Filmlerinde hep İstanbul vardı!

Tiyatrocu sinemacıların geliştirdiği, dekor üzerine kurulu, yaşamayan, hatta nefes alamayan mekan kullanımı yerine, gerçek mekan kullanımına yönelen Türk sinemasının usta yönetmeni Ömer Lütfü Akad, filmlerinde İstanbul'u en çıplak, en sahici haliyle yansıttı.

Geçen hafta sonu yaşamını yitiren Ömer Lütfi Akad, filmlerinde İstanbul, genel anlamda, dramatik yapının elverdiği ölçüde ve ölçülü bir seyir izledi. Akad için İstanbul'un, özel anlamlar yüklenmiş ve bunu takip eden özel bir kullanımı olmadı.
Akad'ın şehrin farklı köşelerinden umutsuz aşk öykülerini anlattığı ''Vesikalı Yarim'', ''Kader Böyle İstedi'' ve ''Seninle Ölmek İstiyorum'' üçlemesi ile bir göç üçlemesi olan ''Gelin'', ''Düğün'', ''Diyet'' filmlerinde İstanbul'u romantik bir şehir olarak yansıtmadı. Akad'ın kamerası, İstanbul'a kimi zaman eleştirel baktı, kimi zaman da duygusal yaklaştı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ tarafından yayımlanan ''1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi'', dört gün önce hayata veda eden Türk sinemasının usta yönetmeni Ömer Lütfi Akad'ın İstanbul'unu sayfalarına taşıdı.
Sinema tarihçisi Ali Can Sekmeç'in dergi için kaleme aldığı ''Ömer Lütfi Akad ve İstanbul'' başlıklı inceleme yazısı, okuyucuyu Akad'ın filmografisine doğru biraz siyah-beyaz, biraz renkli bir yolculuğa çıkarıyor.
Buna göre, şehri, en çıplak, en sahici haliyle filmlerine yansıtan Ömer Lütfi Akad, eski İstanbul semtlerini, çalışmalarında fon olarak kullandı. Akad'ın, ''Yalnızlar Rıhtımı'', ''Vesikalı Yarim'', ''Seninle Ölmek İstiyorum'', ''Kader Böyle İstedi'', ''Yangın Var'' ve ''Üç Tekerlekli Bisiklet'' gibi, bir döneme damgasını vuran eserlerin ortak noktaları, İstanbul'du.
Ömer Lütfi Akad, 1949 yılında ''Vurun Kahpeye'' filmi ile başlayan sinema kariyerinin ilk yıllarında, o günkü Türk sinemasında henüz var olmayan sinema dilinin kurulması çabalarının öncüsü oldu. Hikayeleri ele alış biçimi ve bunları işleyişindeki sadelik, Akad'ın kendine has bir sinema dilini oluşturmasını sağladı. Tiyatro kökenli sinemacıların geliştirdiği dekor üzerine kurulu, yaşamayan mekan kullanımı yerine, gerçek mekan kullanımına yöneldi.
İstanbul ve Aşk Üçlemesi

Her ne kadar, kendisi bir İstanbul üçlemesi olarak adlandırmasa da Akad, ''Vesikalı Yarim'', ''Kader Böyle İstedi'' ve ''Seninle Ölmek İstiyorum'' filmlerinde, genel olarak şehrin farklı köşelerinden umutsuz aşk öykülerini anlattı.
1968'de çekilen ''Vesikalı Yarim'' ismini, büyük şair Orhan Veli'nin, ''Tahattur'' adlı şiirinin finalinden aldı. Türkan Şoray ve İzzet Günay'ın baş rollerini paylaştığı çalışma, Türk sinemasının unutulmaz filmlerinden biri olarak kabul edildi.
Halil (İzzet Günay), Kocamustafapaşa'da manavlık yaparak yaşayan evli bir adamdır. Arkadaşlarıyla eğlenmek için Beyoğlu'na çıkar. Yolları, ünlü Çağlayan Saz'a düşer. Burada karşılarına Sabiha (Türkan Şoray) adlı bir kadın çıkar. Halil ile Sabiha arasında tutku dolu bir aşk başlar.
Filmde küçük, ama gönlü büyük insanların davranışları yorumlanmış, mekan kullanma, ölçülü duygusallık ve fedakarlığın küçük, fakat etkili hali vurgulandı. Ayrıca Ali Uğur'un kamerasından İstanbul şehri, filmin içine olabildiğince etkili ve abartısız şekilde yerleştirildi.
Beyoğlu, Tarlabaşı, Tepebaşı, Beşiktaş Balık Pazarı, Dolmabahçe, Topağacı ve Belgrad Ormanı, seyirciyi, film içinde bir İstanbul gezisine çıkardı.
Aynı yıl çekilen küçük, derli toplu bir İstanbul filmi olan ''Kader Böyle İstedi'' filminde Akad, Ahmet (İzzet Günay) adlı kendi halinde bir dolmuş şoförüyle, Nilüfer (Nilüfer Koçyiğit) adlı çok zengin bir aile kızının umutsuz ve acı bir sonla biten aşklarının öyküsünü anlattı.
Sade ve sahici bir aşk ve fonda İstanbul... Yağmurlu, puslu, sisli havalarda çekilen Beyazıt Meydanı, Eminönü, Beşiktaş, Boğaziçi, Sarıyer görüntüleri, filmin dokusuna son derece sağlam bir destek sundu.
Akad, 1969'da çektiği ''Seninle Ölmek İstiyorum'' filminde, milyoner Rıza (Cahit Irgat) ile evli olmasına rağmen mutluluğun uzağında bir kadın olan Selma'nın (Türkan Şoray) hikayesini anlattı.
Selma'nın, Nihat (İzzet Günay) adlı mühendis bir gençle tanışması üzerine, umutsuz bir aşk başlar. Biri mutsuz, diğeri yalnız iki insan, onları anlamayan insanlar tarafından adeta birbirlerine itilirler.
İstanbul ve Göç Üçlemesi

