Ahmet Özal'dan çarpıcı açıklamalar

Ahmet Özal babasının ölümüyle ilgili bir basın toplantısı düzenleyerek dikkat çeken açıklamalar yaptı. Özal babasının hastaneye götürülürken ayakta ve hayatta olduğunu gösteren bir fotoğrafı da basına dağıttı. Özal ayrıca babasına düzenlenen suikastte Bedrettin Dalan'ın ateş edilmeden eğilmesine dikkat çekti.

Ahmet Özal, Taksim'deki The Green Park Otel'de basın toplantısı düzenledi. Babası Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin iddialar konusunda yaptığı açıklamalar nedeniyle eleştirilere, hatta haksız iftiralara maruz kaldığını belirten Özal, bu nedenle, basın toplantısı düzenleme ihtiyacı hissettiğini söyledi.
Kendisine en çok ''Turgut Özal'ın ölümüyle ilgili niye şimdiye kadar konuşmadınız da şimdi konuşuyorsunuz?'' sorusunun yöneltildiğini belirten Ahmet Özal, şöyle konuştu:
''İnsanlar bunu haklı olarak sorabilirler, çünkü yaptıklarımı bilmiyorlar. Ben, 1993 yılından itibaren bu işle mücadele ettim. 1997 yılında sesimi duyurabildim. Arşivden bulunabilir, kasım ayı Tempo dergisinde, bugün söylediklerimin tümü vardır. Sadece babamla ilgili değil, Türkiye'nin en karanlık yılı 1993'ün meseleleriyle ilgili. 1998'de Fatih Altaylı'nın 'Teke Tek' programında da bu konuyu tartıştım. Hatta o dönemde yapılan anket çalışmasında da halkımızın yüzde 95'i inanmadığını söylemişti. Ben o zaman da 'Kamuoyu vicdanını rahatlatmak için bu işin incelenmesi gerekir' demiştim. Meclis'te 1999'da milletvekili olduğum zaman önerge vermiştim. Ben o zaman da 25 milletvekili arkadaşımla babamın ölümü ve 93 yılının aydınlatılması için Meclis'te komisyon kurulması için uğraştım. Maalesef kimse bunları ciddiye almadı ve önergem rafa kaldırıldı.''
Turgut Özal'ın ölümünü, gündeme gelmek için kullandığı yönündeki iddiaların kendisini üzdüğünü dile getiren Ahmet Özal, ''Ben 10 sene boyunca Başbakanlık Köşkü'nü de Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nü de gördüm. Benim şov yapmaya, dikkat çekmeye ihtiyacım yok, bu konuda hevesim de yok. Bunu yazan arkadaşlar, buraların kapısını dahi görmemiştir'' diye konuştu.
Turgut Özal gibi Eşref Bitlis, Cem Ersever, Uğur Mumcu, Çetin Emeç ile Madımak ve Başbağlar olayların aydınlatılması gerektiğini kaydeden Özal, ancak bu ölümlere ilişkin dosyaların zaman aşımı nedeniyle rafa kaldırılmasından endişe ettiğini söyledi.
Ahmet Özal, sözlerine şöyle devam etti:
''Yakın zamanda bir sürü insanın ölümleri rafa kaldırılacak. Buradan Meclis'e sesleniyorum. Faili meçhuller ve şüpheli ölümlerde kesinlikle zaman aşımı olmamalıdır. Zaman aşımının Meclis'te, kanun değişikliğiyle kaldırılması gerekir. Kanun değişikliğini sayın Tayyip Erdoğan, AK Parti ile diğer partilerden rica ediyorum. Çünkü bu sadece benim meselem değil. Bu mesele herkesin meselesi. Benim mücadelem sadece rahmetli babamla ilgili değildi. Her konuşmamda rahmetli babamın ardından Uğur Mumcu'nun adını andım. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Başbağlar hepsini sıraladım. Sağ ya da sol diye ayırım yapmadım. Rahmetli Uğur Mumcu ve o görüşteki insanlar benimle aynı görüşte olmayabilir ama bu benim onları korumamam anlamına gelmez.''

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, Adnan Menderes ve arkadaşları hakkındaki idam kararları gibi Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkındaki idam kararlarının da kaldırılması gerektiğini savundu.

