Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın'dan flaş 'Almanya' açıklaması

Cumhurbaşkanlığı'dan Almanya'nın küstah açıklamalarına sert tepki geldi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Almanya Dışişleri Bakanlığının açıklaması ile ilgili, "Bu talihsiz açıklamaların Almanya'da yaklaşmakta olan seçimlere yönelik bir iç siyaset yatırımı olduğunu düşünüyoruz. Kimse Türkiye'yi Avrupa'dan veya bir başka yerden parmak sallayarak hizaya getirmeye kalkmasın." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basın mensuplarına gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

15 Temmuz'un seneyi devriyesi dolayısıyla gerçekleşen etkinliklerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde, Başbakanlık başta olmak üzere ilgili bakanlıkların koordinasyonunda yapıldığını anımsatan Kalın, İstanbul ve Ankara'da iki önemli anıtın açılışının gerçekleştiğini söyledi.

Kalın, yurt dışında da birçok faaliyetin yapıldığını, 136 ülkedeki 226 temsilcilikte çeşitli anma törenlerinin düzenlendiğini, yabancı basınla Türkiye'de buluşmaların organize edildiğini ifade etti.

Meclisteki özel etkinlikleri de değinerek, bu vesileyle milletin temsil makamının milletle tekrar buluştuğunu dile getiren Kalın, AK Parti Genel Merkezi ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal'ın da koordinasyonuyla güzel çalışmaların yapıldığını, katkı sağlayan herkese teşekkürlerini iletti.

Kalın, bir çağrıyla sokaklara dökülen milyonların, bir yıl sonra bu hain FETÖ darbe girişimini tekrar lanetlediklerini, istiklallerine ve istikballerine kararlı bir şekilde sahip çıkılacağının bütün dünyaya bu vesileyle ilan edildiğini kaydetti.

"YENİ KAN TAZELENMESİYLE..."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün onayladığı Bakanlar Kurulundaki değişikliğe de değinen Kalın, kabinenin ülkeye ve millete hayırlı olmasını diledi.

Başbakan Binali Yıldırım'ın yaptığı istişareler neticesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunduğu bu kabineyle ilgili birçok yorumun yapıldığına dikkati çeken Kalın, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanımızın aslında bu tür değişiklikler ve revizyonlarda temel ilkesi, 'hep süreklilik içinde değişim, değişimin içinde süreklilik' olmuştur. Aslında bu kabine de aynı zamanda bir 'süreklilik' ve 'değişim' kabinesi olarak ifade edilebilir. Mevcut tecrübeleri, yeni bakan arkadaşlarımıza aktaran, yeni bir kan tazelenmesiyle de hizmetleri daha etkin hale getirmeyi hedefleyen bir kabine var. 2019 seçimlerine giderken izlenecek politikalar ama asıl ondan önemlisi de 2023 hedefleri çerçevesinde de bu kabinenin, ülkemize hayırlı olmasını, daha büyük hizmetler vermesini diliyoruz."
"UTANÇ VERİCİ BİR SESSİZLİK İÇERİSİNDE OLDUĞUNU GÖRDÜK"

İbrahim Kalın, iç güvenlikle ilgili uzun süreden itibaren PKK terör örgütü, DEAŞ ve FETÖ ile mücadelenin yoğun bir şekilde devam ettiğini vurguladı.

Uyuşturucuyla mücadelenin de bu başlıklar altında ele alınması gereken önemli bir konu olduğuna işaret eden Kalın, bu konuda da mesafe alınmaya başlandığını aktardı.

Kalın, PKK terör örgütünün önemli finans kaynaklarından bir tanesinin de uyuşturucu olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"PKK terörü dediğimizde, bu hadise maalesef ülkemizin başında bir bela olmaya devam ediyor. Özellikle Batılı dünya, PKK terörünü görmezlikten gelmeye devam ediyorlar. En son genç bir öğretmenimiz, Necmettin Yılmaz'ın şehit edilmesi neticesinde hepimiz gene büyük bir hüzne boğulduk. Bu vesileyle genç öğretmenimize Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine, hepimize sabırlar diliyorum.

