ANALİZ - Medya darbecileri nasıl cesaretlendirdi? | Türkiye'nin darbelerle imtihanı

Kitle iletişim araçları yani medya... Darbelerle kol kola yürüdü... Ta ki 15 Temmuz'a kadar... Peki görsel ve yazılı medya bu misyonu nasıl edinip milleti nasıl yönlendirdi? Bu sorunun yanıtı analiz haberimizde...


Tarih 27 Mayıs 1960, devlet radyosundan yükselen ses, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyduğunu ilan ediyordu. Cumhuriyet tarihinde Türkiye ilk kez bir darbe ile karşı karşıyaydı Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes, yönetime el koyan askeri grup tarafından tutuklandı. Gerekçe Demokrat Parti'nin cumhuriyet ilkelerine aykırı davrandığıydı.

İlk utancıydı bu Türkiye tarihinin... Seçilmiş yönetim askerin postalı altına girmişti.


"İKİNCİ BİR CUMHURİYET KURULUYOR"
Peki o dönem... Karalara çalınmış darbe tarihi yazılırken medya nasıl bir sınav verdi? Dönemin önde gelen gazetelerinden Akşam Gazetesi "ikinci bir cumhuriyet kuruluyor..." Manşeti ile çıktı... Tercüman ''Milletçe bayram sevinçi yaşıyoruz '' dedi. Hürriyet ise ''Türk ordusu vazife başında'' manşeti ile o güne uyandı.


Dönemin medyasının darbe seviciliği bunlarla sınırlı değildi..
Medya sadece halk için değil darbeciler içinde bir esin kaynağı olma işlevi görüyordu. Darbeyi gerçekleştiren milli birlik komitesi üyelerinin darbe Sonrası açıklamalarında ''Bu eylem için esin ve fikirleri'' Türk basınından aldıklarını'' ifade ediyordu.
27 Mayıs'da İstanbul'u teslim alan asker olarak tarihe geçen cuntacı Orhan Erkanlı ise ''darbeyi ulus gazetesi ve akis dergisi okuyarak'' yaptık değerlendirmesinde bulunuyordu.


1960 darbesinin izleri daha silinmemişti. Adnan Medres'in idamının üzerinden 1 yıl geçmişti. Darbe sonuçu ordu ikiye ayrılıyordu. Bir grup asker yönetimi sivillerin devralmasını istiyordu. Bir grup asker ise yönetimin askeriyenin elinde kalmasını istiyordu. Başbakan Adnan Menderes'in idam edilmesinin ardından yapılan seçimlerde, Demokrat Parti'nin devamı olan adalet partisinin %35 oy alarak CHP ile koalisyon ortağı oldu. Bu gelişme, ordu içinde darbenin tam anlamıyla başarılı olmadığı fikrini egemen kıldı. Hatta bu fikir birçok akademisyen ve gazeteci tarafından desteklendi. Bu durum ordu içindeki harp okulu komutanı kurmay albay talat aydemir önderliğindeki albay cuntasının elini güçlendirdi. Birçok akademisyen ve gazeteci süreçle ilgili cuntacı askerlere yol göstermeye başladı. Dünya Gazetesi sahiplerinden Falih Rıfkı Atay bir yazısında aydemir'in gözlerinde Mustafa Kemal'in pırıltılarını gördüm diye yazdı. Medya bir kez daha rıza imalatını gerçekleştiriyordu.

Tüm bu belirsizlikler içerisinde şubat olayı olarak adlandırılan askeri kalkışma gerçekleştirildi. 1960 darbesinde olduğu gibi cuntacıların hedefinde ilk olarak medya vardı. Cuntacılar ilk olarak Ankara radyosunu ele geçirdi.
ÖNCE EMEKLİ EDİLDİ SONRA İDAM
Albay Talat Aydemir ve arkadaşları ordu içindeki 27 Mayısçıları tasfiyesi için, 20 Şubat günü atama ve gözaltına alma işlemlerine başladı. Bu darbe girişimi Türk halkımızın demokrasiye ve iradesine sahip çıkması ile başarısızlığa uğratıldı. Yapılan anlaşma sonucu Talat Aydemir emekli edildi. Fakat Albay Talay Aydemir durma niyetinde değildi. 20 Mayıs 1963'te bir kez daha darbe girişiminde bulunan Aydemir, bu kez yakalanıp, idam edildi. Süreç ilerledikçe medya halk üzerinde etkisini giderek arttıyordu. bu darbecilerin de kirli iştahını kabartıyordu. her fırsatta Türk Silahlı Kuvvetleri darbeye davet ediliyordu.

