Balyoz'daki hak ihlaliyse bu ne?

Balyoz Davası’ndaki sanıkların tahliyesinin ardından gözler Salih Mirzabeyoğlu davasına çevrildi. Herhangi bir terör eylemi tespit edilmemesine rağmen müebbet hapis cezasına çarptırılan Mirzabeyoğlu, 16 yıldır cezaevinde.. A Haber'e konuşan Mirzabeyoğlu'nun avukatı Hasan Ölçer, Balyoz kararı için "bunlar da hak ihlali mi?" dedi..

AHABER.COM.TR - Salih Mirzabeyoğlu, 1998 yılı sonunda gözetim altına alındı. O günün Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılandı ve bu yargılama neticesinde 'yasadışı bir örgüt lideri olması iddiasıyla' idam cezasına çarptırıldı. Daha sonra meclis tarafından idam cezası kaldırılınca, ağırlaştırıldı ve müebbet hapis cezasına çevrildi. Yargıtay tarafından da onaylanan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı şu anda 'Bolu F Tipi Cezaevi'nde' gerçekleştiriliyor.
Mirzabeyoğlu'nun avukatı Hasan Ölçer, A Haber'de Can Okanar'ın sorularını yanıtladı.

Can Okanar: İç hukuk yolları tükendi. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı da ortada yok, onu mu anlıyoruz?

Hasan Ölçer: Bülent Arınç'ın da ifade ettiği gibi, Anayasa'nın 2010 tarihindeki değişikliğinden sonra bireysel başvuru hakkı tanındı. Anayasa Mahkemesi'ne ancak Eylül 2012'den sonra 'kesinleşen mahkûmiyetler' açısından veya 'yargı kararları' açısından, Anayasa Mahkemesi'ne bir müracaat söz konusu. Bizim kararımız 2012 tarihinden önce kesinleştiği için o anlamda Anayasa Mahkemesi'ne müracaat söz konusu değil. Ancak bunun dışında bir 'yeniden yargılama' için müracaat edildiği takdirde, 'yeniden yargılama müracaatının' olası bir reddi halinde, Anayasa Mahkemesi'ne müracaat hakkımızın doğabileceğine inanıyoruz. Böyle bir hakkımızın olduğunu, böyle bir yolun açık olduğunu düşünüyoruz.
Can Okanar: Anayasa Mahkemesi'ne 'yeniden yargılama başvurusu' yapmadan bu durumda doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de başvurma hakkınız doğmuş oluyor