Tabi Batı basını yetkilileri, Türkiye'ye her seferinde demokrasi, insan hakları, özgürlükler konusunda nutuk atmaya çalışan batılıların, gene bu PKK terörü karşısında büyük bir sessizlik içerisinde, utanç verici bir sessizlik içerisinde olduğunu gördük. Bunu bir vaka-i adiye gibi değerlendirip, üzerini örtmeye çalıştıklarını görüyoruz. Türk milleti bunu unutmuyor."

Kalın, terör örgütlerine karşı mücadelenin bundan sonra da yoğun bir şekilde devam edeceğini belirterek, "Bu vesileyle dün Cumhurbaşkanımızın yaptığı bir telefon görüşmesine atıfla, CHP Tunceli Milletvekili Sayın Gürsel Erol'a da bu vesileyle teşekkürlerimizi iletmek istiyorum. Kendisinin Mecliste yaptığı konuşma, hakikaten bugün Türkiye'nin teröre karşı sahip olması gereken net, milli, yerli, tavizsiz duruştur. Bundan dolayı da Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Erol'u arayarak kendilerine teşekkür etmişlerdir. Bizim siyasi parti aidiyetleri bir kenara, siyasi görüşlerimizi bir kenara bırakarak terör karşısında yek vücut olmamız açısından önemli bir tablo olduğunu ifade etmeliyim." değerlendirmesinde bulundu.

"KIBRIS KONUSUNUN KAPANDIĞI ANLAMINA GELMİYOR"

İbrahim Kalın, 15 Temmuz darbesinden sonra FETÖ'cü darbecileri, güvenlik birimlerinden temizlemek için önemli bir çalışmanın başlatıldığını dile getirerek, bu temizlik harekatı yapılırken, kaynağının neresi olduğu az çok belli olan, çeşitli mahfillerde "Türkiye'nin bundan sonra güvenlik noktasında zaaf yaşayacağı, özellikle NATO güvenlik sisteminde artık güvenilir bir partner olmayacağı" yönünde birtakım spekülasyonların dolaştığının görüldüğünü anlattı.

Kalın, bir yıl sonra bakıldığında bu temizlikten dolayı güvenlik birimlerinin tam tersine zaafa uğramadığını, FETÖ'cü hainlerden temizlendikçe emniyet ve güvenliğin sağlanması konusunda çok daha etkin bir noktada olunduğunu vurguladı.

Bugün Kıbrıs Barış Harekatı'nın 43. yıl dönümü olduğunu hatırlatan Kalın, İsviçre'de devam eden Kıbrıs görüşmelerinden arzu edilen neticenin maalesef hasıl olmadığını söyledi.

Kalın, burada Türkiye'nin çok yapıcı bir tutumda bulunduğunun altını çizerek, "Maalesef bizim bu yapıcı tutumumuza ve yaratıcı fikirler üretme çabamıza rağmen, Rum tarafının yapıcı olmayan yaklaşımları nedeniyle arzu edilen netice elde edilemedi. Fakat bu Kıbrıs konusunun kapandığı anlamına gelmiyor, biz Kıbrıs halkının yanında olmaya devam edeceğiz." dedi.

KKTC'ye yaptırımların hala devam ettiğine işaret eden Kalın, "Uluslararası topluma buradan çağrımız, artık bu yeni gerçekler ışığında bu izolasyonların ve yaptırımların tamamen kaldırılmasıdır. Kıbrıs Türk tarafına dönük bu izolasyonların kaldırılmasının zamanı çoktan gelmiştir." ifadesini kullandı.