27 MAYIS VE 15 TEMMUZ DARBELERİ...
1960'da yaşananlar 15 Temmuz'a giden yolda bir kez daha tekerrür ediyordu... 27 Mayıs 1960 darbesine giden süreçteki haberlerin içeriğiyle büyük benzerlik taşıyordu 15 Temmuz darbe girişimine giden süreç, "Gezi olayları", "17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları" ve "2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi" dönemlerde, Cumhuriyet, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin manşetleri adeta halkı kışkırtmak için yarışıyordu

İHANETİN ADI: FETÖ
2013 Türkiye için kötü günlerin geride kaldığı yıllardandı...
Vesayet gitmiş,,, korku dolu dönemler atlatılmış, millet iradesi sandığa yansımıştı.
Ülke sadece içerde değil, dışarıda da adından söz ettiriyordu.
Ama ne zaman huzura kavuşsa, Türkiye'nin önüne set çekmek birileri için adet haline geldi.
İhanetin adı bu kez devleti içten içe sarıp sarmalayan FETÖ'ydü.
Düğmeye basılmıştı...
Ateşin yakıldığı adres ise İstanbul Taksim Gezi Parkı'ydı...

İHANET ODAKLARI GEZİ PARKI'NDA BULUŞTU
Gezi Parkı'dan yükselen alevler, bir anda Türkiye'yi sarmaya başladı.
Ortalık yangın yeriydi...
2013'ün Mayıs ve Haziran'ı çok ama çok sıcak geçiyordu.
FETÖ'cü teröristler görev başındayken amaç hükümetin yıkılmasıydı.
Zaten meselenin sadece ağaç olmadığı çok belliydi.

Başkan Erdoğan'a yönelik diktatörlük söylemi, Gezi olayları ile birlikte uluslararası basın kuruluşlarında, özellikle de ABD basınında yoğun bir şekilde yer almaya başladı.

Takvimler 17-25 Aralık 2013'ü gösterdiğinde yine devreye girdi...
Başta yargı ve emniyet olmak üzere, devletin birçok kurumuna sızan FETÖ,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni tümüyle ele geçirmesinin önünde engel olarak gördüğü tüm kurum ve şahısları etkisiz hale getirmek için her türlü hile ve kumpası kullandı. 61. Hükümet'i yıpratmayı ve yok etmeyi hedefleyen FETÖ hükümetin istifa etmesi ve mega projelerin durdurulmasını istiyordu
Fetullahçı Terör Örgütü o gün sabaha karşı yargı yoluyla darbe yapmak için harekete geçti. Kumpası yürüten FETÖ savcıları Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç, 89 kişinin gözaltına alınmasını istedi. Kirli operasyonun başında ise Ergenekon soruşturmasıyla öne çıkan Başsavcıvekili Zekeriya Öz vardı. FETÖ üyeleri büyük bir gizlilik içinde hazırlandı.
Operasyon adı altında başlatılan kumpastan ne valinin, ne emniyet müdürünün ne de başsavcıveklinin haberi vardı. Kumpas açığa çıkınca yurt dışına kaçan FETÖ'nün savcıları, yolsuzluk ve rüşveti sözde operasyona kılıf yaptı.

17 Aralık darbe girişiminde medya ile ilişkileri yönlendirme işini eski Ergenekon savcılarından Fikret Seçen yürütüyordu. Seçen, darbe sabahı daha önceden bilgilendirdiği bazı sözde gazetecileri yanına çağırdı ve medyada yer almasını istediği belge, bilgi ve görüntüleri verdi. Zekeriya Öz dahi Fikret Seçen'in onayı olmadan kimseyle herhangi bir bilgi paylaşmadı.