Hasan Ölçer: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne biz o günün şartlarında müracaatlarımızı yaptık ve bizim taleplerimizi 'kabul edilemez' buldu. O dönem itibariyle çok siyasi yaklaştığına inanıyoruz. Bizim taleplerimizi de kabul edilemez bulduğu için, artık çok fazla yapılabilecek bir şey kalmadı. Ancak son dönemlerde özellikle Sayın Başbakan'ın ve Sayın Adalet Bakanı'nın bu konuda çok olumlu yaklaşımları olduğunu gördük ve bugün itibariyle de hala bu olumlu yaklaşımın devam ettiğine inandık. Bu çıkan yargı paketlerinde 'acaba 28 Şubat yargı kararlarına ilişkin bir düzeltme, bir iyileştirme, bir düzenleme söz konusu olur mu' diye sabırla bekledik. Fakat bu konuya ilişkin bir düzenleme olmadı. 10 Mayıs itibariyle Sayın Adalet Bakanı'yla da yüz yüze, bir saati aşkın bir görüşme yaptık. Çeşitli kanun tekniği açısından sıkıntılar olduğunu, kendilerinin bazı kırmızı çizgilerinin olduğunu, yeniden yargılama konusunda bir iyileştirme söz konusu olduğu zaman bundan kendilerinin ve kamuoyunun tasvip etmediği, istemediği bazı şahısların da yararlanma ihtimali olabileceğinden, bu konuda bir sıkıntı ve çıkmaz içerisinde olduklarını' ifade ettiler. Biz şu an itibariyle çok ayan beyan, çok malum bir şekilde bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız. Bu hukuksuzluğun da hukuk içerisinde nasıl giderilmesi gerektiği konusunda bir arayış içerisindeyiz. Doğal olarak çeşitli yargı mercileri, idari merciler, Meclis, Meclis Darbeler Araştırma Komisyonu ve bunun 28 Şubat alt komisyonu çok ciddi bir şekilde 28 Şubat'ta ciddi hukuk ihlalleri yapıldığını ve bu hukuk ihlallerinin temelinde, özünde 'sembol şahıslardan bir tanesinin Salih Mirzabeyoğlu' olduğunu çok açık bir şekilde tespit etti.
Şimdi bu tespitin tek başına bir anlam ifade edebilmesi mümkün değil. Ancak bu tespite bir takım sonuçları bağlamak lazım ki meclisin iradesinin bu hukuksuzluğun önüne geçmesi ve bu hukuksuzluğu gidermesi için bir anlam ifade etmesi lazım. Bu sebeple Sayın Adalet Bakanı'na da özellikle bunu söyledik. Dedik ki: Meclis araştırma komisyonları ve ya meclis tarafından, hukuksuzlukları ve haksızlıkları tespit edilmiş bir takım davaların ve yargılamaların yeniden yargılanmasının önünün açılmasını belki mümkün olabilir. Yani böyle bir düzenleme yapılabilir diye bu teklifimizi sunduk. Bunu yazılı olarak da Sayın Adalet Bakanı'na bildirdik. Bu konuda çalışma yapacaklarını söyledi fakat biz bugün itibarı ile artık bu işin çok daha fazla sürüncemede kalmaması adına yargı paketleriyle veya idari tasarruflarla bir netice alınabileceği hususunda ümitlerimizi yavaş yavaş yitirme aşamasındayız. Bu sebeple ancak ceza mahkemesi kanununda, şartları belirtilen, şartları sayılan yeniden yargılama konusunda ilk derece mahkemesi olan 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne çok yakın bir süreçte artık kamuoyunun bu kadar hazır olduğu, Şimdi düşünün sayın Başbakan ifade ediyor.
Başvuracaksınız?...

