Türkiye acele mi etti?

Başbakanlık Dış Politika Başdanışmanı Dr. İbrahim Kalın A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı.

Suriye ile gelinen noktanın ele alındığı söyleşide Kalın "Esad ile bu sürecin devam etmesinin mümkün olmadığını dile getirirken, Rusya, İran ve Çin'in katkısıyla sorunun daha kolay çözülebileceğini ifade etti. Suriye yaşanan katliama da dikkat çeken Kalın, "bu katliamlar Suriye halkına reva mıdır?" şeklinde konuştu.
"GÖRÜŞME DAVETİ PUTİN'DEN GELDİ"
Başbakanımıza davet Sayın Putin'den geldi. İki lider zaten Meksika'da görüşmüştü. Orada yine bu Suriye konusu detaylı bir şekilde ele alınmıştı. Suriye'de yaşananlarla ilgili bir takım görüş ayrılıkları var. Tam olarak sahada ne oluyor, Ruslar zaman zaman kendilerine gelen raporların farklı olduğunu söylüyorlar. Ama neticede Cenevre toplantısında Rusya'nın da katılımıyla bir anlamda yeni bir süreç başladı. Rusya'nın bu sürece nasıl katkı yapacağı konusunda daha detaylı görüşmek üzere, uçağın düşürülmesinden hemen sonra bir telefon görüşmesi oldu, Sayın Putin üzüntülerini ifade etti, bu işin çok talihsiz bir hadise olduğunu ifade ettiler, Onun ardından da 18'inde görüşmek üzere sözleşildi. Burada tabi biz yine Suriye ile kaygılarımızı ve fotoğrafın bizim tarafımızdan nasıl göründüğünü anlatacağız, Rus tarafını da dinleyeceğiz. Bundan sonraki süreçte nasıl adımlar atılması gerektiğini ifade edeceğiz. Cenevre toplantısında, sonuç bildirgesinde Suriyelilerin öncülüğünde bir geçiş sürecinin sağlanması konusunda ittifaka varılmıştı. Bunun hayata nasıl geçirileceği konusu bir soru işareti olarak duruyor. Annan'ın bölgedeki ziyaretleri devam ediyor. Onların da neticeleri alınıp değerlendirilecek. Ben kesin olarak, Rusya pozisyonunu net değiştirmiştir diyemem. Devam eden bir süreç var. Onların da Suriye'nin öncülüğünde değişim ve geçiş süreci olması gerekir cümlesine destek vermeleri önemli bir gelişme. Suriye öncülüğünde değişim ve geçiş süreci ne demek. Esat'lı mı Esat'sız mı? Bizim kanaatimize göre Esat ile bu sürecin devam etmesi mümkün değil. Bu kadar katliam yaşandıktan sonra. Meşruiyetini yitirmiş bir rejimin temsilcisini siz hangi sıfatla masanın öbür tarafına oturtacaksınız. Muhalefet bunu nasıl kabul edecek. Kimsenin de elinde sihirli bir değnek yok, gidip muhalefete siz bunu kabul edeceksiniz demek suretiyle de sorunu çözemiyorsunuz. Suriye halkının bu konudaki iradesi ve tercihidir bu konuda belirleyici olan. Bu konu konuşulmaya devam edecek.
Cenevre toplantısının hemen öncesi ve sonrasında, Suriye'deki çatışmalar giderek şiddetleniyor. Sayın Annan'ın da bölgede yaptığı turların da amacı, Suriye rejiminin tavrını değiştirmek. Görünen o ki rejimin böyle bir tavır değişikliğine gitme niyet de söz konusu değil. Bizim uçağımızın düşürülmesinden sonra yaptıkları açıklamalarda nasıl bir siyasi hezeyan ve ideolojik körlük içerisinde yaşadıklarını da çok net bir biçimde gördük. Dünyaya çok başka bir noktadan bakıyorlar. Ama o dünya gerçek bir dünya değil.

