İki hâkim intihar saldırısı yaptı

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir: Cumartesi günü hukuk skandalına imza atan o hâkimler, Haşhaşiler gibi bir emirle Alamut Kalesi’nden aşağı atladı. Bu bir intihar saldırısıdır

İSA TATLICAN / SABAH - 25 Nisan Cumartesi gecesi Türkiye hukuk tarihine geçecek bir skandala sahne oldu. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik, Sulh Ceza Hakimlerinin tamamını devre dışı bırakarak 75 polisin tahliye talebinin İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer tarafından karara bağlanacağını açıkladı. Birkaç saat sonra Hakim Başer, Tahşiyeciler kumpasından tutuklu 75 sanığın tahliyesine karar verdi. Tamamen hukuksuz olarak alınan bu karar 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin verdiği bir kararla "yok hükmünde" kabul edildi. Bir kumpas daha boşa çıkarken kamuoyu Paralel Yapı'nın ne kadar pervasız olduğunu bir kez daha gördü.
Yaşananları son dönemdeki cesur çıkışlarıyla tanınan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir'e sorduk.
BÖYLE BİR YETKİLERİ YOK

Sulh Ceza Hakimlikleri'nin görevi nedir? Sulh Ceza Hakimlikleri geçtiğimiz yıl 6545 sayılı bir kanunla kurudu. Görevleri de soruşturma sırasında savcılığın ihtiyaç duyduğu hakimlik kararına vermek.
Tutuklama ve tahliyeler de bu görev cümlesindendir.
Soruşturma sırasında savcılık bir kişinin tutuklanmasını istiyorsa bunu Sulh Ceza Hakimleri yapar.
Tahliye istenirse bunu da Sulh Ceza Hakimleri yapar.
Asliye Ceza Hakimi reddi hakim talebini yerinde bularak tüm Sulh Ceza Hakimliklerini devre dışı bırakarak davayı Asliye Ceza Hakimliği'ne verdi.
Böyle bir yetkisi var mı?
Yasa tahliye ve tutuklama görevini Sul Ceza hakimliğine vermiş.
Ancak 27. maddeye göre Sulh Ceza Hakimi reddedilirse buna Asliye Ceza Hakimi karar veriyor.
Ama bir hakim için karar verebilir.
Cumartesi günü yaşanan olayda bütün Sulh Ceza Hakimleri'nin reddedilmesine karar verildi.
Bakacak hakim yok denilerek tahliye taleplerini karara bağlaması için başka bir Asliye Ceza Hakimi görevlendirildi.
Böyle bir karara yetkisi yok mu? Bütün Sulh Ceza Hakimlerini reddedemez. Veremez ama diyelim böyle bir garip karar verdi.
Böyle bir durumda HSYK'ya yazması ve oradan bir Sulh Ceza Hakimi görevlendirilmesi talebinde bulunulması gerekirdi. Keyfine göre hakim belirleyemez.

TAMAMEN TEZGAH

Peki davayı Sulh Ceza'dan alıp Asliye Ceza hâkimlerine vermek ne anlama geliyor? Buradaki olay tamamen tezgah kurmaya yönelik.
Tamamen keyfi ve amaca yönelik bir uygulama ile karşı karşıyayız. Hiçbir hakim kanunu, yasayı, hukuku eğip bükerek kendi yandaşlarına menfaat sağlayamaz.
Paralel örgütü mü kastediyorsunuz? Örgüt varmı yok mu diyorlar ya. Buyurun işte size örgüt. Bu örgüt o kadar pervasız ve çekincesiz davranıyor ki. Önceden tedbirli davranırlardı. Artık açık oynuyorlar.
1,5 yıldır devletle savaşan bir grup kendi sağlamasını yapıyor.
Planlı mıydı her şey? Bu iki Asliye Ceza hakimi herkes tarafından bilinen ve aynı doğrultuda hareket eden isimler.
Belki de aylar önce hesaplanmış kurgulanmış bir örgütsel faaliyet.
Bu arkadaşların yaptıkları işlem Ceza Muhakemesi yasasının bütün hükümlerine aykırıdır. En hafif deyimiyle görevi kötüye kullanmaktır.
Bunu da bir örgüt faaliyeti içerisinde yapılmıştır. Derhal görevden el çektirip yargılanmaları gerekir.
HAKİM, İNTİHAR ETTİ

HSYK 3 gün önce bu hakimler hakkında bir karar alsaydı ne olurdu? HSYK bu kadar ileri gidileceğini tahmin edememiştir. Hiçbir hukukçu bu kadar ileri gideceklerini tahmin edemez. Bu yapılan hareket, Haşhaşilerin Alamut Kalesi'nden atlaması gibi bir şey.
HSYK bu konuyu hukuki çerçevede çözmek istemiştir.
Canlı bomba gibi davranmış

