İkinci Yugoslavya ikinci Miloseviç

NATO Yugoslavya'da askeri olarak devreye girmiş, Miloseviç pes etmek zorunda kalmıştı. Şimdi NATO koridorlarında, Suriye için 'İkinci Yugoslavya' senaryosu ağırlık kazanıyor

SUNUŞ
Suriye'de ilk ayaklanmalar başladığı günden bu yana yüzlerce senaryo yazılıp çizildi. Ve ilk günden beri de bitmez tükenmez bir tartışma başladı. 'Demokratik' değişim Beşar Esad'la mı olacak, yoksa Esad'sız mı? 'Şii' dayanışmasıyla Baas rejimini koşulsuz destekleyen İran'ı saymazsak Rusya ve Çin, "Esad'lı" değişimden yana oldu. Aslında Türkiye de başlangıçta Esad'lı değişimden yanaydı. Ama kısa sürede ipler koptu ve kartlarını Esad'sız değişimden yana oynamaya başladı. ABD ve Batı gibi. Bir de Suudi Arabistan ve Katar gibi bölge oyuncuları var ki, onların rüyasının 'Demokrasi' olduğunu söyleyemeyiz herhalde. Esad'ı devirmek için Körfez'den akan milyarlarca doların ve silahın şeriatçıların yanı sıra cihatçıları da palazlandırdığına hiç kuşku yok artık. Şimdiye kadar Suriye için Batı başkentlerinde senaryo yazanlar "Esad'ın, Mısır'da Hüsnü Mübarek, Tunus'ta Bin Ali hatta Libya'da Muammer Kaddafi gibi devrilmesinin kolay olmayacağını biliyorlardı aslında. Bu yüzden kimse uzunca bir süre elini ateşe sokmak istemedi. Aslında hâlâ ne ABD ne de NATO iç savaşa doğrudan bulaşmak istemiyor. Ancak nihai senaryolar da artık yazılmaya başladı gibi... NATO'nın Patriot füzelerini Türkiye'ye gönderme kararı bunun en güçlü işareti sanki. Nihai senaryoların yazıldığı Brüksel'deki NATO karargâhında 3 gün boyunca Danimarkalı Genel Sekreter Angers Fogh Rasmussen, dahil ittifakın beynindeki üst düzey yetkililerle konuştum. Suriye için konuşulanlara ve yapılan planlara kulak verdim. Soğuk savaştan sonra adeta dünya jandarması olan NATO'nun Atlantik'ten Pasifik'e kadar radarına takılan sorunları tartıştım. Kısacası 'Derin NATO'daki havayı kokladım. İlk saptamamı hemen aktarayım... Esad artık yolun sonuna geldi. Er ya da geç gidecek. Ama ne zaman ve nasıl gideceğini hâlâ bilen yok! Esad için NATO'nun karanlık koridorlarında yazılan senaryolara gelince... 3 gün boyunca aktaracağım. İlgiyle okuyacağınız umuduyla...
***
Kaddafi'nin yakalanıp öldürülmesinden kısa bir süre sonra Libya'daydım. Kaddafi'nin yerle bir edilen iç içe 7 metre yüksekliğindeki kalın duvarla çevrili kale gibi ünlü karargahını gezerken düşündüm, "Eğer NATO, Libya'da uçuşa yasak bölge ilan edip Libya savaş uçaklarını hangarlarına hapsetmeseydi ne olurdu acaba?" Bence NATO muhaliflere hava bombardımanı ile destek vermeseydi, Kaddafi 8 ayda devrilemezdi. Hatta devirmek imkânsız bile olabilirdi. O bakımdan, Suriye'de 18 ay sonra gelinen noktada NATO'nun alacağı karar artık hayati önem taşımaya başladı. Eğer NATO uçuşa yasak bölge ilan edip Suriye savaş uçaklarının havalanmasını önlerse hiç kuşku yok ki iç savaşta muhalifler bir adım daha zafere yaklaşacaklar. Peki, NATO bundan sonra ne yapacak? Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in düşündüğü gibi, Suriye'de "İkinci Libya" senaryosu mu uygulanmaya başladı? NATO, yakında Suriye'de uçuşa yasak bölge mi ilan edecek? Yoksa, Esad'ın sonu iyice görününceye kadar bekleyip son anda mı bombardıman başlayacak? NATO zirvesi sırasında 'Derin NATO' sayılan ittifakın siyasi ve askeri beyin takımındakilerle konuştum. Aslında NATO, Arap ayaklanmasının başladığı ilk günden beri, Esad ve Kaddafi rejimlerinin de benzerlikleri ve farklılıklarını mercek altına aldı. Birçok alternatif senaryo yazıldı ve sonuçta Suriye'de Libya'dakine benzer bir senaryonun sahnelenmesinin riskli olacağı sonucuna varıldı. Neden mi? Anlatayım... Öncelikle Libya'daki gibi uçuşa yasak bölgeyi uygulamak için BM Güvenlik Konseyi'nin kararı gerekiyor. Yani aylardır direnen Rusya ve Çin'in de 'Evet' demesi şart! Ama Güvenlik Konseyi'nin iki daimi üyesi direnmeye devam ediyorlar. Özellikle Putin, Ortadoğu'daki tek askeri üssünü kaybetmek istemiyor. Bu nedenle Esad'dan vazgeçmedi. İkincisi Libya hava kuvvetleri Suriye hava kuvvetleri gibi güçlü değildi. Ayrıca ayaklanma başladığı zaman Libyalı pilotlar ya Kaddafi'yi dinlemediler ve sivilleri bombalamadılar ya da Kaddafi, muhalifleri bombalamaları için talimat vermedi. Sonuçta NATO, Libya'da yasak bölge ilan ettiği zaman büyük bir risk almadı. Nitekim NATO Libya'da uçak kaybetmedi. Halbuki Suriye'de tablo oldukça farklı! Suriye hava kuvvetleri çok daha güçlü olduğu gibi, Baas rejimi de ayaklanmayı bastırmak için savaş uçaklarını kullanmaktan hiç çekinmedi. Bu yüzden binlerce sivil öldü. İç savaştaki kanlı tablo, Esad'ın NATO uçaklarını vurmak için uçaklarını havalandıracağını gösteriyor. Yani, BM kararı olmadan, ABD liderliğindeki müttefikler uçuşa yasak bölge ilan etseler bile, Suriye savaş uçaklarıyla çatışmayı göze almaları gerekecek. Bu da uçak kaybetmeyi göze almaları anlamına gelecek ki Irak, Afganistan ve Libya'nın siyasi ve ekonomik faturasını hâlaâ ödemeye devam eden Başkan Barack Obama risk almak istemiyor. Kısacası henüz uçuşa yasak bölge ilan etmenin zamanı gelmedi.

