Analiz - Almanya ne yapmak istiyor?

Almanya son zamanlarda, siyasal liderlerinin tüm parıltılı söylemlerine rağmen, en temel insan haklarını ayaklar altına alarak adından söz ettiriyor. Terör örgütlerinin rahatça at koşturduğu Almanya'nın  Türk bakanlarla ilgili tavrı ise bardağı taşıran son damla oldu. Bu gelişmeler Almanya'nın insan hakları konusundaki kırıklarla dolu karnesini hatırlattı.


A Haber / Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'da Türk bakanların programlarının iptaline sert tepki gösterdi. Erdoğan konuşmasında önemli bir ayrıntıya dikkat çekti ve Almanya'daki bu Türk uygulamaların Hitler dönemini anımsattığını söyledi.
Peki, Almanya'da neler yaşanıyor?
Alman hükümeti ve yetkilileri batıda hızla yayılan faşizm dalgasının neresinde?
Almanya'daki hangi uygulamalar insan haklarını ayaklar altına aldı?
Şimdi bu sorulara somut cevaplar arayalım...

Almanya ile ilgili geçtiğimiz günlerde önemli bir rapor yayımlandı.
Normalde çok ses getirmesi gereken raporun altında Avrupa Konseyi Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığıyla Mücadele Komisyonu'nun imzası vardı.
Ancak ne hikmetse rapor yeteri kadar Avrupa basınında yer almadığı gibi, elden geldiğince de sümen altı edilmeye çalışıldı.
Almanya'da insan hakları ihlallerini ele alan raporda, 2014 yılında yöneltilen eleştirilerin ve önerilerin Almanya tarafından yeterince dikkate alınmadığı
ifade ediliyor.
Raporda eleştiri konusu yapılan iki önemli husustan bahsediliyor.
Bunlardan ilki Almanya'nın nefret suçlarının tanımını aşırı derecede kısıtlı tutması.
Diğer husus ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ek olarak 4 Kasım 2000 tarihinde Roma'da imzaya açılan ve ayrımcılığı yasaklayan 12. protokolün Almanya tarafından hâlâ onaylanmamış olması.
Raporda nefret suçları konusunda özellikle gündeme getirilen konularda Almanya'dan reform yapılması isteniyor.

Alman kolluk kuvvetleri herhangi bir saldırıyı incelerken, kurbanın saldırıyı nasıl algıladığını değil, saldırganın hangi amaçla saldırdığı bilgisini dikkate
alıyorlar.
Söz konusu yapısal sorunun nelere yol açtığını, NSU cinayetleri olarak bilinen ve sekizi Türk, biri Yunan ve biri de Alman vatandaşı olan toplam on kişinin öldürüldüğü Neonazi terör eylemlerinde müşahede ettik.
Alman kolluk kuvvetleri, sözü edilen terör eylemlerini uzun bir süre 'döner cinayetleri', 'boğaziçi seri cinayetleri' veya 'mafya içi hesaplaşma' olarak
nitelendirerek adeta hedef saptırıcı bir tutum içine girmişti.