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, babasının öldüğü tarihte Anadolu Ajansı (AA) foto muhabiri tarafından çekilen bir fotoğrafı göstererek, ''Rahmetli hastaneye, çocuk bölümüne girerken. Ölü bir hali varsa, söyleyin. Ayağına bakarsanız, ayağına basıyor, kollarından yardım ediyorlar. Bu hastane girişiyle ifadelerdeki hastane girişi benziyor mu? Merak ediyorum. Birinin bunu açıklamasını istiyorum'' dedi.
Ahmet Özal, babası Turgut Özal'ın ölümüne dair iddialara yanıt vermek amacıyla düzenlediği basın toplantısında, Özal'ın ölümüyle ilgili karanlıkta kalan bir çok yön bulunduğunu söyledi.
Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporunun kendisine ulaşan bölümlerini okuyan Özal, Turgut Özal'ın mezarının açılmasına, bu raporda yer alan iddialar üzerine karar verildiği hatırlattı.
Raporda da yer alan kan örneklerinin yok olduğunu ifade eden Ahmet Özal, aile olarak 1998'de kan örneklerini talep ettiklerini ve soğutucu arızalandığı için çöpe gittiğinin söylendiğini anlattı.
Bunun gibi bir çok örnek bulunduğunu anlatan Özal, ''Hastaneye gittiğinde, tekrar hayata getirme sırasında verilen sodyum karbonat miktarı için doktorlar, 'Öyle bir miktar normal insanı bile öldürür' dedi. Kan değerleriyle ilgili bulunanlar ürkütücü'' dedi.

-''Ambulans yoktu, hasta taşıma aracı bulundu''-

Adli Tıp Kurumu'nun teknik bulgularının yurt içi ve dışındaki başka teknik uzmanlarca da yorumlanmasını isteyen Ahmet Özal, sözlerine şöyle devam etti:
''Rahmetli vefat ettiği gün ambulans yoktu. Hasta taşıma aracı bulundu. 1970 model, 3. vitese geçmeyen ve yürüyemeyen bir araba getirildi. İçinde hasta ayağa kalkamıyor, 40 derece açıyla oturabiliyor. Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne haber verilmesine rağmen, buradaki insanlar tedavi için beklerken, nedense bir anda araç Hacettepe Hastanesi'ne götürülüyor. Hacettepe Hastanesi'nde kimsenin haberi yok, Çocuk Bölümü'ne götürülüyor. Çocuk Bölümü'nde büyük acile götürülüyor. Korumalar 'Doktor' diye bağırıyorlar, çünkü doktor yok, çünkü haber de verilmemiş. Bazı ifadelere göre, orada yarım saatle 40 dakika arasında bekletiliyor. Karnını tutarak iniyor. Bunların şahitleri var. Şimdi ben size şunu okuyacağım: Hacettepe Hastanesi'ne vardığında, o zamanki doktor Aysel (soyadını söylemeyeceğim, DDK raporunda var), 'Benim kanaatim hastaneye ölü geldi. Bütün müdahalelere rağmen geri döndürülemediği yönündeydi. Gördüğümde hiç bir canlılık emaresi yoktu. Nabız ve tansiyon alınamıyordu. Göz pupilleri dilate olmuştu, el ve ayaklarda morarma başlamıştı. Gözlemime göre, hastaneye getirildiğinde, en az 20-30 dakika önce ölmüştü. Veriler bu durumu gösteriyordu. Ne Köşk'te ne ambulansta müdahale yapılmıştı.'
Ambulansta bir şey yapılamazdı, çünkü ambulans değildi, içinde ekipman yoktu. Sadece bir hasta taşıma aracıydı. Dr. Mustafa Kadri (soyadını yine söylemiyorum) beyanında, 'Ben ve diğer doktor arkadaşlar, yardımcı sağlık personeliyle sayın Cumhurbaşkanı'nı karşıladık. Ambulansta kimler vardı tam olarak hatırlamıyorum. Aracın önünde şoför vardı. Ambulans sedyesini çıkarmakta zorlandık. Rahmetli sedyede yatıyordu. Vücudunun baş kısmı, 30-45 dereceye nispeten dik duruyordu, yani oturuyordu. Tansiyonunu ve nabzını alamadık. Muhtemelen kalbi ve solunumu durmuştu. Rahmetlinin bu haline halk dilinde tanımlamayla 'ölü' diyebiliriz. Ancak o anki bulgulara baktığımızda tıbbi anlamıyla öldüğünü söyleyemeyiz' şeklinde açıklamaları var. Babam, 20 dakika önce oraya varmadan önce ölmüş.''
-''AA'nın fotoğrafının şimdi önemi var''-

