Kim demiş yerli oto olmaz diye?

Büyük sanayi şirketleri "Yerli otomobil üretelim mi, üretmeyelim mi?" diye düşüne dursun, 'alaylı mucit'lerimiz el emeği göz nuruyla ilk otomobillerini üretti. Kimi tek tek parça topladı, kimi ahşaptan kaporta yaptı. Sonunda ortaya eşi benzeri olmayan yerli otomobiller çıktı

Uzun zamandır yerli otomobil üzerine tartışmalar yapılıyor. Nasıl üretilecek? Kimler yapacak? Makinalar ne şekilde imal edilecek? Elektronik aksamları nereden alınacak? Bu tartışmalar sürerken Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki mini minnacık atölyelerde yerli mucitler sessiz sedasız kendilerine göre otomobiller ortaya çıkarmaya başladı. Bazıları yarış arabaları ya da traktörler, kimileri bildiğimiz spor arabalar veya jipler yaptı. Kimi tüm aracı sanayiden topladıkları binlerce parçayı tek tek birleştirerek imal etti, kimi ise marangoz atölyesinde aylarca çalışarak gürgen ağacından kaporta üretti. Bu işe üniversiteler de el attı ve Bursa Orhangazi Üniversitesi'nin hocaları ve öğrencileri el ele verip elektrikli, yüzde 88 yerli bir araç ortaya çıkardı. Ve işte karşınızda Köprübaşı, Hobim, Çınar, Laz Rover, Atmaca ve Tırtıl...

FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN


KAYNAK USTASININ HOBİSİNDEN ÇIKAN HOBİM!
Selahattin Gür, Konya'nın Altınekin ilçesi yakınlarındaki Akıncılar beldesinde doğup büyümüş ve tüm ömrü de burada geçmiş. 68 yaşında bir kaynak ustası. Önceleri bisiklet ve motosiklete meraklıymış. Bir bisiklette sistemin nasıl işlediğini çözmeye çalışmış. Kısa zamanda da sonuca ulaşmış. Sıra motosiklete gelmiş. "İsmi üzerinde zaten, bisikletin motorlusu" diye düşünüp işe koyulmuş. Oradan buradan topladığı parçalarla önce güzel bir bisiklet sonra da afilli bir motosiklet ortaya çıkarmış. Bulamadığı parçaları ise atölyesinde kendi imal etmiş. Otomobil merakı daha sonra başlamış. Gördüğü tüm araçların kaportalarını incelemiş. Parçaların birbirine nasıl bağlandığını, kaputun tamponla, çamurlukların kapılarla nasıl irtibatlandırıldığını çözmeye çalışmış. Bu işe yıllarını vermiş ve sonunda "Yahu ne olcak ki bunu ben de yaparım" demiş. Arkadaşları "Ya get ordan, bu bisiklete benzemez, nasıl yapcan ki?" falan demişler. "Görürsünüz!" deyip kestirip atmış. İşe koyulmuş. Kaportayı bir kaportacı arkadaşının da desteğiyle kendi imal etmiş. Motoru ise ıskartaya çıkmış bir Şahin'den almış. Ve bir yıllık uğraş sonunda üstü açık spor bir otomobil ortaya çıkarmış. Bu işe toplam 1000 TL harcamış. İlk denemelerden sonra eksiklerini tamamlayıp yola çıkmış. Beldedeki jandarma komutanının önerisiyle adını 'Hobim' koymuş. Birkaç kez Konya'ya gidip gelmiş. Bir seferinde Konya girişinde trafik polisleri durdurmuş ve yanına gelip "Bu nedir böyle?" deyip şaşkınlıkla incelemeye başlamışlar. Sonra trafik merkezine çekmişler. Binmişler, kullanmışlar, hoşlarına gitmiş. Hiçbir işlem yapmadan anahtarı geri vermişler. Bir ekip amiri onu uğurlarken "Aslında sana ceza kesmemiz ve Hobim'i de bağlamamız lazım ama sen iyi bir iş çıkarmışsın, gençlere ilham kaynağı olursun diye bu garip ve güzel otomobilini azat ediyoruz" demiş. LPG'li olan bu araçla evine, akrabalarına, tarlaya bayıra gidip geliyor. Çok taliplisi olmuş ama satmak istememiş. Hobim'in dört başı mamur olduğunu söylüyor. "Konya'ya gidip geldim. Mardin'e de Londra'ya da götürür beni otomobilim" diyor. Olanak verilse her üç ayda bir tane bundan daha gelişmiş otomobil ortaya çıkarabileceğini söylüyor.