MUSUL'UN DEAŞ'TAN TEMİZLENMESİ

DEAŞ teröründen kurtarılması konusunda geçen hafta önemli bir gelişmenin yaşandığı Musul'un, DEAŞ'tan tamamen temizlendiğini ve bundan memnuniyet duyulduğunu dile getiren Kalın, dün Başbakan Binali Yıldırım'ın Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ile telefon görüşmesinde tebriklerini ilettiğini bildirdi.

Kalın, telefon görüşmesinde önemli bir hususun altının çizildiğini belirterek, Musul'un yeniden inşası sürecinde Türkiye'nin uluslararası toplumla beraber üzerine düşen sorumluluğu yüklenmeye hazır olduğunu ifade etti.

Musul'un yeniden inşası, güvenliğinin sağlanması, alt ve üst yapı yatırımlarının tamamlanması için ciddi bir uluslararası iş birliğine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Kalın, Türkiye'nin bu sürece hazır olduğunun ifade edilmesi üzerine İbadi'nin de bundan memnuniyet duyacağını söylediğini aktardı.

Kalın, gelecek süreçte Irak makamlarıyla bu konularda yakın temas içerisinde olacaklarına işaret etti.

"KUZEY IRAK KÜRT YÖNETİCİLERİ BU KARARI GÖZDEN GEÇİRMELİ"

DEAŞ terörüyle mücadelede diğer önemli durağın da Telafer olduğuna dikkati çeken Kalın, DEAŞ tehdidinin orada devam ettiğini belirtti.

Kalın, Irak ulusal güçlerinin Telafer'e dönük operasyonlarını sürdürdüğünü hatırlatarak, "Biz orada Irak ulusal güçlerinin ve diğer Irak güvenlik birimlerinin Telafer'e girmesinin, Haşdi Şabi'nin oraya sokulmamasının önemini bir kez daha bu vesileyle ifade etmek istiyoruz." dedi.

Kuzey Irak Kürt yönetiminin bağımsızlık referandumu konusuna da değinen Kalın, referandum kararının yanlış olduğunu, bunun geri dönülemez birtakım sonuçlara yol açabileceğini hatırlattı.

Kürt bölgesel yönetimi yetkililerine karardan geri dönmeleri gerektiğini söyleyen Kalın, bu referandumun bir yere varmasının mümkün olmadığını belirtti. Kalın, tamiri mümkün olmayan hataların yapılmaması için Irak Kürt yöneticilerinin bu kararı gözden geçirerek karardan vazgeçmeleri temennisinde bulundu.

"SUUDİ ARABİSTAN'IN BU SÜREÇTE OYNAYACAĞI YAPICI ROL ÖNEMLİ"

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu hafta sonu Katar krizi bağlamında bazı Körfez ülkelerini ziyaret edeceğini vurgulayarak, Erdoğan'ın önce Suudi Arabistan'ı ziyaret ederek, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ile görüşeceğini, daha sonra Kuveyt'e geçerek Kuveyt Emiri ile Katar'da ise Katar Emiri ile görüşme yapacağının bilgisini paylaştı.

İbrahim Kalın, krizin başından beri Türkiye'nin yapıcı bir tutum içinde olduğunu anımsatarak, sorunun müzakere yoluyla çözülmesi için çağrıların yapıldığını, Erdoğan'ın bu konuda yoğun bir telefon diplomasisi olduğunu aktardı.

Bunun neticelerinin görülmeye başlandığını belirten Kalın, 13 maddelik listenin 6'ya indirilmesi, Türk üssünün kapatılması maddesinin listeden çıkarılmasının memnuniyet verici gelişme olduğunu söyledi.

Kalın, bundan sonra diğer konularda ne tür adımlar atılabileceği çalışmalarının da devam edeceğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suud Kralı'nın rolüne özel bir önem atfettiğini dile getiren Kalın, bölgenin en güçlü ülkesi Suudi Arabistan'ın bu süreçte oynayacağı yapıcı rolün önemli olduğunun altını çizdi.