Basın toplantısında babasının öldüğü tarihte AA foto muhabiri tarafından seçilen fotoğrafı da gösteren Ahmet Özal, şöyle konuştu:
''Bir fotoğraf göstereceğim. Rahmetli hastaneye, çocuk bölümüne girerken. Ölü bir hali varsa, söyleyin. Bu resim, AA'nın çektiği resimdir. 17 Nisan tarihinde ve arşiv numarası vardır. Ayağına bakarsanız, ayağına basıyor, kollarından yardım ediyorlar. Oradaki sağ ayak, rahmetlinin, sol ayak korumanın. Korumaları tanıyorum. Bu ifadelerle ben de merak ediyorum ve soruyorum, hiç bir bilgim yok. Bu hastane girişiyle ifadelerdeki hastane girişi benziyor mu? Merak ediyorum. Birinin bunu açıklamasını istiyorum. Bu, AA'nın fotoğrafı. Devletin ajansı.''
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, bu fotoğrafın daha önce Rota Ajans'ta yayımlandığını, aynı gün Milliyet Gazetesi'nin tek sayfa çıkan ekspres baskısında da yer aldığını belirterek, şunları kaydetti:
''O tarihlerde tabii bu resmin çok önemi yoktu. Şimdi önemi var. 17 Nisan ekspres baskı Milliyet Gazetesi. 30 dakika önce ölmüş bir insan, yürüyerek, yardım edilerek, kollarından tutularak hastaneye girebilir mi? Tıbben bunu doktorlara soruyorum. Bu resmi ben çekmedim, bilmiyorum. Türkiye'de hiç bir şey gizli kalmaz. Adli Tıp Kurumu raporu da Türkiye'de gizli kalmayacak. Türkiye'de yeni bir yapı var. Bunlar ortaya çıkacaktır. Ancak bunların altında kalacak insanlar da olacak. Aldığım tüm hakaretlere rağmen buraya kadar geldim. Bundan sonrası Allah'ın, adaletin takdiridir.''

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, annesi Semra Özal'da bulunan saç tellerini gelecek hafta Cumhuriyet savcılığına teslim edeceklerini bildirdi.
Ahmet Özal, düzenlediği basın toplantısında, babasının ölümünü aydınlatma çabasına ilişkin eleştirilere anlam veremediğini belirterek, ''Babamın ölümüyle ilgili 19 yıldır uğraşıyorsam, oğlu olarak bu benim hakkımdır. Hiç kimse bana bu konuda hakaret edemez. Herkesin babası, herkesin evladı var. Herkes aynı şeyi yapar, yapmayan zaten doğru evlat da değildir'' dedi.
Babasının uğradığı suikast girişimine değinen Özal, ''Bu da mı yalandı? O olayda bir tek Kartal Demirağ yargılandı. İnanılacak gibi değil. Kartal Demirağ'ın arkasında kimler olduğu biliniyor. Kozmik odalarda da var. Bunu çözemezseniz, 1993 yılındaki Uğur Mumcu cinayetini de çözemezsiniz'' diye konuştu.
Ahmet Özal, sosyal demokrat görüşteki yazarların eleştirilerine de ''Turgut Özal ile geçmişte belki aynı fikirde ama o insan artık öldü. Sizin rakibiniz değil, korkmayın artık'' sözleriyle yanıt verdi.
Bakara Suresi 72. ayeti okuyan ve iddiaların gizlenemeyeceğini dile getiren Ahmet Özal, Adli Tıp Kurumu raporunu istemeye hakları olduğunu ve bu konuda Cumhuriyet savcılığına başvuracaklarını bildirdi.
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın eşi Semra Özal'ın aldığı belirtilen saç teline ilişkin ise Ahmet Özal, şöyle konuştu:
''Bu saçlar, çok spekülasyon oldu. Alınan saçlar, hatıra olarak, üstünden kesilerek, 3-4 adet saç alınmış. Bir veya iki tanesi annemde. Savcının istemesine de gerek yok, elimizdeki saç tellerini gelecek hafta teslim edeceğiz. Ancak bir insan saçı, 1 ayda uzar. Bir zehir zerk edilmişse ve saçın içine zuhur edecekse saçın uzaması gerekir. O nedenle bu saçtan bir şey çıkmaz. Şunu söyleyebilirim; o saç verilmiş olsaydı, bu mezar açılmazdı. 19 sene önce otopsi yapılmadı. Ailesinin karar verme hakkı yokken, adalete sorulmamış. 19 sene önce bu tezgahı yapanlar, kan örneklerini kaybedenler, otopsi raporunda ne çıkaracaklardı? Bulunsa da yine yok edeceklerdi. Bir yerde bir hata yaptılar. 5 sene sonra tamamen kemik olması gereken vücudun bir bütün olarak çıkması, iç organlar dahil, o projeyi yapanları faka bastırdı. Çünkü her türlü zehir bulundu. 19 sene sonra kemik ilikleri dahil, bu mucizedir. Ben de çok düşündüm, en son şunu diyorum. 19 sene bu vücudun böyle bütün kalması Allah'ın işidir. Bunu izah edebilen profesör de görmedim. Milli Piyango'yu vurdurmak daha kolay. Yüce Allah bu vücudu koruduysa bizim bulmamız için korudu. Onu kapatmaya çalışanlar olursa çok ciddi gazabına uğrarlar, dikkatli olmalarını tavsiye ederim.''
-''Bu yazı çıkaramaz...''