Olayı soruşturan yetkililer bununla da yetinmemiş, kurbanların yakınlarını şüpheli sıfatıyla sorgulamış ve faillerin bu kişiler olabileceğini iddia etmişlerdi.
İşte yayınlanan raporda buna dikkat çekerek Almanya'nın reformu neden geciktirdiğine parmak basılıyor.
Demokratik bir devlette ortaya çıkması halinde birçok istifaya ve sarsıntıya yol açması gereken NSU cinayetleri skandalı, kurban Türkler olduğu için
geçiştirildi ve üstü örtülmeye çalışıldı.
Bu süreç içerisinde, Alman polisinin cinayetlerin üstünü örtmeye yönelik tutumunun arkasında Alman istihbarat birimlerinin olduğu bilgisi ortalığa saçıldı.
Bundan dolayı, dava şahitlerinin birbiri ardına şüpheli şekilde ölmelerine, dava ile ilgili çok sayıda belgenin imha edilmiş olmasına ve davanın 2011 yılından bu güne kadar hala sonuçlanmamış olmasına şaşırmak mümkün görünmüyor.
Almanya'da son dönemde birbiri ardına patlayan skandallar dizisi, meselenin sadece NSU cinayetleri ile sınırlı olmadığına ve Alman devletindeki faşist
yapılanmanın günden güne güç kazandığına işaret ediyor.
Bu minvalde ortaya çıkan ve Der Spiegel dergisi tarafından yayınlanan habere göre, Alman Dış İstihbarat Birimi BND 1999 yılından beri, BBC, Reuters ve New York Times'ın da aralarında olduğu çok sayıda basın kuruluşunun telefonlarını dinliyor ve elektronik posta adreslerini takip ediyor.
Bütün bu basın kuruluşlarının, Almanya'nın müttefiki olan İngiltere ve ABD gibi ülkelerin basın kuruluşları olması, konuyu daha da tuhaf bir hale getiriyor.
Bu da bize, Almanya her ne kadar dostluk mesajları verse ve liberal değerlere vurgu yapsa da, tarihten gelen düşmanlıkların ve rekabetin alman devleti
tarafından üstü örtülü bir şekilde devam ettirildiğini gösteriyor.
Aslında bu, alman dış istihbaratının basın özgürlüğünü ihlal eden dinleme suçlamasıyla ilk karşılaşması değil.
2005 yılında ortaya çıkan ve 'gazeteciler skandalı' olarak adlandırılan bir başka skandalda da, teşkilatın 1993 ile 1998 yılları arasında, kendisi hakkında eleştirel yazılar yazan gazetecileri gizli kamera kayıtları ve telefon dinleme gibi yöntemlerle izlediği anlaşıldı.
Bu arada skandalın ortaya çıkmasını haber yapan Alman medya organları, çalışanlarının da skandalın bir parçası olduğunun anlaşılmasının ardından sessizliğe büründü.
Dünyaya basın özgürlüğü dersi verme konusunda şampiyonluğu kimseye bırakmayan Alman basın dünyasından birçok gazetecinin BDN ile işbirliği içinde olması ibret verici bir durum.
Aktardığımız hususlar, Almanya'da işlerin giderek çığrından çıktığını gösteriyor.
Söz konusu gelişmelere bakıldığında, Alman devletinde yapılanmış faşist grupların, dünyaya düşmanca yaklaşan ve yabancıları alman toplumu ve devleti için bir tehdit olarak gören bir politika izlediğini gösteriyor.

Son olarak Türk bakanların bu ülkede yapmak için izin aldıkları programların iptali de buna çok çarpıcı bir örnek.
Referandum sürecinde Almanya'da yaşayan Türk topluma seslenmek isteyen Türk yetkililere her türlü zorluk çıkarılıp, daha önce verilen program izinleri iptal edildi.
Oysa referandumda hükümet aleyhtarı 'hayır'cılar Almanya'da rahatça program yapabiliyor.
Terör örgütü mensupları da aynı şekilde rahatça Türkiye aleyhtarı her türlü faaliyetini sürdürüyor.
Bu durum ülkede faşist yaklaşımın ne kadar yayıldığının açıkça bir göstergesi.

2. Dünya Savaşı'ndan sonra ilk defa ekonomik ve siyasi olarak bu derece güçlenen, özgüvenini tekrar kazanan Almanya'nın, Avrupa'da liderliği eline aldığı görülüyor.
Esasında İngiltere'nin Brexit kararı almasının temelinde de, Almanya'nın liderliğinden ve hegemonyasından duyulan rahatsızlık yatıyordu.
Buradaki temel mesele, kurumlarını tam manasıyla demokratikleştirememiş bir Almanya'nın, Nazi köklerine dönerek dünyanın başına yeniden büyük belalar açıp açmayacağı sorusunda kilitleniyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.