Emrah Serbes’e SOL kroşe!
Gezi sürecinde politik çıkışlarıyla nam salan Emrah Serbes’in yazarlığı bırakmasını edebiyat dünyası için kayıp olarak görmeyen Tunca Arslan, Serbes’i popülist yozlaşmaya örnek gösterdi ve ekledi: Abartılmış, haksız bir şöhret!
- Yaşam
- Giriş Tarihi: 00:00 | 30.07.2015
- Güncelleme Tarihi: 09:53 | 30.07.2015
Erken Kaybedenler, Hikayem Paramparça, Her Temas İz Bırakır, Son Hafriyat gibi kitaplara imza atan Behzat Ç. adlı polisiye dizisinin senaristi Emrah Serbes bir süre önce twitter'da paylaştığı "Yazarlığı bıraktım. Her gün çocukların öldürüldüğü bu ülkede ne yazabilirim. İki sene sadece boksla ilgileneceğim" cümleleriyle yazarlığı bıraktığını açıkladı. Gezi olayları sırasındaki sözde muhalif tavrıyla dikkat çeken, dönemin başbakanını mahalle kabadayısı ağzıyla kavgaya çağıran Emrah Serbes, kalemini ve edebî üretimini de bu üslup üzerinden konumlandırdı.
'GEZİ RUHUNDA NET GERİLEME VAR'
Son romanı Deliduman'la Gezi güzellemesi yapan Serbes, Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı'nın da sözcüsü gibi davranarak Gezi üzerinden bir kimlik inşa etmeyi denedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a hakaret suçlamasıyla hakkında dava açılan Emrah Serbes'in yazarlığı bırakması tüm bu çabalarından beklediği sonucu elde edemediği şeklinde yorumlandı. Serbes'in bu tavrını popülist bir çıkış olarak nitelendirilen ve en sert eleştiriyi getiren isim ise Aydınlık gazetesi yazarı Tunca Arslan oldu. Arslan, "Hiç kuşku yok ki edebiyatımız için büyük bir kayıp yok ortada ama Serbes'in simgelediği aydın takımı açısından, iki yıl öncesinin Gezi ruhunu düşündüğümüzde bile net bir gerileme ve teslim bayrağı var" diyerek aynı zamanda bir itirafta bulundu. Arslan, Serbes'in muhalif gibi görünme çabasını da şu cümleleriyle topa tuttu: "Kuşkusuz ki her insan, her sanatçı günün birinde her şeyden bıkabilir, her şeyi terk edip alıp başını gidebilir, yazar kimliğini unutup-unutturup tümüyle boks, yelken ya da kum havuzunda geçen üç adım atlama gibi sporlara gönül verebilir. Ama bunu 'sıkı muhalif' bir tavırmış gibi sunmaya çalışmak, çocukların öldürüldüğü bir dünyada neresinden bakılsa biraz ayıp oluyor, anti-faşizmden falan vazgeçtim popülizmin bile yozlaştırılmasına örnek oluşturuyor." Serbes'in yazarlık mesleğini kutsamasını da eleştiren Arslan "Çocukların, gençlerin öldürüldüğü ülkede köylünün tekil olarak 'Tarlayı ekmeyeceğim, ürünü kaldırmayacağım', işçinin 'Vidayı sıkmayacağım, çiviyi çakmayacağım', fırıncının 'Ekmek yapmayacağım' demesinin nasıl hiçbir anlamı, yararı ve işe yarar sonucu yok ise yazarın tekinin 'artık yazmayacağım' demesi de aynı kapıya çıkıyor. İki üç roman ve bir iki öykü kitabına imza atmış olmak, 'yazarlık mesleğini' bulutların üstünde bir yerlere yerleştirmiyor ne yazık ki. Meslek dediğin, alt tarafı yazarlık" diyerek ortaya büyütülecek bir durum olmadığına dikkat çekti.
