Kartalkaya'daki yangın faciasında hesap vakti! Mahkemede çarpıcı talep: Çok üzgünüm tahliyemi istemiyorum

Kartalkaya’da 78 kişinin hayatını kaybettiği otel yangınına ilişkin davada onuncu duruşma günü... Grand Kartal otel davasında 19’u tutuklu, 32 sanığın yargılanmasına bugün devam edildi. Grand Kartal Otel Genel Müdürü Emir Aras mahkemede çok pişman olduğunu dile getirirken tahliyesini istemediğini ifade etti. Davada verilen ara kararda duruşma 20 Eylül'e ertelendi. İşte detaylar...

Canlı Anlatım Gündem
ahaber.com.tr Haber Merkezi
Giriş: 12.07.2025 22:28 Güncelleme: 17.07.2025 15:35

Bolu'nun gözde kış turizm merkezlerinden Kartalkaya'daki Grand Kartal Otel'de meydana gelen ve 78 kişinin yaşamını yitirdiği, 133 kişinin yaralandığı yangına ilişkin davada onuncu duruşma günü geride kaldı.

Aralarında otel sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı dava, Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülüyor.

CANLI ANLATIM
14:12 17 Temmuz 2025

KARTALKAYA DAVASINDA ARA KARAR

Kartalkaya davası 20 Eylül'e ertelendi. İtfaiye personeli İrfan Acar tutuklanırken, Aşçi Faysal Yaver adli kontrol kararıyla tahliye edildi.
11:15 17 Temmuz 2025

"TAHLİYE İSTEMİYORUM"

Mahkeme başkanı, müştekilerin konuşmalarının ardından sanıklara tahliyeye ilişkin taleplerini sordu. Sanıklar, önceki beyanlarının geçerli olduğunu belirterek tahliyelerini talep etti. Grand Kartal Otel Genel Müdürü ve otelin sahibi Halit Ergül'ün damadı Emir Aras, çok pişman olduğunu ve tahliye istemediğini söyledi. Halit Ergül ise kendini savunacak halde olmadığını ifade ederek sonradan savunma yapacağını belirtti.

Reklam
Reklam

 

10:40 17 Temmuz 2025

"ALLAH'TAN KORKMAZ KULDAN UTANMAZ"

Yangında 8 yakınını kaybeden Avukat Yüksel Gültekin ise sanıklara sert sözlerle tepki göstererek, "Emir Aras'ın otelden eşi ve çocuğuyla birlikte kaçtığı bu görüntü yayınlandığı andan itibaren Türkiye ayağa kalktı. Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz. Gözümüzün içimize baka baka yalan söylemeye utanmaz. Organize cinayet şebekesi. Biz takdiri mahkemeye ait olmak üzere burada bu olaya bulaşan aile, belediye personeli, İl Özel İdare personeli, Mudurnu enerji şirketi yetkililerinin hepsinin olası kasttan yargılanmasını talep ediyoruz. Emir Aras'ı kaçış görüntülerini milyonlar izledi, insan müsveddesi. Böyle bir cinayette dışarıda sanık kalırsa, yüreğimizde kan durmaz. Bu insanlar derhal tutuklansın; bunun başka izahı yok. Kat görevlisi şefi ve resepsiyon şefi nasıl dışarıda olur?" dedi. Gültekin'in sözleri salonda alkışlandı.

10:20 17 Temmuz 2025

"PENCEREDEN ATLAYARAK KURTULDUK"

Yangından eşi ve çocuğuyla pencereden atlayarak kurtulan Gülnihal Temizkan ise şunları söyledi: "Ben, eşim ve oğlumla birlikte otelde kalıyorduk. Eşim, 'yangın var' diye bağırdı. O sırada, 'ne var bu kadar panik yapacak' diye pencereden bakarken yangının büyüklüğünü gördük. Koridora çıkınca dumanın içinde kaldık. Zincir yaparak dumanın içinde gitmeye çalıştık. Eşimle tekrar odaya döndük ve 'buradan çıkış yok' dedi. Sonra bir odanın kapısı açıldı ve geçtiğimiz odanın camından orada bulunanlarla birlikte pencereden atladık. Önce oğlumu attım sonrasında biz atladık. Eşim arabanın anahtarını aşağıda bulunan birine atarak, pencerenin altına getirmesini istedi. Araç hemen oradaydı ve aracın üzerine atladık. Pencerelerden çarşaf bağlayarak aşağıya inenler vardı. Alarm yoktu, çıkışı gösteren bir tabela yoktu. Hayatta olduğumuz için şükredemez haldeyiz. Suçlu olan herkesten şikayetçiyiz."

09:50 17 Temmuz 2025

YANGINDA ÖLEN AŞÇININ ABLASI GÖZYAŞLARINA BOĞULDU

Duruşmanın 10'uncu gününde kafede aşçı olarak görev yaparken yangında yaşamını yitiren Eslem Uyanık'ın ablası Emel Uyanık, kendisinin yangınla ilgili telefonla aranarak haber verildiğini belirterek, "Arayan kişi, 'televizyonu açarsanız durumun vahametini anlarsınız' dedi. Gördükten sonra bayıldım. Bolu'ya geldim ve kardeşimin cesedini teşhis ettim. Ben de SGK'da denetçiyim. Bu kadar basit bir iş değil bizim işimiz. Tek bir harfin açıklamasını yapıyoruz raporumuzda. Bu insanları görünce işimizi ne kadar düzgün yaptığımızı anlıyoruz" dedi. Uyanık, konuşması sırasında gözyaşlarına boğuldu.

09:22 17 Temmuz 2025

DAVA 10. GÜNÜNDE

Bolu Kartalkaya’da 78 kişinin hayatını kaybettiği otel yangınına ilişkin 19'u tutuklu, 32 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması 10'uncu günde devam ediyor. Duruşmada dinlenen müştekiler, gözyaşları içinde yaşadıklarını anlattı. Müşteki ifadelerinin ardından mahkeme heyeti, sanıkların tahliye taleplerini sordu.

 

22:12 16 Temmuz 2025

"KENDİ CANLARINI KURTARMALARINI KABUL ETMİYORUZ"

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinin spor salonunda özel olarak oluşturulan alanda görülen duruşmada, yangında kızı Zehra Sena Gültekin, damadı Bilal Gültekin ve torunları Muhammet Selim, Yusuf Sinaneddin ve Bekir Sadık Gültekin ile çiftin koruyucu ailesi olduğu Sümeyye Güner'i kaybeden Mehmet Güner'e söz verildi.

Müşteki ve tanıkların bulunduğu beyanında Güner, kızı ve ailesinin en üst katta konakladığını aktararak, evlatları hayatını kaybederken aynı kattakilerin koşarak otelden çıktığını, buna sabretmeye çalıştıklarını, içlerinin yandığını kaydetti.

Otelin prestij kaybetmemek için misafirlerine haber vermediğini söyleyen Güner, şöyle devam etti:

"Saat 02.30'da yangın çıkıyor. Madem söndüremediniz saat 03.00'te haber verseydiniz kimseye bir şey olmazdı. Kızımla görüştüm ve yola çıktım. Eşim, Enes Gültekin'le de görüştü. Kızım kapıyı açamadı, Enes, 'Habibe teyze, kapılar açılmıyor' dedi. Eğitimsiz personel, sorumsuz yönetim 78 cana mal oldu. Evlatlarımızı geri getirmenin imkanı yok ama sebep olanlar mutlaka cezalandırılmalı. Adalete inanıyoruz, mahkemeye güveniyoruz."

Mehmet Güner, şikayetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini belirtti.

Ağlayarak beyanda bulunan Habibe Güner de tek kızı olduğunu, onun da yangında yaşamını yitirdiğini dile getirdi.

Şirketin genel müdürü tutuklu sanık Emir Aras'ın ailesiyle, yangını kimseye haber vermeden odalarını terk ettiği anlara ilişkin görüntüleri izlediğini, bunun kendisini daha da yaraladığını anlatan Güner, "Sonuna kadar şikayetçiyim, sorumlular cezalandırılsın. Bu davanın emsal olması için en üst düzeyden cezalandırılmalarını istiyorum." dedi.

Sümeyye Güner'in biyolojik babası İbrahim Güner, 9 sene önce Doğu Türkistan'dan geldiklerini belirterek, Güner ailesinin kendilerini bağrına bastığını söyledi.

Güner ailesinin, bugüne kadar Sümeyye'yi kendi çocuklarından ayırt etmediğini ifade eden Güner, sorumluların en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi.

"YALNIZCA KENDİ CANLARINI KURTARMALARINI KABUL ETMİYORUZ"

Yangında kızı Feray Kanbolat ve torunu Oya Kanbolat'ı yitiren Sema Şahin de kendilerine kimsenin yangın olduğunu haber vermediğini dile getirerek, saat 08.00 sıralarında televizyondan durumu öğrendiklerini aktardı.

Otel müdürü tutuklu sanık Zeki Yılmaz'ı aradıklarını, aramalarına rağmen dönüş olmadığını kaydeden Şahin, o panikle İzmir'den İstanbul'a geldiklerini, yurt dışında olan damadının yurda döndüğünü anlattı.

Bolu'ya giden damadına bir komiserin acı haberi verdiğini vurgulayan Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Paraya tapan insanların, yalnızca kendi canlarını kurtarmalarını kabul etmiyoruz. Turizm bakanı ve yetkilileri, çevre bakanı ve yetkilileri, içişleri bakanı ve yetkililerinden şikayetçiyim. Kızım ve torunumu tanınmayacak haldeyken teşhis etmek hepimizi derinden yaraladı. 'Duymadım, bilmiyorum' şeklindeki ifadeler, hem suçlu hem güçlü hem de tahrik edici tavırlar, kaybettiklerimizi suçlar gibi ifadeler, insani ve vicdani sorumlulukları yıktı geçti. Yaşam enerjim gitti, kendi mezar taşımı bile yaptırdım. Otel çalışanları ve otel sahiplerinin yangından burunları bile kanamadan kurtulmaları büyük muammadır."

Çamaşırhane görevlisi İrfan Urhan ise aynı otelde çalışan kızı Tuni Urhan'ın saat 03.25'teki telefon aramasıyla yangını öğrendiğini belirterek, bulunduğu kattaki kapıdan dışarıya çıktığını söyledi.

Oteldeki 35. gününde bu olayın yaşandığını ifade eden Urhan, yangın tatbikatı, eğitimi, müdahale ekibi, yangın tüpü, yağmurlama sistemi ve uyarı cihazlarından haberinin olmadığını vurguladı.

Gazelle Otel Yiyecek İçecek Müdürü olan savunma tanığı Murat Demir de Grand Kartal Otel'de, Gazelle Otel Genel Müdürü tutuklu sanık Ahmet Demir'in herhangi bir görevinin olmadığını dile getirdi.

Yangında 8 yakını hayatını kaybeden avukat Yüksel Gültekin'in, "Bazen otele önemli misafir gelir, Ahmet Bey size dikkat etmeniz için talimat verir mi?" sorusu üzerine Demir, önemli misafir geldiği zaman Ahmet Demir'in kendisine durumu aktardığını kaydetti.

Bunun üzerine Gültekin, "15-16 Aralık'ta Grand Kartal'a Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilisi denetime geldi mi? Size dikkatli olmanız konusunda uyarıda bulundu mu?" sorusuna Demir, bu konuda haberinin olmadığını ifade etti.

Gültekin'in, "Emine Hanım (şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Emine Murtezaoğlu Ergül) patron olarak size talimat verir miydi? Eksikliklere karışır mıydı?" sorusuna karşılık Demir, "Evet talimat verirdi, uzun yıllardır otelde çalıştığım için beni arar söylerdi." dedi.

Demir, Gültekin'in, "Emine Hanım otelde etkili bir isim miydi?" sorusunu, "Hayır etkili değildi." şeklinde yanıtladı.

CUMHURİYET SAVCISI TALEPLERİNİ SUNDU

Talimatla alınan tanık beyanlarının okunmasının ardından cumhuriyet savcısı, 2018-2022 yıllarında Grand Kartal Otel'in LPG iç ve dış tesisatının projesiz olduğunu bilerek gaz akışını kesmeyip denetim görevini yerine getirmediğinden LPG tesisatı bakım görevlisi tutuksuz sanık Doğan Aydın ile görev yaptığı yıllarda oteldeki yangın güvenliği yönünden eksiklikleri rapor etmediğinden iş sağlığı ve güvenliği uzmanı tutuksuz sanık Kübra Demir'in ağır kusurlu oldukları gerekçesiyle tutuklu yargılanmasını talep etti.

Müştekilerin davaya katılma taleplerinin kabul edilmesini isteyen cumhuriyet savcısı, sanıklar Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri İbrahim Polat ile İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon Anonim Şirketi yetkilisi Ali Ağaoğlu ve itfaiye eri İrfan Acar için ev hapsi şartını içeren adli kontrol hükümlerinin devamını talep etti.

Cumhuriyet savcısı, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini istedi.
 

01:50 15 Temmuz 2025

"ALARMI ÇALIŞTIR DEDİM 'YOK BİLMİYORUM' DEDİ"

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen davanın duruşmasının sekizinci gününde tanıklara söz verildi.

Duruşmada söz verilen Mutfak görevlisi Yusuf Karahanlı, o gece resepsiyona çıktığını belirterek, “Oradaki görevliye alarmı çalıştırmasını söyledim. O 'Yok bilmiyorum.' dedi. 'O zaman şefini, müdürünü bilen birini ara' dedim" dedi.

Ekmek ustası Mehmet Gündüz, gece otelde 2 kahvaltı ve 2 ekmek üretim personelinin çalıştığını, yangının haber verilmesi üzerine eli hamurlu şekilde yangının çıktığı bölüme gittiğini anlattı.

Diğer 3 kişinin de haber vermek üzere mutfak bölümünden çıktığını aktaran Gündüz, yangını söndürebilecek yangın tüpü bulamayınca, yardımcı olması için personeli uyandırmaya gittiğini söyledi.

Gündüz, 3-4 yıldır otelde çalışmasına rağmen yangın eğitimi almadıklarını belirterek, "Garaj kapısını diğer personelle yüklenerek açıp dışarı çıktık. Yardım etmek ve maske gibi malzemeler almak için yukarı çıkmak istedim ancak dumandan dolayı çıkamadım." dedi.

Bu sırada müştekilerin bulunduğu bölümden, "İnsanlara haber vermediğiniz için 78 kişinin ölümünden siz de sorumlusunuz." şeklinde tepki gösterildi.