ESAD DA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ'NE GİDER Mİ?
Gelelim 'Derin NATO'da tartışılan ikinci senaryoya... NATO koridorlarında 'İkinci Yugoslavya' senaryosunun ağırlık kazandığını gördüm. Kuşkusuz, Yugoslavya'yla Suriye arasında benzerlikler de var, farklılıklar da... Yugoslavya'nın parçalanma sürecinde, Ortodoks Sırplarla Katolik Hırvatlar ve Müslüman Boşnaklar arasındaki etnik, dini ve mezhepsel çatışmalar rol oynadı ve en kanlı süreç ise Bosna'da yaşandı. Uluslararası toplum Nisan 1992'den Kasım 1995'e kadar ki 3.5 yıl boyunca Bosna'daki kanlı savaşa ve Müslüman Boşnaklar'ın katliamıma seyirci kaldı. Savaşın ilk yıllarında, yani 1992-95 arasında Gorbaçov-Yeltsin çatışması sürdüğü için zaten Rusya kendi derdiyle uğraşıyordu. Ayrıca Ortodoks dayanışması yüzünden Sırplar'ın yanında yer alıp uzunca süre uluslararası toplumun çabalarına katılmadı. Sonunda Bosna'da silahların susmasını sağlayan ABD oldu. Kasım 1995'de Dayton anlaşması yapıldığı zaman taraflar zaten artık birbirini tüketmişti. Savaşacak halleri kalmamıştı. NATO'nun askeri olarak devreye girişi ise 24 Mart 1999'da Belgrad dahil tüm Yugoslavya'nın bombalanmaya başlamasıyla oldu. Bombardıman 3 ay sürdü. Böylece Slobodan Miloseviç dize getildi. Gerçi Sırplara göre, bombardıman olmasaydı Miloseviç daha da erken gidebilirdi ve NATO bombardımanı sayesinde 15 ay daha koltukta kalmasını sağladı ama yine de bence bombardımandan sonra Sırplar'ın zaten Miloseviç'i tutuklayıp Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesi'ne teslim etmekten başka alternatifleri de kalmamıştı. Suriye'ye gelirsek, NATO'nun beyin takımına göre Suriye, Yugoslavya'dan daha karmaşık bir tablo ortaya çıkardı. Çünkü erken müdahale Ortadoğu'yu içine alacak bir mezhep ve etnik çatışmaya, yani tüm bölgeyi saracak ve kontrolden çıkan bir yangına yol açacak. Çok daha ağır sonuçlar verecek. Bu durumda NATO, bu aşamada Esad üzerindeki baskıyı daha da artıracak ama bekleyecek. Kısacası Suriye ikinci Yugoslavya olacak gibi. Esad'a gelince... Miloseviç gibi sonunda tutuklanıp Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesi'nde yargılanır mı derseniz? Kimbilir, belki... Ama Esad için başka senaryolar var!

Nur Batur / Sabah

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.