Akad'ın 1973-1974 yıllarında Erman Film adına çektiği, ''Gelin'', ''Düğün'', ''Diyet'', bir göç üçlemesi olarak Türk sinema tarihindeki yerini aldı.
''Taşı toprağı altın'' denilerek, yerini yurdunu geride bırakıp yeni hayatlara pencere açmak isteyen insanların Haydarpaşa Garı'nda başlayan İstanbul serüvenleri... Ömer Lütfi Akad kamerasını, İstanbul'un kıyısında, bucağında kurulan ''gecekondu'' denilen ve yalnızca bu insanların yaşadığı derme çatma kenar mahallelere, bu insanların İstanbul'da var olma savaşlarına çevirdi.
Akad, ''Gelin'' adlı filminde, Yozgat-Sorgunlu, ''Düğün''de, Şanlıurfalı, ''Diyet''te ise Afyonkarahisarlı aileleri konu edindi.
Üçlemenin tamamında da ağırlık, kadın kahraman üzerinde oldu.
Meryem gelin, Zeliha bacı ve işçi kız Hacer tiplemeleri, Hülya Koçyiğit üzerinden işlendi. Trenin Haydarpaşa Garı'na gelmesiyle başlayan ''Gelin'' filminde, Yozgat-Sorgunlu Hacı İlyas'ın oğlu Veli, gelini Meryem ve küçük oğulları Osman da İstanbul'a gelir. Aile, önceden gelmiş, bir kenar mahallede bakkal dükkanı açmış ve kök salmaya niyetlenmiştir. Amaç İstanbul'un merkezine yürümek, büyümektir. Aslında istenen büyümek değil, değişmektir, ama bedeli ağırdır. Ailenin yaşadığı yer, Mecidiyeköy'ün aşağılarında bir mahallede, dükkan ve çevresi ise Kemerburgaz'da çekilir. Filmde, ayrıca Haydarpaşa Garı, Karaköy vapuru, Eyüp ve çevresi de görüntülenir.
Akad, ''Düğün'' filminde ise Şanlıurfa'dan İstanbul'a göçen Zeliha, Cemile ve Habibe adında üçü kız, Halil, İbrahim ve Yusuf adında üçü erkek, altı kardeşin öyküsünü anlatır. Zeliha, tüm kardeşlerinin annesi gibidir ve bu yüzden Şanlıurfa'daki nişanlısı Ferhat'ı bırakıp İstanbul'a gelir. Fakat İstanbul'da var olmak, bu altı kardeşe de bedel ödetecektir.
''Düğün'' filminde, Kemerburgaz ve Eyüp çevresindeki mekanları kullanan Akad, ayrıca Sirkeci Sahil Yolu, Eminönü gibi İstanbul'un kalabalık mekanlarına da filminde yer verir.
Akad, göç üçlemesinin son filmi olan ''Diyet''te ise Afyonkarahisar'dan kopup babası Yusuf ile İstanbul'a gelen ve iki küçük çocuğuyla terk edilen fabrika işçisi Hacer'in öyküsünü anlatır.
Hacer, çalıştığı cıvata fabrikasında, hemşehrisi Hasan ile tanışır ve onunla evlenir. Fakat, fabrika, sendikaya üye olanlarla olmayanlar arasındaki sürtüşmeye sahne olmaktadır. Hacer, sendikadan yanadır, ama Hasan asla. Bu karşı duruşun acı bir bedeli olacaktır. ''Diyet'', Gayrettepe, Mecidiyeköy ve çevresinde çekilir. Filmde, ayrıca Valikonağı Caddesi ve Nişantaşı da yer alır.
''Lüküs hayat oh ne rahat''

