Fidel Castro hayatını kaybetti

Uzun zamandır hastalıkla mücadele eden Castro bugün hayatını kaybetti. Küba Devlet Başkanı Raul Castro, devlet televizyonundan yaptığı açıklamada abisi Fidel Castro'nun yaşamını yitirdiğini açıkladı.

Küba devriminin lideri ve eski Devlet Başkanı Fidel Castro, 90 yıllık hayatına pek çok şeyi sığdırmıştı...

ABD kaynaklı sayısız komplo planı ve suikast girişimlerine rağmen Castro, 49 yıllık iktidarı süresince dokuz Amerikan başkanının değiştiğine tanık oldu.
2006 yılının Temmuz ayında acilen bağırsak ameliyatına alındığından beri kamuoyu önüne çok fazla çıkmayan Castro, 2008 yılında devlet başkanlığından ayrıldığını açıkladı.
Amerikan karşıtı söylemi en uzun süre devam ettiren komünist lider olan Fidel Castro, 1926 yılında zengin, toprak sahibi bir ailenin çocuğu olarak doğdu.

Aile Fidel Alejandro Castro Ruz adını verdikleri oğullarını Hıristiyanlığın bir mezhebi olan Cizvit anlayışına göre yetiştirdi.

Fidel Castro, Havana Üniversitesi'nden avukat olarak mezun oldu.
Ancak bir süre sonra kendi zengin hayatıyla başkalarının içinde bulunduğu yoksulluğun oluşturduğu tezat karşısında, Marksist - Leninist devrimci anlayışa yöneldi.
1953 yılında Devlet Başkanı Fulgencio Batista rejimine karşı silahlı mücadele başlattı.
26 Temmuz'da, 100 kadar yandaşlarıyla birlikte Santiago de Cuba'daki Moncada askeri karargahına düzenledikleri baskın başarısızlıkla sonuçlandı.
Kardeşi Raul'la beraber iki yıl hapis yatan Castro, afla serbest kaldıktan sonra Batista rejimine karşı mücadeleye sürgünde, Meksika'da devam etti ve burada 26 Temmuz Hareketi adında bir gerilla gücü kurdu.
Castro'nun devrimci fikirlerinin Küba'da destek bulmasıyla 1959'da adı yolsuzluk ve eşitsizlikle anılan Batista rejimi devrildi.
Küba'nın yeni liderleri arasında efsanevi Arjantinli devrim lideri Che Guevara da vardı.
Fidel Castro o dönemde Küba'ya özgü olduğunu vurguladığı ideolojisini "Komünizm ya da Marksizm yok; temsilci demokrasiye ve iyi planlanmış bir ekonomiye sahip sosyal adalet var" diye tanımladı.
Amerikan Başkanı Dwight Eisenhower'ın sırt çevirdiği Küba, Sovyetler Birliği'yle yaklaştı.
Ada kısa sürede Soğuk Savaş'ın cephelerinden biri haline geldi.
1961'in Nisan ayında ABD, Kübalı sürgünlerden özel ordu kurarak adaya baskın düzenleme ve Castro rejimini devirme girişiminde bulundu.
Ancak Domuzlar Körfezi Çıkarması adıyla da bilinen baskın, Küba birliklerinin işgalcilerin büyük bölümünü öldürmesi ve 1000 kişiyi esir almasıyla sonuçlandı.
Castro'nun Sovyetler'le yakın ilişkisi 1962 yılında Küba Füze Krizi'nin patlak vermesiyle sonuçlandı.
Amerikan keşif uçakları, Küba'ya Sovyet füzeleri gönderildiğini ortaya çıkarmıştı.
Dünya bir süre süper güçlerin nükleer savaş olasılığını tartıştı.
Ancak Moskova'nın, ABD'nin Florida eyaletine sadece 144 kilometre uzaklıktaki Küba'ya nükleer başlıklı roketler yerleştirme girişimine son vermesi, buna karşılık ABD'nin de gizlice Türkiye'deki füzelerini kaldırmasıyla savaşın eşiğinden dönüldü.
Amerika'nın bir numaralı düşmanı haline gelen Fidel Castro, bir Kübalı bakana göre CIA'in 600'ü aşkın suikast girişimine hedef oldu, ancak her seferinde kurtulmayı başardı.
Küba liderine bir seferinde patlayıcı konmuş puro içirme girişiminde dahi bulunulduğu belirtiliyor.
Öte yandan Rusya'dan gördüğü cömert yardımlara olan bağlılığına rağmen, Castro o dönemde yeni şekillenmeye başlayan Bağlantısızlar Hareketi'nin liderliğini üstlendi.
Ama 1980'lerde Sovyet lider Mihail Gorbaçov, Küba'dan şeker almayı reddedince ada ekonomisi sarsılmaya başladı.
1962'den beri Amerikan ablukası altındaki ülkede Sovyetlerin desteğini çekmesiyle raflar boşalırken, ciddi ekonomik sıkıntılar başgösterdi. Uzun gıda kuyrukları oluştu.
1990'ların ortalarında binlerce Kübalı Florida'ya kaçmak için girişimde bulundu; pek çoğu boğularak öldü.
Castro'nun kendi kızı Alina Fernandez de "despot" diye nitelediği babasından kaçıp, Miami'de sürgün hayatı yaşamaya başladı.
Fidel Castro, ABD'nin düşmanlığını tek partili yönetimden vazgeçip demokratik reformlara yönelmemek için gerekçe gösterdi.
Ama Küba, Castro döneminde önemli ilerlemeler de kaydetti.
Ülkede herkese bedava ve iyi bir sağlık hizmeti sunulurken, okuma yazma oranı yüzde 98'e ulaştı; çocuk ölümleri Batılı ülkelere kıyasla büyük ölçüde düşürüldü.