Kuveyt Emiri'nin bu süreçte oynadığı ara buluculuk rolünün de önemine işaret eden Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kuveyt Emiri ile konuya ilişkin birkaç defa telefon görüşmesi yaptığını, pazar günü akşam yapılacak görüşmede de bu konunun daha detaylı ele alınacağına değindi.

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Katar krizinin yanı sıra ikili ilişkileri, Irak ve Suriye gibi bölgesel konuları, terörle mücadelenin diğer boyutlarını, Filistin ve Mescid-i Aksa konularını da bölge liderleriyle ele alacağını söyledi.

"FİLİSTİN HALKI YALNIZ DEĞİLDİR, MESCİD-İ AKSA YALNIZ DEĞİLDİR"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şöyle devam etti:

"Özellikle son dönemde Kudüs'te Mescid-i Aksa civarında yaşanan hadiselerin bizim için son derece rahatsızlık verici gelişmeler olduğunu ifade etmeliyim. Güvenlik ya da terörle mücadele gerekçesiyle özellikle Mescid-i Aksa'nın Harem-i Şerif'in etrafının sarılması, metal dedektörler konması, Filistinli Arap ve diğer Müslüman bireylerin girişinin bu şekilde perdelenmesi ya da engellenmeye çalışılması kabul edilebilir bir durum değildir.

Biz bunları aynı el-Halil Camii'nde olduğu gibi, 1994 ve sonrasında yaşanan hadiselerde olduğu gibi Mescid-i Aksa'nın statüsünün adım adım değiştirilmesinin bir parçası olarak görüyoruz ve bundan büyük endişe duyuyoruz. Mevcut statünün korunması, Filistinlilerin sahip olduğu uluslararası haktan doğan en temel haklarıdır. Buradan geri adım atılması söz konusu değildir. Zira Filistin halkı, yalnız değildir, Mescid-i Aksa yalnız değildir. Mescid-i Aksa, İsrail'in bir mülkü değildir, orası Filistinlilerindir, bütün Müslümanlarındır. Uluslararası hukukun yanı sıra, ibadet özgürlüğü açısından da Mescid-i Aksa'ya, Harem-i Şerif'e giriş çıkışlarda bu tür kısıtlamalara gidilmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Tersinden bir uygulama yapılsaydı, herhangi bir İslam ülkesinde Hristiyanların veya Yahudilerin dini mabetlerine, kutsal mekanlarına giriş çıkışlarda böyle kısıtlamalar acaba getirilseydi o ülkelerin tepkisi, Batılı ülkelerin tepkisi ne olurdu? Bunu hep birlikte düşünmemiz gerekir. Burada Avrupa ülkelerinin, Amerika Birleşik Devleti'nin sessizliğini de bozması gerektiğini düşünüyoruz."

Kalın, yarın özellikle cuma namazı münasebetiyle orada yeni hadiselerin, çatışmaların yaşanmasını da arzu etmediklerini belirtti.

Bütün tarafların, uluslararası kamuoyunun bu konuda seslerini yükseltmesi ve İsrail'in bu politikadan vazgeçmesi çağrısında bulunan Kalın, "Şunun da altını çizmek isterim ki, bu tür hadiseler yaşanırken Müslüman ülkelerin başka konuları birbirleriyle ihtilaf ederek enerjilerini heba etmeleri de aslında şu anda içinde bulunduğumuz hazin tabloyu ortaya koyması açısından üzüntü verici bir durumdur." ifadesini kullandı.


"AVRUPA BİRLİĞİ DAHA YAPICI OLMALI"

Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler konusuna da değinen Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Brüksel'de yaptığı görüşmelerde AB ile ilişkilerin yeniden canlandırılması konusunda mutabakata varıldığını, bir yol haritası çıkarıldığını hatırlattı.

Kalın, 25 Temmuz'da bakanlar ve komiserler düzeyinde bir Türkiye-AB zirvesi yapılacağını, burada bu yol haritasının ne şekilde ilerleyebileceğine ilişkin müzakerelerin gerçekleştirileceğini bildirdi.

