Erdoğan: Obama'dan hala ses yok

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'den gelen sığınmacılar için formülün, Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'ye yakın bir bölgede bir şehir kurmak olduğunu belirtti fakat bu konuyla ilgili ABD'den olumlu bir yanıt gelmediğini ifade etti ve "Bunu Sayın Obama ile de konuştuk, hatta koordinatlarını bile belirledik ama uygulamaya gelince hala ses yok" diyerek ABD yönetimine sitem etti.

Yeşilay Haftası dolayısıyla Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda düzenlenen Yeşilay Zümrüdüanka Ödül Töreni'nde konuşan Erdoğan, haftanın ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlı olmasını diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl üçüncüsü verilen Zümrüdüanka Ödülleri'ne layık görülen sporcuları, sanatçıları, medya mensuplarını, akademisyenleri, siyasetçileri, kurum ve firmaları tebrik etti.
Yeşilay'ın görev alanına giren konuların sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın, insanlığın mücadele ettiği sorunlar olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu konuda uluslararası dayanışma ve iş birliği olmazsa başarının da sağlanamayacağını dile getirdi.
Erdoğan, Yeşilay'ın ülke sınırlarını aşarak uluslararası bir boyut kazanmasını son derece değerli bulduğunu vurgulayarak, geçen yıl ödül verilen birisi olarak Yeşilay ödüllerinin bir şahıs veya kurumun alabileceği en müstesna ve anlamlı ödüllerden olduğunu tüm samimiyetiyle ifade etmek istediğini söyledi.
Bu ödüllerin hem özveri ve hassasiyetin hem de ağır bir sorumluluğun sembolü olduğunu aktaran Erdoğan, "Ödülü almak kadar, alınan ödülün yükünü taşıyabilmek, ödülün üzerimize yüklediği mananın bilincinde olmak da önemlidir. Tüm ödül sahiplerinin bu anlayışla çabalarını sürdüreceklerine inanıyorum" dedi.
Kendi alanının en eski ve köklü kurumlarından olan Yeşilay'ın 96. yıl dönümünde, emeği geçenleri, ebediyete irtihal edenleri rahmetle, yaşayanları da hayırla yad eden Erdoğan, 1920'de din adamları, doktorlar ve eğitimciler tarafından oluşan bir avuç münevver tarafından Hilal-i Ahdar adıyla dikilen fidanın bugün asırlık bir çınara dönüştüğünü kaydetti.
MARKA SİVİL TOPLUM KURULUŞU
Yeşilay'ın bağımlılık yapan maddelerin insan sağlığına ve sosyal hayata verdiği zararların henüz tam olarak kavranmadığı bir zamanda kurulmuş en eski sivil toplum kuruluşlarından olduğunu belirten Erdoğan, bugün Yeşilay'ın 120 şubesi, 50 bin üyesi, 30 farklı ülkede kuruluşlarına öncülük ettiği dernekleriyle marka sivil toplum kuruluşlarından biri durumuna geldiğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeşilay'ın asırlık geçmişinden gelen birikimiyle alkol bağımlılığı yanında tütün, uyuşturucu madde, teknoloji ve kumar gibi bağımlılıklarla da mücadele ettiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"İnsan onurunu ve saygınlığını temel alan bilimsel metotlar, özellikle bu metotları kullanarak yürütülen bu mücadeleyi şahsen yakından takip ediyorum. Bugüne kadar daha çok savunmaya yönelik çalışmalar yapan Yeşilay'ın değişen ihtiyaçlara göre artık bağımlılık tedavisinin psikolojik ve sosyal destek tarafından da yer almaya başladığını görüyorum. Gerek Başbakanlığım döneminde gerekse Cumhurbaşkanı olarak Yeşilayımızın toplumu bilinçlendirme, farkındalık oluşturma ve bağımlılığı önleme mücadelesine daima güçlü destek verdim, bundan sonra da vermeye devam edeceğim. Türkiye'nin son 14 yılı her alanda ihmallerin ortadan kaldırıldığı, yıllarca ikinci plana itilen, halının altına süpürülen konuların tekrar gündeme alındığı bir dönem olmuştur. Yeşilay mensupları ve gönüllüleri olarak sizler bu sürecin en yakın şahidisiniz. Daha önce imkansızlıklarla boğuşan bir Yeşilay vardı, bugün Avrupalı kuruluşların mükemmeliyet belgesi verdiği Yeşilay var. Ondan dolayı kutluyorum, tebrik ediyorum. Neden böyleydi? Mücadelesinde yalnız bırakılmış bir Yeşilay'dan çalışmaları en üst düzeyde himaye edilen, desteklenen artık bir Yeşilay'a kavuştuk."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, biraz destekle, cesaret ve teşvikle kurumların neler başarabileceklerinin Yeşilay'a bakınca görüldüğünü söyledi.
