Neşe Erberk: Babası Kıvanç’ı bana teslim etti

Bir dönem Türkiye’nin en büyük ajanslarından birinin sahibi olan Neşe Erberk: Şov dünyasına birçok isim kazandırdım. Mesela babası, Kıvanç Tatlıtuğ’u benim ellerime teslim etmişti.

Sahibi olduğu 33 anaokuluyla iş dünyasında başarılı bir profil çizen Neşe Erberk, aşktan da umutlu: Özel hayatımda hiç hareket yok ama şimdilik... Ben de beyaz atlı prensi bulup yatlar, katlar elde edebilirdim ama bu bana kolaya kaçmak gibi geliyor
1983'te Türkiye Güzellik Kraliçesi seçilen ve bir yıl sonra Avrupa Güzeli tacını takan Neşe Erberk, podyumları bıraktıktan sonra eğitim sektörüne el atmış ve anaokulları açmıştı. Türkiye genelinde 33 anaokulu olan Erberk, iş hayatında büyük başarı yakaladı. 16 yaşındaki üçüz kızlarıyla mutlu bir hayat sürdüren Erberk ile şov dünyasını, iş kadınlığını, anneliği ve yeni projelerini konuştuk...
Mankenlikten sonra iş kadınlığına atıldınız. Bu geçişe nasıl kadar verdiniz?
Üniversite 2'nci sınıfta iş kadını olacağıma karar vermiştim. Tabii ki mankenlik bana çok güzel bir vizyon açtı; dünyayı gördüm, insanları tanıdım. Mankenlikten sonra kurduğum ajans da insanları tanımamda çok fayda sağladı. Personelle çalışmayı, strateji geliştirmeyi ve yaratıcılığımı geliştirmeyi öğrendim. Ben hep bir şeyler yaratmayı seven bir insanım; meraklıyım, ruhum da çocuk gibi...
Mankenliği de zirvede bırakmayı tercih ettiniz...
Evet, tam üst noktada bıraktım ve ben bırakıp anaokulu işletmeciliğine geçtikten sonra mankenlik sektörü aşağıya indi. "Tanrı bana güzel bir ışık göndermiş" dedim ve ben de bunu fark edip sevdiğim bir tarafa yöneldim. Çok mutluyum, çocuklar gerçekten güzel bir enerji veriyor.
Robert Kolej'i bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun olmuşsunuz. Şov dünyasında böylesine eğitimli insan çok yok.Neden renkli dünyaya girmiştiniz?
Zaten öğrenciyken güzellik yarışmalarına katıldığım için 'Aaa ne işi var?' diye herkes şok geçirmişti. Ben annemin bir projesiyim, onun hayalleriydi... Güzellik yarışmasıydı, mankenlikti; benim hiç öyle hayallerim yoktu. Voleybol oynuyordum; sporcu öğrenci olarak mezun olup sonra iş kadını olmak istiyordum. Annem, "Bunları zaten yapacaksın ama ben bir de güzelliğini tescillemeni istiyorum" demişti. Resmen görev aşkıyla gittim ve güzellik yarışmalarını kazandım.
Şöhret size cazip gelmedi mi?
Çok güzel, çok keyifli ama ben o ruhta bir insan değilim. Daha mütevazı bir insanım ama o dünyanın bana çok şey kattığını inkar edemem. Şu an ne istediğimi ya da istemediğimi anlayabilmek için podyum dünyasını yaşamalıydım. Tamam, o dünya çok pırıltılı ama bir o kadar da sahte bir dünya. Benim ruhum, o ruh değil.
Şov dünyası için yetiştirdiğiniz insanlar da var, değil mi?
Evet, zaten oradan bir eğitimci ruhum olduğunu fark ettim. Mankenlerimi hep eğitiyordum. Kıvanç Tatlıtuğ, Pınar Altuğ, Şebnem Özinal, Tuba Ünsal gibi bugün sektördeki birçok tanınmış isim benim bebeklerim... Birçoğu evlenip çocuk sahibi olduktan sonra çocuklarını benim anaokullarıma getirdi. 'Torunlarım geldi' diye kendimi çok özel hissettim.