Bu operasyon sizce ne anlama geliyor? 75 kişiyi hukukdışı yöntemlerle cezaevinden kurtarmaya çalışmak bir kamikaze hareketidir.
Bu bir canlı bomba tavrıdır. Bu tamamen haşhaşi örgüt faaliyetidir.
Bu çılgınlığı başka türlü açıklayamayız. Okyanus ötesindeki "üstad"larından kesin talimat almışlar. Kendi hakimlik kariyerlerini bitirecek kadar bu talimatı önemli görmüşler . Bu yüzden harekete geçmişler.
Türkiye'de bir Paralel Yapılanmanın ve bir cuntanın olduğundan tereddüt eden varsa bu haraket tamamını tekzip etmekte ve bu cuntanın varlığını gözümüze sokmaktadır. Bu ülkenin yöneticileri, yüksek bürokratları, aydınları Türkiye'de bir Paralel cuntanın varlığını ve mücadele edilmesi gerektiğini herhalde anlamışlardır.
Bundan sonra da başarısız olacaklar
Sizce bundan sonra bu tür intihar saldırıları yapabilirler mi? Karşılarında paralel cuntaya bağlı olmayan çok değerli hakim ve savcı grubu vardır. HSYK buna dahildir. Bu yapı olduğu sürece Paralelci cuntanın her türlü girişimi akamete uğrayacaktır.
Burada, örgütün serbest üyeleri tutuklu üyelerini cezaevinden kaçırmaya çalıştılar. DHKP-C'nin kendi elemanlarını kurtarmak için cezaevinden örgüt üyelerini kaçırması gibiydi. Sonuç alamayacaklarını bile bile neden böyle bir operasyona giriştiler? Hesapladıkları bir netice almak değil, tamamen bir algı operasyonudur. 'Biz bir örgütüz, gücümüz budur' mesajı veriyorlar.
DHKP-C taktiği uyguladılar
Yargıdaki suç örgütlerinin temizliği için sizce ne yapılmalı? İki şey yapılmalı. Darbeye teşebbüs edenlerin hakim ve savcıların tamamı hakkında soruşturma yapılmalı. HSYK 3. Daire bununla ilgili bir inceleme kararı başlattı.
İkincisi ise bütün yönleriyle bu örgüt ortaya çıkarılmalı. Bunların işadamı, siyasetçi, yargı, polis ayağında kimler varsa birer birer ayıklanarak yargı önüne çıkarılmalı.
İstanbul'da paralel cuntaya bulaşmış hiçbir hakim ve savcı bırakılmamalı. Hukuk suikastleri yapmaya devam edebilirler.
Çok çabuk suretle görevden el çektirilmeleri ve açığa alınmaları gerekir.
Derhal açığa alınmalılar

Yargıdaki suç örgütlerinin temizliği için sizce ne yapılmalı?
İki şey yapılmalı. Darbeye teşebbüs edenlerin hakim ve savcıların tamamı hakkında soruşturma yapılmalı. HSYK 3. Daire bununla ilgili bir inceleme kararı başlattı.
İkincisi ise bütün yönleriyle bu örgüt ortaya çıkarılmalı. Bunların işadamı, siyasetçi, yargı, polis ayağında kimler varsa birer birer ayıklanarak yargı önüne çıkarılmalı.
İstanbul'da paralel cuntaya bulaşmış hiçbir hakim ve savcı bırakılmamalı. Hukuk suikastları yapmaya devam edebilirler.
Çok çabuk suretle görevden el çektirilmeleri ve açığa alınmaları gerekir.

Din için ama dine karşı tarikat

Dine bağlı olduklarını iddia ederek, suikastlarla adını duyuran Hassan Sabbah ve Haşhaşiler Alamut Kalesi'ni üs ediniyordu
Haşhaşiler tarikatı 1090 yılının eylül ayında İsmaili din adamı Hasan Sabbah tarafından kuruldu.
Fatımiler devleti içindeki dinsel hizipleşme sonucu ortaya çıkan ve Alamut Kalesi'ni üs edinen yapı siyasi suikastlar ve katı tutumları ile hafızalara kazındı.
Hasan Sabbah uzun süren misyonerlik ve insan kazanma faaliyetleri sırasında Selçuklularla mücadele etmek için rahat edebileceği ulaşılmaz bir yer aramış, Alamut Kalesi'nde karar kılmıştı. Büyük ve yüksek bir kayalık tepe üzerine inşa edilmiş olan bu kaleye sadece dar bir patikadan ulaşılıyordu.
Sıkı hiyerarşi ve katı kurallara dayanan Hasan Sabbah'ın kurduğu tarikat kendi örgütlenmesini "davet" adıyla gizlice yürütüyordu. Tarikatın bağlılarına ise "davetçiler" anlamındaki dâîler deniyordu.
Haşhaşiler, rakiplerinin en tepedeki isimlerine yaptıkları 'hançerli' suikastla biliniyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.