DARBELER VE MEDYANIN ROLÜ!

28 Şubat postmodern darbesi ve 27 Nisan e muhtırasından olduğu gibi 17-25 Aralık yargı darbesinde de medyaya yine önemli rol verilmişti. üst düzey siyaset, bürokrasi ve iş dünyasını kapsayan bu operasyonlar ile yolsuzluk süsü verilmiş darbe girişiminin medya ayağı algı operasyonlarına hızlıca başlamıştı ve yalnız da değillerdi. Fetullahçı Terör Örgütünün medyasına, doğan grubu, Cumhuriyet ve Birgün gibi gazeteler de destek veriyordu. Manşetleri ve haberleriyle millet ve devletin yanında değil, yargı darbesini gerçekleştirenlerin yanında yer alıyorlardı. Yapılan haberlerle siyaset ve diğer yetkili kişiler baskı altına alınmaya çalışılıyordu. Gözaltılar ve baskınlar malum medya tarafından dünyaya canlı yayınlarla servis ediliyor, gazetelerin manşetlerini bu görüntüler süslüyordu. Hedef Recep Tayyip Erdoğan'dı. Bunu gizlemiyorlardı. Darbe girişiminin başında bulunan Celal Kara, asıl hedefin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu Cumhuriyet gazetesine itiraf ediyordu. 17-25 Aralık 2013'te "yolsuzluk" maskeli, Türkiye'de siyasi bir "darbe" planlayan "üst akıl", o gün Fetullahçı Terör Örgütünü kullandı. Kumpasın ihalesi FETÖ'ye verilirken, adeta siyasi ayağında taşıyıcısı CHP, medya ayağında da Doğan Medya grubuydu. Kılıçdaroğlu montajlı ses kayıtlarını partisinin grup toplantısından dinletirken Hürriyet Gazetesi başta olmak üzere Aydın Doğan'a ait medya kuruluşları bunu manşetten yayınlıyor ve Türkiye'yi zor durumdan bırakmak istiyorlardı... Belki millete ve devlete çok zarar verdiler ama başarılı olamadılar.

18 Aralık 2013 sabahı manşetten istifa çağrısı yapan Sözcü Türkiye'ye kurulan kumpası görmezden geliyor 17 Aralık 2013'te "pimi çektiler" manşetini atan Cumhuriyet Gazetesi de manşetleri ile manipülasyonu körüklüyordu.

2014'e gelindiğinde ise Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik, "yolsuzluk", "diktatörlük", "otoriterlik", "fikir ve ifade hürriyetine baskı" manipülasyonu, iletilen bilginin ulaşılması hedeflenen görüşe veya duruma meşruiyet kazandırılarak sürekli olarak tekrarlanıyor ve dayatılıyordu. Chomsky'nin medya manipülasyonunun on stratejisi bakımından incelendiğinde haberlerde, dikkat dağıtma, sorun yarat, çözüm sun yani bir sorun çıkarıp, tepki oluşturulup, çözüm olarak darbenin sunulması öne çıkıyordu ve tabii ki bu bir stratejiydi. Senaryolardan normalleştirmelere, gündemi yönlendirmeden, siyasetsizleştirme söylemleri ile bilginin kontrolü sağlanıyordu.

Tarih 15 Temmuz 2016,15 Temmuz gecesi büyük bir plan sahneye kondu darbe girişimi adı altında. Pensilvanya güdümlü bir grup asker kıyafeti giymiş terörist milletin idaresini ayaklar altına almak istedi. Halkın vergileri ile alınan savaş uçakları... Tanklar... Silahlar...Halkın üzerine doğrultuldu.
Millet iradesinin temsili Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalandı.
Şehirlere darbe barikatları kuruldu... Tanklar sokağa indi.
Halk da sokaklara indi. Hem havadan, hem karadan abluka altına alındı Türkiye..
Halk kendi iradesini bu defa çiğnetmedi. Milletin adamı etrafından kenetlendi.


