İsmet Özel kimdir, kaç yaşında, nereli? İsmet Özel neden gündem oldu?

İsmet Özel kimdir, kaç yaşında, nereli? Bu sorular binlerce kişi tarafından yoğun şekilde aranıyor. Türk edebiyatının önemli figürlerinden olan İsmet Özel dillere pelesenk olmuş birçok şiiri dizelere dökmüştür. Kızılay Başkanı'nın İsmet Özel'in sağlık durumuna ilişkin açıklaması da merak edilenler arasında... Peki, İsmet Özel kimdir, kaç yaşında, nereli? İsmet Özel neden gündem oldu? İşte İsmet Özel'in hayatı...

Türk edebiyatının önemli isimlerinden İsmet Özel yaşadığı kalp rahatsızlığı sonrası binlerce kişi tarafından merakla aranmaya başlandı. Vatandaşların başlıca aradığı sorulardan bazılar, 'İsmet Özel kimdir, kaç yaşında, nereli? İsmet Özel neden gündem oldu?' şeklinde... Birçok önemli şiirin sahibi olan İsmet Özel'in hayatını sizler için derledik. İşte "İsmet Özel kimdir?" sorusunun yanıtı...

İSMET ÖZEL KİMDİR, KAÇ YAŞINDA, NERELİ?

Şair, Yazar, Düşünür. 19 Eylül 1944, Kayseri doğumlu. Sökeli bir polis memurunun altıncı çocuğudur. Kastamonu'da, 1955 yılında Abdülhak Hâmit Tarhan İlkokulunu bitirdi. Ailesi, İsmet Özel'in ilkokulu bitirdiği yıl Kastamonu'dan Çankırı'ya taşındı. Ailenin Çankırı'ya taşındığı yıl babası emekli oldu. Ortaokula Çankırı Lisesinin orta kısmında başladı. Çankırı'da dört yıl kalan Özel ailesi daha sonra Ankara'ya taşındı. Lise biri de Çankırı'da okuyan Özel, Ankara'da Gazi Lisesine başladı. Lise sonda matematik dersinden kaldı ve bir yıl gecikerek mezun oldu. 1962 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi. Birinci ve ikinci sınıfları ikişer yıl okudu. Dört yıl sonra okula devam etme imkânı olduğu hâlde, ayrılma kararı aldığı için Siyasal Bilgilerden ayrıldı. Şiire çocuk yaşlarda ilgi duydu. 1962 yılından itibaren düzenli ve disiplinli bir şekilde şiirle uğraşmaya başladı. Siyasal Bilgiler Fakültesinde okuduğu yıllarda yirmi beş şiir yazdı.

İlk şiiri, 1963 yılında Yelken dergisinde yayımlandı. Siyasal Bilgiler Fakültesine başladığı yıllarda kendini sosyalist dünya görüşü içinde tanımladı. 7 Aralık 1963 tarihinde Türkiye İşçi Partisine üye oldu. Bu partinin genel merkezinde çalıştı, birçok faaliyetine katıldı. Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü yönetim kurulunda, yönetim kurulu sekreterliği yaptı. Daha sonra bu kulüpte asbaşkan olarak görev aldı. 1966 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesinden arkadaşlarıyla birlikte Dönüşüm adlı siyasî bir dergi çıkardı. Beş sayı süren bu derginin hazırlanması ve sokaklarda satılmasında etkinlik gösterdi. Sonradan adı Dev-Genç olarak değiştirilen Fikir Kulüpleri Federasyonunun kurucuları arasında yer aldı.

1966 yılında ilk şiir kitabı Geceleyin Bir Koşu'yu kendi yayını olarak çıkardı. Sekiz yüz bin lira tutan baskı masrafını babasından aldığı iki yüz elli bin lirayla denkleştirdi. Kitapların büyük bir kısmı TİP'in teşkilatlarına dağıtıldı. Kitaptan elde edilen meblağın tamamı partinin kasasına gelir olarak kaydedildi. 1967 yılında askere gitti. Askerliğini sakıncalı bir onbaşı olarak Sivas, Konya, Elazığ ve Muş'ta tamamladı (1969). Muş'ta askerliğini yaparken babası Ahmet Özel'i kaybetti.

1969 yılında, Ant dergisinde yayımlanan bir açık oturumda, toplumcu şiir anlayışının savunulması doğrultusunda etkili bir çıkış yaptı. 1969 yılı, bu çıkışın uzantısında değerlendirilebilecek Halkın Dostları dergisinin hazırlık çalışmalarıyla geçti. Arkadaşlarınca derginin sahipliği ve yönetmenliğine seçildi. Derginin İstanbul merkezli olmasına karar verildiği için Ankara'dan İstanbul'a taşındı. Burada, geçimini temin için Artel Yayın Şirketi adlı bir kuruluşta kısa bir süre çalıştı.

