Baş: İnançlı insanların hayatını kararttılar

''28 Şubat sürecinde, tehdit olarak algılanan kesimin avukatlığını yaptım. İnançlı insanların çok küçük sebeplerle hayatlarının nasıl karartıldığına şahit oldum''

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş, Adnan Menderes'in idam kararının iptali ve ''iadeiitibarı'' için Meclis'e yapılan başvuruyu değerlendirirken, ''Mağdurlar arasında makam, mevki, statü ayrımı olmaz. Gerçekten kimsenin hatırlamadığı kişilerin hakkının korunmasını daha çok anlamlı buluyorum. Bu nedenle, 'Adnan Menderes ve diğerleri' denilmeli'' dedi.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Baş, kamuoyunun komisyonlarından yüksek beklenti içinde olduğunu, ancak araştırma komisyonlarının Anayasa ve İçtüzük dahilinde görev yaptığını, süresi ve yetkilerinin belli olduğunu söyledi. Bu nedenle bir yandan toplumun beklenti çıtasını çok yükseltmemek diğer yandan görevlerini en iyi şekilde yapmak için yoğun çaba sarf ettiklerini kaydeden Baş, ortaya çıkan raporun, kamuoyunun takdirini kazandığını düşündüğünü ifade etti.
Raporun içeriğinin çok önemli olduğunu anlatan Baş, ''Kamuoyu rapor hakkında tam bir bilgi sahibi olduğunda, darbe ve muhtıraların sebep ve sonuçlarına ilişkin detaylı bilgi edinmiş olacaktır. Biz kapıyı araladık, önemli bir arşiv bıraktık. Bu konuda böyle derli toplu, bir araya getirilmiş tek çalışma. Bilim adamlarına da önemli bir kaynak bıraktığımızı düşünüyorum'' dedi.
En önemli konunun, darbe hakkında toplumun bilinçlendirilmesi olduğunu belirten Baş, toplumsal bilinç düzeyi bu anlamda artırılmaz ise yapılan çalışmaların da atıl kalacağını vurguladı. Sadece parlamento, siyasiler, sivil toplum kuruluşları ve medyanın değil, toplumun her bireyinin demokrasiye sahip çıkma yükümlülüğü olduğuna dikkati çeken Baş, ancak toplumun bu yükümlülüğü içselleştirme, bunu yaşama katma konusunda yeterince tecrübe sahibi olmadığını söyledi.
Nimet Baş, ''Bu anlamda çok büyük bir problemimiz var. Her defasında deniliyor ki 'Darbe anayasaları şu kadar oyla kabul edildi.' Aslında toplumun ses çıkarmamasını, darbeye ve darbecilere destek olarak yorumlamıyorum ben. Millet, devletiyle kavga eden bir millet değil. Eğer millet devletiyle kavga etseydi devlet yıkılırdı. Eğer Türkiye Cumhuriyeti yaşıyorsa bütün bunlara rağmen, ki darbeler her zaman halka karşı yapılmıştır, bu, milletin devletine olan güven ve sevgisidir. Bunu daha fazla kimse istismar etmemeli'' diye konuştu.

-''(İyi ki darbe oldu) diyen bir kesim var''-

Nimet Baş, ''İyi ki darbe oldu, güvende değildik'' diyen bir kesimin var olduğunu, ancak darbecilerin zaten toplumun böyle düşünmesini istediklerini ifade etti.
Baş, şöyle devam etti:
''Belki de psikolojik harbin ve toplumda oluşturulan yanılsamanın sayesindedir ki darbeciler bir yerde toplumla karşı karşıya gelmemişlerdir. Ama darbe ortamının şartlarını olgunlaştıran düşünceyi, darbe generalinin kendi ağzından dökülmüş sözlerle açıklayayım: 'Şartların olgunlaşmasını bekledik' diyor.
Düşünün İstanbul dahil olmak üzere 12 Eylül'e giden süreçte bütün büyük illerde sıkı yönetim ilan edilmiş. Dolayısıyla zaten yetki askerde. Sonra halk şunu sordu yalnız: 'Ne oldu da ertesi gün bir kurşun bile atılmadı?' Yani bu şüphe olmadı mı toplumda, oldu. Hepimizde oldu. Bu şüpheyi giderecek bir açıklama şu ana kadar yapılmadı.
Bir çok olay şimdi aydınlığa kavuşuyor. Bu sorgulamalar, yargılamalar bugün yapılabiliyor. Bizim gibi kötü deneyimlerden geçmiş bütün ülkeler kendi geçmişleri ile bu anlamda çok yakın tarihlerde yüzleştiler, darbe kanunlarını temizlediler ve ülkelerinde kalıcı demokrasiyi inşa ettiler. Biz bu konuda maalesef çok geç kaldık. Bundan sonra en azından nesillere bırakabileceğimiz en önemli şey, bütün bunlarla açıkça yüzleşebildiğimizi göstermek. Ve en önemlisi caydırıcılık. Bu işe tevessül edecek olanlar, 'Bir gün gelir bizden hesap sorulur' diye düşünecekler. Bu dönemin en önemli katkısı bence bu.''

