CHP'nin zulum vergisi: Şahna!

1940'larda İsmet İnönü dünya tarihinde eşi - benzeri olmayan bir vergi sistemini devreye soktu... İşte çiftçilerin o yıllarda yaşadıkları..

Şahna... Yakın geçmişe kadar köylünün en büyük korkusuydu bu kelime...

Şahna gelirse köylü aç kalıyordu ve o Şahna hep geliyordu...

Şahna tek partili yani CHP'li yıllarda köylerden vergi toplayan memurlara verilen isimdi...

Ve o vergiler köylünün en büyük korkusuydu... Yıl 1942'ydi...

İkinci Dünya Savaşı tüm hızıyla sürüyordu.. Milli Şef yönetimindeki CHP Türkiye'yi derin bir krize sürüklemişti..

İsmet İnönü o yıl dünya tarihinde eşi - benzeri olmayan bir vergi sistemini devreye soktu...

Vergi ağırdı... Çünkü köylü yasa gereği hasadının yüzde 25'ini devlete vermek zorundaydı...

Ama daha da ağır bir başka vergi daha da zor günler çok uzakta değildi...

1943'te CHP iktidarı yeni bir vergi sistemi daha getirdi... Yeni sistemin ismi toprak mahsulleri vergisiydi.

Ama köylü o sisteme "yeşil vergisi" adını taktı...

Şahnalar yani tek partinin vergi memurları da işte o dönemde devreye girdi...

Şahnalar; ekini daha yeşilken hasattan çok çok önce göz kararı tartıyor....

Ve köylü daha ekinini biçmeden vergi ödemek zorunda bırakılıyordu...

O günler resmi olmayan tarihin belki de en acıklı günleriydi...

"(...) Vergiyi tahakkuk ettirmekle görevlendirilen memurlar, ürünün henüz tarlada bulunduğu sırada ve tarla başında tahmin yapıyor. Bu tahmine göre ürünün 10'da 1'i vergi şeklinde tahsil ediliyordu. Vergiye 'yeşil vergisi' adını köylüler bu sebeple takmışlardı. Tarla başında görevlendirilen memurlar genelde bu konulardan anlamayan kimselerdi, rastgele görevlendirilmişlerdi, tahminlerinde büyük hataya düşüyorlardı. Tahmine gelen memurların keyfi tutumlarından ve rüşvet taleplerinden de halkın şikayetleri vardı (...)"

Fahir Giritlioğlu - Türk siyasi tarihinde CHP'nin mevkii kitabından

Tarihçi Fahir Giritlioğlu, köylüyü daha ekinini hasat etmeden borçlandıran o sistemi böyle anlatmıştı kitabında...

Köylü zor durumdaydı...

Ama ses çıkarması mümkün değildi...

Çünkü vergisini ödemeyeni hatta eksik ödeyenin suçu belliydi...

Devlet alacaklarında şahindi...

Tek bir kuruş dahi eksik vergi ödeyen uzun yıllarını cezaevinde geçirmek zorunda kalıyordu...

Ve Anadolu acılarla yoğruluyordu...

İşte o acı dolu günlere dair en ilginç anekdotu anlatanlardan bir diğeri de - dönemin maliye müfettişlerinden tarihçi Cahit Kayra oldu...

"(...) Toprak mahsulleri vergisi uygulaması ile görevli olarak gönderildiğim Eskişehir - Bilecik bölgesinde karşılaştığım dramı anılarımda anlatmaya çalıştım bir daha tekrarlamayacağım. Ancak, oğlu askerde olan ve tarlasını sürmek için gelinini eşeğin yanına bağlayan yaşlı köylünün acıklı görüntüsünü hiç unutmayacağım (...)"

Cahit Kayra - Savaş ve Türkiye kitabından

Milli Şef'in CHP'si milleti eziyordu...

Hem de öyle eziyordu ki;

Köylü para kazanmak bir yana dursun, sırf karnını doyurmak için ekip biçtiği - emek verdiği toprağındaki mahsulü çalmak zorunda bile kalıyordu...

"(...) Tarladaki revaklardan (yığın-küme) kaç timin buğday çıkar? Tahsildar şöyle göz ucuyla bakar, 'buradan 10 timin çıkar' der. Şayet 5 timin çıkarsa, köylü 5 timin de başkasından bulup vermek zorunda. Yoksa 'vergi kaçırmaktan' suçlanır, hapis yatırılır. Şahna (vergi memuru) gelirdi. Harmanı savurur bekleriz. Şahna gelir mührü vurur. Herkes kendi malını hırsızlık yaparak alırdı. Çoğunu hükümet alır, azını bize verirdi (...)"

Burhan Bozgeyik - İşte Zulmün Belgesi kitabından

Tefecilik de işte o yıllarda patlak verdi Türkiye'de...

Çünkü vergi yükü altında ezilen köylüye kala kala sadece 2 yol kalmıştı...

Ya zenginden borç alacaktı ya da zenginin yani ağanın toprağında karın tokluğunda çalışacaktı...

İlk yolu tercih edenler tüm varlıklarını tefecilere kaptırdı...

İkinci yolu seçenlerse topraklarından oldu....

O dönemi bir köylü bakın nasıl anlatıyor...

"(...) Bütün mahsulümüzü Toprak Mahsulleri Ofisi'ne verdiğimiz halde hala onlara yüzde 70 mahsul borçluyuz. Borcumuzu ödemek için öküzlerimizi sattık... Çaresiz tarlalarımızı nadasa bırakıp zenginlerin topraklarında çalışıyoruz. Şehre buğdayı biz satıyoruz, ama biz ekmeğe 35 kuruş öderken, onlar 30 kuruştan alıyorlar..."

Osman Akandere - Milli Şef Dönemi

Zor yıllardı 1940'lar... Köylü açtı... Şehirli açtı...

Nesiller - işte o açlığın tam orta yerinde değişti...

Milletin kaderini değiştirecek adamlar da o nesillerden çıktı...

Öyle ya; Milli Şef İsmet İnönü; Yeşil vergisi ile ezdiği köylülerden biri olan Aydınlı çiftçi Adnan Menderes'in bir gün gelip kendini iktidardan indireceğini bilemezdi..

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.