Müşteki avukatının, "Yangın tüpünü görüp müdahale etseniz yangını belki önleyecektiniz ama yapmamışsınız." ifadesine ilişkin Gündüz, "Yangın tüpünü görmedim." diye konuştu.

Gündüz, müşteki vekilinin "Vicdanen rahat mısınız?" sorusunu, "Vicdanım rahat." şeklinde yanıtladı.

Müşteki avukatının talebi üzerine Gündüz'ün otelden çıktıktan sonra bir süre elinde sigarayla beklediği görüntü izletildi.

Görüntülerde beklediği sırada önünden koşarak geçen kadının nereye gittiğinin sorulması üzerine Gündüz, "Kadının koşarak gittiği kısım katlara gidiyor. Ben personeli kaldırdım, dışarı çıktım." şeklinde konuştu.

Müştekilerin bulunduğu kısımdan "Böyle bir yangında aklına sigara içmek mi geldi bre vicdansız." sesi yükseldi.

Gündüz, bir müşteki avukatının, "Bu rahatlığınızın sebebi nedir?" sorusuna, "Söyleyecek bir şey yok." yanıtını verdi.

"DENETİMDEN DOLAYI 2. KATTAKİ SİGARA ODASINI KAPATTILAR"

Çamaşırhane görevlisi Fatma Koca, herhangi bir yangın alarmı duymadıklarını, 1. katta yan odadaki aşçının kendilerini uyandırdığını ve kayak odasının bulunduğu katta oldukları için direkt dışarı çıktıklarını söyledi.

Kendilerine yangın eğitimi verilmediğini, olası bir yangına müdahale ekibi de kurulmadığını dile getiren Koca, "Otopark tarafına geçince otel yönetiminden Emine Hanım (sanık Emine Mürtezaoğlu Ergül) ve kızı Ceyda'yı (sanık Ceyda Hacıbekiroğlu) gördüm. Bizden önce indikleri belliydi, onlar 6. katta kalıyordu. Onların haberi daha önce olmuştur diye düşünüyorum." ifadesini kullandı.

Resepsiyon görevlisi Elanur Gönültaş, saat 03.30 sıralarında arkadaşının kapısını çalmasıyla uyandığını, herkesin kapıları çalarak insanları uyandırmaya çalıştığını kaydetti.

Yoğun duman olan koridorda bulunanları, dışarı çıkmaları için kayak odası katına yönlendirdiğini belirten Gönültaş, alevleri görünce rahatsızlık geçirdiğini ve arkadaşlarının yardımıyla dışarı çıktığını anlattı.

Gönültaş, "Denetim yapıldığında sigara içilmemesi için talimat verildi mi?" sorusuna ilişkin, "Otelin aktivite alanı yoktu, 2. katta sigara odası vardı. Denetimden dolayı 2. kattaki sigara odasını kapattılar, orada duman dedektörü yoktu." dedi.

Kat görevlisi Semra İke, oda kapısının çalınmasıyla yangından haberdar olduğunu, yeğeni ve kuzenini uyandırarak kayak odasının bulunduğu kattan dışarı çıktıklarını vurguladı.

Kat görevlisi Hasip İke, yangının haber verilmesi üzerine dışarı çıktığında personeli ve otel misafirlerini gördüğünü, dışarıda otel yönetiminden kimseyi görmediğini ifade etti.

"EĞİTİMİM OLMADIĞI İÇİN MÜDAHALE EDEMEZDİM"

Tanık Fidan Kurç, otelde gece kahvaltıcısı olarak çalıştığını belirterek, "Gece ekibinde çalışıyorduk. 'Yusuf beyin yangın var' demesiyle haberim oldu. Gececi olarak Mehmet Gündüz, Yusuf Karahanlı, ben ve Faysal Yaver çalışıyorduk. Faysal ve ben kahvaltıcı, diğerleri ekmekçiydi." diye konuştu.

Bazen geceleri yemek yapıp yediklerini anlatan Kurç, "Ben yemek yemedim gece. Uzaktan yangının parlamasını fark ettim ve çıktım. Yangın söndürme tüpünü görmedim. Eğitimim olmadığı için müdahale edemezdim. Ben, Mehmet, Faysal çıktık, aşçıbaşını arayarak yangını söyledim. Yangını bildirmek için dağıldık, sonra garaj kapısından çıktık." şeklinde konuştu.

Kurç, alarm sesi duymadığını, saat 03.36'da itfaiyeyi aradığını, otelden çıkarken personeli uyandırmak için kapıları tek tek çaldığını anlattı.

Yangına neden olan elektrikli grill plate ızgaranın 2 ya da 3 kademeli çevirmeli düğme ile çalıştığı bilgisini veren Kurç, "Hem de sigortası vardı. Sigortayı açınca çalışıyordu. Ben sadece mutfak bölümünde çalıştığım için orayı biliyorum. Şov kısmını çok iyi bilmiyorum." ifadelerini kullandı.

Kurç'a yangının çıkışından önce saat 03.10’da grill plate cihazının yanından geçtiğinin güvenlik kamera kayıtlarından belirlendiği aktarılarak, buradan geçtiği esnada yanık ya da plastik kokusu alıp almadığı soruldu.

Oradan geçerken koku duymadığı yanıtını veren Kurç, "Grill plate cihazının bozuk olduğunu bir süre önce, yangından 3 gün önce işten çıkarılan kahvaltı şefi Salih Acar'a söylemiştim." dedi.

Cihazın arızalı olup olmadığı konusunda bilgisi olup olmadığı sorulan Reşat Bölük ise Salih Acar'ın kahvaltıcılarla tartıştığı için işten çıkartıldığını belirterek, "Bana bu cihazın bozuk olduğu söylenmedi. Arıza olduğunda teknikçileri kendisi arar yaptırırdı." diye konuştu.

Duruşmada, olaydan önce işten çıkarılan Salih Acar’ın talimatla alınan ifadesi de okundu.

Söz alan elektrikçi Hüseyin Özer, kendilerini mutfaktan kimsenin arızalı bir cihazla ilgili olarak aramadığını dile getirdi.

Fidan Kurç, güvenlik kamerası görüntüleri üzerinden şov alanındaki cihazların yerlerini göstererek, grill plate'in açılması için nereye gidilmesi gerektiğini ve şov alanının yerleşimini uygulamalı olarak tarif etti.

Gereği üzerine resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin'e, Yusuf Karahanlı’nın yanına geldiğinde yangın alarmını çalıştırıp çalıştırmadığı soruldu.

Çetin, "İlk olarak jandarmayı aradığını, sonra da hiyerarşik olarak Zeki Yılmaz, Adnan Karadayı ve şefimi aradım. Panik halindeydim. Zeki Bey'e ne yapacağımı sordum. Bir cevap alamadım. Zeki Yılmaz bana yangın ikaz butonuna basmamı söylemedi." şeklinde konuştu.

Zeki Yılmaz ise ilk olarak yangının çıktığı yere gittiğini, daha sonra da 3. kattaki butona bastığını ileri sürdü.

"YANGIN TÜPÜ BULSAM BİLE SÖNDÜRÜLECEK BOYUTTA DEĞİLDİ

Tanık Yusuf Karahanlı, ekmek ustası olarak görev yaptığını, yangın gecesi saat 23.00 sıralarında mutfağa girerek işe başladığını, işlerini bitirdikten sonra tepsileri bulaşıkhaneye götürürken dumanı fark ettiğini söyledi.

Karahanlı, dumanın nerden geldiğine baktıktan sonra yangının restoran kısmında olduğunu görünce arkadaşlarını uyardığını anlatarak, "Resepsiyona çıkarak oradaki görevliye alarmı çalıştırmasını söyledim. O 'Yok bilmiyorum.' dedi. 'O zaman şefini, müdürünü bilen birini ara.' dedim. Bu arada ben dışarı çıkarak başka birileri olup olmadığına baktım." ifadelerini kullandı.

Karahanlı, yangın esnasında hiçbir alarm sesi duymadığına değinerek, "Yangın tüpü bulsam bile söndürülecek boyutta değildi. Otelde yangın eğitimi verilmedi, tatbikat yapılmadı, yangın müdahale ekibi yoktu sanırım." dedi.

Garajdan aracını çıkarıp çıkarmadığı yönündeki soruya cevap veren Karahanlı, "Bir süre sonra insanların terlikle çıktığını söyleyen birisi 'Üşümemeleri için araç olsa iyi olur.' deyince garajdan arabamı çıkarttım. Dışarıya çıkanlar aracın içinde bekledi.” diye konuştu.

Daha sonra resepsiyon ve otelin önündeki otopark bölümünün kamera kayıtları izletildi.

"ARAÇLA İLGİLENİLİRKEN ALTIN ZAMAN BOŞA GİTTİ"

Otelin önüne gelen bir arabayla ilgilenilirken "altın zamanın" boşa gittiğini belirten bir avukat, bu korumalı araçla gelen kişinin kim olduğunun açıklanması gerektiğini söyledi.

Tanık Taha Mermer ise Türk Standartları Enstitüsü Bolu Temsilciliğinde asansör muayene uzmanı olarak görev yaptığını, 2018 yılındaki denetimde asansöre "uygunsuz" raporu düzenlediğini bildirdi.

Kendisinden sonra asansörün farklı tarihlerde 4-5 defa daha denetlendiğini aktaran Mermer, o denetimlerde tespit edilen uygunsuzlukların da formlara işlendiğini kaydetti.

Mahkeme heyeti, duruşmaya çarşamba saat 09.30'a kadar ara verdi.

23:09 14 Temmuz 2025

"O GECE HİÇBİR ALARM SESİ DUYMADIM"

Otelde resepsiyon şefi olarak görev yapan Görkem Ustaoğlu, tanık beyanında, işe Gazelle Otel'de başladığını, kış sezonunda Grand Kartal Otel'de görevlendirildiğini anlattı. Ustaoğlu, "Bizim katımızda herhangi bir şey yoktu. Katta bulunan 20-25 kişi ile birlikte 3. kata çıkmaya çalıştık. Dumandan dolayı geri döndük. Kayak odasına indik. O katta bulunan herkes neredeyse uyanmış ve çıkmaya hazırdı." dedi.

Duruşmada söz verilen Murat Duman Kartal AŞ'nin lojmanında uyurken tutuklu sanık Hüseyin Özer arayınca haberi olduğunu ifade etti. Duman, "Otele gidip katlara çıkmaya çalıştım. Dumandan çıkamadım. Sonra aşağı inerek diğer görevlilere yardım ettim. Jeneratörü ben kapattım. Saat 04.20'ten sonra kapattığımı hatırlıyorum. Ben gücü keserken AFAD ve jandarma elektrik bağlantısı ile ilgileniyordu. Ben akımı kestiğimde SEDAŞ tarafından kesintinin yapıldığını biliyorum. Onlar kesmeseydi jeneratör çalışmazdı." dedi.

Duman, jeneratörün kapatılması nedeniyle alarmların ve uyarı sirenlerinin çalmaması gibi bir durumun meydana gelmesi konusunda bilgisinin olmadığını belirterek, "Bu tarz sistemlerin pilli olduğunu biliyorum. Elektrik ve jeneratör bağlantısı kapandığında onların etkilenmeyeceğini düşünüyorum. Ben alarm duyup duymadığımı hatırlamıyorum." ifadesini kullandı.

Otelin, kazan dairesindeki elektrik panosunun bulunduğu alanın güvenlik kamera kayıtları izletilen Duman'a, saat 03.49'da söz konusu yerde olan kişinin kendisi olup olmadığı sorusuna, "Yangın esnasında o tarafa geçmiş olabilirim ama o kişinin ben olup olmadığını hatırlamıyorum. Burasının trafo bölgesi olması lazım ama tam seçemiyorum." diye konuştu.

Gazelle Otel'in teknik servis görevlisi olarak 2,5 yıldır çalıştığını anlatan Bahadır Bahar ise otelin elektriğinin kim tarafından kesildiği ve jeneratörü kimin kapattığı konusunda bilgi sahibi olmadığını belirtti.

Bahar, bir yangın esnasında elektrik kesintisinin ne zaman yapılacağı konusunda bir eğitiminin olmadığını da sözlerine ekledi.

Duruşmaya Alanya'dan Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile katılan müşteki Sabahattin Kanatlı, White Fox isimli iş yerinde yangından önce 1,5 ay çalıştığını dile getirdi

Kendisinin söz konusu işletmede bulaşıkçı olduğunu aktaran Kanatlı, "İlk denetleme olduğunda ben işe başlamamıştım. Ben geldikten sonra ikinci denetleme oldu. Tarihlerini tam hatırlamıyorum ama yangından 1-1,5 hafta önce geldiler." ifadesini kullandı.

Kanatlı, sanıklardan şikayetçi olmadığını söyledi.

Tanık elektrik personeli Bahadır Özkuru da Grand Kartal Otel'deki aydınlatmaları yenilediklerini belirtti.

Uzun süre bu işte çalıştıklarını kaydeden Özkuru, "Grand Kartal Otel'in kendine özel bir elektrik personeli yoktu. Biz de oraya lambaları değiştirmek için gittik. Şov bölümünü biraz bilirim ama detayını bilmem." diye konuştu.

Şov alanı ile mutfakta bulunan elektrikli araçların bakım ve sorumluluğunun kimde olduğunu da bilmediğini dile getiren Özkuru, "Benim o otelle ilgili detaylı bilgim yok. Elektriği tutuksuz sanık Bayram Ütkü kapatmıştır diye düşünüyorum ama birinden talimat alıp almadığını bilmiyorum. Böyle bir durumda kimin böyle bir talimat verebileceğini de bilmiyorum." ifadelerini kullandı.

Özkuru, sezon öncesinde şov alanı ile ana restoran kısmındaki aydınlatmaları değiştirdiklerini söyleyerek, "Lambaları ledler ile değiştirdik. Bu ledler katlarda bulunan dokunmatik ekranlara bağladı. Tek bir noktadan kontrol ediliyordu. Bu çalışma esnasında sigortalar değiştirilmedi. Bu işlemleri Hüseyin Özer ile yaptık. Tahsin Pekcan bize 2 hafta kadar yardım etti. Ayrıca farklı bir elektrik firması bize destek verdi. Bunların yapılması talimatını tutuklu sanık Emir Aras verdi." diye konuştu.

Aydınlatma sisteminin sigortalarının diğer elektrik şebekesinden ayrı olduğuna işaret ederek, "Bu ledlerin gücü 4 vattır. Buraya ayrı sigorta takılabilir. Bunu özel firmadan gelen elektrikçilerin yapmış olması gerekiyor. Orada aşırı yük olduğunda sigorta atması olmadı diye biliyorum. Orada kaçak akım rölesi de yoktu." şeklinde konuştu.

