelerine yayılan koronavirüse karşı mücadele devam ederken virüsün ekonomilere etkileri de bertaraf edilmeye çalışıyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) dünyanın koronavirüs salgınını ekonomik olarak atlatmasının yıllar süreceği uyarısında bulunuyor. Peki, koronavirüs salgını nedeniyle şu anda dünya ekonomisi ne durumda? Ülkeler krizle nasıl başa çıkabilir?

İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Öğretim Üyesi Dr. Levent Sümer çarpıcı açıklamalarda bulundu.

KORONAVİRÜS SALGINI NEDENİYLE ŞU ANDA DÜNYA EKONOMİSİ NE DURUMDA?

Mevcut durumu analiz etmeden önce biraz daha geriye gitmek gerektiğini ifade eden Sümer, "Öncelikle 2008 global finansal krizinde yaşananları irdelemek ve o zamandan bugüne neler değiştiğini konuşmak gerekiyor. Amerika'da başlayan mortgage krizi 2008'de global bir krize dönüşmüştü. Kriz, işsizlikle, şirketlerin iflaslarıyla ve ciddi anlamda büyük kayıplarla hayatımızdan uzun süre çıkamamıştı. O dönem Joseph Stiglitz'in 2009 yılında yazdığı rapora göre, bu krizin temel sebeplerinden biri ülkeler arasındaki ve toplumu oluşturan bireyler arasındaki gelir dağılımı eşitsizliği olmasıydı. Bununla beraber bir diğer faktör, 175 trilyon dolara ulaşan dünyanın aşırı borçluluk tutarıydı. O günden bugüne çok farklı aşamalardan geçti dünya. Bir dönem gelişmekte olan ekonomilere para akışı sağlandı. Daha sonra 2016 yılında Trump'ın ABD başkanlığına seçilmesi ve kademeli olarak faizlerin artmasıyla para, gelişmekte olan ekonomilerden tekrar gelişmiş ekonomilere doğru dönmeye başladı. Koronavirüsü aslında global finansal krizin tetikleyicisi olarak da görmek lazım. Bu çerçeveden baktığımız zaman gelişmekte olan ekonomiler -ki içinde Türkiye de bulunuyor- sıkıntıya girdi. Hemen sene başında özellikle OPEC ülkelerinin kendi aralarında petrol fiyatlarında anlaşamaması sebebiyle ciddi bir petrol düşüşüyle yıla başladık. Bununla beraber sene başı itibariyle dünyanın borçluluk tutarı 278 trilyon dolar gibi bir seviyeye geldi. Yani dünya 12 yıl içerisinde 175 trilyon dolardan 278 trilyon dolara yükselerek aşırı borçlanmayla birlikte karşıladı koronavirüsü. Bununla birlikte ilk reaksiyonlar açısından baktığımız zaman, koronavirüs devletler tarafından, başlangıçta basit bir grip olarak algılandığı için ne ekonomik bir tedbir anlamında ne de toplumsal hayata etkisi anlamında bir önlem alındı. Ne zaman ki bu kriz İtalya'da ciddi etkiler göstermeye başladı, arkasından İspanya'ya ciddi bir şekilde sıçradı, virüsün tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayıldığı idrak edildi bunun artık küresel salgın olduğu kanısına varıldı.

Dünya tedarik zincirinin Çin'de olduğunu biliyoruz. Çin eksenli olarak birçok ürün başta ABD olmak üzere dünyanın dört bir yanına yayılıyor. Çin'de başlayan salgın, bu tedarik zincirinin birincil noktada kırılmasına sebebiyet verdi. Bununla beraber bu tedarik zincirinin arkasında otomotiv sektörü, enerji fiyatları ciddi anlamda düşüşe geçti. Borsadaki ciddi düşüşler öncelikle enerji sektöründe kendini gösterdi. Ardından turizm ve ulaşım sektörleri, lojistik, gayrimenkul ve sigortacılık değer kaybetti.

Bir yandan da ülkedeki makroekonomik göstergeler üzerinden bir değerlendirme yapmak lazım. Amerika'da son açıklanan rakamlarda 3.5 milyon olması gereken işsizlik, 6.5 milyona yükseldi. Rakamlar bize bu durumun yüzde 20'lik gibi bir orana evirilebileceğini söylüyor. Bu da 2008 yılındaki krizden çok daha ağır bir krizle karşı karşıya olduğumuzu bize gösteriyor. Herkesin ortak kanısı artık dünyanın bir resesyona girmiş olduğu ve bu resesyondan çıkışın çok da kolay olmayacağı yönünde.