İbrahim Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biz Avrupa Birliği'ne tam üyeliği, stratejik bir hedef olarak görüyoruz. Türkiye'nin de, Avrupa Birliği'nin de güvenlik, ekonomi, bölgesel istikrar noktasında menfaatine olduğunu düşünüyoruz. Ama tam üyelik dışında bir alternatifi de kabul etmemizin mümkün olmadığını ifade etmek isteriz. Bunun olabilmesi için de Avrupa Birliği'nin atması gereken adımlar var. Özellikle Türkiye'nin güvenlik kaygıları konusunda. Avrupa Birliği'nin daha yapıcı ve yardımcı bir tutum içerisinde olmasını beklediğimizi de ifade etmek isterim."

ALMANYA'NIN AÇIKLAMALARINA SERT TEPKİ

Büyükada'daki tutuklamalardan sonra Almanya Dışişleri Bakanının bugün yaptığı açıklamalarının sorulması üzerine Kalın, "Bu talihsiz açıklamaların Almanya'da yaklaşmakta olan seçimlere yönelik bir iç siyaset yatırımı olduğunu düşünüyoruz." dedi.

Türkiye karşıtlığının Almanya'da bir moda haline geldiğine işaret eden Kalın, şöyle devam etti:

"Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik paranoya düzeyindeki bir husumetin, karşıtlığın Alman siyasetinde prim yapmaya başladığını görenler şimdi bu vagona atlayarak kendilerince puan toplamaya çalışıyorlar. Bence onların oturup bu akıl tutulmasından kurtularak daha rasyonel bir şekilde düşünmeleri gerekiyor. Bakın, bizim Almanya'da birçok vatandaşımıza yönelik soruşturmalar yapılıyor, birçok masum vatandaşımıza adeta casus muamelesi yapıldı. Birçok STK'mıza, ki bunlar Alman kanunlarına göre kurulmuş, orada yıllardır faaliyet gösteren, oradaki Alman toplumuna hizmet eden STK'lardır, derneklerdir, vakıflardır, bunlara karşı bir sürü haksız uygulamalar yapıldı. NSU cinayetleri yıllardır aydınlatılamadı. Bir tarafta Almanya gibi bir hukuk devletinden bahsediliyor, öbür tarafta 10 küsür yıldır 'NSU cinayetleri nasıl hasır altı edilir' diye bir çabanın içerisindeler."

PKK ve FETÖ'nün Almanya'daki yapılanmasını herkesin bildiğine dikkati çeken İbrahim Kalın, Almanya'nın Anayasayı Koruma Kurulunun yayınladıkları raporlarda da bunların açıkça ifade edildiğini bildirdi.

Kalın, kendilerinin bunları defalarca Alman makamlarının önüne koyduğunu aktararak, "Burada son 10 yılda PKK örgütlenmesinin nasıl genişlediğini ve derinlik kazandığını kendileri ifade ediyorlar. FETÖ kaçkınları, FETÖ soruşturmalarından kaçan bu ülkeye ihanet eden hainlerin en çok gittiği yerlerden bir tanesi nasıl Almanya olmaya devam ediyor. Bunlara nasıl göz yumuyor Alman makamları?" diye sordu.

Türkiye'nin bu konularla itirazlarını dile getirdiğinde Almanya'nın "bizde bağımsız yargı var" dediğini hatırlatan Kalın, "Biz buna saygı duyuyoruz. Türkiye'deki yargı bağımsızlığına neden saygı duymuyorlar? Türkiye'de yargının sürekli talimat alan bir kurum olmasını istiyorlar. Talimatı da kendileri vereceklermiş. Bu bir kere her şeyden önce Türk yargısına bir saygısızlıktır. Türkiye gibi egemenliğini, bağımsızlığını kimseyle paylaşmayacak bir ülkeye karşı saygısızlıktır." ifadesini kullandı.

