Gazneli Sultan Mahmûd

Gazneliler devleti, Afganistan'da kurulup 963-1186 seneleri arasında hüküm sürmüş ve en geniş sınırlara ulaştığı dönemde; doğuda Hindistan'ın kuzeyinde yer alan Ganj Vadisi dolaylarına, batıda Azerbaycan, kuzeyde Hârizm ve güneyde Hint Okyanusu sahillerine uzanacak şekilde genişlemiş, Türk-İslâm tarihinin en büyük devletlerinden biridir. İslâmiyet'in yayılması konusunda çok büyük hizmetleri, İslâm Medeniyetine hesapsız emekleri geçmiştir. Gazneliler özellikle gayr-ı müslim zümrelerin İslâmiyet'le tanışmalarına vesile olan ihtidâ hareketlerinin yanı sıra, bâtıl mezheblerle mücadele konusunda da büyük başarılar kaydetmiş, Sünnî İslâm'ın yayılması noktasında ciddî hizmetlerde bulunmuşlardır.

Gazneliler devleti en parlak devrini Sultan Mahmûd döneminde yaşamıştır. Sultan Mahmûd'un babası ve aynı zamanda Gazneliler'in de kurucusu olan Alp Tegin, Sâmânî devleti kadrolarında yetişmiş büyük devlet adamıdır. Böyle bir babanın oğlu olan Sultan Mahmûd 971 senesinde Buhârâ'da doğdu. Devlet geleneğine bağlı olarak küçük yaşlarda ilim tahsili ve siyasî eğitimine başlayıp hâfızlığını ikâme etti; özel bir devlet adamı olarak yetiştirildi. Genç yaşlarından itibaren babasıyla birlikte seferlere katıldı ve zaman zaman ona vekâlet etti. Tahta çıkmadan önce gösterdiği başarılar vesilesiyle Sâmânî hükümdarı 2. Nûh tarafından 'Seyfüddevle' unvanıyla taltîf edildi.

Babasının 997'deki vefâtının ardından tahta çıkan ağabeyi İsmail'i yeterli bulmadığından onunla bir mücâdeleye girişti ve 998'de tahtı kazandı. Kendisini vaktiyle taltîf etmiş olan Sâmânî hükümdarı 2. Nûh'un yerine geçen oğlu 2. Mansur bin Nûh'un onu Horasan valiliğinden alması üzerine Sâmânîler üzerine yürüdü ve onları, kendi içlerinde baş göstermiş olan karışıklıklardan da yararlanarak bozguna uğrattı.

Sâmânîlerin Bağdat'taki Abbâsi hîlâfet merkeziyle araları açıktı. Sultan Mahmûd, Şâfiî Fukahasından Ebû Hamid İsferânî vasıtasıyla Abbâsi Halîfesi Kadir-billâh adına hutbe okuttuğunu bildirdi. Bunun üzerine halîfe, Sultan Mahmûd'u 'Yeminü'd-Devle' ve 'Emînü'l-Mille' unvanlarıyla taltîf edip hâkimiyetini meşrû kabul ettiğine dâir bir ahidnâme gönderdi. 999 Senesinde Sâmânî Devleti'nin ortadan tamamen kalkmasının ardından Sultan Mahmûd da bağımsızlığını tam olarak kazanmış bir hükümdar hâline geldi.

Sultan Mahmûd, fütuhât açısından tarihteki en önemli hükümdarlardan biridir. Hâkimiyetini tesis ettikten sonra Sistan, Cûzcân, Cagâniyân, Huttel ve Hârizm'i zaptetti. Horasan'da henüz Müslüman olmamış Gurluların topraklarına 1011 ve 1020 tarihlerinde olmak üzere iki sefer düzenledi. Sultan Mahmûd, strateji sahibi bir hükümdardı. Topraklarını güvence altına almak için komşularıyla arasını iyi tutma konusunda da özverili davrandı. Karahanlı İlig Nasr Han'ın kızı ile evlenmek suretiyle iki hanedân arasında akrabalık ilişkisiyle bu siyasetini daha da güçlendirdi.

SULTAN MAHMûD VE HİNDİSTAN SEFERLERİ

Sultan Mahmûd'un saltanatı süresinde Hint seferleri önemli bir yer tutar. Hindistan üzerine toplamda 17 sefer gerçekleştirerek İslâmiyet'in o bölgeye taşınmasına ve yerleşmesine vesile oldu. Hindistan'daki fütuhâtı kapsamında evvela Kuzey Hindistan'ın fethiyle Vayhand'ı ele geçirdi ve bu başarısı neticesinde 'Gâzî' unvanına erişti. Karmâti Mezhebi'nden olan Murtan'ı zaptetti ve Bâtınîlikle mücâdele ederek İslâmiyet'in aslı olan Ehl-i Sünnet'in yayılması için âlimleri görevlendirdi. 1014'te Keşmir'i aldı ve bundan sonra İslâm'ın bölgede yayılması hızlandı. Bu başarısı üzerine halife kendisine 'Nizâmeddin' unvanını verdi. Keşmir'de tapınaklarıyla ünlü Muthura'da elde ettiği ganimetlerle Gazne Camii'ni yaptırdı. Hârizm bölgesine hâkim olmak zaruriyeti hâsıl olunca oraya sefer düzenleyip 1017'de Me'mûnîler hânedânına son verdi.