Bu krizin Roubini'nin deyimiyle, bir I tipi, 4. tip bir kriz olduğunu ifade etmek gerekebilir. Roubini, bu krizin ne zaman dibi göreceği ne zaman yükselişe geçeceği konusunda belirsizlik olduğunu ifade ediyor. Bu da şu andaki mevcut yapının bu krizle mücadele noktasında yetersiz kaldığını gösteriyor.

ÜLKELER EKONOMİK KRİZE KARŞI HANGİ ÖNLEMLERİ ALDI?

Merkez bankalarının kurtarma paketleri dünyada yaklaşık 7 trilyon dolara yaklaştı. Ama bu kalıcı bir çözüm değil. Gerçek manada çözümü nasıl sağlayabileceğimiz noktasında, benim de yapmış olduğum araştırmalarda, mevcut ekonomik sistemin bir noktada artık değişime uğraması gerekliliğini getiriyor. İnsanların hayat tarzlarıyla, eğilimleriyle, seyahatten tutun da gayrimenkul tercihleriyle, tüketim alışkanlıklarından tutun da elde edilen geliri hangi kanallarda nasıl şekilde kullandığını değerlendirdiğiyle, ülkelerin ve insanlar arsındaki gelir dağılımının eşitsizliğinin ne derece minimize edileceğiyle alakalı bir konu.

Bugün kapitalizm sarsıldı mı? Bana göre daha başında. Ama bir şeylerin değişebileceği bir dönemdeyiz şu anda. Eğer gerçekten ülkeler, şirketler, bireyler bu krizi bir fırsata çevirme noktasında el birliğiyle çalışabilirse bu kriz fırsata dönüşebilir, bu anlamda ciddi bir umudum olmasa da. Kötü senaryoya bakacak olursak, ülkeler birbirini suçlamaya başlayabilir. Bu da bir politik gerilime yol açabilir. Şu andaki rakamlar, dünyanın 2. Dünya Savaşı zamanındaki ekonomik yapıya benzer bir yapı sergilediğini gösteriyor. Bugün belki bir konvensiyonel savaşta değiliz ama bir biyolojik savaşla dünya hep beraber mücadele etmeye çalışıyor. Bu mücadele ancak birlik sağlanabilirse başarıya ulaşabilir.

Ülkelerin temel prensibi insanı yaşatmak olmalı. İnsanların lüks tüketimini bir kenara bırakırsak sağlık, barınma ve gıda ile ilgili temel ihtiyaçlarının devletlerin giderebilmesi temel koşul olarak gözüküyor. İkinci olarak, ciddi anlamda artan bir borçluluk oranı var dünyada. Artan borçluluk oranıyla beraber insanların, şirketlerin bu borçları ödeyememe gibi bir durumla karşı karşıya kalması mümkün. Burada devletler, hazinelerini devreye sokarak sıkıntılı olan şirketlere hissedar olup daha sonra düzlüğe çıkıldığında bu hisseleri halka arz ederek bu şirketlere vatandaşın, kurumların ortak olabilmesini sağlamalı.

SALGIN BİTTİĞİNDE BİZİ NASIL BİR DÜNYA DÜZENİ BEKLİYOR OLACAK?

Bununla beraber bu yaşamakta olduğumuz dönüşüm dijitalleşmenin daha da hızlanmasına sebebiyet verecek. Bu videoyu da evden çekiyorum ben. Eğitimleri dijital ortamda veriyoruz, toplantıları dijital ortamda gerçekleştiriyoruz. Bu insanların genel yaşantısında bir değişime sebebiyet verdi ve vermeye devam edecek. Bu, teknolojinin hayatımızın her aşamasına çok daha ciddi bir şekilde penetre etmesine sebebiyet verecek. Artık her şey dijital anlamda hayatımıza daha fazla nüfuz edecek.

Şunu ifade etmekte fayda var, bu kriz insanların, şirketlerin, devletlerin kendilerine çeki düzen vermesi ve bundan sonra hayatlarına daha insancıl, eşitlikçi ve bütüncül şekilde devam etmesi için fırsat olarak değerlendirilebilir.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.