10 yılda 10 hükümet
Türkiye 1990-2000 arası azınlık dahil 10 hükümete tanıklık etti. 28 Şubat'ın gölgesinde kurulan koalisyonların ömrü kısa olurken, son koalisyon ANASOLM'yi ekonomik kriz bitirdi.
Türk siyasetine "koalisyonlar"ın damga vurduğu üçüncü dönem 1990'lı yıllar oldu. 1990-2000 arasında 10 hükümet kuruldu. O dönem "siyaset mühendisleri" adeta güne yeni "hükümet formülleri"yle uyanıyordu. DYP-SHP iktidarından Refahyol'a, ANASOL-D'den 57'nci Hükümet'e kadar farklı partileri buluşturan koalisyonlar, yaptıklarından çok, yapamadıklarıyla anıldı.
ÖZAL SONRASI, KOALİSYON SIRASI!
1960'larda Süleyman Demirel, 1970'lerde de Bülent Ecevit siyaset sahnesinde başrol oynayan isimler olmuştu. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle Demirel ve Ecevit gibi, Necmettin Erbakan'dan Alparslan Türkeş'e kadar isimler ve partileri siyaset kulvarından çıkarıldı. Yeni anayasa, darbeyi gerçekleştiren Kenan Evren'e "Cumhurbaşkanlığı" yolunu açarken, siyasette de yeni bir dönem başlatmıştı. 1980'lere damga vuracak isim ise "Turgut Özal" oldu. Özal'ın partisi Anavatan, 1983 seçimlerinde tek başına iktidara gelirken, 1991'in son dönemine kadar ülkeyi tek başına yönetti. Siyasette dengeleri değiştiren ise bu kez "asker" değil, Turgut Özal'ın "Cumhurbaşkanlığı" adımı oldu. Özal'ın Çankaya Köşkü'ne çıkışı sonrası, Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz'la devam eden sürecin sonunda gerçekleşen 20 Ekim 1991 seçimleri, Türkiye'de üçüncü kez "koalisyonlar dönemi"ni başlattı.
DEMİREL YEDİNCİ KEZ GELDİ!
1991 seçimlerinde halka "iki anahtar" vaat eden Süleyman Demirel'in Doğru Yol Partisi sandıktan yüzde 27.3 oyla birinci çıktı. ANAP'ın oyu yüzde 24'te kalmıştı. Erdal İnönü'nün başında olduğu SHP üçüncüydü. 12 Eylül darbesi sonrasında Necmettin Erbakan "Refah Partisi", Bülent Ecevit "Demokratik Sol Partisi", RP ile ittifaka giden Alparslan Türkeş de Milliyetçi Çalışma Partisi ile tekrar siyaset sahnesine dönmüştü. Bu süreçte Demirel, İnönü'nün SHP'si ile uzlaştı. Daha önce altı kez giden Demirel, yedinci kez Başbakanlık koltuğuna oturuyordu. 17 Nisan 1993 günü, Turgut Özalvefatı bir kez daha Türkiye'de siyasi hesaplar, "Cumhurbaşkanlığı" üzerinden döndü.
DEMiREL CUMHURBAŞKANI OLUNCA ÇiLLER'E YOL AÇILDI
Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olmasının ardından yapılan kongrede Tansu Çiller Genel Başkan seçildi ve Refahyol'un ortağı oldu.
Çankaya Köşkü'ne bu kez çıkmak isteyen isim, vaktiyle Özal'a ağır sözlerle yüklenen Demirel olmuştu. Demirel, 16 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar Başbakanlığa Erdal İnönü vekalet etti. Demirel Köşk'e çıktıktan sonra ise, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller oldu.
DYP - SHP'DE "KÜÇÜK ORTAK" SANCISI
Tansu Çiller, DYP Genel Başkanı olduktan sonra SHP'yle koalisyon sürdü. 50'nci Hükümet, 25 Haziran 1993'te işbaşı yaptı. Çiller, "ilk kadın başbakan" olarak tarihe geçmişti. Erdal İnönü yine Başbakan Yardımcısıydı. Ancak sıkıntı bu kez hükümetin büyük ortağında değil, küçük ortağında yaşandı. DYP-SHP hükümeti dönemi de ekonomik kriz yaşanan süreçlerden biri oldu.