Tanık Erol Özak da daha önceki beyanının doğru olduğunu belirterek, "Yangından birkaç gün sonra beni bir numara aradı. Saat 17.30 civarında 2 kişinin itfaiyeye geldiğini, koşarak içeri girdiğini belirtti. Daha sonra bana 'İfade verebilir misin?' dedi. Bunlardan biri Belediye Başkan Yardımcısı Sedat Gülener imiş ama diğerinin ismini tam bilmiyorum. Zannedersem evrak yakmışlar. Beni arayan kişi bunu söyledi. Başka da bir şey demedi. Orada kamera kayıtlarının silinmeye çalışıldığını da belirtti." diye ifade etti.

Bu ifadeyi kamera kayıtlarından belli olur ve duruşmanın gidişatına etki eder diye yetkililere bildirdiğini ileri süren Özak, "Ben ifademde geçen Furkan beyi tanımıyorum. O kişi, o gün nöbetçi olan personelmiş. Ben o gün Furkan'ın nöbetçi olduğunu öğrendim." diye belirtti.

Tanık Furkan Berk Aydoğdu, Erol Özak'ı sanayiden dükkanı olduğu için tanıdığını söyledi.

Sedat Gülener ve Kenan Coşkun'u tanıdığını dile getiren Aydoğdu, "Ben 7 aydır itfaiyedeyim. Sedat Gülener ve Kenan Coşkun'u binanın içinde evrak yakarken görmedim. Kamera kayıtlarını silmeye çalıştıklarını görmedim. Erol Özak'ın neden böyle bir iddiada bulunduğunu bilmiyorum." diye konuştu.

Sedat Gülener ve Kenan Coşkun'u, yangının üçüncü günü sabahında itfaiye çevresinde birlikte gördüğünü kaydeden Aydoğdu, "Ayrı ayrı geldiler. İkisi beraber itfaiye personelini yangındaki çalışmalarından dolayı tebrik edip sonra ayrıldılar." dedi.

Bu arada, Aydoğdu ve Özak'ın telefon numarası HTS incelemesi için alındı.

Sedat Gülener'in avukatı Erol Özak hakkında "yalan beyanda bulunmaktan" dolayı suç duyurunda bulunacaklarını bildirerek, bunun kayıtlara geçmesini istedi.

"BEN 3 ÇOCUĞUMU GERİ İSTİYORUM”

Yangında kızı Ayşemin Elif Doğan, damadı Mehmet Cem Doğan ve 12 yaşındaki torunu Ayşe Maya Doğan'ı kaybeden Güngör Gültekin ise müşteki olarak beyanda bulundu.

Ne söyleyeceği hakkında fikri olmadığın belirten Gültekin, "Ben neredeyse kendimi suçlu hissedeceğim. Kim suçlu, kim değil bilmiyorum. Ben 3 çocuğumu geri istiyorum. Ben Ali suçlu, Veli suçlu bilmem. Balık baştan kokmuş. Hepsi suçlu benim için. Yaşadıklarımı anlatmaya kalksam zaten buradakiler duramaz. Sağlam giren ölü çıkar mı? Ben şimdi burada ölsem kim suçlu?" ifadesini kullandı.

Gültekin, sanıkların "ben suçlu değilim", "benim adım var sanım yok", "otel benim değil" gibi ifadeler verdiklerine değinerek, şunları söyledi:

"Sapasağlam, hiçbir şeyi olmayan o insanların hali ne olacak? O yaşta toprağa girenlerin hali ne olacak? O yaşta toprağa girmek ne denmek? Bu kadar rezalet olur mu? Biz ne yapacağız? Ölene kadar böyle mi bekleyeceğiz? Ben adalet istiyorum, başka bir şey değil. Suçlu kimse bulsunlar. Benim çocuğum turizm oteline girdi. Turizm Bakanı gelsin. Başka da söyleyecek bir şeyim yok."

Oteldeki kusurların neden hiç kimsenin dikkatini çekmediğini soran Gültekin, "Yok elektriği açmamış, yok çeşmesi bozulmuş, sağlam yeri yok muydu bu otelin? Tam olan bir yerini söyleyin. Kendileri sapa sağlam çıkıyor. Hiçbir şey olmuyor. Benim damadım 190 santimetre boyundaydı. Kızım sapasağlamdı. Onlar nasıl öldü acaba bilmiyorum. Biz mezara diri diri gömüldük. Şikayetçiyim." ifadelerini kullandı.

"O GECE HİÇBİR ALARM SESİ DUYMADIM"

Otelde resepsiyon şefi olarak görev yapan Görkem Ustaoğlu, tanık beyanında, işe Gazelle Otel'de başladığını, kış sezonunda Grand Kartal Otel'de görevlendirildiğini anlattı.

Yangın esnasında 2. katta bulunan 2001 numaralı odada 4 kişi kaldıklarını aktaran Ustaoğlu, "Bizim katımızda herhangi bir şey yoktu. Katta bulunan 20-25 kişi ile birlikte 3. kata çıkmaya çalıştık. Dumandan dolayı geri döndük. Kayak odasına indik. O katta bulunan herkes neredeyse uyanmış ve çıkmaya hazırdı." dedi.

Ustaoğlu, binadan dışarı adım atar atmaz restoran katında patlama olduğuna dikkati çekerek, "Kafamızı kaldırdığımızda alev püskürüyordu. Ön tarafa geçtik. O esnada telefonum çalmış, gececi resepsiyonist beni aramış. Devamında insanlara yardım etmeye çalıştık insanlara. O gece hiçbir alarm sesi duymadım." diye konuştu.

Kaldıkları katta yangın tüpü olmadığını ancak otelin belli noktalarında bulunduğunu dile getiren Ustaoğlu, "Resepsiyonda aktive edilecek bir alarm sistemi yoktu. Ama genel kontrol kutusu diye bir şey vardı Zeki Yılmaz'ın ofisinde. Ne olduğunu bilmiyorum. Bir defa kendi kendine ötmeye başladı ve kapanmadı. Gelip teknik kapatmıştı. Bizim çalıştırabileceğimiz bir şey değildi. Otomatik çalışıyordu. Bize bu cihazın neden çalıştığı ve çalıştığında ne yapacağımız konusunda eğitim de verilmedi." şeklinde konuştu.

Ustaoğlu, kendisine denetlemelerle ilgili sorulan sorulara da cevap vererek, otel sahibi tutuklu sanık Halit Ergül'ün denetleme olduğu gün otelde kaldığını iddia etti.

Görkem Ustaoğlu'nun beyanları üzerine söz alan sanık Halit Ergül, "İtfaiye ve turizm bakanlığı denetiminde ben otelde değildim. Yalan beyanda bulunuyor." diye konuştu.

Bunun üzerine tanık Ustaoğlu, "Halit Bey bu sezon 2 kez otele geldi, o geldiği dönemden biri de denetim dönemiydi." dedi.

Duruşma, diğer tanık ve müştekilerin beyanlarıyla devam ediyor.

21:06 14 Temmuz 2025

"SEDAT GÜLENER VE 1 KİŞİ İTFAİYEYE GİRİP EVRAK YAKMIŞLAR"  

Bolu Grand Kartal Otel'deki yangın faciasına ilişkin davada tanık ve müşteki beyanları alınmaya devam ediyor. Mahkemede tanık dinlenen AK Parti Meclis Üyesi Erol Özak, "Yangından sonra, Sedat Gülener ve bir kişinin itfaiyeye giderek evrakları yakmışlar, bana bunu birisi anlattı" dedi.

Bolu Grand Kartal Otel'de 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı yangın faciasına ilişkin 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın 8'inci gününde müşteki ve tanık beyanları alınmaya devam ediyor. Otelde yangın gecesini yaşayan çalışanlar, tanık olarak mahkemeye beyan verdi.

"İTFAİYEYE GİRİP EVRAK YAKMIŞLAR"

Mahkemeye tanık olarak dinlenen AK Parti Meclis Üyesi Erol Özak, yangından birkaç gün sonra Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Sedat Gülener'in ve yanında bulunan bir diğer kişinin evrak yaktıklarını iddia etti. Özak, "Yangından birkaç gün sonra beni bir numara aradı. İki kişinin itfaiyeye geldiğini ve koşarak içeri girdiğini belirtti. ‘Bana ifade verir misin?' dedi. Bu iki kişiden biri Sedat Gülener, diğerini tam bilmiyorum. Bunlar koşarak içeri girip evrak yakmışlar. Bana bunları telefonda birisi anlattı. Daha önceki beyanımda Furkan diye birinin aradığını ve Sedat ile Kenan Bey'in kamera kayıtlarını silmeye çalıştığını söylediğim belirtildi. Furkan itfaiyede nöbetçiymiş. Furkan'ın, beni arayanın arkadaşı olup olmadığını bilmiyorum. Ben aynı zamanda belediye meclis üyesiyim. Beni arayan bir şekilde ulaştı bana. Ben sadece kamera kayıtları çıksın diye ifade verdim" dedi.

"SEDAT GÜLENER VE KENAN COŞKUN'UN EVRAK YAKTIĞINI FALAN GÖRMEDİM"

Erol Özak'ın mahkemede söylediği iddialar üzerine, ifadede adı geçen Furkan Berk Aydoğdu da mahkemeye tanık olarak çıktı. Aydoğdu, Sedat Gülener ve Kenan Coşkun'un evrak yaktığını görmediğini belirtti. Aydoğdu, "Erol Özak'ı sanayiden tanıyorum. Ben aramadım. Sedat Gülener ve Kenan Coşkun'u tanıyorum. 7 aydır itfaiye eriyim. 2 ay eğitim aldım. Sedat Gülener ve Kenan Coşkun'un evrak yaktığını falan görmedim. Erol Özak'ın neden böyle bir ifade verdiğini bilmiyorum. Erol Özak ile ortak tanıdığımız sanayi çevresi var. Bir de elemanı var. Serdar, o arkadaşım. Erol Bey bana böyle bir şey anlatmadı. Bugün haricinde hiç yüz yüze gelmedim. Yangından sonra üçüncü gün sabah Sedat Gülener ve Kenan Coşkun ayrı ayrı geldi. İtfaiye personelini tebrik edip gittiler" diye konuştu.

"YAŞADIKLARIMI ANLATMAYA KALKSAM BURADA KİMSE DURAMAZ"

Kimsenin suçu kabul etmemesine tepki gösteren Müşteki Güngör Gültekin, "Ben ne söyleyeceğimi şaşırdım. Neredeyse kendimi suçlu hissedeceğim. Biz çoluk çocuk mahvolmuş durumdayız. Balık baştan kokmuş, hepsi suçlu benim için. Yaşadıklarımı anlatmaya kalksam burada kimse duramaz. ‘Yok ben suçlu değilim', ‘Yok otel benim değil' Bana verin o oteli o zaman. Küçücük yaşta toprağa girmek ne demektir ya? Hiç mi haber verilmez? Ben kaçarken sizi bırakıp kaçar mıyım? Ben ölene kadar böyle bekleyecek miyim? Ben adalet istiyorum. Yıllardır sürmesin, bir an önce adalet yerini bulsun. Bu nedir ya? Garsonlarla uğraşıyoruz. Kimin suçlu olduğu belli. Eziyet ediliyor bize. Ben ne anlarım elektrikçisinden, mutfakçısından? Suçlu belli. Benim torunum kardeşinin cenazesini taşımış. Bıktım ya, ömrümün sonuna kadar bekleyeceğim. Bunlar dürüst çalışmışlar, gelip otelde tatil yapmak istemişler. Hayalleri vardı, hepsi yıkıldı gitti. Ben gözüm yaşlı ne zaman öleceğimi bekliyorum. Yok benim imzam yok, yok benim görevim yok. Yüz tane avukat tutuyorlar, ‘Yüz bin lira alıyoruz' diyorlar. Bir kere dürüst olun. Avukatlar, bunların neyini savunuyorsunuz? Para için bunları savunmayın. Ben çocuklarımı büyütmüşüm, bir gecede mahvoldu hayatımız. Ben ne kadar bekleyeceğim? Yok elektriği açmamış, yok suyu kapatmamış. Otelin tamamı kusurlu zaten. Kendileri sapasağlam çıkıyorlar. Benim aslan gibi damadım, kızım, seslenselerdi çok rahat kurtulurlardı. Herkes ‘Bilmiyorum' diyor. Biz diri diri gömüldük. Sadece adalet istiyoruz. Şikayetçi olmamak aptallık olur zaten. O nasıl bir sorudur? Benim kızım buraya canlı geldi, kümes hayvanlarının aracına koymuşlar benim kızımı" ifadelerini kullandı.

"YANGIN TATBİKATI EĞİTİMİ VERİLMEDİ"

Yangın gecesi yaşadıklarını anlatan Grand Kartal otelde Resepsiyon Şefi Tanık Görkem Ustaoğlu, kendilerine yangın tatbikat eğitimi verilmediğini söyledi. Ustaoğlu, "1 Eylül'de Gazelle'de resepsiyonist olarak başladım. Sonra da Grand Kartal'a geçtim. İkinci kattaydık olay gecesi. Saat 2 civarlarında sohbet ediyorduk. 2 buçuk civarı uyuduk. Arkadaşımız Buğra saat 3 suları odaya gelip bizi uyandırdı. Üzerimize bir şeyler alıp personel merdiveninden dışarı çıktık. Çamaşırhane kapısından geçip üçüncü kata çıkmaya çalıştık. Neredeyse bütün personel oradaydık. Neslihan, ‘Buradan çıkamayız, kayak odasından çıkalım' dedi. Oradan biri kapıyı açtı, dışarı çıktık. 3.20 civarlarında biz çıktığımızda restoran katında alevler yükseliyordu. Devamında dışarıda insanlara yardımcı olmaya çalıştık. Alarm sesi duymadık. Yağmurlama sistemi yoktu. Resepsiyonda bizim tarafımızdan aktif edilecek bir şey yoktu. Zeki Yılmaz'ın odasında bir sistem vardı. Bir gün sadece ötmeye başladı, teknik ekip geldi kapattı. Alarm sistemi mi değil mi bilmiyorum Zeki Bey'in odasındaki o çalan şeyin. Elimizde herhangi bir müşteri kaydı yoktu, hepsi sisteme kayıtlıydı. Yangın tatbikatı eğitimi verilmedi. Grand Kartal Otel'de yangın müdahale ekibi olup olmadığını bilmiyorum. Gececi mutfak elemanları kahvaltı hazırlar ama yangının çıktığı yerde bir işlem olup olmadığını bilmiyorum. Ön tarafa geçtiğimde gececi resepsiyonist Yiğithan Burak'ı gördüm. Bir de güvenlik Mehmet vardı, onu gördüm. Yönetimden Emir Aras'ı 4'e doğru gördüm. Otelin sol tarafında merdivenle çıktığını gördüm. Elif Aras ve Ceyda Hacıbekiroğlu'nu gördüm. Yanımda Batuhan vardı. Elif Aras, ‘Biz arka tarafa geçin ve bakın, yardım edebilir misiniz?' dedi. Emine Murtezaoğlu Güler'i Kartal Otel içinde gördüm" dedi.

