Ahmet Özal: Savcı ifade verenleri tekrar çağırmalı
Sekizinci Cumhurbaşkanı, ısrarla, babasının ölümü ile ilgili Adli Tıp Kurumu raporunun güvenilir olmadığını söyleyen merhum Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, düzenlediği basın toplantısında babasının hastane getirildiğinde nabzının atmadığı iddialarını gösterdiği bir fotoğrafla yalanladı.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 00:00 | 26.12.2012
- Güncelleme Tarihi: 17:40 | 26.12.2012
"AA'NIN 3 KARE FOTOĞRAFI DDK RAPORU'NU YALANLIYOR"
Devlet Denetleme Kurulu raporunu çok dikkatli okudum. Yayınlanmayan bölümleri de var, onlarda bir yerden geldi bana. Orada hastaneye vardığında, doktorların kapıda karşıladığı, doktor isimleriyle verdikleri beyanatlar var. Vardığında solunum yoktu, nefes almıyordu, nabız yoktu, tansiyon yoktu yani biz onu ölü olarak değerlendirdik. Ağzından köpükler gelmişti ölmüştü. Tahmin ediyoruz, 20-30 dakika önce arabada gelirken ölmüştü. DDK raporundaki tüm ifadeler bu. Hepsi aynı. 1993, 17 Nisan. Ben babam vefat ettiğinde Türkiye'de değil yurt dışındaydım. Anadolu Ajansı'nın üç kare fotoğrafı var. Turgut Özal, hastaneye girerken. Yanındaki bir koruma polisi Kadir tanıyorum, sol tarafındaki koruma polisi Ali, arkasındaki Turgay, arkası dönük olan Aslan Albay başyaver. Rahmetlinin kollarından tutmuşlar, yürümekte zorluk çektiği belli. Ayağı yere basıyor, başı dik duruyor, arka ayağı da oynuyor. Yani adım atarak geliyor. Ex olmuş, solunumu olmayan, tansiyonu olmayan, nabız alınamayan bir insan, ölmüş kabul edilen bir insan o kapıdan yürüyerek nasıl girdi.
"17 NİSAN 1993 TARİHİNDE ULUSAL BASINDA DA ÖZAL'IN FOTOĞRAFI YAYINLANDI"
O fotoğrafı ben çekmedim. Hatta Milliyet Gazetesi de bu fotoğrafı bastı. Bu fotoğrafın aslı Anadolu Ajansı arşivlerinde. Bu devletin kurumudur. Özel bir kurum değil, fotoğraf sokakta vatandaşın çektiği bir fotoğraf değil. Tabi bunu izah etmeleri mümkün değil. Bundan önce verilen tüm ifadelerde ölü olarak geldiği söylenen Özal'ın ölmediğinin kanıtıdır.
"SAVCI FOTOĞRAFTAN SONRA İFADE VERENLERİ TEKRAR ÇAĞIRMALI"
Türkiye'de öyle kötü niyetli insanlar var ki. Bu o muydu, değil miydi, başkası mıydı? diye yazacak çok aşağılık adamlar da olacak. Ne diyeceğini şaşırmış zavallılar da olacak. Ama Anadolu Ajansı arşivinde var, Milliyet bunu basmış. Şimdi ben bunun izahını bekliyorum. Savcının, bu ifadeleri verenleri çağırıp konuşacağını zannediyorum.
"TURGUT ÖZAL ÖLDÜĞÜ SABAH ASLA SPOR YAPMADI"
Babam fenalaşıyor. Fenalaştığı anda koşarak geliyorlar. Bir defa çok önemli bir şey var. Hep yalan söylendi. Şehir efsanesine dönüştüren de bazı basın. Babam hiçbir zaman o sabah spor yapmadı, yürüme bandının üzerine çıkmadı. Sebebi de şuydu, öğleden sonra İstanbul'a döneceklerdi, torununun doğum günü vardı bira önce yetişmek istiyordu. Anneme tam olarak söylediği de şuydu: "Bugün spor yapmayayım geç kalmayalım, çünkü tekrar giyinmem gerekiyor, kahvaltımızı edip çıkalım" Ayağında zaten terlikler vardı o zaman ilk yürürken.
"TURGUT ÖZAL'I HASTANEYE 1970 MODEL HASTA TAŞIMA ARACIYLA GÖTÜRDÜLER"
Götürdükleri arabanın resmini de koydum. 70 model 3. vitese de geçmeyen, Ambulans değil, hasta taşıma aracı. İçinde hiçbir makine ekipman yok, tüm sağlık personeline de o gün enteresan bir şekilde izin verilmiş. Bu da DDK'dan alıntıdır, benim sözüm değil.
"TURGUT ÖZAL'IN İNLEYEREK KARNINI TUTMASI ZEHİRLENDİĞİNE İŞARET"
Hastaneye yola çıkılıyor. GATA'ya haber veriliyor cumhurbaşkanı geliyor diye. Başhekim kapıda hazırlıklarını yapıyor. Babamı müdahale etmek için içeriye albaya hazırlanıyorlar. Fakat bu aslan albay güler o zaman başyaver, arabanın yönünü bir anda Hacettepe çeviriyor. Hacettepe'de babamın geleceğini bilen yok, acil hazır değil, doktor yok. Çocuk bölümüne götürüyor. İçeride acilde bir çift var o çift de buna şahit oluyor, yarım saat sedyede karnını tutarak inliyor. Bu kalp krizi değil, zehirlenme direkt. Kimse de gelip bakmıyor. Hani kapıda karşıladık falan diyorlar ya, korumalardan kadir içeri girdiklerinde doktor doktor diye koridorlarda ağlayarak bağırıyor. Doktor yok ortada. Kimsenin haberi yok Öbür tarafta GATA ekibiyle beklerken, Hacettepe'de bekletiliyor. Hacettepe'de vefat ediyor. Yine DDK raporundan söylüyorum; ölüm rapor ile defin raporu birbirini tutmuyor. Doktorlar ölüm üzerinde anlaşamıyorlar. Bunun üzerine savcıya haber verilmesi lazım. Savcının gelip otopsi denilmesi gerekirken savcıya da haber verilmiyor. Otopsi de yapılmıyor. İnanılmaz yani. Otopsi yapılması kararını biz vermiyoruz. Savcı veriyor, doktorlar veriyor. Savcı o emri verecek, ona da sormuyorlar. Biz otopsi yapın diye bağırsak bile otopsi yapılması mümkün değil. Kimsenin aklına bile öldürüleceği gelmiyor. Ama doktorlar anlaşamıyorlarsa ölüm sebebinde, savcıya haber verip otopsi yaptırılması gerekiyor.
"ÖZAL'IN SUİKASTI VE ÖLÜMÜ ÇÖZÜLÜRSE DİĞER FAİLİ MEÇHULLER DE ÇÖZÜMLENİR"
Bana göre çok güçlü baskılar var, derin yapıların da baskıları ağırlıklı olarak var. 88 Özal suikastı hala incelenmiyor. 88 ve 93 Özal'ın olayı çözülürse Uğur Mumcu çözülür arkadan gelen hepsi çözülür. Bakın o bir tuğladır, alttan çektin mi hepsi yıkılır. Onun için Özal'ın meselesine eğilmek istenmiyor.