Halkın Dostları'nın ilk on iki sayısı (ilk sayı Mart 1970) İsmet Özel'in yönetiminde çıktı. İsmet Özel, on ikinci sayıdan sonra aktif olarak dergide kalmasına rağmen, bazı sorumluluklarını arkadaşlarına devretti. Dergi, 12 Mart 1971 muhtırası çerçevesinde on sekizinci sayısındayken sıkıyönetimce kapatıldı. İlk iki sayısı İstanbul'da çıkan Halkın Dostları üçüncü sayısından itibaren (Mayıs 1970) Ankara'ya taşındı. Nisan 1970'te Ankara'ya dönen İsmet Özel, Türkiye İnşaat Mühendisleri Odasında işe başladı.

1969 yılında büyük yankılar uyandıran Evet, İsyan adlı ikinci şiir kitabını çıkardı. İkinci Yeni etkisinin hissedildiği ilk şiirlerini Geceleyin Bir Koşu'da toplayan İsmet Özel, bu kitabıyla, modern şiirimizin İkinci Yeniyle kazandığı aşamayı özümsediğini gösterdi. İkinci kitabı Evet, İsyan'da şiirini bir ana fikre dayandırmaya, bir dünya görüşüyle buluşturmaya, yaşanan hayat ve yaşayan insanı merkeze alarak kurmaya ayrı bir önem atfetti. İmge yoğunluğunun öne çıktığı şiirlerini, şiirin yapısını zedelemeden insan ve hayatla buluşturmada gösterdiği başarı, modern şiirimizin İkinci Yeniyle elde ettiği kazanımlara yeni bir açılım getirdi. Evet, İsyan'ın gördüğü büyük ilgi bu açılımın beklendiğinin, bağlantının doğru kurulduğunun bir başka kanıtıydı.

İsmet Özel'i, ikinci kitabı Evet, İsyan'a ve oradan Halkın Dostları'na ulaştıran süreç, 1965 yılında Şiir Sanatı dergisinde yayımlanan "Partizan" şiiriyle başlatılabilir. "Partizan"la başlayan süreç, aynı yıl yayımlanan "Çağdaş Bir Ürperti", "Bir Devrimcinin Armonikası", "Sevgilime Bir Kefen" şiirleriyle güçlenmiş, 1966 yılında Cemal Süreya'nın dergisi Papirüs'te yayımlanan "Kan Kalesi" ve "Evet, İsyan" şiirleriyle iyice somutlaşmıştır. İlk kitabını 1966 yılında çıkarmasına karşılık, 1965'te yazdığı ve şiirini yeni bir aşamaya taşıdığının göstergesi sayılan bu şiirleri ilk kitabına almayışı, İsmet Özel'in kendi şiirine dair bilinçli bir istikamet fikrine sahip olduğunu göstermektedir.

Bütün şiiri boyunca, ilk plânda telâffuz edilen; ifadeyi sıkıştırarak yoğunlaştırmaya, kelime seçimine, ses unsuruna, imge yoğunluğuna, bütünlük ve mısraya verdiği önem, İsmet Özel şiirinde şiir işçiliğini en üst seviyeye çıkardı. Özellikle ikinci kitabından sonra şiiri imge ve hayalden ibaret görmenin sonucunda insan ve toplumdan kopararak kendi içinde bir kısır döngüye sıkıştıran anlayışlara karşı, şiiri bir dünya görüşünün içinde tutmaya özen gösteren; fakat şiirde ilk gayenin yazılan metnin şiir olması gerekliliğini unutmadan; şiiri bir dünya görüşünün yedeğine; ikinci plâna atmadan, şiirinden, hem içinde yaşadığı çağın belâlarına maruz kalmış insanın izlenebilmesi hem insanın ontolojik boyutuna ilişkin temel meselelerin araştırılmasının daima öncelenmesi hem de içinde yaşadığı topluma hitap edebilmesi, bir şair olarak kendi anlamını ve şiirinin anlamını içinde yaşadığı toplumun anlam dünyasında araması onu Türk şiirinin büyük ustaları katına taşıdı.

1971-72 yıllarında, Hacettepe Üniversitesine girmeden önce, bir eczanede kalfa olarak çalıştı. 1972 yılında Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümüne girdi. Buradan 1977 yılında mezun oldu. Buradaki öğrenciliği boyunca annesiyle birlikte yaşadı. Babasından kalan emeklilik maaşıyla geçindiler. Bu yıllarda okul ve şiir bütün hayatını kapladı.