F2 TAMAM ŞİMDİ F1 YAPIP YARIŞLARA KATILACAK
Tufan Yılmaz, Karabük'ün Safranbolu ilçesinde ikamet ediyor ve çiftçilikle uğraşıyor. Bahardan sonbahara kadar toprakla cebelleşen 31 yaşındaki bu genç adam kış gelip de kar bastırınca başka bir boyuta geçiyor. Evinin bahçesindeki atölyesine çekiliyor ve eline kaynak motoruyla ve spirali alıp başlıyor çeşitli araçlar imal etmeye. Safranbolu'nun Konarı köyünde yaşamını sürdüren ve ilkokul mezunu olan Yılmaz, ilçenin sanayi sitesinden topladığı çeşitli parçalarla bugüne kadar tam altı araç imal etmiş. Küçük yaşlardan itibaren otomobillere meraklıymış. 12 yaşındayken eve bir minibüs almışlar ve o aracın sağını solunu kurcalarken işin sırrını da yavaş yavaş çözmeye başlamış. Çıkma araç motorları alarak önce 4x4 bir traktör yapmış. Sonra da aynı traktörün büyüğünden iki tane daha imal etmiş. Şimdi de 2009'da tasarladığı ama bir türlü yapmaya fırsat bulamadığı F2 kategorisinde bir araç ortaya çıkarmış. 400 kilo ağırlığında olan bu araç saatte 150 kilometre hız yapabilen aerodinamik özelliğe sahip. Güçlü süspansiyonları sayesinde her türlü yol koşullarında rahatlıkla kullanılabiliyor. Bu aracın sadece motor aksamını dışarıdan almış ve 7 bin TL'ye mal etmiş. Tufan Yılmaz, beş yaşındaki oğlu Ege'yi sevindirmek için pancar motorundan küçük boyutlu bir araç da imal etmiş. Tırtıl adını verdiği traktörüyle de tüm tarla ve bağ işlerini gördüğünü belirten Yılmaz "Türk insanının imkansızlıklar içinde bile birçok şey imal edebileceğini ispatladım. Yerli otomobil projesinin de bir yerlerinde olmak isterim. Şimdiki amacım bir F1 yapıp yarışlara katılmak ama buna imkanım el vermiyor" diyerek yetkililere bir çağrı yaptı.
KÜÇÜK BİR DÜKKANDAN ÇIKAN OKYANUS
Aslında Fahri Karabaş'ın amacı 10 yaşındaki oğluna bir akülü araba imal etmekmiş. Mersin'in Toroslar ilçesinin Akbelen Mahallesi'nde oturan ve bir fabrikada makine bakım işçisi olan Karabaş, evinin altındaki küçük dükkanda başladığı akülü araba macerasının sonunda şahane bir spor otomobil ortaya çıkarmış. Oyuncak araba yapma hikayesi Eylül 2012'de başlamış. Oto sanayiye gidip bu araç için gereken parçaları ve elektronik aksamı toparlamaya koyulmuş. Ama işin başındayken dümen kırıp olayı büyütmüş ve kendini spor bir araba için gereken parçaları toplarken bulmuş. Aslında bu işin acemisi olduğu söylenemez çünkü daha önce bir scooter imal etmiş. Bu aracı imal ettiği dükkanda daha büyük bir işe soyunmuş. Yaklaşık dokuz ay sonra 'F.R.B. Okyanus' adını verdiği mucizesi ortaya çıkmış. Otomobilin isminin başındaki F.R.B. kendisinin, oğlu ve eşinin isimlerinin baş harfleri, Okyanus'un kaynağı ise aracın şekliymiş. Karabaş "Kafamda spor ama çok farklı bir otomobil canlandırmıştım. Hiçbir arabaya benzememeliydi. Bunu yaparken birçok aracın krokilerini inceledim, dizaynlarını araştırdım. İmkanlarımız 800 CC'lik küçük bir motor koyabilmemize olanak verdi. Paramız olsaydı daha büyük bir motor da koyabilirdik" diyor. Aracın motoru ve yürüyen aksamları dışında her parçasının yerli olduğunu söyleyen Karabaş, bu işe giriştikten sonra zor günler de geçirmiş. Zorlandığı zaman kredi çekip aracı tamamlamayı başarmış. Eşi de kendisine çok destek vermiş. Araç toplam 15 bin liraya mal olmuş. Bazıları ona "Yahu sen parayı yolda mı bildin ki bu işler için harcıyorsun?" falan demiş ama o kimseleri dinlememiş. Karabaş "Bu tip bir otomobilin piyasa fiyatı 150 bin lira civarında, ben bunu onun 10'da birine mal ettim, insanlar otomobil ortaya çıkmadan önce bunu anlayamamıştı ama şimdi gören gıpta ve hayranlıkla bakıyor bizim Okyanus'umuza" diyor.