KIVANÇ'I BANA TESLİM ETTİLER
Büyük şöhretler kazandırdınız sektöre...
Kıvanç Tatlıtuğ İstanbul'a ilk geldiğinde, babası elime teslim etmişti ve ben onu zirveye çıkarmak için çok çalıştım, o da çok çalıştı. Anneçocuk ilişkisi gibi bu... Ben anne ruhumu hiç kaybetmedim, bu yönümü seviyorum.
Peki Türkiye'de ne eksikti de, siz anaokulu açma kararı aldınız?
Maalesef okul öncesi eğitim eksikti... Genelde liseye ve üniversiteye yüklenen bir yapıdayız. Halbuki ilerideki başarı için tohuma bakmak gerektiğini fark ettim. Kızlarımın dünyaya gelişiyle buna kanalize oldum. Okul öncesi eğitimi ıskalıyoruz. Halbuki 0-6 yaş, bir kişinin gelişiminin yüzde 80'ini tamamlandığı dönemdir. İlkokulda başlar diyoruz ama '7 çok geç' sloganı o kadar doğru ki, 7'den sonra kendimize sadece yüzde 20 değer katabiliyoruz. Ben de kızlarımı bahane ederek; tohumdan başlayacağım dedim ve ondan sonra velilerimin desteklemeleriyle anaokulu açmaya başladım. Kendi okullarıma öğrenci çekmek değil, okul öncesi eğitimin önemini vurgulayarak bir farkındalık yaratmak istiyorum.
Özel hayat nasıl gidiyor?
Şu anda özel hayatımda hiçbir hareket yok ama şimdilik yok... Zaman ne gösterir bilemeyiz, bir gün olacak tabii ki... Şu sıralar hayatımda kimse yok. Boş vakitlerimi arkadaşlarımla geçiriyorum ya da bolca seyahat ediyorum. Annem ve kızlarımla beraber çok fazla seyahat ederiz. Daha rahat gezebileyim diye yurtdışını tercih ederim ve dürüst olmam gerekirse, en sevdiğim yer Maldivler. Hiçbir şey yapmamak benim için tatildir.
Girişimci bir kadın olmak zor mu?
Çok zor, karşınıza her türlü engelleme çıkıyor. Ama kararlı ve sabırlı olduğunuzda; onu bir engel değil, tümsek diye düşünerek devam ediyorsunuz. Savaşçıyım ve kızlarıma da bunu öğretmeye çalışıyorum. Onların da ileride iş kadını olmasını istiyorum. Unvanım var diye kolay yolu seçebilirdim. Beyaz atlı prensi bulup atlar, yatlar, katlar elde edebilirdim. Bu bana kolaya kaçmak gibi geliyor.
Üçüz annesi olmak nasıl bir duygu?
Çılgınca bir duygu... Aynı zamanda hiç kolay değil ama kızlarım bana çok şey kattı. Çünkü onları yetiştirmek için ben öğrenmek zorundaydım, öğrendikçe de öğrendiklerimi uyguladım. Her yaş dönemine göre onlar için bir şeyler öğrenmeye devam ediyorum. Mesela şimdi ergenliğe çalışıyorum. Onların geleceklerini öngörebiliyorum. Arkadaş gibi davransanız bile mutlaka anne olmak zorundasınız.
Kız çocuğu oldukları için kısıtladığınız ya da tedirgin olduğunuzdurumlar var mı?
Olmaz mı! Maalesef dünyada gittikçe daha büyük tehlikeler var, o yüzden ben de ürküyorum. Kızlarım da gittikçe serpilip büyüdüğü için dışarıdan maruz kalabilecekleri tehlikeler beni endişelendiriyor. Onlara 'Siz biriciksiniz, bedeninize kimseyi dokundurmayın. Herkese hemen güvenmeyin' diyorum.
ÜNİVERSİTE ÇAĞINA GELİP YUMURTA KIRAMAYANLAR VAR
Sizin eğitim anlayışınızın farkı ne?
Çocuklarımızı fanusta yetiştiriyoruz. Herkes daha pratiğine ve kolayına kaçıyor. Valla annem bana her şeyi öğretti; temizlik ve yemek yapmayı, bulaşık yıkamayı... Annem "İleride yapmasan bile,ne yapıldığını bilmen gerekiyor" derdi. Ben de kızlarımı bu ruhla yetiştirdim. Bizim okullarımızda; kıza da erkeğe de dikiş dikmeyi, futbolu, temizlik yapmayı öğretiyoruz. "Neşe, sen bir örnek olacaksın ve bu çocukları fanustan çıkarıp hayata hazırlayacaksın" dedim. Okulları bitiriyorlar, üniversitede bir yumurta kırmayı bile bilmiyorlar. 'Aman yazıktır çocuğuma' diyoruz. Niye yazık olsun, asılöğretmemek yazıktır. Bu çocukları hayata hazırlamalıyız. Her türlü yaşam becerisi çalışmaları yapıyoruz. İnşallah 120 yaşıma kadar yaşayacağım ve bunu tüm Türkiye'ye de uygulatmak istiyorum.

OĞUZHAN TORACI / Günaydın

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.