REFAHYOL DEVRİ
24 Aralık 1995 seçimlerinde sandıktan sürpriz bir sonuç çıktı. Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi ilk kez birinci oldu. Cumhurbaşkanı Demirel ise hükümeti kurma görevini ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi. Yılmaz da, DYP ile "Ana-Yol" hükümeti kurdu. Hükümete, DSP dışarıdan destek veriyordu. Azınlık koalisyonu, 12 Mart 1996'da güvenoyu aldı. Ancak RP, mayıs ayında gensoru verince, Başbakan Yılmaz üç ay sonra istifa etmek zorunda kaldı. Erbakan'ın beklediği haber gelmişti. Demirel, hükümeti kurma görevini bu kez Erbakan'a veriyordu. Askerlerin uyarılarının gölgesinde RP ile DYP "Refahyol" hükümetini kurdu. Erbakan "Başbakan", Çiller "Başbakan Yardımcısı"ydı.

28 ŞUBAT'TA POST-MODERN DARBE YAPILDI
Türkiye'nin son koalisyon hükümeti MHP-DSP-ANAP arasında kuruldu. AK Parti 2002 seçiminde tek başına iktidar oldu.
Darbe söylentileri alabildiğine yürümüştü. Refahyol ise işe memur ve işçilere verilen rekor zamla başladı. Sincan'da yürüyen tanklar ve 28 Şubat 1997 MGK'sında alınan kararlar, "demokrasiye balans ayarı" olarak nitelenecek ve tarihe "post-modern darbe" olarak geçecekti. Önce 28 Şubat kararları, ardından 21 Mayıs 1997 tarihinde Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş tarafından RP hakkında açılan kapatma davası, Çiller'in başbakan olmasına fırsat tanımadan "Refahyol" hükümetinin sonunu getirdi.

AK PARTİ TEK BAŞINA
Ecevit'in rahatsızlanması ve uzayan tedavi süreci, DSP'de yaşanan bölünme, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin erken seçim isteği o sürece damga vurdu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde ise halk, bu partileri cezalandırarak, AK Parti'yi tek başına iktidara taşıdı. Türkiye, 7 Haziran 2015 seçimlerine kadar, kesintisiz 13 yıl AK Parti tarafından yönetildi.

EN BÜYÜK KRiZ
Hükümet ortakları arasında yasalar konusunda tartışma yaşanıyordu. Köşk ile hükümet arasında da gerilim vardı. 19 Şubat 2001'de toplanan MGK'da bu nedenlerle, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Ecevit arasında "Anayasa kitapçığı fırlatma" olayı yaşandı. Ecevit, öfkeyle toplantıyı terk etmişti.
DERVİŞ KEMERLERİ SIKTI
Açıklamalarla diken üstündeki ekonomiyi adeta yerle bir etti. Türkiye tarihinin en büyük krizlerinden biri yaşanıyordu. Kemal Derviş "kurtarıcı" olarak çağrılmış, "ekonominin patronu" olarak da dışarıdan bakan yapılmıştı. Pek çok düzenlemeyle IMF'den yüklü borç alındı ve kemer sıkma politikası hayata geçirildi. HAKKI KURBAN-AKŞAM
ÖZAL SONRASI, KOALİSYON SIRASI!
1960'larda Süleyman Demirel, 1970'lerde de Bülent Ecevit siyaset sahnesinde başrol oynayan isimler olmuştu. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle Demirel ve Ecevit gibi, Necmettin Erbakan'dan Alparslan Türkeş'e kadar isimler ve partileri siyaset kulvarından çıkarıldı. Yeni anayasa, darbeyi gerçekleştiren Kenan Evren'e "Cumhurbaşkanlığı" yolunu açarken, siyasette de yeni bir dönem başlatmıştı. 1980'lere damga vuracak isim ise "Turgut Özal" oldu. Özal'ın partisi Anavatan, 1983 seçimlerinde tek başına iktidara gelirken, 1991'in son dönemine kadar ülkeyi tek başına yönetti. Siyasette dengeleri değiştiren ise bu kez "asker" değil, Turgut Özal'ın "Cumhurbaşkanlığı" adımı oldu. Özal'ın Çankaya Köşkü'ne çıkışı sonrası, Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz'la devam eden sürecin sonunda gerçekleşen 20 Ekim 1991 seçimleri, Türkiye'de üçüncü kez "koalisyonlar dönemi"ni başlattı.
DEMİREL YEDİNCİ KEZ GELDİ!
1991 seçimlerinde halka "iki anahtar" vaat eden Süleyman Demirel'in Doğru Yol Partisi sandıktan yüzde 27.3 oyla birinci çıktı. ANAP'ın oyu yüzde 24'te kalmıştı. Erdal İnönü'nün başında olduğu SHP üçüncüydü. 12 Eylül darbesi sonrasında Necmettin Erbakan "Refah Partisi", Bülent Ecevit "Demokratik Sol Partisi", RP ile ittifaka giden Alparslan Türkeş de Milliyetçi Çalışma Partisi ile tekrar siyaset sahnesine dönmüştü. Bu süreçte Demirel, İnönü'nün SHP'si ile uzlaştı. Daha önce altı kez giden Demirel, yedinci kez Başbakanlık koltuğuna oturuyordu. 17 Nisan 1993 günü, Turgut Özalvefatı bir kez daha Türkiye'de siyasi hesaplar, "Cumhurbaşkanlığı" üzerinden döndü.
DEMiREL CUMHURBAŞKANI OLUNCA ÇiLLER'E YOL AÇILDI
Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olmasının ardından yapılan kongrede Tansu Çiller Genel Başkan seçildi ve Refahyol'un ortağı oldu.
Çankaya Köşkü'ne bu kez çıkmak isteyen isim, vaktiyle Özal'a ağır sözlerle yüklenen Demirel olmuştu. Demirel, 16 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar Başbakanlığa Erdal İnönü vekalet etti. Demirel Köşk'e çıktıktan sonra ise, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller oldu.
DYP - SHP'DE "KÜÇÜK ORTAK" SANCISI
Tansu Çiller, DYP Genel Başkanı olduktan sonra SHP'yle koalisyon sürdü. 50'nci Hükümet, 25 Haziran 1993'te işbaşı yaptı. Çiller, "ilk kadın başbakan" olarak tarihe geçmişti. Erdal İnönü yine Başbakan Yardımcısıydı. Ancak sıkıntı bu kez hükümetin büyük ortağında değil, küçük ortağında yaşandı. DYP-SHP hükümeti dönemi de ekonomik kriz yaşanan süreçlerden biri oldu.