SABUN KÖPÜĞÜ GİBİ SÖNÜP GİTTİ
Genç yazarın vedasının sosyal medyada da alay konusu olduğunu hatırlatan Arslan, "Sosyal medyada yazılan çizilenlere bakılırsa epeyce tepki çekip alaya alındı, sık sık müziği bıraktığını açıklayıp sahnelere dönen Teoman'la kıyaslanan bir figür haline geliverdi Serbes. Abartılmış, hak ettiğinden çok değer verilmiş, haksız şöhret olduğu anlaşıldı. Kimse de çıkıp 'Susun, bir yazar, yazarlığı bırakıyor!' deyip sessiz bir veda törenine niyetlenmedi, 'Faşizme karşı kalemi değil yumrukları konuşacakmış bundan böyle" diyerek tezahüratta bulunmadı" diyerek Gezi döneminin bu en parlak figürünün sabun köpüğü gibi sönüp gittiğini tescil etmiş oldu.
Star
'GEZİ RUHUNDA NET GERİLEME VAR'
Son romanı Deliduman'la Gezi güzellemesi yapan Serbes, Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı'nın da sözcüsü gibi davranarak Gezi üzerinden bir kimlik inşa etmeyi denedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a hakaret suçlamasıyla hakkında dava açılan Emrah Serbes'in yazarlığı bırakması tüm bu çabalarından beklediği sonucu elde edemediği şeklinde yorumlandı. Serbes'in bu tavrını popülist bir çıkış olarak nitelendirilen ve en sert eleştiriyi getiren isim ise Aydınlık gazetesi yazarı Tunca Arslan oldu. Arslan, "Hiç kuşku yok ki edebiyatımız için büyük bir kayıp yok ortada ama Serbes'in simgelediği aydın takımı açısından, iki yıl öncesinin Gezi ruhunu düşündüğümüzde bile net bir gerileme ve teslim bayrağı var" diyerek aynı zamanda bir itirafta bulundu. Arslan, Serbes'in muhalif gibi görünme çabasını da şu cümleleriyle topa tuttu: "Kuşkusuz ki her insan, her sanatçı günün birinde her şeyden bıkabilir, her şeyi terk edip alıp başını gidebilir, yazar kimliğini unutup-unutturup tümüyle boks, yelken ya da kum havuzunda geçen üç adım atlama gibi sporlara gönül verebilir. Ama bunu 'sıkı muhalif' bir tavırmış gibi sunmaya çalışmak, çocukların öldürüldüğü bir dünyada neresinden bakılsa biraz ayıp oluyor, anti-faşizmden falan vazgeçtim popülizmin bile yozlaştırılmasına örnek oluşturuyor." Serbes'in yazarlık mesleğini kutsamasını da eleştiren Arslan "Çocukların, gençlerin öldürüldüğü ülkede köylünün tekil olarak 'Tarlayı ekmeyeceğim, ürünü kaldırmayacağım', işçinin 'Vidayı sıkmayacağım, çiviyi çakmayacağım', fırıncının 'Ekmek yapmayacağım' demesinin nasıl hiçbir anlamı, yararı ve işe yarar sonucu yok ise yazarın tekinin 'artık yazmayacağım' demesi de aynı kapıya çıkıyor. İki üç roman ve bir iki öykü kitabına imza atmış olmak, 'yazarlık mesleğini' bulutların üstünde bir yerlere yerleştirmiyor ne yazık ki. Meslek dediğin, alt tarafı yazarlık" diyerek ortaya büyütülecek bir durum olmadığına dikkat çekti.
SABUN KÖPÜĞÜ GİBİ SÖNÜP GİTTİ
Genç yazarın vedasının sosyal medyada da alay konusu olduğunu hatırlatan Arslan, "Sosyal medyada yazılan çizilenlere bakılırsa epeyce tepki çekip alaya alındı, sık sık müziği bıraktığını açıklayıp sahnelere dönen Teoman'la kıyaslanan bir figür haline geliverdi Serbes. Abartılmış, hak ettiğinden çok değer verilmiş, haksız şöhret olduğu anlaşıldı. Kimse de çıkıp 'Susun, bir yazar, yazarlığı bırakıyor!' deyip sessiz bir veda törenine niyetlenmedi, 'Faşizme karşı kalemi değil yumrukları konuşacakmış bundan böyle" diyerek tezahüratta bulunmadı" diyerek Gezi döneminin bu en parlak figürünün sabun köpüğü gibi sönüp gittiğini tescil etmiş oldu.
Star
DİĞER