ALMAN VATANDAŞLARINA YAPILAN GÜVENLİK ÇAĞRISI

Alman vatandaşlarına ve Türkiye'deki Alman firmalarına yapılan güvenlik çağrısına da tepki gösteren Kalın, bu çağrıyı şiddetle kınadıklarını belirtti.

Kalın, Hamburg'ta Merkel ile yapılan görüşmede Türkiye'deki Alman yatırımlarının güven içinde olduğunun aktarıldığına değinerek, Almanya'nın Türkiye için önemli bir ticaret partneri olduğunu vurguladı.

"Türkiye'de bugüne kadar Alman firmasına karşı herhangi bir soruşturma yapılmış mı?" sorusunu yönelten Kalın, "Böyle bir şey yokken, ortaya böyle bir şey atmak her şeyden önce bu ilişkileri feda etmek demektir ki biz buna asla razı olmayız. Küçük siyasi hesaplarla, seçimlere yönelik birtakım hesaplarla bu ekonomik ilişkileri gölgelemeye çalışmak, Türkiye'deki Alman yatırımcıların zihninde birtakım tereddütler uyandırmaya çalışmak kabul edilebilir değil." dedi.

Yıllardır Alman vatandaşlarının Türkiye'ye hem ticaret, hem de turizm için sorunsuz bir şekilde seyahat ettiğini belirten Kalın, Türkiye'nin bunlarla ilgili hiçbir sorunu ve en ufak bir tereddüdü olmadığına işaret etti.

İbrahim Kalın, burada soruşturma konusuna dahil olan kişilere bakıldığı zaman, bunların polisin ve yargının tespit ettiği kadarıyla birtakım illegal veya şaibeli faaliyetler içerisinde olduklarına değinerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kaç kişidir bunlar? İşte 3 kişidir, 5 kişidir... Bunlarla Türkiye'ye normal, meşru turizm için ticaret için gelen insanları aynı kefeye koyup, 'Türkiye'ye gitmeleri emniyetli değildir' şeklinde bir mesaj verilmesi her şeyden önce büyük bir siyasi sorumsuzluktur. Biz böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Biz Almanya ile hep iyi ilişkiler içinde olduk, olmak istiyoruz ama bunun karşılıklı saygı ve çıkar ilişkileri çerçevesinde olması gerekir. Kimse Türkiye'yi Avrupa'dan veya bir başka yerden parmak sallayarak hizaya getirmeye kalkmasın. Bu ülkenin de kuralları, kanunları var. Bizim kendi güvenlik kaygılarımız, endişelerimiz var. Avrupalılar, Türkiye'nin güvenliğini kendi güvenliklerinin bir parçası olarak görürlerse daha doğru, rasyonel bir iş yapmış olurlar. Avrupa'daki Türkiye karşıtı bu örgütlerin, vesairelerin yapılanmalarının yıllardır nasıl derinlik kazandığını, oralarda özellikle PKK terör örgütünün nasıl para topladığını, nasıl propaganda yaptığını, nasıl eleman devşirdiğini, sonra onları getirip Irak'ta, Suriye'de, başka yerlerde eğitip Türkiye'ye saldırttığını hepimiz biliyoruz."

Bunların Almanların kendi resmi raporlarında yer alan konular olduğunu vurgulayan Kalın, "Dolayısıyla burada yapmaları gereken bu tür popülist çıkışlarla Türk - Alman ilişkilerini gölgelemek yerine tam tersine bu reel sorunlara yönelmeleri, sorunları ortadan kaldırmaları ve Türk Alman ilişkilerini tekrar olması gereken rayına oturtmalarıdır." ifadesini kullandı.