Cemal Reşit Rey tarafından 1933'te bestelenen Lüküs Hayat Operet'i 1950'de Ömer Lütfi Akad tarafından Erman Film adına filme alındı. Akad, 1950'li yılların İstanbul'unda Taksim, Suadiye ve Fenerbahçe'de geçen ''Lüküs Hayat''ta, İstanbul şehri eşliğinde Türk toplumunun, Batı ile yüzleşmesi ve bu çerçevede yaşanan gülünçlükleri dile getiren, iki farklı kültürün yüzleşmesinden ortaya çıkan durumun değişmezlerini anlattı.
''Kanun namına'' teslim ol Nazım usta-
Lütfi Ömer Akad, 1952'de çektiği ''Kanun Namına'' ile yeni ve gerçek bir İstanbul hikayesini anlattı.
Senaryosunu Osman Faruk Seden'in gazetelere düşmüş gerçek bir olaydan çıkardığı film, Ayhan Işık'ın yıldızının parladığı ilk yapım ve İtalyan Yeni Gerçekçilik akımının Türk sinemasındaki ilk yansıması oldu. Film boyunca, İstanbul'un tramvaylı, tenha günlerinin, Galata, Karaköy, Eminönü, Kasımpaşa, Sirkeci (özellikle Büyük Postane ve çevresi) ve Büyükada (Yörük Ali plajı) gibi köşeleri doyasıya görüntülendi. Akad, ilk kez hareket halindeki bir tramvayın içinden İstanbul'u kaydetti.
Kasımpaşalı ''Meyhanecinin Kızı''
Ömer Lütfi Akad'ın, 1957'de yazar Orhan Kemal'in bir hikayesinden sinemaya uyarladığı ''Meyhanecinin Kızı'' adlı filminde, dönemin sevilen oyuncularına İstanbul şehri, özellikle de Kasımpaşa semti eşlik etti.
Film, Haliç kıyılarında seyreden küçük bir mavnada seyahat eden, hapisten yeni çıkmış Ali'nin kıyılara hasretle yönelen bakışlarıyla başlar. Mavna, Kasımpaşa İskelesi'ne ağır ağır yanaşırken, Haliç'in doyumsuz kıyıları ve değişen İstanbul'un belki de en acı belgesi olarak durmaktadır bu görüntülerde...
''Yalnızlar Rıhtımı''

Akad, 1959'da çektiği ''Yalnızlar Rıhtımı'' adlı filminde, mutsuz ve zayıf karakterli bir bar şarkıcısı olan ''Kontes'' lakaplı Güner (Çolpan İlhan) ile uzak deniz kaptanı, mutsuz ve yalnız Rıdvan'ın (Sadri Alışık) sonu hüzünle biten aşklarının öyküsünü anlatır.
İstanbul'un Sirkeci'den başlayarak, Galata Köprüsü, Eminönü, Süleymaniye Camii ve Unkapanı'na kadar uzanan kıyı çizgisinin, Haliç'e vuran sisli, puslu silueti, Arnavut kaldırımlı Karaköy sokakları ve özellikle Galata rıhtımındaki son sahnelerin yağmurlu görüntüleri, filmin en unutulmazları olarak sinema tarihindeki yerini aldı.
Baş rolde İstanbul

Akad 1959 yılında çektiği ''Yangın Var'' filminde, Kimi kesme taşlı, kimi Arnavut kaldırımlı sokaklara dizilmiş bahçeli ahşap konaklarıyla, çifte atlı faytonlarıyla, fesli feraceli hanımları, redingotlu beyleriyle, Göksu sefalarıyla dillere destan olan, o eski Osmanlı İstanbul'unu anlattı.
Ömer Lütfi Akad filmleri içinde esas oğlan ve esas kızdan sonra üçüncü büyük rol, İstanbul şehrine verilmiş gibidir bu filmde.
Türk sinemasında eski İstanbul tulumbacıları üzerine kurulu tek film olan bu filmde Akad, Osmanlı İstanbul'unda yaşanan kabadayılık, efendilik, centilmenlik, ahlak anlayışını, aşk ve sevdayı ince ince işledi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.