'Bu bölme, bu parçalama içinde İran'ın da bir müttefik olarak kabul edilmesi, bu Batı politikası veya dünya politikasının meselesidir. Şimdi biz siyaseti mutlak doğrular veya değerler üzerinden düşünüyoruz. Hiç değişmeyen bir takım ilişkiler, böyle bir şey yok. Yani tam tersine siyaset her an değişen yeni koalisyonlar kurabilme sanatıdır. Yani bugün ters düşmüşünüzdür yarın bir konuda yan yana gelirsiniz. Bunu Türkiye'de yapıyor. İsrail ile bizim aramız kötüydü ama İsrail ile ekonomik ilişkimiz, bu aramızın kötü olduğu dönemde şuradan şuraya çıktı. İran ile da Batı'nın ilişkisi kötüydü ama ilişkileri şuradan şuraya geldi. Dolayısıyla değişmez, katı ilkeler değil tam tersine çok değişken, çok hareketli kombinezonlar. Şimdi İran sahaya böyle dönüyor, Irak'ı bitirdi ve bakın çok garip bir şey bu şu anlamda garip bir şey; Amerika İran'a karşı Suudi vahhabizmini destekliyordu. Şimdi İran sahaya girdi, onların ikisinin arasında itilaflar var. Amerika hem İran ile çok iyi geçiniyor, hem Suudiler ile çok iyi geçiniyor. Yani bu akışkan bu likit yeni dünya ister istemez dış politika ilişkilerinin de çok likit, çok akışkan olmasını gerektiriyor.'