"ÖLÜ SAYISI ARTARKEN KONUŞACAK MIYDIK?"
Uçak olayını Suriye'de son 1,5 yıldır yaşananlar bağlamında değerlendirmek lazım. Büyük fotoğrafa bakmakta fayda var. Türkiye Suriye konusunda çok aceleci davrandı, herkesin önünde gidiyor, niye bu kadar tek tarafı tutarak ilerliyor, Muhalefete destek veriyor, rejimle köprüleri attı gibi bir takım eleştiriler dile getirildi. Bunları saygıyla karşılıyoruz. Biz de yapılan bu yorumları okuyoruz. İnsanlar bu eleştirileri yapabilirler. Bunlara gerekli cevapları da dönem dönem veriyoruz.
Bu olaylar başlayalı Yaklaşık 16 ay oluyor. Bu olaylar başladığı zaman ilk 6 ay boyunca bugün bizi eleştiren arkadaşların söyledikleri şeylerin hepsini yaptık. Şam rejimi ile görüşüldü, Esat ile defalarca konuşuldu. Özel temsilciler gitti. Bölge ülkeleri ve Arap ligi devreye sokuldu. Biz bu sırada hem muhalefetle konuşuyoruz ki o sırada somutlaşmış bir muhalefet de yok, orada burada küçük gruplar var. Onlarla temas halindeyken rejimle konuşmaya da devam ettik. 6 ay boyunca bu çabamız devam etti. Bu çabalar sonuç vermedi ve ölü sayısı 3 bine ulaştığı noktada, geçen yılın eylül ayında başbakanımız çıkıp Suriye ile diplomatik ilişkilerimizi askıya alıyoruz dedi. Sanki bu 6 ay boyunca bunların hiçbirisi olmamış gibi, bazı arkadaşlar hala Türkiye Suriye konusunda çok aceleci davrandı diyorlar. O dönemde anı görüşü dile getiren birçok kişi de Bize, hala ne duruyorsunuz, Eli kanlı bir rejimle niye hala temas halindesiniz diyordu. Dışişleri bakanımız Şam'a gittiğinde, ağustos ayında, 6-7 saatlik o görüşmede şöyle bir şey ortaya atılmıştı. Esat'ın önüne bir eylem planı konuldu, 11-12 maddelik, şunlar şunlar yapılacak, kanın durdurulması, uzlaşının sağlanması, Anayasa reformu vs. sonra da şöyle bir laf atıldı ortaya "Bunun için Türkiye Esat'a 10 gün süre verdi." 10 içinde bunlar uygulanacak. O zaman öyle bir baskı dalgası geldi ki üzerimize, Arap dünyasından Türkiye'den her yerden. "Esat'a daha fazla katliam yapması için 10 gün daha mı veriyorsunuz" diye. Bunlar yaşandı. Şimdi ben şunu soruyorum, bu geldiğimiz noktada alternatif ne olmalıydı. Biz rejim ile teması devam mı ettirmeliydik. Ölü sayısı 9 bine çıkmış. Ülkemize 30 bin mülteci gelmiş. Hala biz h,iç bir şey olmamış gibi Şam rejimi bu işi çözer mi demeliydik. Ölü sayısı 15bine çıkmış, ülkemize gelen giden insan sayısı 60-70 bini bulmuş, bütün dünya ayağa kalkmış, biz hala hiçbir şey olmamış gibi aman biz Esat ile ilişkileri iyi tutalım. Ne için tutacaksınız, netice almak için değil mi? Suriye'de akan kanı durdurmak için temas kuracaksanız ve oradan siz bir netice alamıyorsanız 6-7 ay uğraştığınız halde, yapacak başka bir şeyimiz yok
"ESAD, GEÇİŞ DÖNEMİ İÇİN İKNA EDİLMELİ"
Burada kritik nokta, Suriye rejiminin bu reform ve değişim sürecine onay verecek katkı verecek bir şekilde dönüşmesini sağlamaktır. Suriye'nin dostları toplantılarında da dile getirildi. Suriye'de bir geçiş döneminin sağlanması için Suriye rejiminin ikna edilmesi ve eli kana bulanmış tüm aktörlerin devre dışı bırakılması gerekiyor. Diplomatik çalışmalar bunun için yapılıyor. Diplomatik baskıyı devam ettirelim dediğimizde, rejim demek ki bana bir şey yapmayacaklar ben bildiğim şekilde devam edeyim gibi bir sonuç çıkartıyor. Biz Annan planı açıklandığında bir takvimi ve somut yaptırımları olmalı dedik. Ama ne kadar netice aldık. Ben Annan planından giderek ümitsizliğe kapılıyorum. Kaç ay geçti Hala somut olarak, kanın durduğuna bir ulusal geçiş ya da değişim sürecinin başladığına dair bir işaret yok. Tam tersi rejim her gün daha da şiddetli bir şekilde halkına ve şehirlere saldırmaya şehirleri kuşatma altına almaya devam ediyor.

"BU KATLİAMLAR SURİYE HALKINA REVA MIDIR?"
Kamplaşma olacağına ihtimal vermiyorum. Biz İran'la da Rusya ile de bu konuda sürekli temas halindeyiz Kamplaşma nasıl olur? Bu ülkelerle tüm köprüleri atarsınız. Bizim köprüleri attığımız temel aktör Suriye ve Şam rejimi. Bunun da gerekçelerini herkes biliyor zaten. Ama bölgede bu sorunun çözülmesi ve geçiş sürecinin yaşanması için Rusya'nın da İran'ın da Çin'in de devrede olup katkı sunması gerekir. Bizim onlardan beklentimiz de bu yönde zaten. Yoksa İran'ı suçlamak, Rusya'yı suçlamak bu işin kolaycı tarafı. Onlarında haklı kaygıları ve gerekçeleri olabilir. Analiz yaparken bu noktalara da dikkat çekmekte fayda var. Onların katkısıyla bu işin çok daha kolay çözülebileceği aşikâr. Bir noktaya doğru geleceğiz diye ümit ediyorum. Hakikaten Suriye'de sürdürülebilir bir surumla karşı karşıya değiliz. Bakın geçen ramazan da olaylar oldu, yüzlerce binlerce insan öldü 10 gün sonra tekrar ramazan ayına gireceğiz. Reva mıdır, Suriye halkına masum insanlara, bu katliamlar, bu bombalamalar, bu tutuklamalar bu işkenceler reva mıdır? 27 tane noktada tescil edildi, işkence merkezleri kurulmuş.
Bakın Srebrenitsa'nın yıldönümü bugün. 17. Yılı. Yüreğimiz sızlıyor. Çünkü Kuran'da da geçiyor, "masum bir insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir". Srebrenitsa'da kaç insan öldürüldü, kaç insanlık öldürüldü? Şimdi Suriye'de benzer bir şey mi yaşansın. Biz bunları söylediğimiz zaman, müdahaleci mi oluyoruz. Bunları söylediğimiz zaman çok mu ileri gitmiş oluyoruz. Gücümüzün üzerinde bir iş yapmış mı oluyoruz. Gücümüz 1 birim olur 9 birim olur, siz adaletin yanında hakkın yanında duruyor musunuz durmuyor musunuz? Bunu yapabilecek gücünüz varsa elinizle değiştirirsiniz. Uluslararası camiayı tamamen meşru bir zemin içinde, Arap ligini, İslam işbirliği teşkilatını, Birleşmiş Milletler'i, Avrupa Birliği'ni tüm ülkeleri harekete geçirmeye çalışıyoruz. Ne için? Bu katliamlar tekrar yaşanmasın diye.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.