''Bazı siyasetçiler rapor açıklanmadan Özal'ın eceliyle öldüğü yönünde beyanlarda bulundular. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' soru üzerine Ahmet Özal, dönemin başbakanı, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, ''Turgut Özal bu yazı çıkaramayacak'' şeklindeki sözünün, Emin Çölaşan'ın bir yazısında yer aldığını belirtti. Özal, ''Ben bunu Demirel, faldan mı, müneccimden mi öğrendi bilmiyorum. 'ABD'deki hastaneden, sağlığının iyi olmadığı söylendi' şeklinde ifadeler kullanıldı ancak Adli Tıp Kurumu raporuyla kalpten ölmediği de anlaşıldı. Peki bu insan neden öldü? Peki bazı insanlar öleceğini nereden biliyordu? Sayın Demirel, o dönemde başbakandı. Belki bazı bilgiler aldı. Peki neden istihbaratlarla paylaşmadı? Ancak bunlar şu ana kadar hiç sorulmadı'' diye konuştu.
Ahmet Özal, babasının ölümüne ilişkin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e de yönelik baskı olduğuna inandığını ifade etti.
-Derin yapı-

Ahmet Özal, babasının dinlenildiğini ve her ay yapılan aramalarda, 5-6 dinleme cihazı bulunduğunu dile getirdi.
Türkiye'deki derin yapının halen çözüldüğüne inanmadığını, ''Ergenekon'' ve ''Balyoz'' davalarıyla derin yapının ''kendi çocuklarını'' harcadığını kaydeden Özal, ''Başka bir şey daha söyleyeyim. Muhafız Alayı'nda 2 bin asker, 2 tane tam donanımlı ambulans vardır. Muhafız Alayı Komutanı kim biliyor musunuz? Bugün Ergenekon davasından yatan Hasan Iğsız. Bunları bir araya getirmeye çalışın'' ifadelerini kullandı.
Özal, ''Babanız yıkanırken, Korkut Özal, siz, çocukları ve ilginç şekilde Bedrettin Dalan vardı. Bu konudaki görüşünüz nedir?'' sorusuna ''Ben de şimdi o konuyu çok merak ediyorum. Hatta bir yerlerde okudum, suikast sırasında ateş edilmeden önce Bedrettin Dalan yere yatmış. Bazı iddialara göre, Kartal Demirağ ateş etmek için bir gazetecinin sırtından siper almış. Araştırırsanız bulursunuz'' yanıtını verdi.
''Ergenekon'' ve ''Oda TV'' davası sanıklarından Prof. Dr. Yalçın Küçük'ün, ''Türkiye'de iki tür siyasetçi vardır. Biri maksimalist, diğeri minimalist. İki maksimalist siyasetçi vardı Türkiye'de, biri Atatürk, diğeri Özal, geri kalan hepsi minimalist ve korkaktı'' şeklindeki sözlerini de hatırlatan Ahmet Özal, Özal'ın izlediği dış politikanın da suikaste uğradığı ihtimalini güçlendirdiğini savundu.
Ahmet Özal, Turgut Özal'ın ölümünde sorumluluğu bulunan kişiler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını da sözlerine ekledi.

AA

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.