"YANGIN ALARMININ KAPATILIP KAPATILMADIĞINI BİLMİYORUM"

Otelde çamaşırhane personeli olarak çalışan SEGBİS sistemiyle tanık olarak beyan veren Fatma Koca, yangın gecesinde yaşadıklarını anlattı. Koca, "Birinci katta kalıyordum. Saat 2.45'ti dışarı çıktığımızda. Yanımda Tuni, Semra, Nisa vardı. ‘Zeki Yılmaz'ın personeli uyandırın, müşterilere haber verilmesin' dediğini duydun mu?' sorusuna ‘Bir iki gün sonra duydum' dedi. Yangın alarmının kapatılıp kapatılmadığını bilmiyorum. Dışarı çıktığımda Emine Hanım ve Ceyda Hanım'ı gördüm. 3.40 gibi gördüm. Daha önceden onların haberi olmuş bence. Onlar 6. katta kalıyordu, nasıl çıktıklarını bilmiyorum. Elektrikçi olarak Hüseyin ve Bahadır'ı biliyorum. Mutfak personelini isim olarak bilmiyorum. Reşat Usta'yı biliyorum sadece. Tuni Urhan sosyal medyada konuşmuştu, Zeki Bey'in söylediklerini ben orada duydum" diye konuştu.

"OTELDE YAĞMURLAMA SİSTEMİ YOKTU"

Otelde yağmurlama sistemi çalışmadığını ve yangın eğitimi almadıklarını söyleyen resepsiyon görevlisi Elanur Gönültaş tanık olarak verdiği beyanda, "Otelin resepsiyon kısmındaydım. Arkadaşlarımızdan Derya kapıya vurarak beni uyandırdı. Yangın olduğunu söylediler. Ufak bir yangın olduğunu düşündüm ama koridora çıktığımda çok fazla duman vardı. Üçüncü kata çıkmaya çalıştık, dumandan dolayı geri döndük. Kayak odasından dışarı çıktık. Birinci kattaki arkadaşlar yardım etti. Alarm duymadım. 2 aydır Grand Kartal'da çalışıyordum. Resepsiyonda Zeki Bey var ilk olarak, Adnan Bey var ve ekip arkadaşlarımız var. Otelde yangın eğitimi ve tatbikatı yapılmadı. İş güvenlik uzmanı hiç görmedim. Yağmurlama sistemi de yoktu. Elif Hanım ve Ceyda Hanım genelde oteldeydi. Biz Zeki Bey ve Adnan Bey'le muhatap oluyorduk. Resepsiyonda yangın alarm butonu görmedim. Resepsiyonda sesli anons sistemi yoktu. White Fox sezon açıldıktan yaklaşık bir ay sonra açıldı. Personel yangından yaklaşık bir ay önce geldi, çalışmaya başladı diye biliyorum" ifadelerini kullandı.

"DENETİM İLE İLGİLİ BİLGİM YOK"

Denetimlerden bilgisi olmadığını belirten tanık Semra İke SEGBİS sistemiyle verdiği beyanda, "Yangın günü oteldeydim, uyuyordum. Zemin kattaydık. Uyandığımızda üzerimize bir ceket alıp kayak odasından dışarı çıktım. Yanımda yeğenim Nisa İke vardı. Ben Grand Kartal'da kat şefiydim. Bu sene üçüncü senem olacaktı. Genel Müdür Zeki Bey'dir. Emir Aras'ın, Halit Bey'in damadı olduğunu biliyorum" dedi. 

"Zeki Yılmaz'ın müşterilere haber vermeyin, personeli uyandırın dediğini duydun mu?" sorusuna İke, "Hayır" diyerek, "Alarm sistemi, yağmurlama sistemi var mıydı bilmiyorum. Personel içeride sigara içmezdi, genelde dışarı çıkardı. Zeki Yılmaz'ı genel müdür olarak biliyorum. Denetim ile ilgili bilgim yok" ifadelerine yer verdi.

"OTEL ÇIKIŞINDA YÖNETİMDEN KİMSEYİ GÖRMEDİM"

Yangın sırasında otel dışında yöneticilerden kimseyi görmediğini söyleyen, kat görevlisi olan Hasip İke, tanık olarak verdiği beyanda, "Grand Kartal'da kat görevlisiydim. 6. katta görevliydim. Saat 2 buçuk civarı yangın olduğunu duydum. Koridordaki seslere uyandım. Panik bir şekilde direkt çıkmaya çalıştık. Kapıya vurdular ama biz seslerden uyanmıştık zaten. Garaj kapısından çıktım. Dışarı çıktığımda çalışanları gördüm. Grand Kartal'da yaklaşık bir buçuk ay çalıştım" dedi. 

"Zeki Yılmaz'ın yangının olduğu gece ‘Müşterileri uyandırmayın, personeli uyandırın, yangına müdahale edin' sözlerini duydun mu?' sorusu üzerine Hasip İke, "Duymadım" diyerek, "Zaten psikolojik olarak dağılmıştık, herkes ayrı yerlerdeydi. Otel çıkışında yönetimden kimseyi görmedim" dedi.

20:29 14 Temmuz 2025

FACİADA YENİ GÖRÜNTÜ: YÖNETİCİLER BÖYLE KAÇTI

Bolu Kartalkaya'da Grand Kartal Otel'deki yangın faciasına ilişkin yeni güvenlik kamerası görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde Emir Aras’ın yangının ilk başladığı dakikalarda çıkarak koridora baktığı ve sonrasında yaklaşık 1 dakika içerisinde eşyalarını toplayarak ailesiyle koşarak indiği anlar yer aldı.

YENİ GÖRÜNTÜLER ORTAYA ÇIKTI!

Kartalkaya Grand Kartal Otel faciasının duruşması Bolu’da 8. gününde devam ediyor. Geçtiğimiz gün hakim karşısında savunma yapan Grand Kartal A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Halit Ergül’ün damadı Grand Kartal Otel Genel Müdürü Emir Aras, "Saat 03.32’de eşim ’Dışarıdan sesler geliyor’ dedi. Dışarıyı merak ettiğim için kapıyı açtım ve karşıdan dumanlar geliyordu. Sonra telefon bir daha çaldı. O sırada eşime, ’Koş kızı al, yangın var galiba’ dedim" demişti. O anlara ilişkin yeni bir güvenlik kamerası görüntüsü ortaya çıktı.

EMİR ARAS’IN AİLESİYLE KAÇIŞ ANLARI KAMERADA

Güvenlik kamerasından odasının kapısı yansıyan Emir Aras’ın yangının ilk başladığı dakikalarda odasından önce kendisi dışarı çıktığı koridora baktığı görüldü. Koridorun sonuna kadar giden Aras, daha sonrasında yangın çıktığını anlayınca odasına koşarak geri döndü, çocuklarına ve karısına haber vermeye geldi. Yaklaşık 1 dakika içerisinde odadan eşyalarını toplayan Genel Müdür Emir Aras ve Elif Aras çocuklarıyla birlikte odadan hızlıca uzaklaştığı kameraya yansıdı.

12:21 14 Temmuz 2025

"KİMSEYE HABER VERMEYİN KENDİ ARAMIZDA HALLEDELİM"

"ODALARDA SİGARA İÇİLDİĞİ İÇİN YANGIN DEDEKTÖRLERİNİN KAPATILDIĞINI DUYDUM"
Otelde odalarda bulunan minibarlardan sorumlu olan Tuni Urhan ise otel müdürü Zeki Yılmaz'ın yangının başladığı anlarda "Kimseye haber vermeyin, kendi aramızda halledelim" şeklinde konuşmalar duyduğunu iddia ederek, "9 ile 12'nci katların içeceklerinden sorumluydum. Olay gecesi kayak odasının olduğu katta kalıyordum. Babam da çamaşırhanede çalışıyordu. Bir süre sonra babamla buluştuk ve otelin ön tarafına geçtik. Otelden dışarı çıktığımda saat 03.00'e geliyordu. Yangın alarmı duymadım, yangın tüpü ve yağmurlama sistemi görmedim. Yangın eğitimi verilmedi, tatbikat yapılmadı. İş güvenliği uzmanı bildiğim kadarıyla yoktu. Odalarda sigara içildiği için yangın dedektörlerinin kapatıldığını duydum. Beni Kadir Özdemir işe aldı. Ön tarafa çıktığımda birkaç kişi vardı. Personel arasında, Zeki beyin 'kimseye haber vermeyin, kendi aramızda halledelim' dediği konuşuluyordu. Zeki beyin birkaç personeli de garaja gönderdiğini duydum" dedi.

12:00 14 Temmuz 2025

"HAYAT KAYNAKLARIMIZI ALDINIZ"

Duruşmanın 8'inci günü müştekilerin dinlenmesiyle başladı. Yangında diş hekimi kızı Yasemin Tüzgiray (41), damadı Erhan Tüzgiray (48) ile torunları Defne (11) ve Demir Tüzgiray'ı kaybeden Gülşen Boncuk, gözyaşları içerisinde konuşmasına başlayarak sanıklara, "Gözümün içine bakın" dedi. Gülşen Boncuk, "Sebep olanların gözünün içine bakmak istiyorum. Oğlum, gelinim, iki torunum öldü. Gözümün içine bakın. Kendiniz kurtulurken orada yanmaya bırakamazsınız. Ben istiyorum ki siz ölmeyin; her gün, '78 kişinin katiliyiz' diye ölmeyin, inleyin. Ölmek temizliktir. Biz artık çocuklarımızı göremeyeceğiz. Ben artık kuzucuklarımızı, çocuklarımızı göremeyecek miyim? Hayat kaynaklarımızı aldınız" diye konuştu.

"4'ÜNCÜ KATIN TAMAMEN YANDIĞINI GÖRDÜM"
Otelde kayak odasının sorumlusu olarak çalışan Şenol Güven (44), tanık olarak ifade verdi. Yangın anında 349 numaralı odada kaldığını ifade eden Güven, "Kayak odasından sorumluyum. Yangın anında odadaydım. Yanımdaki arkadaşım uyandırdı, 'yangın var' dediler. Hızlı bir şekilde kalkarak kayak çıkışından dışarı çıktım. Ben çıktığımda 4'üncü katın tamamen yandığını gördüm. Otelin sağ tarafında merdiven dayalıydı. Ceyda Hacıbekiroğlu'nu gördüm, yabancı uyruklu yardımcısı vardı. Emir Aras'ı da orada gördüm. Merdivenle 20 kişinin kurtarılmasına yardımcı olduk. Yaralılara yardımcı olmaya çalıştık. Alarm duymadım, yangın tatbikatı da yapılmadı. İş güvenliği uzmanı da yoktu. Otelde yağmurlama sistemi yoktu" dedi.

"DIŞARIYA NASIL ÇIKTIĞIMI HATIRLAMIYORUM"
Çamaşırhanede çalışan Tahsin Öztürk (57) de tanık olarak ifade verdi. Dışarıya nasıl çıktığını bilmediğini söyleyen Öztürk, "Uyuyordum, 'yangın var' dediler. Çamaşırhaneden havlu aldım, üst katlara çıkamadım. Dışarı çıkarak insanlara yardımcı olmaya çalıştım. Dışarıya nasıl çıktığımı da hatırlamıyorum. Dışarı çıktığımda Halit Ergül'ün kızlarını gördüm" diye konuştu.

10:53 14 Temmuz 2025

DAVADA 8. GÜN

Grand Kartal Otel davasının 8.gününde yargılamalar devam ediyor. 

22:34 13 Temmuz 2025

OTEL ÇALIŞANI: YANGIN TÜPÜ GÖRMEDİM

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın duruşmasında söz verilen, 8 yıldır otelde kat görevlisi olarak çalışan müşteki Emre Merey, ikinci katta 2007 numaralı odada kaldığını, arkadaşlarının uyandırması üzerine garajdan otelin dışına çıktıklarını söyledi.

Mahkeme başkanının katta sigara içilip içmediğini, içilirse alarm sesi çalıp çalmadığını sorması üzerine Merey, "İkinci katta personel sigara içerdi, 2018 yılından 2025'e kadar sigara içilirken alarm sesi duymadım, alarm çalışmadı." yanıtını verdi.

Otelde yangın tatbikatı yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine Merey, yangın tatbikatı yapıldığını hatırlamadığını, yangın eğitimi almadıklarını söyledi.

Merey, katlarda yağmurlama sistemi olmadığını belirterek, Grand Kartal Otel'den Kartalkaya Kartal Otel'e tünelden bazen geçiş yapıldığını kaydetti.

Emre Merey, sanıklardan şikayetçi olmadığını, davaya katılmak istemediğini sözlerine ekledi.

"YANGIN ALARMI DUYMADIM"

Otelde iki sezondur kayak odasında çalışan Yunus Emre Güven de arkadaşının araması üzerine kaldıkları odanın kapısını açınca ciğerlerinin dumandan yandığını söyledi.

Açık olan garaj kısmından çıkıp resepsiyona yöneldiğini, insanların çıkmasına yardım ettiğini anlatan Güven, normal zamanda sigara içilmesine rağmen alarmın katta çalmadığını, yangın tüpünü katta birkaç kez gördüğünü kaydetti.

Güven, çalıştığı dönemde yangın tatbikatı yapılmadığını ve yangın eğitimi de almadığını anlatarak, "Herhangi bir yangın önleme sistemi yoktu, yangın alarmı çalmadı. Telefon gelmeseydi otelden çıkamayacaktık." dedi.

Otelde 27 Aralık 2024'te yüklük çalışanı olarak çalışmaya başlayan Elif Vanlıoğlu ise personelin kaldığı ikinci katta gelen sese uyandığını, arkadaşının kapıyı çalması üzerine montunu giyip çantasını alarak odadan çıktığını anlattı.