Yeşilay'ın eski başkanı Medeniyet Üniversitesi Rektörü İhsan Karaman'ı kutlayan Erdoğan, bunun bir bayrak yarışı olduğunu, şimdi de Mücahit Öztürk ve ekibiyle bu mücadelenin kararlı bir şekilde devam edeceğini söyledi.
Erdoğan, asıl meselenin bakış açısının, zihniyetin önceki dönemlere göre değişmesi olduğunu belirterek, Yeşilay'ın kendisinde güzel anıları olduğunu, imam hatip lisesi öğrencisiyken Yeşilay'ın organize ettiği liseler arası münazaralarda katılarak, hep şampiyon olduklarını anlattı.
Yeşilay'ın kendi dünyasına böyle girdiğini ifade eden Erdoğan, Yeşilay'ın dünyada meydana getirdiği farkındalığı, şimdi ulusal ve uluslararası bazda genişleyen ağıyla birlikte çok daha farklı bir konuma taşınacağını ifade etti.
BATI AFRİKA GEZİSİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son 14 yılda ekonomiden ticarete, maliyeden kamu yönetimine, yargıdan sosyal politikalara, medyadan siyasete kadar hemen her alanda bunun sayısız örneğinin görüldüğünü belirterek, şunları kaydetti: "Bu zihniyet değişimi yaşanan alanların başında da dış politika ve diplomasi geliyor. Bizim dönemimizde Türkiye tarihi derinliğinin ve birikimimin farkına vararak, çok yönlü bir anlayışla dış politikasını yeniden ele almıştır. Ama bunu kavrayamayanlar var. Kavramak onların dünyasında farklı. Bunu kim uyguluyorlar, ona bakıyorlar, ona göre değerlendirmelerini yapıyorlar. Eğer beğenmedikleri, rengi falan uygun olmayan birisiyse bu affedersiniz 'tu kaka' diyorlar. Onun için biz netice, netice, netice diyoruz. Bu neticeleri de alıyoruz. "
Son 5 gündür Batı Afrika ülkelerinden Fildişi Sahili, Gana, Nijerya ve Gine'yi 150'yi aşkın iş adamı ve ekibiyle dolaştığını anımsatan Erdoğan, bunların emperyalist Batı'nın geçmişte sömürdüğü ülkeler olduğunu kaydetti.
Bu ülkelerin aslında fakir, fukara olmadığını, madenleri ve petrolü bulunduğunu, ancak bunları kendileri tarafından alınmadığını dile getiren Erdoğan, "Bunları hep onlar almışlar. Gelmişler, elmaslar, her şeyi götürmüşler. Altınları aynı şekilde götürmüşler. O garipler bunların ne olduğunu bilmiyor. Zannediyorlar ki bunlar taşları alıp götürüyorlar" diye konuştu.
Erdoğan, Gine'nin 50-60 yıl önceki Türkiye gibi olduğunu ifade ederek, yüzde 85'i Müslüman olan ülke insanın kendilerini havalimanından şehir merkezine kadar coşkuyla karşıladıklarını, ilgi ve alaka gösterdiklerini anlattı.
Bu tabloyu görünce yanındaki 5 bakan ve milletvekillerine "Arkadaşlar sorumluluğumuz, burayı gördük ya, bugün çok daha fazlasıyla arttı" dediğini dile getiren Erdoğan, "Bizim dedelerimiz buraya geldi. Ama bizim dedelerimiz emperyalist Batı gibi gelmedi. Bizim dedelerimiz o şefkat kollarını açarak kucaklamaya geldi. Ama bunlar onu yapmadılar. Hala da yapmıyorlar. Kendilerine birçok şeyleri söyledik. Bazı adımları atacağımızı söyledik. Zaten kanal, kanalizasyon yok, her şey akıyor. Çöpler, aynen, ben görevi aldığım zaman çöp dağları İstanbul'da neyse inanın orada da o. Çocuklar çöp dağlarıyla haşır neşir oluyorlar. İki tane Batılı ülkeyle anlaşmışlar, 'Yapamadılar, yapmadılar' dediler. Dedik, 'Biz bunları yaparız, biz bu adımı atarız. Siz yeter ki yetkiyi verin" ifadelerini kullandı.