ÜNİVERSİTELİ ÇINAR
Üniversitelerimiz de boş durmuyor, çeşitli bilim merkezlerinde yerli otomobil üzerine çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmaların başını ise Bursa Orhangazi Üniversitesi çekiyor. Bu teknoloji ve bilim yuvasındaki hocalar öğrencileriyle el ele vererek Çınar adını verdikleri elektrikli ve dolayısıyla çevre dostu bir otomobil üretti. Yüzde 88 yerli imalat olan bu otomobil için ekipler bir buçuk yıl önce çalışmaya başlamış. Üniversitenin Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ile Makine Mühendisliği bölümlerinin ortaklaşa çalışması sonucunda bu proje sonucu ortaya çıkan Çınar 8 bin TL'ye mal edilmiş. Tam dolu şarjla 120 kilometre yol yapan Çınar, 100 kilometrede sadece 3 TL'lik yakıt tüketiyor. Güne enerjisiyle de şarj edilebilen otomobil sekiz saatte şarj edilebiliyor. Projenin başında bulunan Doç. Dr. Osman Kalender, ileride kaportanın fotovoltaik panellerle döşenerek, sıfır maliyetli bir sürüş sağlamayı planladıklarını belirtiyor. Fotovoltaik, panel enerjisi üretiminde kullanılan bir madde. Kaporta kaplandıktan sonra dışarıdan bakıldığı zaman aracın rengi mavi, siyah ya da başka renkte görünecek ama o kaporta fotovoltaik panellerden oluşacak. Ve kendi enerjisini üretip aracı sürekli şarjlı halde tutacak.
HELİKOPTER BİLE YAPAN MUCİT
Yerli otomobil imalatçıları içinde Laz mucit olmazsa önemli bir eksik var demektir. Bizim bu kısa listemizde de hem de üç Karadenizli olarak yerlerini aldılar. Bu mucitlerden biri Rize'nin Ardeşen ilçesinde yaşayan Hayrullah Koçoğlu. Ardeşenli mucidimiz işçi emeklisi bir usta. Ne ustası olduğunu o da bilmiyor çünkü sürekli bir şeyler icat ediyor. Bugüne kadar sanayide kullanılan takım tezgahlarından, karada ve denizde yol alabilen taşıma aracına kadar, birbirinden oldukça farklı alanlarda 100'e yakın iş ortaya çıkarmış. Helikopter bile yapmış ama pilotaj hatasından dolayı havada tutamamış. Ama yaptığı tüm bu işler içinde onu en çok Atmaca 53 etkilemiş. Atmaca bir otomobil. Kırmızı bir tilkiye benziyor. Dördüncü viteste 120 kilometreye kadar çıkıyor. Sürücüyle birlikte dört yolcu kapasitesi var. Hayrullah Usta 2010 yılında tezgahın başına geçmiş ve bir yıllık çalışma sonucunda otomobilini bitirmiş. Rize'de ve özellikle de Ardeşen, Çamlıhemşin gibi beldelerdeki insanlar atmacaya çok meraklı. Hayrullah Koçoğlu da öyle. Bu yüzden otomobilin adını atmaca koymuş. 53'ün de Rize'nin plaka numarası olduğunu söylemeye gerek bile yok. Koçoğlu Atmaca'nın motor aksamını hurdacılardan toplamış, diğer malzemeleri ise kendisi tasarlayarak imal etmiş. Otomobilin omurgasını tamamen çelik alaşımlı borulardan yapmış. Kaporta kısmını alüminyum levhaları birbirine perçinleyerek şekillendirmiş. İmalat aşamasında irili ufaklı binlerce parçayı takıp sökmüş, birbirine eklemiş. Ve en nihayetinde Atmaca ortaya çıkmış. LPG ile çalışan genç otomobil toplam 10 bin lira mal olmuş. Hayrullah Usta