-''Herkesin bir işkence hikayesi çıktı''-

Nimet Baş, komisyon çalışmalarında karanlık olaylarla ilgili düşüncelerinin daha çok netleştiğini ifade etti. Baş, ''Yani söylüyorduk: 'Bunlar hazırlanmış olaylar olabilir, planlanmış olaylar olabilir' diye ama bu konuda elinizde belge olmadan konuşamazsınız. Dinlemelerde, belgelerde isyan duygumu çok artıran şeyler oldu'' dedi.
Ülkede neredeyse herkesin, bir şekilde darbe ve muhtıraların mağduru olduğunu anlatan Baş, şöyle konuştu:
''Herkes, kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor. 12 Eylül'ün rakamlarına baktığımız zaman, gözaltına alınan insan sayısı milyonun üzerinde, açılan dava 270 bin. Yani, sayısız insan kamu hizmetinde mahrum kaldı. Binlerce insan işinden oldu. Yurt dışına sürülenler, vatandaşlıktan çıkarılanlar var.
Her darbe açıkçası toplumu kutuplaştırdı. Neredeyse her 10 yıla tekabül eden darbe geçmişi yaşadık. Her darbede bir kesim kendisini darbenin mağduru hissetti. Diğer kesim de 'iyi oldu' dedi. Çünkü toplum kutuplara ayrılmasaydı, iç tehdit olgusu ikna edilemeseydi, toplum bütün olsaydı, bu darbeyi yapmak mümkün değildi. İşte darbeciler bunu başardı. Psikolojik desteği sağladılar. Desteği sağladıktan sonra iş kolay.
28 Şubat'a gelindiğinde adeta toplumun tüm kesimleri hedef alındı. 'Dindar insanlar, etnik kökeni farklı insanlar, mezhepsel ayrılıklar, sol dünya görüşüne sahip olanlar' diye kategorilere ayrıldı. Neredeyse bütün toplumu hedef aldı. Toplumun, devletin kurumlarına olan güveni sarsıldı. O güvenin yeniden inşası için çaba sarf ediyor şimdi siyasetçiler. Bu o kadar geniş kesimleri hedef aldı ki toplumun ayrıca ikna edilmesine gerek yoktu.
Darbelerde neredeyse herkesin bir işkence hikayesi çıktı. Meclis'te dahi Genel Kurul salonuna giriyorum, bizim milletvekillerimizin çoğu, 'Ben de 12 Eylül'de gözaltına alındım, 71 muhtırasında gözaltına alındım, başıma şunlar geldi...' Herkesin acıklı bir hikayesi var. Bu toplum, çok yaralı bir toplum. Herkesin yaralandığını, herkesin psikolojisinin bozulduğu dönemler geçirdik. Dolayısıyla ben bir yerde, 'Evet bu da olmamalıydı' dedim ama şaşırmak kelimesi bildiklerimizin ya da kanaatlerimizin bilgiye dökülmesi oldu.''
Baş, komisyona gönderilen belgelerin bir bölümünün ''gizli belgeler'' olduğunu, bu nedenle söz konusu belgeleri raporda yayımlamadıklarını ifade etti. Ancak bu belgelerden yararlandıklarını ve bu belgelere atıfta bulunarak raporda bazı bilgilere yer verdiklerini kaydeden Baş, ''İleride, 'Bunu da nereden çıkardınız' denildiği zaman, konunun bilgi ve belgeye dayalı olduğunu göstermemiz gerekiyordu'' dedi.

-''Mağdurlar için yeni bir komisyon kurulmalı''-

Baş, komisyon çalışmalarına başlamadan önce, üyelerle bir araya geldiklerini ve hangi konuları araştıracaklarını tartıştıklarını söyledi. Darbe ve muhtıraların neden ve sonuçları üzerine eğildiklerini anlatan Baş, ''Darbe mağdurlarına yalnızca değinebildik. Bu kadar kısa sürede bu konuyu da detaylı bir şekilde ele almamız mümkün değildi'' diye konuştu.
Bu nedenle, özellikle darbe ve muhtıraların, 28 Şubat sürecinin mağdurları ile ilgili yeni bir komisyonun kurulmasının yararlı olacağını düşündüklerini dile getiren Baş, ''Halen haksız yargılamalar sonucu ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olup, cezaevinde hükmün infazını çekenler var. Olağanüstü dönemlerdeki yargılamalarda hakkına, hukukuna, mal varlığına el konulanlar var. Bunlara baktığınız zaman, mağdurların durumunu yeniden değerlendirmek gerekiyor. 'Mağdurlar' dediğinizde o kadar büyük bir sayfa açmanız gerekiyor ki...Bize sayısız başvuru oldu; işkenceye uğrayanlar, işini kaybedenler...'' diye konuştu.