Yola çıkarken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile anlaştıklarını, hizmetten çıkaracakları otobüslerin son bakımlarının yaptırdıktan sonra 40'ar, 50'şer tane bu dört ülkeye gönderilmesi konusunda söz verdiklerini belirten Erdoğan, bu haberi Gine parlamentosundakilerin ayağa kalkarak alkışladığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, oraları göremeyince gerçekten böyle bir dünya olup olmadığı şeklinde düşünüldüğünü ifade ederek, "Gezen mi, gören mi, veya okuyan mı? Sırf okumak yetmiyor işte. Gezeceksin, göreceksin, onların yaşamı nedir? Bunu tadacaksın. Sorumluluğumuz hakikaten çok büyük" dedi.
Erdoğan, olayın milli gelire oranla değerlendirildiği zaman Türkiye'nin birinci sırada yer aldığına işaret ederek, "Çünkü biz onların baktığı gibi bakmıyoruz ki. Sadece şu 5 senede Suriye'den gelen mültecilere harcadığımız para 10 milyar dolar, sadece 5 senede. Bunun içerisinde, STK'ların, belediyelerin yaptığı yardımları, bunları söylemiyorum, bunlar bütçeden çıkan paralar, bunu söylüyorum" dedi.
Çünkü olaya "homoekonomikus" anlayışıyla bakmadıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Biz böyle bakmıyoruz. Bizim medeniyetimizde, bizim değerler silsilemiz içerisinde olay farklı. 'Veren el alan elden hayırlıdır.' Bize Batı ne diyor? İşte size yılda 3 milyar avro vereceğiz. Bakınız bu sözü vereli 4 ay oldu, hala verecekler, hala verecekler. Bugün AB Konseyi Başkanı ziyaretimdeydi. 'Bakın, verseniz de vermeseniz de biz bu mültecilere kapımızı kapatmadık Batılılar gibi, açık tuttuk, yine açık tutacağız ama biraz da vicdan' dedik. 'Bunu beraber paylaşalım istiyoruz sizinle ama siz, 'Türkiye kapıları Batı'ya açıyor, oraya yönlendiriyor' gibi bir yanlışın içerisindesiniz, bakın bunu bırakın, gelin el ele verelim.' Ben size bir şey söylüyorum, formül nedir? Suriye'nin kuzeyine biz bir şehir kuralım. Yaklaşık 4 bin 500 kilometrekarelik bir şehir kuralım ve bu şehirde biz alt yapısıyla, üst yapısıyla her şeyi uluslararası camia paylaşalım, biz biliyorsunuz inşaat sektöründe iyiyiz, başka ülkeler de buna girebilir. Yerel mimari ile biz Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'ye yakın bir bölgede bu şehri kuralım. Dolayısıyla Suriye'den çıkacak olanları orada iskan edebiliriz, Türkiye'dekileri de aynı şekilde orada iskan etme imkanımız olabilir. Bunu karşılıklı konuştuğumuz zaman 'haklısın' diyorlar. Bunu Sayın Obama ile de konuştuk, hatta koordinatlarını bile belirledik ama uygulamaya gelince hala ses yok. Mesele karar meselesi... Karar verici olmak, irade koymak bu... Maalesef bunu da koymayınca iş gecikiyor ve iş kapıya dayanınca da feryat başlıyor."
"TÜRKİYE; GANA VE NİJERYA İLE İŞ BİRLİĞİNİ DERİNLEŞTİRECEK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı Afrika'ya gerçekleştirdiği gezinin tarihi boyutu olan bazı ilklerin yaşandığı bir ziyaret olduğunu dile getirerek, "Fildişi Sahili ve Gine'ye Cumhurbaşkanı seviyesinde ülkemizden ilk defa resmi bir ziyaret gerçekleştirildi" dedi.