ABD DIŞİŞLERİ BAKANLIĞININ TERÖR RAPORU

ABD Dışişleri Bakanlığının terör raporu hatırlatılarak, "FETÖ terör örgütü bu rapora girerken terör listesinde yer almadı. ABD'nin yayımladığı bu çelişkili raporu nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna Kalın, "Aslında siz de kilit kelimeyi kullanarak durumu özetlediniz. Bu çelişkili bir durumdur. ABD Dışişleri Bakanlığının terör raporuna FETÖ'nün dolaylı olarak da girmiş olması önemli. Bunu önemsiyoruz. Fakat FETÖ terör örgütünün ne olduğunu, mahiyetini tam olarak tespit etmeyen bir değerlendirme olduğunu da ifade etmeliyiz. Bunu sadece 'Türk hükümeti görüyor' diye öznelleştirmeye çalışmak bir kere objektif gerçekliklerden biraz uzaklaşmak anlamına gelir." karşılığının verdi.

Kalın, FETÖ'nün yaptıklarının, 15 Temmuz darbe girişiminin ve terör örgütünün sonrasındaki faaliyetlerinin ortada olduğuna dikkati çekerek, şu görüşlere yer verdi:

"Üzücü olan şu tabi. Şu anda bu FETÖ, Almanya ve Avrupa'yı kullanarak, oranın imkanlarını kullanarak, seferber ederek, hatta mesela ABD'li vergi mükelleflerinin vergi paralarını kullanarak, sistemi manipüle ederek Türkiye'ye karşı faaliyetler içerisinde bulunmaktalar. Bizim beklentimiz Avrupa ve ABD makamlarından FETÖ'nün elebaşı olan Gülen başta olmak üzere bunların ne kadar militanı, gizli, açık elamanı, ajanı, casusu varsa bunların hukuk kuralları içerisinde, bizim talep ettiğimiz şekilde Türkiye'ye iade edilmeleridir, orada kovuşturmaya tabi tutulmalarıdır. Madem hukukun üstünlüğünden, yargının bağımsızlığından bahsediyoruz, Türk mahkemelerinin bu konuda verdiği kararlar açık ve net ortadadır. Bu konularda bizim suçluların iadesi anlaşması çerçevesinde bizim ABD ve Avrupa'dan beklentimiz FETÖ mensuplarının Türkiye'ye iade edilmesidir. Aksi halde bu adamın, Pensilvanya'dan bu suç imparatorluğunu yönetmeye devam etmesine müsaade edilmesi bir, terörle mücadele açısından büyük bir çelişkidir. İki; Türkiye ile stratejik ilişkisi, müttefiklik ilişkisi olduğu iddiasını da maalesef gölgeleyen, zedeleyen bir durumdur. Bizim bu konudaki beklentimiz Avrupalı ve ABD'li makamların, tereddütsüz ve gecikmeden hareket etmeleri ve bu kriminal kişilerin adaletin önüne çıkma konusunda bizimle işbirliği içinde olmalarıdır."

FETÖ İLE MÜCADELE

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde FETÖ ile mücadele kapsamında kurulması planlanan özel birime ilişkin bir başka soru üzerine, "Çalışma devam ediyor, tamamlandığında uygun görüldüğü şekilde ilgil birimlerimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Milli Savunma Bakanlığımız paylaşırlar. FETÖ ile mücadele konusunda gerek TSK gerek diğer emniyet birimlerimiz içinde yoğun, detaylı, özverili bir çalışma şu anda yürütülüyor. Bu tehdit tamamen ortadan kalkana kadar da bu mücadelemiz devam edecek." dedi.

Anadolu Ajansının PKK/PYD'ye ABD desteği haberi hatırlatılarak, bununla ilgili Pentagon'dan yapılan açıklamaya ilişkin değerlendirmesi sorulan Kalın, şunları ifade etti:

"Anadolu Ajansının haberi, kendi habercilik ağı çerçevesinde hazırladığı bir haberdir. Burada hükümetin bir bilgi vermesi yönlendirmesi gibi bir şey söz konusu değildir. Anadolu Ajansı da bir haber kuruluşu olarak bu konuyu gündemine almış ve haberleştirmiş olabilir. Biz de haberi çıktıktan sonra gördük zaten. Bir kere Türkiye olarak bizim hiçbir müttefikimizin herhangi bir askerini, görevlisini, herhangi bir yerde, Suriye'de, Irak'ta veya bir başka noktada hayatını tehlikeye atmak gibi bir niyetimiz, düşüncemiz asla söz konusu olmaz. Bizim o ülkelerden beklentimiz de budur. Aynı şekilde bizim askerlerimizin, yetkililerimizin de dünyanın değişik yerlerinde görevli olan insanlarımızın da hayatını tehlikeye atacak tavır ve tutumlardan uzak durmalarıdır. Bu, karşılıklı anlayış çerçevesinde zaten uyguladığımız bir şeydir."

"TERÖR ÖRGÜTÜNE BU CESARETİ KİM VERİYOR"

Türkiye'nin, terör örgütü PYD/YPG'ye verilen destek konusundaki hassasiyetini hep dile getirdiklerini anımsatan Kalın, bu politikanın yanlış olduğunu ifade ettiklerini, etmeye de devam edeceklerini bildirdi.

Kalın, şöyle devam etti:

"Çünkü bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle bertaraf edemezsiniz ve PYD/YPG'ye giden bu silahlar, verilen bu eğitim, bu propaganda, medya desteği, bu siyasi destek... Bunların nereye varacağını herhalde ABD'li yetkililer değerlendiriyordur diye umut ediyoruz, en azından bizim açımızdan. Bunların PKK'yı desteklediği, güçlendirdiği sonucunu herhalde hiç kimse inkar edemez. Zaten PKK terör örgütünün yaklaşımlarına baktığınız zaman 'Evet, biz DEAŞ ile mücadele bahanesiyle, bu kılıfla şu anda ABD'yi de Avrupa'yı da arkamıza aldık. Dolayısıyla istediğimiz gibi alanda at koşturabiliriz' tavrı içinde olduğunu görüyoruz. Bu cesareti kim veriyor bu terör örgütüne? Bir tarafta siz PKK'ya 'terör örgütü' diyeceksiniz, aynı işte bazı Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi, öbür tarafta onlara muazzam bir alan açacaksınız. Dolayısıyla burada terörle mücadele tutarlı bir şekilde yürüyecekse bunun hakikaten belli kurallar içerisinde yapılması gerekiyor."

"TERÖR EĞER TERÖRSE, HER YERDE TERÖRDÜR"

Terörün batılı çıkarları hedef aldığı zaman "uluslararası ve acil bir tehdit" olarak tanımlanmaya başladığına dikkati çeken Kalın, şunları kaydetti:

"DEAŞ, El-Kaide terörü gibi. Ama PKK terörü söz konusu olduğunda, aynı terör örgütü, aynı yöntemleri kullanıyor, aynı yaklaşıma sahip, insanları öldürüyor, masum insanlara saldırıyor, Necmettin Yılmaz gibi genç bir öğretmenimizi, daha önce bir çok öğretmenimizi, korucumuzu, polisimizi, vatandaşımızı öldüren bu vahşi, eli kanlı terör örgütü söz konusu olduğunda sanki adeta onu ayrı bir kategoriye tabi tutuyorlar. Niye? Çünkü batılı çıkarları hedef almıyor diye. Burada o kadar çifte standart var ki terör eğer terörse her yerde terördür ve buna karşı herkesin mücadele etmesi gerekir. 'Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' mantığıyla baktığınız zaman eninde sonunda döner dolanır, o yılan bir gün de sizi sokar. Nitekim biz bunun küçük bir örneğini Hamburg'taki protestolarda gördük. Vandalizm düzeyine varan, o G-20, küreselleşme karşıtı gösterilerde gördük. Bir grubun nasıl PYD/YPG paçavralarıyla orada yürüyüş yapmaya çalıştığını, Alman polisiyle karşı karşıya geldiğini hep birlikte gördük. Bizim dediğimiz şey de tam bu işte. "

İbrahim Kalın'ın açıklamalarını izlemek için TIKLAYIN

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.