Katta yoğun duman soluduğunu ve nereden çıkacağını bilemediğini dile getiren Vanlıoğlu, "Beklerken çalışanlar da garajın kapısını açmaya çalışıyordu. Merve telefonu açmadı, sonra Nazmiye'yi arayarak yangını söyledim. Fotoğrafçılar aralarında 'Kartal Otel'e çıkan koridor var. Oradan çıkalım' diye konuşuyorlardı. Onları takip ederek çıktık. Sonra ailemi arayarak yangını söyledim, midem bulanıyordu sonra hastaneye gittik. İkinci katta duman dedektörü çalışmadı. Yangın alarmı duymadım. Otelde yangın tüpü görmedim. Ben çalışırken yangın tatbikatı yapılmadı. Şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum." ifadesini kullandı.

"KAFAMI, GÖVDEMİ CAMDAN ÇIKARIP 7 KATTAN ATLADIM"

Otelde 1,5 ay kat görevlisi olarak çalışan Ruhi Özcan, yangında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelere de başsağlığı diledi.

Olay günü yedinci katta kaldığını, yangın sırasında da alarm çalmadığını belirterek, telefonla arandığında boğazı kurumuş, gözleri de yanar durumda uyandığını söyledi.

Odanın içinin karanlık ve zehirli gazla dolu olduğunu ifade eden Özcan, eşofmanı lavaboda yıkayarak yüzüne sardığını bu sayede iki kez nefes aldığını kaydetti.

Özcan, odasındaki küçük cama yöneldiğini, kafasını çıkararak yardım istemek maksadıyla bağırdığını dile getirerek, "Herkes bağırıyordu. Camdan çıkamadım, simsiyah duman vardı, camdan nefes alıp odaya geliyorum. Mermeri parçalayıp, camın pervazlarını çıkardım. Kafamı, gövdemi camdan çıkarıp 7 kattan atladım. 7. kattan atlayınca elimde, ayağımda kırıklar, kesikler oluşmuştu, beni yakındaki otel bölgesine taşımışlar." dedi.

Mahkeme Başkanı ve avukatların sorularını Özcan, "Yangına müdahale ekibi yoktu, bize yangın eğitim verilmedi. Katta yangın tüpü ve yağmurlama sistemi görmedim. Genel Müdür Emir Aras'tı, bizimle İdris Erol görüşürdü. Şikayetçi değilim, katılmak istemiyorum." şeklinde cevapladı.

"11. KATTA YANGIN TÜPÜ GÖRMEDİM"

Kartalkaya Kartal Otel'de çalışıp lojmanda kalan Oktay Gündüz ise yangını görünce sundurmaya merdiven dayayıp insanları kurtardığını aktardı.

Patlama sesi duymasının ardından kasığında acı hissettiğini ifade eden Gündüz, "Tahta parçasının saplandığını gördüm, geri koştum, sağlık ekipleri dikiş atılması gerektiğini ifade etti. Dikiş atıldı sonra geri döndüm ama geriye bir şey kalmamıştı. Şikayetçi değilim, davaya katılmak istemiyorum." diye konuştu.

Otelde çocuklara etkinlik yaptırmak üzere 15 Ocak'ta çalışmaya başlayan Merve İlgin de arkadaşının araması üzerine 11. kattaki odadan koridora çıktığını, yoğun dumanda aşağı indiğini kaydetti.

Dışarı çıkınca kustuğunu ve Köroğlu Devlet Hastanesi'ne gittiklerini aktaran İlgin, sanıklardan şikayetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini sözlerine ekledi.

İlgin, katta yangın tüpü görmediğini belirterek, "Yangın alarmı duymadım, çalmadı. Koridor kapkaraydı. Bizim odanın bulunduğu konumdan aşağıya inerken kapı görmedik." dedi.

Duruşma, verilen aranın ardından tanıkların dinlenilmesiyle devam ediyor.

18:19 13 Temmuz 2025

"YAVRULARIMI YAKTILAR KENDİLERİ KAÇTILAR"

Faciada aynı aileden 4'ü çocuk 8 kişiyi kaybeden acılı anne Azize Gültekin, "Masum yavrularımı yaktılar. Kendileri (otel yöneticileri) kaçarak, yaktılar" dedi.  

Bolu Grand Kartal Otel'de 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı yangın faciasının duruşması devam ediyor. 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşmasının 7'nci gününde müşteki beyanlarına devam edildi. Yangın faciasında ailesinden 8 kişiyi kaybeden avukat Yüksel Gültekin ve Azize Gültekin, müşteki sıfatıyla beyan verdi. Kendisinin konuşmayacağını söyleyen Yüksel Gültekin, "Katil sürüsü uyumayın, 8 evladını kaybetmiş bir anne konuşacak" diyerek salondaki sanıklara seslendi. 

"MASUM YAVRULARIMI YAKTILAR"

Yüksel Gültekin, daha sonra sözü eşi Azize Gültekin'e bıraktı. Gözyaşlarıyla konuşmaya başlayan Azize Gültekin, "Masum yavrularımı yaktılar. Kendileri (otel yöneticileri) kaçarak, yaktılar. En ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum. Hakim beyden rica ediyorum, onun vicdanına bırakıyorum" ifadelerini kullandı.

"SENDE ÇOCUKLARININ BÜYÜDÜĞÜNÜ CEZAEVİNDE GÖR"

Yangın faciasında anneleri Ayşemin Elif Doğan'ı kaybeden Mert Altınsır ve Doruk Altınsır da müşteki sıfatıyla duruşmaya katıldı. Mert Altınsır, "Uyumayın. İçeride uyuyacak vaktiniz olacak. Emir burayı dinle, senin de çocuklarının benim yaşadığımı yaşamasını istiyorum. Sende çocuklarının büyüdüğünü cezaevinden gör. Onlar da kimsesiz kalsın" dedi. 

15:24 13 Temmuz 2025

"4X4 ARAÇ ALACAĞINA YANGIN SÖNDÜRME CİHAZI ALSAYDIN KEŞKE"

Bolu Grand Kartal Otel'de 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı yangın faciasının ilk duruşması devam ediyor. 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı 7'nci gününde müşteki beyanlarına devam edildi. Almanya'da yaşayan Şenol Akişli, İstanbul'daki 11 yaşındaki kızı Mina Akişli'yi ve Antalya'da yaşayan annesi Gülçin Akişli'yi 21 Ocak'ta Grand Kartal Otel'e tatile götürdü. Ancak bu tatil, yangın faciasıyla son buldu ve 3'ü de hayatını kaybetti. Faciadan 78 gün sonra, yangında eşi Gülçin Akişli'yi kaybeden Cevat Akişli (72), yaşadığı acıya dayanamayarak kalp krizi geçirdi ve hayatını kaybetti. Akişli ailesinin diğer üyeleri müşteki sıfatıyla beyan verdi.

"4X4 ARAÇ ALACAĞINA YANGIN SÖNDÜRME CİHAZLARI ALACAK KADAR HASSAS OLSAYDINIZ KEŞKE"

Yangın faciasında annesi, ağabeyi ve yeğenini kaybeden Volkan Akişli, "Ben annemin kokusuyla uyuyan bir insandım. Bizi nasıl bir çaresizliğin içine attığınızın farkında mısınız? Ceyda Hacıbekiroğlu ve Elif Aras annesiniz ya hani, bir yüzümüze bakın. Halit Ergül, otel müdürünün Kartalkaya'ya çıkması için 4x4 araç alacağına yangın söndürme cihazları alacak kadar hassas olsaydınız keşke" diye konuştu. Volkan Akişli sonrasında ise annesinin mezarında çektiği videoları salonda izletti.

"BENİM KIZIM UYANMADI BİLE, YATAĞINDA ÖLÜ BULUNDU"

Mina Akişli'nin annesi Şenol Akişli'nin eski eşi Mesude Turan, "Şöyle bakıyorum hiçbiri söylediğinden utanmıyor. O gün kızım babasıyla ve babaannesiyle oteldelerdi. Şenol, oteli internette çok araştırmış. 3 günlüğüne gitmişlerdi. Güle oynaya gittikleri otelden cenazeleri geldi. 7010 numaralı odada kalıyorlardı. 7. katta Genel Müdür Emir Aras ile eşiyle aynı katta kalıyorlardı. Hiç kimseye seslenmeden rahat rahat çıkmışlardı. Benim kızım uyanmadı bile, yatağında ölü bulundu. Bize burada maval anlatıyor, 'Giderken çocuk kurtarmış' Ben orada çocuğumu bulduğumda akşam saat 18.30'du. Ben çocuğumu morgdan alamadım. Soğuk hava depolu tırın içerisindeki ceset torbaları arasından aldım. 6 aydır doğru düzgün uyuyamıyorum. Halit beyimiz 2.5 aydır uyuyamıyormuş. Kızımın hayalleri vardı. En büyük isteğim, ihmali olan herkesin en ağır cezayı almasını istiyorum" dedi.

"VİCDANSIZ (EMİR ARAS) AYNI KORİDORDASIN"

Yangın faciasında kardeşi Şenol Akişli'yi kaybeden Bülent Akişli, "Hepimizin başı sağ olsun. Ben kardeşimi kaybettim, annemi kaybettim ve yeğenimi kaybettim. Peşinden de babamı kaybettim. Emir Aras, yüzüme bak, gözümün içine bak. Sabah görüntüleri izledim. Sen odadan kendin çıkıyorsun, geriye dönüyorsun, çocuklarını çıkartıyorsun. Annem, yeğenim ve kardeşim 7010 numaralı odada kalıyordu. Vicdansız, sende onlarla aynı koridordasın" ifadelerine yer verdi.

12:26 13 Temmuz 2025

"OTELDE 30-40 SENE BOYUNCA HİÇBİR SİREN ÇALMAMIŞ"

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması yedinci gününde sürüyor.

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonunda özel olarak oluşturulan alanda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, yangında yaralananlar ile hayatını kaybedenlerin aileleri, sanık yakınları ve taraf avukatları katıldı.

Salonun içi ve çevresinde kolluk kuvvetlerince geniş güvenlik önlemi alındı, yerleşke etrafındaki cadde ve sokaklar trafiğe kapatıldı.

Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt altına alınan duruşmada müştekilerin beyanları dinleniliyor.

"OTEL YÖNETİMİ OTELDEN ÇIKARKEN YAN ODASINDAKİLERİ BİLE UYANDIRMAMIŞTIR"
Yangında 15 yaşındaki oğlu Eren Bağcı'yı kaybeden Gözde Ezgi Çilingir Bağcı, "Eren'i vicdansız ve katil insanların yanında konuşmayacağını" belirterek, bu kadar kötü insanların arasında temiz kalmayı başardıkları için kendilerini şanslı hissettiklerini ifade etti.

Otel çalışanları yangını fark ettiğinde insanları uyarabileceğini, bu sayede de bazı hayatların kurtarılabileceğini söyleyen Bağcı, sevgisizliğin insan hayatını önemsememek anlamına da geldiğini kaydetti.

Bağcı, olay günü "tabut otel" olarak nitelendirdiği işletmede 78 insanın hayatını kaybettiğini anımsatarak, "Otel yönetimi otelden çıkarken, yan odasındakileri bile uyandırmamıştır. Bu nasıl bir caniliktir anlamak mümkün değil. Burada dinlediklerimiz, acılarımızla dalga geçmektir. Sanık ifadelerinden anladığımız, Kartal Otel Turizm Ticaret Sanayi AŞ'ye ait çatı kuruluşu var. Bu şirketin diğerleriyle ortaklığı var. Burada otel sahipleri diğer otelle kavgalı olduklarını söyleseler de pek çok karar ortak alınmak zorunda." ifadesini kullandı.

OTELDE 30-40 SENE BOYUNCA HİÇBİR SİREN ÇALMAMIŞ

Bağcı, ticaret sicilleriyle ilgili çıkan 2 kararı ve medyaya yansıyan bazı haberleri mahkeme heyetine sundu.

Bilirkişi raporundaki siren sistemine ilişkin bilgilere atıf yapan Bağcı, "Bu otelde 30-40 sene boyunca hiçbir siren çalmamıştır. Buradaki elektrikçiler söylesin, raporda '10. katta butonu söktük o da sireni çaldıracak durumda değildi.' deniyor. Tiz bir sesi siren sesi diye anlatıyorlar. 30-40 yıldır oteldeki sirenler çalmamıştır çünkü kablosu yoktur. Yangın alarm paneli kayıptır. Varsa lütfen bilgi verin. Bulunsa bile çalışmadığı bellidir, kablo çekili olmadığı bellidir." diye konuştu.

Bağcı, görevini yapmayan kamu kurumlarının da yaşanan bu acının sebebi olduğunu aktararak, sanıkları kastederek "bu katillerin" en ağır şekilde cezalandırılacağına inandığını dile getirdi.

Baba Rıza Eray Bağcı ise hayatını kaybeden tüm canlar için adalet aradıklarını ifade ederek, 7 gündür burada "sanıkların tiyatrosunu" izlediklerini ifade etti.

Eren'in ahlaklı, sevgi dolu ve iyi bir çocuk olduğunu dile getiren Bağcı, Eren'in sanıkların sahip olmadığı tüm ahlaka, sevgiye ve güzelliğe sahip olduğunu anlattı.

Yangında 36 çocuğun hayatını kaybettiğini anımsatan Bağcı, şöyle devam etti: "(Sanıklara dönerek) Siz katil değil aynı zamanda vatan hainisiniz, çünkü bu ülkenin geleceğini çaldınız. Eren 15, Ömür 18 yaşındaydı. Sanıklar 'Bilmiyorum, hatırlamıyorum, kağıt üzerinde.' diyor. Herkesi diğerini suçluyor. Sonunda canlarını yitiren bizler, sanırım suçlu olarak ilan edileceğiz. Burada organize kötülüğün karşısında sanıklar çocuklarından ayrı kalmışlar, incinmişler, cezaevinde sıkılıyorlarmış, karıncayı bile incitmezlermiş, 2,5 aydır uyuyamıyorlarmış ki 2,5 ay iddianame hazırlandıktan sonraki süre. Demek ki ondan öne uyuyabiliyorlarmış. Bu ifadeleri verenleri kendi vicdansızlıklarıyla baş başa bırakıyorum."

Bağcı, silinmiş kamera kayıtlarından bahsedildiğini, 21 Ocak'tan sonra şirket banka hesaplarının boşaltıldığını öne sürdü.

Gözde Ezgi Çilingir Bağcı ve Rıza Eray Bağcı, davaya katılma taleplerinin devam ettiğini aktararak, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını talep etti.

Müşteki avukatlarının beyanlarıyla duruşma sürüyor.