Ziyareti sırasında Fildişi Sahili'nin Türkiye'den bir cami yapmasını istediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: "Dedim, 'nerede? bize yer vereceksin', 'hemen yer hazır, 60 dönüm bir yer tahsis ettim' dedi. Fildişi Üniversitesinin yanında 60 dönüm bir arazi. 'Tamam' dedim. 'Ben şimdi hemen gideceğim, orayı göreceğim' dedim. Tabii şaşırdı. Verdi yanıma mihmandar bakanı, biz o bakanımızla beraber gittik yeri gördük. Arazi büyük ama orada yapılacak bir düzenlemeyle gerçekten Fildişi'ne yapılacak böyle bir cami, oraya çok çok farklı bir havayı da kazandıracaktır. Aynı şekilde Gana'da şu anda STK ve Diyanet Vakfımızın yaptığı bir cami var. Bu cami de herhalde şöyle yıl sonunu bulmaz, biter. Kaba inşaatı şu anda neredeyse bitmek üzere. Gittim orayı da ziyaret ettim, gördüm son halini. Bana 'bitti, açılışını filan yapalım' dediler. Dedim, 'beni bitmemiş yere götürmeyin, bitmiş yere götürün.' Neyse gittik, heyecanlarına biraz ortak olalım dedim ama hakikaten güzel bir mimariyle orada güzel bir cami inşa ediliyor. Zannediyorum 5 bin kişilik bir cami. O da çevreye tabii farklı bir inşallah hava katacak. O da bir külliye tabii. Yanında eğitim kurumları, 40 dönüm arazi üzerine o da şu anda inşa edilmiş. Demek ki sorumluluğu alan STKlarımız, ki burada tabii Diyanet Vakfımızın üzerine özellikle bu alanda çok büyük görev düşüyor. İnşallah bunun buralarda önünün açılması lazım. Bu adımları atarak çok daha farklı bir yere bu işi inşallah Türk milleti olarak taşımamız lazım."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gana ve Nijerya ile Türkiye'nin mevcut iş birliğini derinleştirecek, çeşitlendirecek çok önemli temaslarda bulunduklarını aktararak, "Ziyaretimiz vesilesiyle düzenlenen iş konseyi toplantılarında iş adamlarımız o ülkelerdeki muhataplarıyla bir araya gelerek, yeni ortaklıkların temellerini attılar" diye konuştu.
Tarihe bakıldığında esasında bu ziyaretlerin ne kadar geç kaldığının anlaşıldığını dile getiren Erdoğan, 2003'ün başında Türkiye'nin, Afrika'da 12 büyükelçiliğinin olduğunu, bu sayının 39'a çıktığını söyledi.
"AFRİKA'DAKİ BÜYÜKELÇİLİK SAYISINI 56'YA ÇIKARMANIN GAYRETİ İÇERİSİNDEYİZ"
Erdoğan, Afrika'daki büyükelçilik sayısını 56'ya çıkarmanın gayreti içerisinde olduklarını vurgulayarak, "Bunu yaparsak başarılı oluruz. Yapmazsak başarılı olamayız. Atalarımız Anadolu'yu kendilerine vatan kılmadan önce 9. yüzyılda ilk defa Afrika ile münasebet kurmuşlardır. Osmanlı, 1575 yılında Nijerya'daki Kanem-Bornu Sultanlığı ile savunma anlaşması imzalamış, bölgeye askeri teçhizat ve malzeme göndermiştir. Osmanlı'nın ilişkilerini belli bölgelerde sınırlı tutmadığını, 1862 yılında Ebubekir Efendi'yi kıtanın en uç noktasındaki Cape Town'a ilmi çalışmalarda bulunması ve Müslümanlar arasındaki sorunları çözmesi için elçi tayin ettiğini görüyoruz. Cape Town, Güney Afrika'nın en ucu. Boynuzun en ucu ve oraya göndermiş. O günün şartlarında, o günün imkanlarında Afrika kıtasıyla ilişkilerimizde bu olumlu gelişmelerden sonra maalesef uzun yıllar bir fetret devrine girdik" diye konuştu.
Uzun bir dönem içine kapanan ve iç sorunlarıyla boğuşan Türkiye'nin, bu tarihi derinliği yeterince kullanamadığını, başta Afrika olmak üzere birçok bölgeden tecrit edildiğini aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz özellikle 2005 yılında ilan ettiğimiz Afrika yılı ile yüz yıllık bu hasreti bitirmenin, tekrar kardeşlerimizle kucaklaşmanın çabası içinde olduk. Hamdolsun aradan geçen kısa süre zarfında da bu noktada çok ciddi mesafe kaydettik. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki dünyanın neresine gidersek gidelim, orada mutlaka Türkiye'den girişimcilerimizle, yatırımcılarımızla, gönüllü kuruluşlarımızın temsilcileriyle karşılaşıyoruz. Gana'da olduğu gibi vakıflarımız tarafından yaptırılan, az önce ifade ettiğim camilere, hemen her ülkede Türkiye burslarıyla okuyan öğrencilere... Yanımıza geliyor bakıyorsun Türkçe konuşuyor. Bu başka bir zenginlik. O an zenci kardeşlerimiz bakıyorsunuz Türkçe konuşmaya başlıyor. 'Nerede öğrendin bunu? 'Ben Türkiye'den geldim'. Bazıları daha da ileriye gidiyor 'Ben Türkiyeliyim'. Bunu diyenler bile oluyor. Mesele bu. İşte onlar bizim yarın kendi ülkelerindeki adeta büyükelçilerimiz, konsoloslarımız, temsilcilerimiz olacaklar."
