Yıldırım'a bir çift söz!

Aziz Yıldırım, haksızlığa uğramaktan dolayı şikâyetçi ama, Cemaat'i karalamakta beis görmüyor. Böylelerini bilirim: Kendilerini dokunulmaz addeder. Dokunulmazlıkları, iyi ahlâktan, sevecenlikten, hayırseverlikten, herkesin onu muhterem bir zat olarak kabul etmesinden kaynaklanmaz. Demek istediğim, onlara bu özellikleri sebebiyle hürmet edilmez. Güçleri, paradan, makamdan, yüksek pozisyonda olanlarla samimi ilişkilerden neşet eder. Gerektiğinde kabadayılık da yaparlar ama, amaçları zayıfı himaye değildir; rakip ya da düşman bellediklerini sindirmektir; gözdağı vermektir.
Yıldırım, savcı-polis-hâkim komplosuyla tutuklandığına inanmamızı istiyor. Cemaat, Fenerbahçe'yi ele geçirme niyetindeymiş!!! Peki şikeyi suç haline getiren o kanun hazırlanırken, Aziz Yıldırım'a danışılmadı mı? Danışıldı. Neden şikenin cezası çok ağır diye o dönem görüş bildirmedi? Niçin "Her şike için ayrı bir ceza olur mu?" demedi? Sebebini biliyorum... Yasanın Anadolu kulüplerini vuracağını sanıyordu. Böylece, rakipleri zayıflayacaktı. Aziz Yıldırım, nasıl olsa dokunulmazdı!!!
Yıldırım ne kadar yalanlarsa yalanlasın, Ertuğrul Özkök'ün doğru yazdığı aşikâr. Özkök 4 Temmuz 2012 tarihli yazısında, Aziz Yıldırım'dan naklen şu değerlendirmeyi yapıyor: "Özellikle Fethullah Gülen'e çok tepkili. Görüşlerini sansüre tâbi tutmadan, isim vererek açıkça söylüyor. Onlar hakkında Cemaat kavramının kullanılmasına içerliyor. O yüzden bizzat Gülen'in adını vererek tarif ediyor. Yakınları, bu konuda konuşmamasını tavsiye ediyorlar. Herkes susmuş, kenara çekilmiş, bir tek biz mi mücadele edeceğiz, diyorlar. Onun görüşü ise şöyle: Tek başıma kalsam da mücadele edeceğim. Bu yargılamalar artık Türkiye'nin meselesidir."
Yıldırım, Gülen'i ne sanıyor acaba? Güç kazanmak adına, başkasının canını yakacak tıynetsiz biri mi? "Kişi herkesi kendisi gibi bilebilir" mi desem acaba. Mağduriyetini kanıtlamak için bir zalim arıyorsa, o sıfat Gülen Hocaefendi'ye inanın hiç yakışmaz.