1970'li yılların başlarında kendisine bir din, bir yaşama biçimi olarak Müslümanlığı seçti. 1974 yılında Sezai Karakoç'un çıkardığı Diriliş dergisinde yayımladığı "Amentü" adlı şiirle Müslümanlığını herkese ilân etti. 1975 yılında, yaşadığı dönüşüme şahitlik eden şiirlerin toplandığı üçüncü şiir kitabı Cinayetler Kitabı'nı çıkardı. Aynı yılın sonlarına doğru (Ekim 1975) Ticaret Bakanlığında memur olarak çalışmaya başladı. Ocak 1976'da Necla Aslandoğdu'yla evlendi. Bu evlilikten Hasan Sacit (1976), Oruç (1978), Esma Bike (1983) ve Hesna Begüm (1986) adında dört çocuğu oldu.

İsmet Özel'i "Amentü" şiirine getiren süreci şiirlerinden izlemek mümkündür. Çeşitli yazı ve söyleşilerinde kendisini hem sosyalizme hem İslâmiyet'e getiren birinci sebebin şiir olduğunu belirtmektedir. Şiire başlamaya karar verdiği yıllarda öncelikli olarak yazacağı şiire (kuracağı yapıya) bir temel arayışına giriştiğini, bu arayışı çerçevesinde lise son sınıftayken düzenli olarak Kur'an-ı Kerim meali okuduğunu, meal okumaya başlamadan önce büyük bir özenle abdest aldığını; ama aldığı, dinden bağımsız eğitim neticesinde bu çabasını anlamlandıramadığını, iç dünyasında bir karşılık bulamadığını belirtmiş, arayışı onu sosyalizme götürmüştür. Şiiri, insanın mahiyetinin kavranışına dair özel bir bilgi alanı sayan İsmet Özel, bütün şiiri boyunca, varoluşunu merkeze alarak giriştiği araştırıcı tavırdan vazgeçmedi. Varlık sırrına erme çabası onu "Amentü"ye kadar getirdi. Kendisini sosyalizme götüren sebepler neyse, o sebepler sayesinde Müslümanlığa ulaştığını beyan etti.

Hayatının bu yeni döneminde ilk şiirini, modern şiirimizin öncülerinden Sezai Karakoç'un dergisi Diriliş'te yayımladı. Sezai Karakoç'la tanışmasına, Mülkiye çevresinden; fakat edebiyatla ilgisi bulunmayan ortak bir tanıdıkları aracılık etti. Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever, Ece Ayhan, Behçet Necatigil gibi Türk şiirinin önemli şairleri tarafından şiirinden övgüyle söz edildi.

1977 yılında Yeni Devir gazetesinde köşe yazarlığına başladı. Yeni Devir'de çalışmaya başlamadan önce Ticaret Bakanlığındaki memuriyetinden istifa etti (18 Nisan 1977). 1977-79 ve 1981-82 yılları arasında Yeni Devir'de gazete yazarlığı yaptı. Yeni Devir'le başlayan yazı hayatı değişik aralıklarla Millî Gazete ve Yeni Şafak gazeteleriyle Gerçek Hayat dergisinde sürdü. Dikkatlerin Kur'an-ı Kerim'de yoğunlaşmasını sağlamak, İslâmî siyaset yaklaşımına destek vermek amacıyla sürdürdüğü yazılarına, 4 Ağustos 2003 tarihinde, "Bir Zamanlar Bir İsmet Özel Vardı" (Millî Gazete) başlıklı yazısıyla son verdi.

1977 yılından başlayarak kaleme aldığı gazete yazılarının çoğunu kitaplar hâlinde bir araya getirdi. Sanattan siyasete, kültürden bilime birçok konuyu ele aldığı yazılarında bir aydının kendi dayanaklarına bağlı kalarak dünya karşısında etkin olabilmesinin imkânlarını araştırdı. Yazılarında güncel siyasî gelişmelere nadiren yer verdi.

1978 yılında ilk düzyazı kitabı Üç Mesele'yi çıkardı. Teknoloji, medeniyet ve yabancılaşma kavramlarının merkeze alındığı bu kitap ilgiyle karşılandı. Bu eserinde ve gazete yazılarında, dünyanın işleyişini kontrol eden egemen gücün kontrolünden çıkabilme şartı olarak, farklı bir değerler sistemi içinde kendi dünyasını kurma gerekliliğini dile getirdi. Yazı hayatı bu temel kaygı çerçevesinde gelişti.