2016'nın dünyasında yeni bir diriliş destanı yazılıyordu.
Ancak millet, teröristlere karşı direnirken, bu ihaneti görmezden gelen darbe heveslileri algı operasyonlarından vazgeçme niyetinde değildi.
Çünkü onlar millet olmanın gerekliliğini bir türlü kavrayamamıştı.
Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, darbenin ardındaki tarihi direnişi karalayan bir yazı kaleme aldı.
İngiliz The Guardian gazetesine yazdığı makalede, halkın tekbir getirerek askerleri linç ettiğini öne sürdü.
Yazılı ve görsel medyada marjinal gruplar yine kendisini gösteriyordu...
"Askeri köprüden attılar" haberleri sosyal medyada üstlere çıkarılıyordu...
Cumhuriyetin "cadı avı başladı" manşeti darbe gerçeğini perdelemek isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyordu..
Bu cuntacı korosuna uluslar arası medya kuruluşları da müritlik ediyordu.

2000'Lİ YILLARDA MEDYA...
2000'li yıllarla görsel medyanın gücü farklı boyutlar kazanmıştı. Darbeciler medyanın bu olanaklarının farkındaydı.
Fetullahçı Terör Örgütü darbe sinyalleri 1 yıl önceden medya aracılığıyla vermeye başladı.
Amaç, bilinçaltı mesajlarla toplumu darbeye hazırlamaktı..
Zaman Gazetesinin 2015 yılında "sükutun çığlığı" başlığı ile yayınlanan reklam filmi bunun en çarpıcı örneklerinden biriydi..
Darbe girişiminden tam 9 ay 10 gün önce paralel medyada yayınlanmaya başladı o reklam filmi..
reklamda; sirenlerin çaldığı esnada gri tonlu bir kent kuş bakışı görülüyor ve görüntünün ardından yeni doğmuş gülen bir bebek yüzü ekranlara getiriliyordu.


Fetullahçı Terör Örgütünün yayın organı olan Zaman Gazetesi benzer mesajı 'zaman kardeşlik zamanı' temalı kampanyasında da sürdürdü..
O kampanyada bir 'asker' mesajı dikkat çekiyordu..
Gazetenin bir ucundan asker üniformalı bir kişi, öbür ucundan ise vatandaş tutuyordu..
Vatandaşın tuttuğu sayfada 'ne gerek var kavgaya' başlığı yer alırken, askerin elinde ise 'bir ihtimal daha var' ifadeleri bulunuyordu..
İşte gazetede yazan o ihtimalin aslında ne olduğu 15 Temmuz'da ortaya çıktı..
Bir yandan bu bilinçaltı mesajlar verilirken öbür yandan da Pensilvanya'nın sesi olan isimler de ekranda ve sosyal medyada darbe girişimini ima eden açıklamalar yapıyorlardı..
Zaman gazetesi eski genel yayın müdürü Ekrem Dumanlı ve Taraf Gazetesi eski genel yayın yönetmeni Ahmet Altan o isimlerden ikisiydi...

HAİN DARBE GİRİŞİMİNE KARŞI DURAN YERLİ MEDYA!
Kaçak olarak yaşadığı Amerika'dan Türkiye'ye yönelik kara propaganda faaliyetlerini sürdüren paralel ses Emre Uslu ise 2015'te sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımla dikkat çekiyordu... Geçen yıl bir takipçisinin yönelttiği 'ne zaman ülkeye döneceksin?' "2016 Temmuz" yanıtını vermişti FETÖ'cü Uslu.. Bu hain darbe girişimine çanak tutmayan yerli medyada vardı.
Darbe teşebbüslerine uyumlu hareket eden medya, 15 Temmuz gecesi halk iradesi ile birlikte oldu.


Daha önceki tarihi tecrübede sıklıkla halkın üst dille yaklaşan medya, 15 Temmuz'la birlikte millet iradesi ile kola kola yürüdü.
Bir kısım medyanın aksine demokratik değerleri ve millet iradesini ön planda tutan medya emir komuta zincirinin kırılmasına katkıda bulundu.
Tüm bu yaşananlara rağmen milli irade Türkiye'ye sahip çıktı.
Yeni bir darbe girişimine, sessiz kalmadı, izin vermedi.
Milleti 15 Temmuz'da yürürlüğe konulan kanlı planı canı pahasına bozdu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.