"TÜRKİYE'DEKİ BELLİ ÇEVRELER TÜM ENERJİLERİNİ BİZİ ENGELLEMEK İÇİN HARCIYOR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TİKA'nın yardım ve kalkınma projelerinde, elinde çantası, koltuğunda projesiyle ülke ülke dolaşan iş adamlarına şahit olduklarını anlatarak, "Türk Hava Yolları bugün en çok tercih edilen hava yollarından biri olarak Afrika kıtasında 40'ın üzerinde şehre tarifeli sefer yapıyor. Yüz binlerce Afrikalı yolcuyu Türkiye üzerinden Türk Hava Yolları dünyaya taşıyor. Bu noktaya geldik" ifadesini kullandı.
Son ziyaretleriyle bu atılım ve ortaklık hamlesini bir adım daha öteye taşıdıklarına inandığını vurgulayan Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"Biz ülkemiz, milletimiz için bunları yaparken, bu tarihi adımları atarken, muhalefet başta olmak üzere Türkiye'deki belli çevreler tüm enerjilerini bizi engellemek için harcıyor. Hayatlarını parti genel merkezleri, Meclis ve evleri arasında geçirenler bizim kıta kıta dolaşıp, yatırımcılarımızın, iş adamlarımızın önünü açmamızı idrak edemiyorlar. Gazetelerdeki köşelerini, ekranlardaki söz haklarını, daha da ötesi zihinlerini yabancı başkentlerin, Türkiye düşmanı lobilerin emrine verenler, Ankara'nın bağımsız ve öz güven sahibi dış politika iddiasından çok ciddi rahatsız oluyorlar. Zira bunlar için Afrika köklü ilişkilerimizin olduğu, fırsatları bünyesinde barındıran bir yer değil, sadece açlık, sefalet, iç savaşlarla dolu kriz ve kaos bölgesi. Onlar, Türkiye'nin güneyine bakınca bataklık, doğusuna bakınca sorunlar yumağı görür. Yine bunlar 'Türkiye'nin ekseni kayıyor, Türkiye yönünü doğuya çeviriyor' diye feveran etmeyi dış politika yorumculuğu zanneder. Ama şundan emin olunuz, Türkiye hangi hayırlı işe imza atmışsa, hangi açılımı gerçekleştirmişse bunlara rağmen yapmıştır. Türkiye dış politikadaki, demokratikleşmedeki, ekonomideki, siyasetteki, terörle mücadeledeki ve diğer alanlardaki tüm başarılarını bu bir avuç kifayetsize rağmen gerçekleştirmiştir. Bunların amacı yol açmak değil tıkamak, engellemek, sabote etmek, yola mayın döşemektir."
"MÜLTECİLER İÇİN SURİYE'NİN KUZEYİNDE BİR ŞEHİR KURALIM"
"Bugün AB Konseyi Başkanı ziyaretimdeydi. 'Bakın, verseniz de vermeseniz de biz bu mültecilere kapımızı kapatmadık Batılılar gibi. Açık tuttuk, yine açık tutacağız ama biraz da vicdan' dedik. 'Bunu beraber paylaşalım istiyoruz sizinle ama siz, 'Türkiye kapıları Batı'ya
açıyor, oraya yönlendiriyor' gibi bir yanlışın içerisindesiniz, bakın bunu bırakın, gelin el ele verelim.' Ben size bir şey söylüyorum, formül nedir? Suriye'nin kuzeyine biz bir şehir kuralım. Yaklaşık 4 bin 500 kilometrekarelik bir şehir kuralım ve bu şehirde biz altyapısıyla, üstyapısıyla her şeyi uluslararası camia paylaşalım. Biz biliyorsunuz inşaat sektöründe iyiyiz, başka ülkeler de buna girebilir. Yerel mimari ile biz Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'ye yakın bir bölgede bu şehri kuralım. Dolayısıyla Suriye'den çıkacak olanları orada
iskan edebiliriz, Türkiye'dekileri de aynı şekilde orada iskan etme imkanımız olabilir. Bunu karşılıklı konuştuğumuz zaman 'haklısın' diyorlar.
"OBAMA İLE KOORDİNATLARINI BİLE BELİRLEDİK"
"Bunu Sayın Obama ile de konuştuk, hatta koordinatlarını bile belirledik ama uygulamaya gelince hl ses yok. Mesele karar meselesi. Karar verici olmak, irade koymak, bu... Maalesef bunu da koymayınca iş gecikiyor ve iş kapıya dayanınca da feryat başlıyor."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.