12:20 13 Temmuz 2025

KARTALKAYA'DA 4 YAKINI KAYBEDEN ANNE OĞLUNUN ŞAPKASINI YANINDAN AYIRMIYOR

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'ndeki Grand Kartal Otel'de çıkan yangında 4 yakınını kaybeden Sıdıka Ersin Doğan, oğlunun asker şapkasını yanından ayırmıyor.

Otelde 21 Ocak'ta meydana gelen, 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınında Sıdıka Ersin Doğan'ın oğlu Mert, gelini Duygu ve torunları 9 yaşındaki Doğa ile 7 yaşındaki Mavi Doğan da yaşamını yitirenler arasında yer aldı.

Yakınlarının kaybıyla büyük üzüntü yaşayan Sıdıka Ersin Doğan, yanından ayırmadığı oğlunun asker şapkasıyla acısını hafifletmeye çalışıyor.

Doğan, AA muhabirine, yangının ardından hayatlarının altüst olduğunu belirterek, "Yangında dört canımızı kaybettik. Tek oğlumuz vardı. Gelinimiz ve iki torunumuzla artık ailemiz yok." diye konuştu.

Çocuklarının son ana kadar kurtarılmayı beklediğini aktaran Doğan, şöyle devam etti: "Arkadaşlarıyla sürekli iletişim halindelermiş. Saat 03.30'dan saat 05.10'a kadar odada kurtarılmayı beklemişler. Çok yüksek kattalarmış, alt katlar tamamen yanıyormuş. Atlamayı denemişler ama mümkün değilmiş. Gelinimin son mesajı, 'Artık konuşamıyorum, çok zor nefes alıyoruz.' olmuş. O mesajdan sonra iletişim kesilmiş. O çocuklar o süre içinde neler hissetti kim bilir."

"BU DAVA TÜRKİYE'NİN VİCDAN DAVASI"
Doğan, otelin çalışmaması ve açılmaması gerektiğini ifade ederek, "Eksiklikler bir günlük değil. Bolulular bilir, bu çok eski bir kurum. Affedilir gibi değil. Bir otele itfaiyenin gireceği yolun yapılmaması kasıt değil de nedir? Bunu en sığ akıl bile bilir. Bu çok büyük ve çok ciddi bir dava. Hepimiz adaletin tecellisini bekliyoruz." diye konuştu.

Oğlunun askerlik döneminden kalan şapkasıyla bir nebze teselli bulmaya çalıştığını anlatan Doğan, "Oğlum, askerlikten sonra şapkasını saklamış. Ben bunu bilmiyordum. Ofisindeki eşyalar boşaltılırken arkadaşları bulup getirdi. Oğlum manevi değerlere çok önem verirdi. Şimdi o şapkayı gittiğim her yere götürüyorum. Bunlarla oyalanmaya çalışıyoruz ama mümkün değil." dedi.

Doğan, sanıkların "olası kast"tan yargılanmasını ve en ağır cezayı almasını istediklerini belirterek, "Bu sanıkların gerçekten üzülmesini, yaşananları anlamasını istiyoruz. Biz burada sadece kendi kayıplarımız için değil, başkalarının da aynı acıyı yaşamaması için mücadele ediyoruz. Bu dava sadece bizim davamız değil, Türkiye'nin vicdan davası." dedi.

"EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILMALARINI BEKLİYORUZ"
Baba Uğurtan Doğan da yargılama süresince yapılan savunmalara şaşırdığını belirtti.

Doğan, "kağıt üzerinde" diye bir kavramın olmadığını, yaşanan olayın yetki ve sorumluluğun ötesinde vicdan meselesi olduğunu dile getirerek, "Üzüntülüyüz. İçimizde kızgınlık var, kin var. Büyük mücadelemiz yasalar çerçevesinde. Yargı önünde bunların en ağır şekilde cezalandırılmasını bekliyoruz." ifadelerini kullandı.

05:45 13 Temmuz 2025

MÜŞTEKİ BEYANLARI ALINDI

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, altıncı gününde müşteki beyanlarıyla devam etti.

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada, yangında otel bünyesinde kiralanan "White Fox" isimli kafede çalışan kızları Esra Nazik'i kaybeden Süleyman ve Şerife Nazik çiftine söz verildi.

Müşteki Süleyman Nazik, sabah saat 09.00'da telefonla arayan bir kişinin kendisine otelde büyük yangın olduğunu, kızı Esra Nazik ve arkadaşlarından haber alamadıklarını söylediğini belirtti.

Telefonu kapatıp televizyonu açtığında otelin yandığını gördüğünü belirten Nazik, daha sonra İzmir'den yola çıktığını söyledi.

Nazik, Bolu'da cesetlere bakarak kızını teşhis etmeye çalıştığını, bulamayınca Ankara'ya gittiğini anlatarak, "Bu katiller yüzünden kızımı yok şeklinde aldım." dedi.

Kendi kendine 6 aydır "Kızım yaşıyor mu?" diye sorduğunu belirten Nazik, "Defalarca olmayan kızımın telefonunu çaldırdım. 21 Ocak sabahından itibaren elimde hiçbir şey kalmadı." diye konuştu.

Nazik, kızının Akdeniz Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü'nden mezun olduğunu aktararak, şunları kaydetti: "Daha önce birlikte çalıştığı arkadaşları çağırdığı için gelmişti. Burada oturan tüm sanıklardan davacıyım. Hiçbir şey kızımı getirmeyecek biliyorum ama uzaktan yakından alakası olan herkesin en ağır cezayı almasını istiyorum. Çocuğumun hayalleri vardı, yurt dışına gidecekti. Bizim onunla ilgili hayallerimiz vardı. Hepsini bitirdiler. 78 kişinin hayallerini bitirdiler."

Şerife Nazik de kızını, valizini hazırlayıp gönderdiğini, babasından para almadığını, kendi parasıyla gittiğini söyledi.

Çocuğunu okutabilmek için soğukta çalıştığını, eğitimi dolayısıyla 8 yıl ayrı kaldığını anlatan Nazik, "Bu aç gözlüler yüzünden çocuğum öldü. Ne olurdu herkes işini tam yapsaydı. Benim çocuğumu kim geri verecek? Hayallerim vardı, çocuğumu evlendirecektim, torunlarım olacaktı. Sizin aç gözlülüğünüz yüzünden toprağın altında. Hayallerimizi söndürdünüz." ifadelerini kullandı.

"ODANIN İÇİNE DUMANLAR DOLMAYA BAŞLADI"
Müşteki Nazmiye Şişli de Grand Kartal Otel'e ocak ayında 2-3 defa gittiğini, çocuklar için açılan orman atölyesinde çalıştığını söyledi.

Olay gecesi 11. katta arkadaşı Merve İlgin ile konakladığını belirten Şişli, saat 03.29'da İlgin'in arkadaşı Elif Vanlı'nın arayarak oteldeki yangını haber verdiğini kaydetti.

Şişli, telefon görüşmesinin ardından arkadaşını uyandırdığını anlatarak, "Odanın içine dumanlar dolmaya başladı. O esnada ne bir yangın alarmı, ne duman sensörü, uyarıcı hiçbir şey yoktu. Tamamen kendi çabalarımızla fark ettik. Benim bulunduğum oda yangın merdiveniyle yan yana. Bana gelen duman oradan geliyordu. Yangın merdiveni kullanılmaz haldeydi." dedi.

Merdivenlerden bağırarak aşağı indiklerini dile getiren Şişli, şöyle devam etti: "Kapıdan çıktığımda (şirketin genel müdürü tutuklu sanık) Emir Aras, otelin sahibi Halit Ergül'ün kızı ve yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık) Elif Aras ve birkaç otel personelini gördüm. İnsanlar yavaş yavaş uyanmaya başlıyordu. İnsanlar uyanmaya başladıkça kargaşa vardı. Bizi yan taraftaki otele yönlendirdiler. Çocuklar ailelerini arıyorlardı. Onlara yardımcı olmaya çalıştık. Sonrasında Elif ablanın ağabeyi, Elif ablayı almaya geldi. Ben de onlarla merkeze hastaneye geldim. Şikayetçiyim. Davaya katılmak istiyorum."

Şişli, soru üzerine, "Aşağı inerken birkaç aileye denk geldim ama tanıdık bir sima görmedim. Resepsiyonun çıkışında, tahmini saat 03.34'te Emir Aras, Elif Aras, kızı Ceyda (otelin sahibi Halit Ergül'ün kızı şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Ceyda Hacıbekiroğlu) üçünü gördüm. Sanıklardan başka kimseyi görmedim." diye konuştu.

OTELİN RESEPSİYON ŞEFİ DİNLENİLDİ
Müşteki Adnan Karadayı ise Grand Kartal Otel'de resepsiyon şefi olduğunu, saat 03.31'de resepsiyon görevlisi tutuksuz sanık Yiğithan Burak Çetin'in kendisini arayarak yangını haber verdiğini söyledi.

Otelin 7'nci katındaki personel odasında konakladığını aktaran Karadayı, Eylül 2024'te Gazelle Otel'de işe başladığını, kendisini işe Emir Aras'ın aldığını kaydetti.

Karadayı, bu otelde 2007-2014 yıllarında kış sezonları çalıştığını dile getirerek, "2010-2011 arası askerdeydim. Muğla'da üniversite okuduğum için yazın Bodrum'da çalışıyordum, kışları Kartalkaya'ya çıkıyordum." dedi.

Görevinin, gelen misafirleri karşılamak, odalarına yerleştirmek, oteli tanıtmak ve çıkışta yolcu etmek olduğunu anlatan Karadayı, "Misafir koridorlarında yangın butonu vardı. Benim odamın çıkışında kocaman yangın dolabı vardı. 2007-2014 yılları arasında 2 sefer yangın eğitimi almıştık ama bize herhangi bir belge verilmedi. Garaj bölümünde yangın tüpleriyle söndürme eğitimi almıştık." beyanında bulundu.

Mahkeme başkanının, "Yiğithan Burak Çetin seni aradığında, ona ne dedin?" sorusu üzerine Karadayı, "Önleminizi alın dedim. Herkesi uyandırın tarzında konuştum. Hemen giyindim kapımı açtım. Aşırı duman vardı, misafir kapısını açtım. Seslerini duydum, 7'nci kattan misafirlerle 5'inci kata indim. Daha sonra birinci kattan misafirleri çıkardım." ifadelerini kullandı.

Karadayı, soru üzerine, Kültür ve Turizm Bakanlığından denetim için gelen müfettişlere, muhasebe müdür yardımcısı tutuksuz sanık Mehmet Salun, otel müdürü tutuklu sanık Zeki Yılmaz ve Emir Aras'ın eşlik ettiğini aktararak, "Otelin her yerini gezdiler. Misafir odaları, personel odaları, ortak alanları, her yeri gezdiler." dedi.

Denetim için belediyeden kimlerin geldiği yönündeki soru üzerine Karadayı, şunları kaydetti: "2 kişi geldi. Biri şoför Selami, diğeri de (itfaiye eri tutuksuz sanık) İrfan Acar. Muhasebeyi aradık Cemal bey geldi. İrfan Acar önce katları gezdi. Bu sırada Cemal beyle İdris Erol eşlik etti. Resepsiyon katına geldiklerinde yemeğe geçtik, yemek yedik. Ondan sonra gezmeye devam ettiler. Teftiş yaptıktan sonra çay içerken İrfan Acar 8-9 maddelik bir şey hazırladı. Sonra Cemal bey imzaladı. Otelden ayrıldılar. Eksikliklerin içeriğini çok bilmiyorum ama 8-9 madde vardı. Eksiklikler giderilseydi, yangın kapılarımız ahşaptı, onlar değiştirilirdi. Yangın kapıları yangına dayanıklı olacakmış, bir de dördüncü kattan yangın merdiveni yapılacakmış diye duydum."

Yangın alarm butonu olup olmadığı sorulan Karadayı, "Yangın butonu vardı. Çalışıp çalışmadığını denemedim." dedi.

Karadayı, "Yangın sırasında alarm sesi duydun mu?" sorusuna "Gazelle Otel'de yangın tatbikatında duyduğum tiz sesin aynısını aşağı inerken 6'ncı katta duydum." karşılığını verdi.

EMİR ARAS'IN KALDIĞI 7. KATIN GÜVENLİK KAMERA KAYITLARI İZLENDİ
Duruşmada bir müşteki avukatının talebi üzerine Emir Aras ile Adnan Karadayı'nın odalarının bulunduğu 7. katta bulunan güvenlik kamera kayıtları izlendi.

Kayıtlarda, Aras'ın odasından çıkarak koridorun sonuna kadar gittikten sonra odasına geri döndüğü, eşi Elif Aras'ın da kapıdan koridora baktığı, bir süre sonra Emir ve Elif Aras ile çocuklarının hızlı şekilde odadan çıkarak koridordan merdivenlere koştuğu görüldü.

Kayıtlara göre, Emir ve Elif Aras'ın kaçarken hiçbir odanın kapısını çalmaması ve kimseyi uyandırmaya çalışmaması, müştekiler ile müşteki avukatlarının tepkisine neden oldu.

Yangından nasıl haberdar olduğu ve otelden hangi yolu kullanarak çıktığı sorulan Karadayı, saat 03.31'de telefonla arandıktan sonra hemen üstünü giyindiğini söyleyerek, "Koridorda dumanı gördüm. Çıkınca bağırdım. 'Yangın çıkışı burada.' dedim. Oradakileri çıkardım." dedi.

Bir müşteki avukatı, Karadayı hakkında suç duyurusunda bulunulmasını isteyerek yakalama ve tutuklama kararı verilmesi talep etti.

Mahkeme başkanının "7. kattaydın, telefon geldi. Sen bundan sonra odalardakileri uyardın mı?" sorusuna Karadayı, "Uyarmadım. Yangın merdiveninde yoğun duman vardı. Eşlik ettiğim misafirlerle 1. kattan kayak odasından çıktım. Gelen misafirlere eşlik ettim. Uyandığımda yangın merdiveninde göz gözü göremeyecek kadar duman vardı." diye konuştu.

Daha sonra güvenlik kamerası görüntüsü üzerinden Karadayı'nın kaldığı odanın yeri tespit edildi.

Karadayı, kaldığı odanın 7009-7010 numaralı odaların karşısında olduğunu belirtmesi üzerine bir müşteki avukatı, "Senin odanın karşısındaki odada insanlar öldü. Kapıya bir tekme atamadın mı?" diye tepki gösterdi.

Bina dışına çıkmak için yangın merdivenini mi yoksa ana merdiveni mi kullandığı sorulan Emir Aras, "Ana merdivenden indim. Bu kamerada bulunan teknik özellikten dolayı dumanı normalden daha az görebiliriz ama duman daha yoğundu." dedi.