1025-26'da Somnat'a düzenlenen ve başarıyla neticelenen 16. Hindistan seferinde Somnat Putu ve binlerce put yerle yeksan edildi. Bu başarıya bağlı olarak kendisine 'Putkıran' lakabı verildi ve halife tarafından 'Kehfüddevle ve'l-İslâm' unvanıyla taltîf edildi.

SULTAN MAHMûD'UN VEFâTI

Son derece iyi yetişmiş ve devlet adamı denildiğinde tarihte akla gelen ilk isimlerden biri olan Sultan Mahmûd, idarî yönden kabiliyetli, siyasî bir dehaydı. Zeki, ileri görüşlü, ihtiyatlı ve âdil olduğu kadar, dinî hassâsiyetleri de son derece yüksek olan Sultan Mahmûd, özellikle de fütühâtının muazzam derecesinde erişmiş olması vesilesiyle ismini, Türk-İslâm tarihinin müstesnâ devlet adamları arasına altın harflerle kaydettirmiştir. Hindistan'a İslâmiyet'in yerleşmesi konusundaki önemli hizmetlerinin yanı sıra, uzun süren devletlerarası savaş ve seferler sebebiyle zayıflayan ticarî akışın önünü açması komşu coğrafyalar açısından da mühim bir gelişme oldu. Önemli düşünür ve tarihçi Bîrûnî, Sultan Mahmud'dan Tahkiku mâli'l-Hind adlı eserinde: 'âlemin aslanı ve zamanın yegânesi' şeklinde bahsederek onun büyüklüğünü açık bir şekilde kaydetmiştir. 1030 senesinde vefât eden Sultan Mahmûd'un 61 senelik ömrünün 45 yılı seferlerle geçti. Vefatından sonra yerine, sağlığında Rey valisi olarak görevlendirmiş olduğu oğlu Mesud geçti.

Sultan Mahmûd ve Mevlânâ Ebû'l-Hasan el-Harkânî (Kuddise Sirruhû)

İlme ve âlimlere son derece kıymet vermiş ve onları âzamî desteklemiş olan Sultan Mahmûd'un huzurunda Hanefî ve Şâfiî fukahasının fıkhî münazaralarda bulunduğu kaydedilmiştir. Onun özellikle de Silsile-i Âliye büyüklerinden Mevlânâ Ebû'l-Hasan el-Harkânî (Kuddise Sirruhû) Hazretleriyle görüşmeleri dikkat çekicidir. Feridüddîn-i Attar'ın Tezkiretü'l-Evliyâ'da kaydettiğine göre Sultan Mahmûd, irşâdının büyüklüğü ve halkın kendisine teveccühünü haber aldığı Mevlânâ Ebûl-Hasan el-Harkânî (Kuddise Sirruhû)yu ziyâret edip kendisinden etkilenmiş ve nasihat istemiş; Mevlânâ Ebûl-Hasan el-Harkânî (Kuddise Sirruhû) da kendisine bir dizi nasihatlerde bulunmuştur.

Gaznelilerin Sultan Mahmûd'un Vefâtından Sonraki Ahvâli

Sultan Mahmûd'un oğlu Mesud, özellikle Hindistan bölgesine sefer düzenleme konusunda özverili biriydi; fakat Selçuklularla olan mücadelede başarı gösteremeyince saltanatında kayda değer bir gelişme yaşanmadı. 1040 Dandanakan muharebesi sonucunda Sultan Mesud'un vefatıyla daha da zayıflayan Gazneliler'in ondan sonraki hükümdarı, 1041'de tahta çıkan, Sultan Mesud'un oğlu Mevdûd oldu. O da Hindistan üzerine yoğunlaştı ve bölgede Gazneliler'in hâkimiyetini yeniden tesis etti. Selçuklularla olan mücadelelerden başarılı çıkmayı o da başaramayınca, saltanâtı uzun sürmeden sona erdi.

Mevdûd'un ardından tahta sırasıyla Tuğrul, Ferruhzâd ve İbrahim geçti. İbrahim başta kaldığı dönemde ciddî başarılar gösterdi ve Gazneliler'i parlak devrine geri döndürme açısından mühim hamlelerde bulundu. Gur bölgesini ele geçirmesi büyük bir icraat olarak tarihe geçti ve aynı zamanda sikkelerde sultan unvanına yer veren, Gazneliler'in ilk sultânı oldu.

İbrahim'in 1099'daki vefâtının ardından yerine III. Mesud geçti. Onun ardından Şirzâd ve ondan sonra Behram Şâh, Gaznelilere hükümdar oldu. Behram Şâh'ın vefâtının ardından da oğlu Hüsrev Şâh başa geçti. Hüsrev Şâh'tan sonra tahta çıkan oğlu Hüsrev Melik Gazneliler'in son hükümdarı olurken, İslâm medeniyetine önemli katkılarda bulunmuş olan bu büyük devlet de tarih sahnesinden tamamen çekilmiş oldu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.