-''Mağdurlar arasında makam, mevki, statü ayrımı olmaz''-

Nimet Baş, Adnan Menderes'in idam kararının iptali ve ''iadeiitibarı'' için Meclis'e yapılan başvuruyu da değerlendirdi. Baş, şunları söyledi:
''Mağdurlar arasında makam, mevki, statü ayrımı olmaz. Eğer bir ülkede darbe sonucu haksız bir idam olmuşsa, 'Adil olmayan, toplum vicdanını kanatan kararlar var' diyorsak, bu kararların hepsine birlikte bakmamız gerekir. Dolayısıyla Adnan Menderes'ten başlanarak 12 Eylül'de idam edilen 50 gence kadar, herkes dahil olmalı. Tabii eğer bir değerlendirme yapılacaksa. Ben, 'Bir değerlendirme yapılsın' demiyorum. Ama yapılırsa adil ve eşit davranılması gerekir.
Bu, tek başına Adnan Menderes'in kararının ele alınması değil. Ben, bu konularda çok isimsiz ve gerçekten kimsenin hatırlamadığı kişilerin hakkının, hukukunun korunmasını çok daha anlamlı buluyorum. Bu nedenle, 'Adnan Menderes ve diğerleri' denilmeli.''

-''80 darbesinde hukukçu olmaya karar verdim''-

Nimet Baş, 1980 darbesinde 15 yaşında lise öğrencisi olduğunu belirterek, ''Tanklar sokaklarda yürürken alkışlamış çocuk değildim'' dedi.
Söz konusu dönemde yaşanan olaylar hakkında basın yoluyla da bilgi alamadıklarını anlatan Baş, şöyle devam etti:
''Çevrenizde, yakınlarınızda sayısız insan gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Okuduğum lisenin pansiyonlu bölümüne tamamen askerler yerleşmişti. Okulun çevresi de aynıydı. Çok tepki gösterdiğimi hatırlıyorum. Anlayamıyorsunuz. Bir kıyas yapabildiğimiz çağlar değildi o çağlar. Biz dünyaya açılmış, kavramış değildik. Özellikle hukuk okuma, insan hakları alanında çalışma gibi ideallerim o tarihlerde oluştu. Hukukçu olmaya darbe döneminde karar verdim. Çünkü çok yakınlarım da dahil olmak üzere, çok sayıda insana çok büyük haksızlıklar yapıldığını, haksız cezalar verildiğini gördüm. İnsan hakları ihlallerine, işkencelere maruz kalan çevremde insanlar oldu. Çocuk aklımla, vicdanımda karşılık bulmayan korkunç bir dönemdi.
28 Şubat da çok ağır ve uzun bir süreçti. İnsan hakları ihlallerinin yaşandığı bir dönemdi. O dönemde de avukatlık yaptım, tehdit olarak algılanan kesimin avukatlığını yaptım. İnançlı insanların çok küçük sebeplerle hayatlarının nasıl karartıldığına şahit oldum. Toplum şimdi barışmaya çalışıyor. Bir çok insan, 'Biz sizi tanımıyorduk ve böyle bilmiyorduk' diyor belli kesimlere karşı. Ama tanımak için kimse çaba sarf etmedi ki.''

-''Bizim çocuklarımız daha başka bir dünyaya geldiler''-

Toplumun kutuplaştırılmaya çok alışkın olduğunu belirten Baş, şunları kaydetti:
''Ama artık şimdi o güvenceyle hareket etmesin kimse. Çünkü bizim çocuklarımız daha başka bir dünyaya geldiler. Bizim çağımızda çok az insan yurt dışına gitme, görme imkanına sahipti. Bizim çocuklarımız dünyanın her yerine gidiyor. Bütün kurumların, pozisyonları konusunda kafaları çok daha net. Yani, 'Eğer siyasiler kavga ederlerse ülkenin yönetimine ordu el koyabilir mi?' denildiğinde 'Ordunun el koyması ne demek? Nasıl bir şey?' diyebilir artık benim oğlum. Bence çocuklarımıza, gençlerimize demokratik toplumu inşa etmenin yolunun, demokratik bireylerden geçtiğini ve hak arama kültüründen geçtiğini iyi anlatmamız gerekiyor.
Bu ülkede yalnızca ben değil, darbelerde herkesin bir yakının başına gelmiş kötü bir hadise vardır. Bu bedeli yeteri kadar ödedik. İnşallah, Türkiye sadece, geçmişteki tarihi acı olaylar olarak ansın bunları, bir daha bu tür şeylere kimse tevessül etmesin diyorum.''

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.