Geleceğin 24 trilyon dolarlık “mavi ekonomisi”
Dünyanın en yoksul kıtası gelecekte insanlığın besin deposu olabilir. Modern tarım tekniklerinden yararlanılması, okyanus kaynaklarının kullanılması ve yeraltı zenginliklerinin çıkarılması halinde Kara Kıta’nın kaderi değişebilir…
- Ekonomi
- Giriş Tarihi: 00:00 | 06.07.2017
- Güncelleme Tarihi: 13:05 | 06.07.2017
Afrika, dünya ekonomisinin kurtarıcısı haline geldi. Küresel değişim konusunda araştırma lideri olan, Avustralya'nın Queensland eyalet üniversitesi "Global Change Institute"ün raporuna göre Kara Kıta, okyanusları ve doğal kaynakları sayesinde küresel ekonomiye trilyonlarca dolar katkıda bulunacak. Okyanuslar kıta için en hayati kaynak. Gemicilik, turizm, nakliyat, balıkçılık, petrol ve doğal gaz, yenilenebilir enerji hep denizlere bağımlı.
Bu nedenle Afrika'nın bu potansiyeline "mavi ekonomi" adı veriliyor. Enstitü Direktörü Profesör Ove Hoegh-Guldberg, denizleri (altı kıtadan sonra) yedinci büyük ekonomi kabul ediyor ve yıllık 400-500 milyar dolarlık getirisi olduğunu tahmin ediyor. Bu hesaba göre Afrika, en az yarım yüzyıl boyunca, dünya nüfusunun ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılayabilecek.
"TRENDİ TERSİNE ÇEVİREBİLİRİZ"
Hoegh-Guldberg, deniz kaynaklarının, insan etkinlikleri nedeniyle azaldığını, bunun sebeplerinin kirlenme, denizlerdeki plastik çöpler, iklim değişikliği, kıyılarda mangrov alanlarının daralması olduğunu kaydediyor. Her şeye rağmen denizlerin insanlığa olan katkısının çok büyük boyutlarda olduğuna dikkat çeken direktör, şöyle devam ediyor:
"Denizlerde kaynakların tükenmesi trendini tersine çevirebiliriz. Sadece Afrika'nın okyanuslarından trilyonlarca dolar değerinde kaynak türetmek mümkün. Güneydoğu Asya'da bulunan Endonezya adalarında halkın yüzde 70'i sahillerde yaşıyor. Geçimlerini denizden sağlıyor. Ama Endonezya, aynı zamanda Çin'den sonra plastik kirliliğine sebep olan ikinci en büyük ülke. Mavi ekonomi, tüm hoyratlığa rağmen insanlığı beslemeye devam edecek." Yıllardır yoksulluk ve kıtlığın kol gezdiği kıta olarak bilinen Afrika, aslında gelecek vaat eden kaynaklara sahip. Dünya altın rezervlerinin yüzde 40'ı, jet türbinlerindeki süper alaşımların yapımında ve elektronikte kullanılan kobaltın yüzde 60'ı ve platinin yüzde 90'ı Afrika'da bulunuyor. Dünyanın ekonomisi en hızlı büyüyen on ülkesinden altısı Afrika'da. Geçen yıl kıtanın gayrisafi iç hasılası yüzde 5 arttı. Bu, dünya ortalamasının iki katı.
"GELECEĞİN EKMEK SEPETİ OLABİLİR"
Nüfusun yarıdan fazlası, 25 yaş altı. Bu da Afrika'yı, dünyanın en genç, en dinamik nüfusuna sahip kıtası yapıyor. Afrika'daki potansiyeli önce Çin keşfetti. Bu ülkenin tüm kıta ile olan ticaret hacmi yıllık 200 milyar doları buluyor. Çin'in son yıllarda Afrika'da yaptığı yatırımların tutarı, 50 milyar dolardan fazla. Bir milyon Çinli halen Afrika'da çalışıyor.
Denizler, göller, nehirler ve yeraltı su kaynakları, insanlık için büyük bir zenginlik. Dünyada her dört işten üçü, suya bağlı bir işgücüne ait. Afrika'daki 54 ülkenin 38'inin denize kıyısı bulunuyor. Dünyanın en geniş gölleri ve tatlı su rezervleri Afrika'da. Enerji kaynakları ise küresel enerji ihtiyacının yüzde 400'ünü karşılayacak kapasitede.
İngiltere'nin yüksek tirajlı ulusal gazetesi The Independent'a göre Afrika, geleceğin ekmek sepeti bile olabilecek durumda. Bunun için iki büyük reform gerekli. Birincisi, siyasetçilerin geniş ölçekli ticari tarım politikası geliştirmesi. Böylece hem işgücüne altı milyon kişi katılacak, hem çalışanlar tatmin edici ücretler alabilecek, hem de Afrika ülkelerinin ihracatı, deniz yollarının da avantajıyla, beş yıl içinde altı katına çıkabilecek. İkincisi, Afrika ülkeleri, düşük değerli tarım ürünlerinden, değeri yüksek ürünlere geçecek reformları gerçekleştirmek zorunda. Bu da tarım arazilerinin, su kaynaklarının ve tohum kullanımının adil şekilde yönetimiyle mümkün olacak.