REFAHYOL DEVRİ
24 Aralık 1995 seçimlerinde sandıktan sürpriz bir sonuç çıktı. Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi ilk kez birinci oldu. Cumhurbaşkanı Demirel ise hükümeti kurma görevini ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi. Yılmaz da, DYP ile "Ana-Yol" hükümeti kurdu. Hükümete, DSP dışarıdan destek veriyordu. Azınlık koalisyonu, 12 Mart 1996'da güvenoyu aldı. Ancak RP, mayıs ayında gensoru verince, Başbakan Yılmaz üç ay sonra istifa etmek zorunda kaldı. Erbakan'ın beklediği haber gelmişti. Demirel, hükümeti kurma görevini bu kez Erbakan'a veriyordu. Askerlerin uyarılarının gölgesinde RP ile DYP "Refahyol" hükümetini kurdu. Erbakan "Başbakan", Çiller "Başbakan Yardımcısı"ydı.

28 ŞUBAT'TA POST-MODERN DARBE YAPILDI
Türkiye'nin son koalisyon hükümeti MHP-DSP-ANAP arasında kuruldu. AK Parti 2002 seçiminde tek başına iktidar oldu.
Darbe söylentileri alabildiğine yürümüştü. Refahyol ise işe memur ve işçilere verilen rekor zamla başladı. Sincan'da yürüyen tanklar ve 28 Şubat 1997 MGK'sında alınan kararlar, "demokrasiye balans ayarı" olarak nitelenecek ve tarihe "post-modern darbe" olarak geçecekti. Önce 28 Şubat kararları, ardından 21 Mayıs 1997 tarihinde Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş tarafından RP hakkında açılan kapatma davası, Çiller'in başbakan olmasına fırsat tanımadan "Refahyol" hükümetinin sonunu getirdi.

AK PARTİ TEK BAŞINA
Ecevit'in rahatsızlanması ve uzayan tedavi süreci, DSP'de yaşanan bölünme, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin erken seçim isteği o sürece damga vurdu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde ise halk, bu partileri cezalandırarak, AK Parti'yi tek başına iktidara taşıdı. Türkiye, 7 Haziran 2015 seçimlerine kadar, kesintisiz 13 yıl AK Parti tarafından yönetildi.

EN BÜYÜK KRiZ
Hükümet ortakları arasında yasalar konusunda tartışma yaşanıyordu. Köşk ile hükümet arasında da gerilim vardı. 19 Şubat 2001'de toplanan MGK'da bu nedenlerle, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Ecevit arasında "Anayasa kitapçığı fırlatma" olayı yaşandı. Ecevit, öfkeyle toplantıyı terk etmişti.
DERVİŞ KEMERLERİ SIKTI
Açıklamalarla diken üstündeki ekonomiyi adeta yerle bir etti. Türkiye tarihinin en büyük krizlerinden biri yaşanıyordu. Kemal Derviş "kurtarıcı" olarak çağrılmış, "ekonominin patronu" olarak da dışarıdan bakan yapılmıştı. Pek çok düzenlemeyle IMF'den yüklü borç alındı ve kemer sıkma politikası hayata geçirildi. HAKKI KURBAN-AKŞAM
