Maria Callas'ın sesi ölüm ve aşk arasında...

Hazırlayan: Nilüfer TÜRKOĞLU
nilufer.turkoglu@ahaber.com.tr

İnsanın yüreğini delip geçen bir ses... Hüzünle akseden, coşkusuyla fırtınalar koparan büyüleyici bir ses... Pek çok sanatsever, onun sesinde farklı enstrümanların sesini bulmuştur. Kimilerine göre sesi çok çirkindir. Birçok eleştirmense onun sesini bir anda değiştirip başka bir şekle sokabilme konusundaki üstün yeteneği, koloratur sopranoluğu ve başarılı bel canto tekniği konusunda hemfikirdir.
Ses rengi de bir tartışma olan Maria Callas, kariyeri boyunca gerek soprano gerekse mezzo-soprano rollerini başarı ile icra etmiştir. Eğitim hayatının başında kontralto, kariyerinin ilk yıllarında doğal bir mezzo-soprano olan Callas daha sonra Madam Butterfly, Rigoletto gibi operaların spinto veya dramatik soprano rollerini de üstlenmiştir.
16 Eylül 1977 de kalp krizi geçirip öldükten sonra külleri çalınan, ancak sonra Paris'te Pere Lachaise Mezarlığı'nda ortaya çıkan ve en sonunda Ege Denizi'ne bırakılan soprano, diğer sopranolardan dramatik yeteneğiyle ayrılmıştır. Ondaki rol yapma yeteneği sesine ve tüm bedenine yansır... Trajiktir, acıdır, çarpıcı ve insanın içine işleyen tuhaf bir büyüsü, cazibesi vardır.

Maria Callas'ın sesinde aşkı, nefreti, çaresizliği, ölümü aynı anda duyabilmek mümkündür.

TEK BİR SİNEMA FİLMİ ÇEKTİ
Maria Callas 1969 yılında eski dostu İtalyan sinemacı Pier Paolo Pasolini'nin ısrarı üzerine yönetmenin "Medea" adlı filminde başrolü oynamayı kabul etmişti. Daha önce de opera sahnelerinde defalarca Medea rolünü canlandıran Callas, bu ilk ve tek sinema filminde hiç şarkı söylemiyordu.
Pasolini'nin ayrıksı yorumuyla beyaz perdeye aktarılan ve mitolojik olaylara dayalı bu trajedinin çekimlerinin büyük bölümü Türkiye'nin Kapadokya bölgesinde yer alan Göreme Tarihî Millî Parkı'nda yapılmış ve o dönemde iç ve dış basında geniş yer işgal etmişti.
MARIA CALLAS'IN İLGİNÇ HAYATI TURKUVAZ YAYINLARI'NDAN...
İtalyan yazar Alfonso Signori'nin kaleme almış olduğu 'Çok Gururlu, Çok Kırıgan' büyük Diva Maria Callas'ın hayatını en ince ayrıntısına kadar ele aldığı bir eser. Kitap, Turkuvaz Kitap'tan çıktı.
Çok duyarlı, çok gururlu ama fazla kırılgan biriyim, diyor Maria Callas, 12 Haziran 1963'te Onassis'in ünlü yatı Christina'da yazdığı ve hiç yayınlanmamış bir mektubunda.
New York'ta dar gelirli bir Yunan ailesinin kızı olarak dünyaya gelen, on üç yaşındayken Yunanistan'a göç eden, on beşinde ilk kez sahneye çıkan Maria Callas, 20. yüzyılın ve çağının bir numaralı opera sanatçısıydı. Çok Gururlu, Çok Kırılgan, La Divina (İlahe) olarak adlandırılan Callas'ın büyük başarılar, iniş çıkışlar, kıskançlıklar ve skandallarla dolu hayatının ve ünlü Yunanlı armatör Aristotelis Onassis'le yaşadığı yasak ve fırtınalı aşkın hikâyesidir.
Genç bir kızken elinden tutup şöhrete kavuşmasına yardım eden varlıklı İtalyan kocasını terk etmekte bir an tereddüt etmeyen Maria Callas, ne yazık ki güç ve iktidar peşindeki Onassis tarafından beklenmedik bir ihanete uğrar. 53 yaşında bir kalp krizi sonucunda hayata veda eden bu büyük sanatçının kısa ama pırıltılı yaşamı, İtalyan yazar Alfonso Signorini'nin kaleminden ölümsüzleşti.