Bu yazıların içinde ayrı bir yer tutan Cuma Mektupları'nda Türkiye'nin çıkış yolları üzerinde yoğunlaştı. Türkiye'nin yaşadığı kimlik krizine reel cevaplar aradı. Dünya sistemi adını verdiği güç odaklarınca tedavüle sokulan küreselleşme, evrensellik, hümanizm, demokrasi, insan hakları, çevrecilik… gibi kavramları ve böyle kavramlar karşısında kendilerini edilgin bir konuma yerleştiren anlayışları sert eleştirilere tâbi tuttu. Anti-kapitalist, anti-emperyalist bir çizgide ilerleyen yazılarında Türkiye'nin çimentosunun İslâm olduğu fikrini savundu.

Cuma Mektupları, ilk önce Millî Gazete'de, haftada bir cuma günleri yayımlandı ve bu yazılar Cuma Mektupları'nın ilk beş cildinde toplandı. Millî Gazete'de, 4 Kasım 1988'de başlayan mektuplar 3 Nisan 1992'de bitti. Dokuz yıllık bir aradan sonra ikinci defa, haftalık haber dergisi Gerçek Hayat'ta başladı. "Kimin Restini Görmek Kime Düşer?" (Gerçek Hayat, sayı: 33, 8 Haziran 2001) adlı mektupla yeniden başlayan "Cuma Mektupları", gazete yazılarına son vermek şeklindeki kararının uzantısında, "Şuara-i Türkî vü Menafiî Millî" (Gerçek Hayat, sayı: 136, 30 Mayıs 2003) başlıklı mektupla son buldu. Mektupları bir bütün olarak on ciltte toplandı.

1980 yılında, şiir anlayışını ortaya koyduğu Şiir Okuma Kılavuzu'nu yayımladı. Dünya karşısında Türk şairinin durduğu yeri gösteren bir eser olan Şiir Okuma Kılavuzu'nu, Sanat Olayı (Ocak 1982), Yazko Edebiyat (Nisan 1982), Yeni Gündem (16-28 Şubat 1985; 1-15 Mart 1985; 16-31 Mart 1985; 1-15 Nisan 1985) dergilerinde yazdığı altı yazı ve Dergâh dergisinin ilk yılında (Mart 1990-Şubat 1991) yazdığı on iki yazıyla genişletti. Bu yazılarla daha bir bütünleşen Şiir Okuma Kılavuzu, Türk şiirinin ve modern şiirin kavranışına köklü katkılar yaptı.

1980 yılında Yeryüzü Yayınlarının yönetmenliğini üstlendi. 1988-94 yılları arasında Çıdam Yayınlarını kurdu ve yönetti.

Kanal 7 televizyonunda haftada bir yayımlanan, İsmail Kara'nın sunduğu, "İsmet Özel'le Başbaşa" adlı programda entelektüel gündeme ilişkin görüşlerini anlattı. İsmail Kara'yla yapılan bu program, 22 Ocak 1995 tarihinde başlayıp 26 Eylül 1997 tarihinde bitti. Arada atlama olmadan yaklaşık üç yıl sürdü.

18 Nisan 1977'de Ticaret Bakanlığındaki görevinden istifa ederek Yeni Devir'de çalışmaya başlayan İsmet Özel, 1979 yılında buradaki işinden ayrıldı. 1979-81 arası işsiz kaldı. Bu dönemde kütüphanesinden kitap satarak ailesinin geçimini temine çalıştı. Aynı dönemde bir mimarlık dergisine mimariyle ilgili tercümeler yaptı. 1981 yılında Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Konservatuarında Fransızca okutmanı olarak çalışmaya başladı. YÖK'ten sonra adı Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı olarak değiştirilen bu kurumda on sekiz yıl çalışarak emekli oldu. Akabinde Bilgi Üniversitesinde klasik ve modern şiir dersleri vermeye başladı.

1984 yılında dördüncü şiir kitabı Cellâdıma Gülümserken'i çıkardı. 1987 yılında ilk dört kitabını, Erbain / Kırk Yılın Şiirleri başlığı altında topladı. Erbain'den sonra uzun bir süre şiir yayımlamadı. Ocak 1992'de yayımladığı "Mevsimlerin İnsana Yaptığı Fenalıklar" (Dergâh, sayı: 23, Ocak 1992) adlı şiiri, haftalık haber dergilerinde, "İsmet Özel Yeniden Şiire Merhaba Dedi" başlıklarıyla haber yapıldı (Tempo, 12 Ocak 1992). Yedi yıl süren bir aradan sonra Bir Yusuf Masalı adlı yeni şiir kitabını çıkardı. 2003 yılında şiirlerinden yapılmış bir seçki olan Çatlıycak Kadar Aşkî'yi yayımladı. Bu kitapta, 1992'den itibaren değişik yıllarda yayımlanmış yedi yeni şiirine yer verdi. Son şiir kitabı Of Not Being A Jew, 2005 yılında yayımlandı.