bir şey tasarlamadan önce doğduğu yer olan Armağan köyüne çekilip, doğayı dinleyerek, yürüyüşler yaparmış. Bundan sonrasını kendisinden dinleyelim. "Teknolojiye olan sevgim ve merakım beni bu tür çalışmalara yönlendiriyor. Ama teknolojik bir şeyler yapacağım zaman kendimi bir müddet doğaya veririm. Doğayla baş başa kaldığım zamanlarda hem dinleniyor, hem de yapacağım işleri tasarlıyorum. Tabiat bana ilham veriyor. Elimdeki teknolojik imkanlar daha geniş olsa, iyi bir ekip kurabilsem insanlığa sunacağım çok daha güzel buluşlarım olurdu. Günümüzde bir çok imkana sahipken teknolojiyi kullanmayan, ondan uzak yaşayan insanları anlamakta zorlanıyorum. Ve ayrıca kaynakların gerektiği gibi kullanılmayışı beni üzüyor. Halbuki dünya üzerinde söz sahibi olmanın yolu, teknolojik üstünlükten geçer."
AHŞAPTAN BİR LAZ ROVER
Mustafa Kaya genç bir mobilyacı. Trabzon'un Köprübaşı ilçesinde yaşıyor. Baba mesleğini devam ettiriyor. Ama günlerden bir gün "Yahu" diyor kendi kendine "Koltuk yapıyorum, büfe yapıyorum, tonlarca ağırlığı kaldırabilecek masalar yapıyorum niye bir otomobil yapamayayım?" Karadenizli ya inatçı. Otomobil sevdası ruhuna işleyince de bu işi bitirene kadar dur durak bilmiyor. Gece gündüz çalışıp kaportası ahşap olan 4 vitesli bir jip ortaya çıkarıyor. Adını da 'Laz Rover' koyuyor. Araç 1992 model bir kamyonetin kasası üzerine gürgen ağacı kullanılarak imal edilmiş. Benzinle çalışan araç, saatte 120 kilometreye ulaşabiliyor. 35 bin liraya mal olmuş. Mobilya ustası Hasan Yazıcı da bu süreçte arkadaşına yardımcı olmuş. Gürgen ağaçları tek tek seçilmiş, kuruması beklenmiş, sonra da tüm parçalar elde ya da ahşap tornada tek tek imal edilmiş. Ve ortaya 4.75 metre boyunda, 1.80 metre eninde, 1.5 ton ağırlığında bir arazi aracı çıkmış. Aslında Mustafa Kaya Karadeniz'de ahşap otomobili üreten ilk kişi değil ama bundan öncekiler bu denli şekilli ve janti değillerdi. İngiliz arazi araçları model alınmış ve onların ölçülerine bire bir uyulmuş. Yani bir otomobil için gereken tüm kurallara sadık kalınmış. Fren sistemleri çok sağlam, denge sorunu yok. Belirli bir hızda girilen keskin virajlarda bile savrulmuyor bu otomobil. Araç geçen yıl ortaya çıktıktan sonra çok ilgi görmüş. Köprübaşı'ndaki o küçük atölye, başta Ali Ağaoğlu olmak üzere bazı otomobil koleksiyoncularından peş peşe siparişler almaya başlamış. Ama genç imalatçının bu siparişlere şimdilik yanıt vermesi olanaksız. Çünkü atölyesi küçük ve imkanları kısıtlı. Ahşap arazi aracını görmek için çok uzaklardan Köprübaşı'nı ziyaret etmeye gelenler var. Yani Laz Rover beldenin turizm potansiyelini artırmış. Köprübaşı Belediyesi bu sebeple Mustafa Usta'yı destekleme kararı almış. Şimdi yeni ve geniş bir atölye açmanın hazırlıklarını yapıyor genç usta. Bakalım önümüzdeki dönemde başka ne icatlar ortaya çıkaracak.
Kaynak: Ersin KALKAN / Pazar Sabah

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.