Hasan Ölçer:
Evet.
Kabul ederse mesele yok.
Sorun yok.
Kabul etmezse bu defa Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkı doğmuş oluyor.
Bizim hukuki bakışımız açısından bu yeni bir karardır. 2012 tarihinden sonra verilmiş yepyeni bir karardır. Yani hukuk dünyasında bizim talebimizin reddi yeni bir karardır. Dolaysıyla Anayasa Mahkemesinin bu bizim kararımız konusunda muhtemel, bilemiyoruz belki de kabul edilecek sizin dediğiniz gibi. Ama muhtemel bir ret kararının hukuka uygun olup olmadığını artık, temel insan haklarına uygun olup olmadığını artık Anayasa Mahkemesinin bu anlamda denetlemesi lazım diye düşünüyorum.
Mirzabeyoğlu ile görüşüyorsunuz ağır ceza evinde. Nedir durumu?
Hasan Ölçer: Mirzabeyoğlu'nun durumu fevkalade iyi. Yani sağlık ve sıhhat açısından ve fikri aktiviteler açısından çünkü hala yazıyor, hala eser veriyor. Çünkü çok verimli bir çağda. Şu an itibari ile 60 civarında eseri var. Bu 60 civarında eserin de 10 küsur civarında hatta 15 civarında zannediyorum. Tam sayısını şu an da hatırlamıyorum. Cezaevinde yazmış olduğu eserler. Eser vermeye devam ediyor. Düşünmeye devam ediyor. Düşüncelerini ifade etmeye devam ediyor. Sadece sıkıntı, kendisinin ifade ettiği 'bu şartlar altında şiir yazamıyorum' diyor. Yani şiir yazamamış olması da şiirden anlayan insanlar için, sanattan anlayan insanlar için hangi anlama geldiğini herhalde takdir edersiniz ki o içinde bulunduğu şartlarda şiirle ve sanatla uğraşılmasının da çok mümkün olmadığını ifade etmek istiyorum. Ama kendisinin cezaevinde olmaktan dolayı aman ille de benim çıkmam lazım, çıkmam gerekiyor şeklinde bir yakınması da söz konusu değil.
Hatta bir röportajında da kendisi ifade etti. Bir af mı istiyorsunuz? Şeklinde. Hayır dedi. Benim herhangi bir suçum yok ki ben af isteyeyim. Af istemiyorum, sadece hukuksuz olarak gayri hukuki olarak verilmiş olan kararın ortadan kaldırılmasını bekliyorum ve istiyorum dedi.
Yargı sürecinde Mirzabeyoğlu'nu savundunuz. Usulde mi bazı eksiklikler vardı? Esasta mı bazı eksiklikler vardı? Yoksa biraz önce belirtildiği gibi psikolojik bir harp zihniyeti içerisinde yapılan bir yargılama olduğunu mu savunmanızda belirttiniz. O süreç nasıl geçti?
Hasan Ölçer: Ayhan Sefer Üstünbey'in ifade ettiği psikolojik harp zihniyeti çerçevesinde meselenin değerlendirilmiş olduğu, aslında meseleyi tam 12'den vuran ve meseleyi tam özetleyen bir ifade. Balyoz konusundaki Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu hak ihlali kararını gördüğüm zaman, "bunlar da hak ihlali mi?" Diyesim geliyor. Çünkü Salih Mizrabeyoğlu ve 28 Şubat yargılamalarının bizzat içerisinde olan bir avukat olarak, o günün devlet güvenlik mahkemesi şartlarında, bu Balyoz yargılamaları falan çok hukuki yargılamalar oldu o günün şartlarına göre. Çünkü duruşma salonunda avukatlarla müvekkilleri arasında konuşmalarının kaydedildiği, zapt edildiği bir mikrofonun bile hak ihlali olduğunu ifade ediyor anayasa mahkemesi. Düşünün ki Salih Mirzabeyoğlu ve o günün şartlarındaki yargılamalarında 10 -15 gün gözetim altında tutuluyorsunuz, işkence altında ifadeler alınıyor. Ve avukatınızdan yararlanamıyorsunuz, görüşemiyorsunuz. Dolayısıyla da A'dan Z'ye kadar hem usul, hem de esas açısından çok ciddi anlamda hak ihlali söz konusuydu.
Burada meselenin can damarı olabilecek başka bir ifade Salih Mirzabeyoğlu idam cezası aldıktan sonra, gazeteci arkadaşlarımız, Devlet Güvenlik Mahkemesi çıkışında Ne düşünüyorsunuz? Diye sordular. Salih Mirzabeyoğlu'da dedi ki: 'Tiyatro bitti.'
Yani daha önceden yazılmış, daha önceden senaryosu yazılmış ve oynanan bir tiyatroydu o günün şartlarında. Bu tiyatro da aynen beklendiği gibi neticelendi. Dediğim gibi A'dan Z'ye kadar hem usul, hem esas açısından… Düşünebiliyor musunuz Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısı iddianamesinde diyor ki; her ne kadar örgüt üyeleriyle ve yasa dışı örgütle herhangi bir bağlantısı tespit edilememiş olmasına rağmen… Şimdi böyle bir hukuki yaklaşım, böyle bir iddia söz konusu olabilir mi? Mademki siz somut bir delil bulamadınız, somut delil bulamadığınız zaman demeniz gereken tek şey şudur… Bu konu da kovuşturma yapılmasına yeri olmadığına karar vermeniz lazım o günün şartlarında. Kaldı ki 3 - 4 ay önceden Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından bir talep karşısında…

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.