1988 yılında çıkardığı Waldo Sen Neden Burada Değilsin'de hayatını anlattı. Otobiyografisini, Türkiye'nin yakın tarihi üzerine kurdu. 1989 yılında annesi Sıdıka Özel'i kaybetti.

İsmet Özel, Bilgi Üniversitesi'nde ders vermektedir. Evli ve dört çocuk babasıdır.

İlk şiiri 1963'te yayımlanan İsmet Özel'in şiirleri; Yelken, Türk Dili, Dönem, Dost, Mülkiye, Evrim, Yapraklar, Devinim LX, Şiir Sanatı, Papirüs, Yeni Dergi, Halkın Dostları, Diriliş, Sanat Olayı, Hürriyet Gösteri, Dergâh, Adam Sanat, Gerçek Hayat, Merdiven Şiir dergilerinde ve "www.ismetozel.org" adlı internet sitesinde yayımlandı. Dergilerde yayımladığı her şiirini hiçbir değişikliğe uğratmadan kitaplarına alan İsmet Özel'in şiirleri İngilizce, Fransızca, Rusça ve Letoncaya tercüme edildi.

İSMET ÖZEL NEDEN GÜNDEM OLDU?

İsmet Özel, kalp krizi geçirdi. Özel'in kalp krizi geçirdiğine dair açıklama Kızılay Başkanı Kerem Kınık'tan geldi. Kınık sosyal medya hesabından, "Kalp krizi sonucu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Koroner Yoğun Bakıma kaldırılan Şair İsmet Özel'e Mevladan acil şifalar diliyorum" açıklamasında bulundu.

İSMET ÖZEL ŞİİRLERİ

MÜNACAAT

Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.

Hata yapmak
fırsatını Adem'e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım Ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

Çeşme var, kurnası murdar
yazgım
kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.

Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
Yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.

Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

Oysa bu sürgün yeri,bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
Bir yakış, bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık.

Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni,anladım
gençken almadın canımı, bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.

Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?

İsmet Özel

AMENTU

İnsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.

Dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
Tokat
aklıma bile gelmezdi
babam onbeşli olmasa.

Meyan kökü kazarmış babam kırlarda
ben o yaşta koltuğumda kitaplar
işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
kafamda yasak düşünceler, Gide mesela.
Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
oysa hergün
merkep kiralayıp da kazılan kökleri
Forbes firmasına satan babamdı.

Budur
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
güç bela kurduğum cümle işte bu;
ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
bile bir bir çınlayan
ihtilal haberidir
ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
nisan ayları gelince vücudu hafifletir
şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah
bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
biraz ağlayabilmek için
fotoğraflar çektirir
babam
seferberlikte mekkâredir.

İnsanın
gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
belki ruhların gölgesi
düşer de marşlara
mümkün olur babamı
varlık sancısıyla çağırmak:
Ezan sesi duyulmuyor
Haç dikilmiş minbere
Kâfir Yunan bayrak asmış
Camilere, her yere

Öyle ise gel kardeşim
Hep verelim elele
Patlatalım bombaları
Çanlar sussun her yerde

Çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:Tanrı uludur Tanrı uludur
polistir babam
Cumhuriyetin bir kuludur
bense
anlamış değilim böyle maceralardan
ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
yalnız
coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
nüfus cüzdanımda tuhaf
ekmek damgası durur
benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
etin ıslak tadına doğru
yavaş yavaş uyanmak
çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
hırsız cenazelerine bine bine
temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
korkak dualarından cibinlikler kurarak
dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
nakışsız yaşamakları
silâhlanmak sanarak
çıkardım
boğaza tıkanan lokmanın hartasını
çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
fly Pan-Am
drink Coca-Cola

Tutun ve yüzleştirin hayatları
biri kör batakların çırpınışında kutsal
biri serkeş ama oldukça da haklı.
Ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.

Orada
aşk ve çocuk
birbirine katışmaz
nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
kendi tehlikesi peşinden gider insan
putların dahi damarından
aktığı güne kadar
sürdürür yorucu kovalamacayı.

Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
Nerde, hangi yöremizde zihnin
tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
Hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
takvim yapraklarının arasını dolduran
nedir o katı şey
ki gücü
gönlün dağdağasını durultacak?
Hayat
dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak.
Ve rüzgâr.
ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi alemlere zerkederek
varoldum kayrasıyla Varedenin
eşref-i mahlûkat
nedir bildim.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.