4 SANIĞA EV HAPSİ KARARI
Mahkeme heyeti, avukatların taleplerini değerlendirmek için duruşmaya ara verdi.

Aranın ardından söz verilen cumhuriyet savcısı, video kamera kayıtlarında Adnan Karadayı'nın eylemi tespit edilemediğinden ve yeterli delil bulunmadığından tutuklama talebinin reddini istedi.

Mahkeme heyeti, tutuksuz sanıklar Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri İbrahim Polat ile İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon Anonim Şirketi yetkilisi Ali Ağaoğlu, resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin için ev hapsi şartını içeren adli kontrol hükümleri uygulanmasına, itfaiye eri İrfan Acar hakkında "konutu terk etmeme" şeklinde adli kontrol kararının uzatılmasına, diğer taleplerin celse sonunda değerlendirilmesine karar verdi.

Duruşmaya sabaha kadar ara verildi.

20:44 12 Temmuz 2025

YANGINDA 5 YAKININI KAYBEDEN GÜLTEKİN AİLESİ KONUŞTU

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada, yangında oğulları Bilal ve Enes, kızı Rumeysa, gelini Sena, torunları Yusuf Sinaneddin, Muhammet Selim ve Bekir Sadık Gültekin ile Sümeyye Güner'i kaybeden avukat Yüksel Gültekin'e söz verildi.

Gültekin, yangında vefat eden 78 kişinin şehit olduğuna inandığını söyledi.

Çocukları, torunları ve gelininden bahseden Gültekin, "Evladım Bilal'in tırnağı eder misiniz, katil şebekesi? Bu suçtan kurtulmak isteyen katiller, torunum 2,5 yaşındaydı. Vicdansız katil." dedi.

"Ne kadar bağırsak, çağırsak, bu vicdansız katiller müebbet alsa, yüreğimiz soğumaz." diyen Gültekin, "Her sabah akşam mezarını ziyaret ediyorum, ömür boyu da uyumayacağız. Buradan hafif ceza alarak kurtulsanız nasıl uyuyacaksınız?" ifadesini kullandı.

Gültekin, 35 yıllık avukat olduğunu aktararak, adaletin tecelli edeceğine inancını kaybetmediğini, meselenin açığa çıktığına inandığını kaydetti.

Otelin sahibi tutuklu sanık Halit Ergül ve İl Özel İdaresi Genel Sekreteri tutuklu sanık Sırrı Köstereli'ye yönelik konuşan Gültekin, şunları kaydetti:

"Bu paranın, gücün gerçek sahibinin Emine Hanım (şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Emine Murtezaoğlu Ergül) olduğunu herkes biliyor. Normal hayatınıza devam edeceğinizi mi zannediyorsunuz? Sırrı, sen orman mühendisiydin, kimler seni tasavvur etti? Hangi menfaatlerle buna göz yumdunuz? Belediyenin elemanları, çocuk mu kandırıyorsunuz, yüksek bir yerden talimat olmadan (raporu) geri alacak güçte misiniz? İnanıyorum bu işin arkasındakiler de çıkacak."

Siyasilere seslenen Gültekin, "Daha ne zamana kadar susacaksınız? Ölüm var. Gel 10 dakika duruşmayı seyret, sonra git. İkinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı gün, kimse yok. Neredesiniz siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri? Ben bu 8 canı, bu arkadaşlar da 70 canı unutursa namerttir. Hepinizin yakasından tutmazsak, hesabını sormazsam cümle alem yüzüme tükürsün." ifadelerini kullandı.

Gültekin, "Bir korku filmiyle ve cinayet şebekesiyle karşı karşıyayız." diyerek, "İrfan'a (itfaiye eri tutuksuz sanık İrfan Acar) seslenmek istiyorum, çok gençsin, sana yazık oluyor. Olayı aydınlat, bu olayı aydınlatmadan kurtulamazsın." dedi.

Sanıklara karşı "Sizin haram, kirli paranıza ihtiyacımız yok." diyen Gültekin, şöyle devam etti:

"Susan arkadaşlara son kez söylüyorum, rüyalarınıza girer. Konuşma hadisemizin bittiğini düşünüyorum. Söz yüce yargıda, adalete güveniyorum. Dışardaki şebekenin de buraya gelmesi için gayret ediyoruz. Bu davanın siyasallaşmasını istemiyorum, siyasi dava değil. Olayda sorumlu olanların buraya getirilmesini istiyorum. Her sene gelen, yiyen içen muhtemel çantalarını parayla dolduran hiçbir şekilde denetim yapmayan, çay kahve içen insan aklıyla alay eden kamu görevlilerin yargılanacağına inancım tamdır."

Gültekin, hayatını kaybeden yakınlarının isimlerinin, kuracakları vakıfla sonsuza dek yaşamasını sağlayacaklarını dile getirerek, "Bu karar yalnızca 78 canın gittiği, merhametsizlerin yargılandığı karar değildir. Ülkeye örnek olacak karardır. Katil sürüsü mutlaka cezasını bulacaktır. Şikayetçiyiz, davaya katılmak ve bu katillerin en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum." diye konuştu.

"EN AZINDAN YANGIN OLDUĞUNDA KAPILARI ÇALSALARMIŞ"

Kızı Burcu, damadı Kıvanç ile torunları 12 yaşındaki Pelin ve 4 yaşındaki Kerem Güngör'ü kaybeden Ayla ve Şaban Filiz'in beyanları da alındı.

Çocuklarının yapacaklarının olduğunu belirten Ayla Filiz, "Ama bu caniler yüzünden hepsi gitti. Kızım aile şirketimizin yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak çalışıyordu. Çok saygın biriydi. Otel sahiplerinin ihmalleri, para hırsı çocuklarımızı, 78 canı bizlerden kopardı. Tamam, otellerinde hiçbir şey yokmuş ama en azından yangın olduğunda kapıları çalsalarmış. Kapıları çalıp bağırsalar, arabanın kornalarını çalsalar çocuklarımız 10 dakikada oteli boşaltırmış." ifadelerini kullandı.

Filiz, "İçlerinde bir vicdanlı yok mu?" diye sorarak, "Yazık oldu çocuklarımıza. Pisi pisine hayatlarını kaybettiler. Vicdansızlar, çocuklarımın yaşama haklarını ellerinden aldılar. Yaşayan ölüyüz, onlar bizim her şeyimizdi." dedi.

Otel sahipleri, yöneticileri, Kültür ve Turizm, İçişleri ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkları personelinden kim sorumluysa şikayetçi olduğunu belirten Filiz, sanıkların cezalandırılmalarını kaydetti.

Şaban Filiz de ihmaller sonucu 78 kişiyi kaybettiklerini kaydetti.

"Görmedim, bilmiyorum" gibi ifadelerin acılarını artırdığını dile getiren Filiz, "kötülük zinciri" yüzünden 36 çocuğun hayatını kaybettiğini dile getirdi.

Filiz, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ederek, "Yok böyle dünya. 4 evladım gitti, benim için yaşam bitti. Her gün 3-4 defa mezarlarına gidiyorum, çok yalnız kaldım. Kızım 13 defa gelmiş otele, buranın müşterisi. Çocuklarımızın eşyalarını da bulamadım. Nerede, nasıl öldüler bilemiyoruz. İnsan mahcubiyet içinde olur. Halit Bey, nasıl şirketi yürütmüş, bugüne gelmişler? Kazaysa teslim edin kendinizi adalete, savunmayın. Böyle yaparak bizleri daha çok üzüyorsunuz. Hepsinden şikayetçiyim, katılmak istiyorum." ifadelerini kullandı.

19:05 12 Temmuz 2025

"HER ŞEY ADETA KURTULAMASINLAR DİYE KURGULANMIŞ"

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, altıncı gününde müşteki beyanlarıyla devam ediyor.

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada, yangında oğulları Mert, gelinleri Duygu ve torunları 9 yaşındaki Doğa ile 7 yaşındaki Mavi'yi kaybeden Uğurtan ve eşi Sıdıka Ersin Doğan'a söz verildi.

Uğurtan Doğan, günlerdir acı çektiklerini söyledi.

Başka çocuklarının olmadığını belirten Doğan, "Adana'da olduğumuz sürece her gün kabirlerini ziyaret ediyoruz." dedi.

Doğan, oğlunun çok iyi bir baba ve eş olduğunu dile getirerek, "Oğlum, büyük bir uluslararası şirketin genel müdürüydü. Torunlarım çok iyi okullarda okuyordu. Mavi, Halit beyin (otelin sahibi tutuklu sanık Halit Ergül) torununun da sınıf arkadaşı. Ceyda hanım (şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Ceyda Hacıbekiroğlu) WhatsApp grubuna sömestr tatiliyle ilgili paylaşım yaparak indirim uygulanacağı konusunda yazı yazıyor. Bunun üzerine '2 gün kar tatili yapalım.' diyorlar." diye konuştu.

Ailesine, Ceyda Hacıbekiroğlu ile aynı kattaki bir odanın verildiğini belirten Doğan, "Biraz vicdan olur. Sen çağırıyorsun, 'Size indirim yapacağız.' diyorsun. Gidiyorlar böyle bir katliam oluyor. Böyle bir yangının varlığını hissediyorsun. Yandaki odada arkadaşları var. Yangını hissediyorlar. Saat 03.30'da duman her yeri sarmış. Hemen dışarı çıkıyorlar, kalın kalın giyiniyorlar." ifadelerini kullandı.

Doğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesindeki sorumlulardan şikayetçi olduklarını dile getirerek, soruşturma izni verilmesini talep ettiklerini kaydetti.

"BU ACIYI HİSSEDİN"

Anne Sıdıka Ersin Doğan da yangında hayatını kaybedenlerin yakınlarının acı çektiğini söyledi.

Doğan, oğlunun başarılı, sevgi dolu, değerli bir genç olduğunu anlatarak, "20 Ocak Pazartesi günü saat 12.00'de 'Grand Kartal Otel'e vardık. Şimdi kar pistine inecek çocuklar.' en son konuşmamız o oldu. Akşam mesajlaştık, yattılar uykuya ve son uykuları oldu. Son haberleşmemiz o oldu." diye konuştu.

Yangından önceki hafta sonu torunlarının kendilerinde kaldığını dile getiren Doğan, şöyle devam etti:

"Onların pijamalarını yıkamıyorum, kokluyorum. Evlerine gidiyorum, hepsinin yastıklarını kokluyorum. Onlarla iletişimim artık kokuyla. En son yangında üstlerinden çıkan malzemeleri getirdiler. Bir de onları kokluyorum. İs kokusuna adeta bağımlı oldum. O koku geçecek diye korkuyorum. Emine hanım, (şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Emine Murtezaoğlu Ergül) 'Torunlarıma bakıyorum.' dediniz. Benim torunlarım yok, gittiler, toprağın altındalar."

Eşinden başka kimsesinin olmadığını belirten Doğan, "Ölmekten değil, ölmemekten korkuyorum. Çok yalnız kaldım. Bu acıyı hissedin." dedi.

Doğan, çocuklarının 6013 numaralı odada kaldığını aktararak, "Saat 03.30'da birbirlerine haber vererek uyandırıyorlar. Çıkıyorlar koridora ve 6015 numaralı odaya kaçıyorlar. Atlamak ve dışarı çıkmak mümkün değil. Her şey adeta onların kurtulmamaları üzerine kurgulanmış." ifadesini kullandı.

"BU BİR İHMALLER ZİNCİRİ"

Duruşmada, yangında oğulları Yılmaz ve torunları 15 yaşındaki Nehir ve 13 yaşındaki Doruk Sarıtaş'ı kaybeden Gülüzar ve Ali Sarıtaş da beyanda bulundu.

Çocuklarının isimlerini duyunca beyninin karıncalandığını dile getiren Gülüzar Sarıtaş, "Vicdansızlar, katiller. Hepsinden şikayetçiyim, en ağır ceza hangisiyse çarptırılmalarını istiyorum. Sabah kalkıyorum, resimlerle konuşuyorum." dedi.

Ali Sarıtaş da yaşananların hesabını kimin vereceğini sorarak, "Burada sırıtıyorsunuz 'görmedim, duymadım, bilmiyorum.' diyorsunuz. Bu kadar vurdum duymazlık olmaz, siz kendinizi kurtarmak istiyorsunuz. Sizin evlatlarınız yok mu? Akıl var, mantık var. Anca para gelsin başka bir şey gelmesin. Sizin pisliğinizi ancak adalet temizler. Şikayetçiyim." diye konuştu.

Çocukları Nehir ve Doruk'u kaybeden anne Duygu Can ise öğretmen olduğunu söyledi.

Edep kelimesinin ahlaktan geldiğini belirten Can, şöyle devam etti:

"Buradaki sanıkların hepsi en az lise mezunu, demek ki edebi öğretememişiz. Öğretmenliği bıraktım. Hayatım, umudum ve inancım kayboldu. Oğlum, saat 04.35'te bana bir saniyelik ses kaydı bırakmış 'Anne seni çok seviyorum.' diye. Bunlardan bir kişi elindeki telefonla 1 saniye sürecek 'kurtarın, tahliye edin, boşaltın.' demiyor. Tercih etmediler ama benim oğlum büyüdü ve vedalaştı. Bugün ne söylesek eksik, ne ceza verirsek verelim yarım ama yine de susmuyorum başka çocuklar ölmesin, başka aileler üzülmesin. Çocuklarımın mezarının yanında kendime de yer aldım, çocuklarımın mezarına çiçek bırakırken beni de çeksin diye. Bu bir ihmaller zinciri. Bu salon onların masumiyetini çekmek zorunda. Nehir, hukuk okumak işitiyordu, savcı olacaktı. Ben herkesten şikayetçiyim. O gece yaşananlar görev kusuru değil, insanlık kusuru."

Can, beyanını verdiği esnada oğlunun kendisine 1 saniyelik gönderdiği "Anne seni çok seviyorum" mesajını dinletti.

16:31 12 Temmuz 2025

"AĞLAMADIĞIMIZ BİR DAKİKA BİLE YOK"

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada, yangından kurtulan ve insanları kurtarmak için tekrar girdikleri otelde yaşamını yitiren tıp fakültesi öğrencisi Yiğit Gençbay ile çocukluk arkadaşı makine mühendisi Alp Mercan'ın ailelerine söz verildi.

Yiğit Gençbay'ın annesi Ankara 11. İdare Mahkemesi Başkanı Serpil Gençbay, salondaki hiçbir sanıktan "Bilerek yapmadık." diye bir söz duymadığını belirterek, 78 kişinin hayatını kaybettiği yangına ilişkin duruşmanın böyle olmaması gerektiğini söyledi.

Oğlunun arkadaşlarının kısa süre önce mezun olduğunu dile getiren Gençbay, oğlunun ocak ayında MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) Üniversitesinden çalışma vizesi aldığını, daha önce de burada ünlü bir laboratuvarda kanser araştırmalarında yer aldığını anlattı.

Gençbay, oğlunun MIT'de çalışmak için 3 ay boyunca evrak topladığını ve birkaç günlüğüne arkadaşı Alp Mercan ile tatil yapmak için internetten buldukları Grand Kartal Otel'e gittiklerini belirterek, "Yangını haber alınca Alp'in ailesiyle Bolu'ya gittik. Gittiğimiz zaman öğleden önceydi. Kayak hocalarına soruyoruz, çıktıklarını söylüyorlar. Aşağıda 8-10 kişi hastaneleri dolaşıyor." diye konuştu.

Saatlerce çocuklarından haber beklediklerini söyleyen Gençbay, yaşadıklarını hayatı boyunca unutamayacağını ifade etti.

Gençbay, oğlunun 6017 numaralı odada kaldığını belirterek, "Oradan çıkmışlar. Camı bile kırık değildi. Eşyalarında is bile yoktu. Bütün eşyaları aldılar. Yiğit'ler muhtemelen 'İnsanlar atlamasın, odamıza yönlendiririz.' diye düşünmüştü." ifadesini kullandı.

Yargılama sürecinde birçok şey öğrendiklerini dile getiren Gençbay, şöyle dedi:

"Ağlamadığımız bir dakika yok. Yavrularımızın bize güç verdiğini düşünüyorum. Bizler sabah akşam o mezarlıklara gidip toprağını öpmeden eve gidemiyoruz. Biz bin kişi öldük. Biz sadece çocuklarımızın kanı yerde kalmasın diye mücadele ediyoruz. Bu, çocuklarımızı getirmeyecek. Biz herkes için mücadele ediyoruz. Toplumda artık bu keşmekeş düzen, ahbap çavuş ilişkileri bitsin diye mücadele ediyoruz. O çocuklar çığlıklara kayıtsız kalmayarak tekrar otele girmiş, 10'uncu katta bulduk cenazelerini. 'Anne, baba biz öldük ama geri kalan görevi size bırakıyoruz.' dediklerini düşünüyorum. Bu, çocuklarımızın bize yüklediği bir görev. Herkesin kendini kurtarma derdi var. Bir tek kişi bile her şeyi doğru söylemiyor. Bir kişi dürüst davransa sökük gelecek."

"TÜRK YARGISINA İNANCIMIZ TAMDIR"

Alp Mercan'ın babası Eray Mercan da oğlunun hayatında ilk defa 3 günlüğüne arkadaşıyla kayak tatiline gittiğini belirterek, "Alp bu yangından sağ kurtulmasına rağmen çığlıklara, feryatlara sessiz kalamayarak insan olmanın sorumluluğu gereği kendi canını hiçe sayarak ateşlerin içine daldı. Oğlum bu otelin ne bir çalışanı, ne müdürü. İtfaiye müdürü diyor ki 'Bana teşekkür etmeniz lazım.' Alp'e kim teşekkür edecek?" diye konuştu.

Mercan, öldüğünü öğrendikten sonra oğlunun vücut bütünlüğünün tam olması için dua ettiklerini dile getirerek, "Televizyona yansıyan görüntülerden bakıyorum; önce sundurmanın üzerinde, sonra aşağıda, daha sonra da yukarıya doğru çıkıyorlar. AFAD, onları 10'uncu katta buluyor. Oğlum çıktığı yere giriyor. Resepsiyonist terk ediyor. Bu nasıl bir olay? Bir babanın evladını morgdan alması, mezarına koyarken yüzünü görememesi nasıl tarif edilir? Bu yangın bir kaza değil." ifadesini kullandı.

Davayı takip eden herkesin bu olayın kaza, kader değil, kasıt olduğunu gördüğünü söyleyen Mercan, "Adalet bekliyoruz. Bu ülkede hala adalet varsa bunlar cezasını çekecek. Türk yargısına olan inancımız tamdır." dedi.

Anne Ceyhan Mercan ise ceset torbalarından oğlunu bulmaya çalıştığını belirterek, mezarı başında oğlunu son bir kez göremeden, öpmeden son yolculuğuna uğurladığını söyledi.

Oğlunun hayalleri olan genç bir makine mühendisi olduğunu dile getiren Mercan, "Bu ülkede artık kimsenin, insanların hayatını tehlikeye atmaması için bu dava dönüm noktası olmalı. Başka Yiğit'ler, Alp'ler ölmesin diye bu ihmalin hesabı sorulmalı. Bugün oğlum Alp, Yiğit, 78 can için değil, geride kalanlar için, adalet için buradayım." dedi.

Sanıklara dönen anne Mercan, sözlerini "Bana oğlum olmadan gönderdiğiniz araba var ya hepinizi içine koyup yakmak geliyor içimden." ifadesiyle tamamladı.

Alp Mercan'ın ablası avukat Nihan Ece Mercan Hasarpa da kardeşinin kendisinden 10 yaş küçük olduğunu, 3 yaşındaki çocuğunun ağabeyi gibi olduğunu söyledi.

Çocuğunun kendisine "Fotoğrafına sen bak, bana abimi getir." dediğini anlatan Hasarpa, kardeşinin ve arkadaşı Yiğit Gençbay'ın alevlerin arasında başkalarını kurtarmaya çalışırken hayatlarını kaybettiğini dile getirdi.

Hasarpa, kardeşini en azından kefenle gördüğüne şükrettiğini, çünkü aralarında bunu bile göremeyen insanların olduğunu söyledi.

Yangın çıktığı sırada kardeşi ve arkadaşının 6017 numaralı odada kaldığını belirten Hasarpa, "Odanın bir tarafı sundurmaya bakıyordu. Bu oda en korunaklı odalardan biriydi. Tam karşısındaki oda yönetim kurulu başkan vekilinin odasıydı. Yönetim kurulu başkan vekili sürekli lenslerini zor taktığını söylüyor ama bu odadan rahat şekilde kurtulduğu açıktır. Gördüğüm kadarıyla bu şirketin yöneticilerinin hepsi, burunları dahi kanamadan çıkıyorlar. Alp ve Yiğit artık yok. Bu dava yalnızca yangın davası değil, yıllarca biriken denetimsizliğin, para hırsının, rant peşinde koşanların davasıdır. İddianamede yer alan olası kast suçlaması, dosyanın ağırlığını ortaya koyuyor. Bu dava buradakilerle sınırlı kalmamalı, sorumluluk zincirinin tepesine uzanmalı, bakanlıklara kadar gitmeli." ifadesini kullandı.

14:11 12 Temmuz 2025

MİSAFİR OLARAK GİTTİLER EV SAHİPLERİ TARAFINDAN KATLEDİLDİLER

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada, yangından makine mühendisi Alp Mercan ile kurtulan ve insanları kurtarmak için tekrar girdiği otelde yaşamını yitiren tıp fakültesi öğrencisi Yiğit Gençbay'ın babası Danıştay 9. Daire Başkanı Abdurrahman Gençbay'a söz verildi.

Müşteki Gençbay, kötülerin, iyiler karşısında hesap vermesi için adalete sığınarak buraya geldiklerini belirterek 5 gün boyunca duruşmayı izlediğini, gördüğü tablonun canını daha da acıttığını kaydetti.

Gençbay, buraya kavgaya tutuşan taraflar olarak gelmediklerini dile getirerek "Turizm sektöründe çalışanlar çok iyi bilir, otel müşterilerine 'misafir' denir. Bizim canlarımız misafir olarak gittiler ama ev sahipleri tarafından katledildiler. Sanıklar buna rağmen yüreği yanan insanların insani tepkilerine tahammül etmediler. Evlatlarını kaybeden teyzelere, annelere ağza alınmayacak küfürler ettiler." diye konuştu.

Oğlunun ve çocukluk arkadaşının, otel sahibi Halit Ergül'ün eşi ve şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Emine Murtezaoğlu Ergül'ün karşındaki odada kaldığını aktaran Gençbay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Emine Hanım, onlar sizin odanızın karşısında, 6017 numaralı odada kalıyorlardı. Onlar da sizin gibi çıktılar odadan. Benim evladımın odasında duman bile yoktu. Odalarında kalsa belki hiçbir şey olmayacaktı. İçerideki insanların, çocukların çığlıklarını duyunca tanımadığı insanlara yardımcı olabilmek için o ateşin içine girdiler. Arkadaşları Temmuz'un 2'sinde diploma aldı ama ben evladımın arkadaşlarının diploma törenini izlemek zorunda kaldım. Cenazelerini 10'uncu katta bulabildim. Bizim evlatlarımız hiç tanımadıkları insanlar için canlarından vazgeçtiler."

"BU DAVA CEZASIZLIK ALGISINI ORTADAN KALDIRACAK"

Danıştay 9. Daire Başkanı Gençbay, davanın, her yönüyle tarihe geçecek bir dava olduğunu belirterek "Bu dava, cezasızlık algısının ortadan kaldırıldığı bir dava olacaktır. Bu dava iyilerle kötülerin davası olacaktır. Bu aziz milleti hor görüp onun canını, malını hiçe sayanlarla bu milletin davası olacaktır. O nedenle 84 milyon bu davayı takip ediyor." dedi.

Mahkemenin vereceği kararla tarihe geçeceğine inandığını dile getiren Gençbay, "Ancak bunun için mahkeme dışı faktörlerin de yargılamanın önünü açması gerekiyor. Dünyada kayıtlara geçmiş 6'ncı büyük otel yangını. Bu organize kötülüğün pek çok iştirakçisi var. Bunlar içerisinde işletme sahipleri, bu işletmeye hizmet sunan işletmeciler, belediye ve özel idare yetkilileri burada yargılanmakta. Bunlara iştirak etmiş daha birçok yetkili var. Kültür ve Turizm Bakanlığının denetimden ve gözetimden sorumlu yetkilileri bu organize kötülüğün başında gelmektedir. Yine oteli denetleyip, iş güvenliği uzmanı atanmasını sağlamayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri var." ifadelerini kullandı.

Danıştay 9. Daire Başkanı Gençbay, Kültür ve Turizm Bakanlığının sorumlular hakkında Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına soruşturma izni vermediğini söyleyerek şöyle devam etti:

"Kültür ve Turizm Bakanı, hiç kimseye soruşturma izni vermiyor. Üstelik basında çıkan haberlere göre; belli kişileri kastederek 'Bunlar benim kıymetlimdir, bu nedenle soruşturma izni vermedim.' diyor. Bakanlık koltuğunda oturan bu kişi ne yapmak istiyor? Sayın Cumhurbaşkanımızın sözünü yere mi düşürmek istiyor? Yoksa Adalet Bakanına mesaj verip, 'O işler senin dediğin gibi olmuyor. Sayın Bakan, benim kıymetlilerimi soruşturmaya tabi tutamazsınız.' mı demek istiyor? O nedenle bu yüce mahkemenin tarihe geçeceğini söylerken üst düzey yöneticiler ve tüm taraflar, mahkemenin bağımsız yargılama yapmasını engelleyecek her türlü tutum, davranış ve eylemlerden kaçınmalıdır. Buraya evladım Yiğit için geldim ama 78 canımız için buradayım. Burada ciğeri yanan bir babayım."

Yargı yolu kapatılan diğer şüphelilerle ilgili Başsavcılığın çalışmalarının devam ettiğini aktaran Gençbay, "Biz de süreci takip ediyoruz. Merkezi idarenin taşradaki sorumlusu konumunda olan bu otelin kuruluşundan bugüne kadar görev almış tüm valiler neden soruşturmaya konu edinmemiştir? Biz valilerle ilgili iddiamızın peşindeyiz. Sayın Başsavcılığımız geçmişte bu oteli denetleyen Çalışma Bakanlığı yetkilileri hakkında soruşturma izni istemiş ama Bakanlık da hala olumlu karar vermemiştir. Çalışma Bakanlığı 13 yıl denetim yapmamış, bir iş güvenliği uzmanı atanmasını sağlamamıştır." dedi.

"BU DAVA BÜTÜN MİLLETİN DAVASIDIR"

Yabancı tur şirketlerinin çalıştıkları otelleri her yıl yangın güvenliği yönünden incelediklerine dikkati çeken Abdurrahman Gençbay, Etstur’un böyle bir inceleme yapmadığını söyledi.

Gençbay, şunları kaydetti:

"Türkiye buradaki yargılamayı takip ediyor, bu dava bütün milletin davasıdır. Burada adil, tarafsız, yansız kararın çıkacağına olan inancımız tamdır. Burada adil, tarafsız, yansız kararın çıkacağına olan inancımız tamdır. Böyle bir kararın çıkmasının ardından artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, 78 evladımız boşuna yanmış olmayacak. Artık turizm işletme sahipleri ve diğer işletme sahipleri, yöneticileri, daha fazla para kazanma hırsıyla insan hayatını hiçe sayan eylem ve faaliyetlerde bulunamayacaktır. Çalışanlar, denetleyenler, bunun sorumluluğunu bilerek işlerini yapacaklardır. Bu işletmelere izin ve ruhsat verenler de sonrasında denetleyerek ruhsata aykırı hareket etmelerini engelleyeceklerdir. Kılıcınız keskin, kararınız adil, hükmünüz vicdanlı olsun. Bolu'da hakimlerin olduğunu tüm dünyaya gösterin."

Konuşmanın ardından ayağa kalkan müştekiler, Danıştay 9. Daire Başkanı Gençbay'ı bir süre alkışladı.

Mahkeme başkanı da "Biz de heyet olarak başsağlığı diliyoruz, acılarınızı paylaşıyoruz." dedi.
 

11:25 12 Temmuz 2025

DURUŞMANIN 6. GÜNÜNDE GENİŞ GÜVENLİK ÖNLEMLERİ

Kartalkaya’da meydana gelen yangın sonrasında görülen davanın 6’ıncı gününde duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, hayatını kaybedenlerin yakınları, yaralılar ve taraf avukatları katıldı. Geniş güvenlik önlemleri altında yapılan yargılamada salonun çevresindeki cadde ve sokaklar da trafiğe kapatıldı.

Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt altına alınan duruşmada dün sanık savunmaları tamamlandı. Bugün ise mağdur yakınlarının ve yangında yaralananların beyanları dinlenmeye başlandı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.