Kemal Kılıçdaroğlu – Bir genel başkanın portresi

Ana muhalefet boşluğu, Türkiye siyasetinin önünde çözülmesi gereken önemli sorunlardan biri olarak tartışılıp durur .. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, son dönemdeki çıkışlarıyla çok tartışılıyor.. Peki Kılıçdaroğlu'nun siyasi serüveni nasıl başladı? Siyasete girdiği günden bugüne hangi olaylarla gündeme geldi?

AK Parti'nin kurulduğu günden bu yana Türkiye'ye ve Türk siyasetine kazandırdığı çok şey var...

Yenilik var, hizmet var, erdem var, vefa duygusu var, projeler var, liderlik var, devamlılık var!

Türkiye AK Parti'yle birlikte ekonomisini büyüttü, insan kaynağını geliştirdi... Millet kazandı... Siyaset kurumu kazandı... Siyasetçinin sözünün değeri arttı... Seçim dönemlerinde verilen vaatlere itibar arttı ve millet de bu gelişmelere bakarak oy verdi...

Evet AK Parti'yle birlikte Türkiye'de yeni bir siyaset, yeni bir yönetim anlayışı başladı... Siyaset artık millete dokunuyordu... Millet, bol keseden atılan vaatlere değil, gerçekçi çözümlere odaklanıyordu...

Millet artık, devleti değil insanı yücelten, kendi değerleri ve ihtiyaçları ışığında belirlenen projelere oy veriyordu... İktidar partisi önündeki reçeteyi tek tek uyguluyor, Türkiye'nin, "yapılamaz, olamaz" denilen kanıksanmış ne kadar sorunu varsa üzerine gidiyordu...

Tüm bunlara rağmen bir şeyler eksikti yine... Türkiye'nin önünde çözülmesi gereken önemli bir sorunu daha vardı... O sorunun adı da muhalefetti.. Daha doğrusu ana muhalefetti...

Bugün ana muhalefet deyince CHP akla geliyor... CHP, yani iktidarın ezeli rakibi... Dün Menderes'in, Özal'ın, Demirel'in, Erbakan'ın, bugün de AK Parti'nin ezeli rakibi; Cumhuriyet Halk Partisi...

Rekabet hayatın her alanında var... Rekabet insanın olduğu her yerde var... Okulda, iş yerinde, evde ve elbette siyasette... Her alanda rekabete rastlamak mümkün... Ama o rekabetin bazı kuralları var..

Çekişmelere, zor koşullara, çetin mücadelelere, krizlere rağmen çiğnenmemesi gereken kuralları var...
Özellikle de siyasette var bu kurallar... Kim olursa olsun, ne yaşanılırsa yaşansın, hiçbir durumda üstü çizilemeyecek bazı kurallar var....

2010 yılıydı... Türkiye yaşadığı onca krize rağmen koruduğu bazı kurallarından feragat edecek, o güne dek görmediği yeni bir siyaset anlayışıyla tanışacaktı...

Değişim, kirli bir kaset komplosuyla başladı... Türkiye, siyasetin, daha doğru bir ifadeyle muhalefetin içine düştüğü acı manzarayı o kaset komplosuyla yakından tanıdı...

Askeri darbeler, ekonomik krizler, koalisyonlar, kirli medya operasyonları ve daha niceleri....
Millet şerbetliydi... Yani alışmıştı bu tuzaklara.. Bir daha yaşamak istemiyordu ama hafızası tazeydi... Ancak ilk kez yaşanan o çirkin komplo, yeni bir üslubun, hakaret ve yalan siyasetinin başlangıcını işaret ediyordu.

O komplodan sonra, CHP'nin yeni bir genel başkanı vardı artık; Kemal Kılıçdaroğlu...

Şaibelerle dolu eski SSK Genel Müdürlüğünü, uydurma yolsuzluk dosyalarını ve açık ara kaybedilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini saymazsak Kemal Kılıçdaroğlu yeni bir isimdi siyaset için...

İlk günden başladı değişim... İşaretlerini ilk günden verdi Kılıçdaroğlu...

Medya ve o medyanın kirli sermaye düzeni, Kılıçdaroğlu'nu ve yeni CHP'yi sakin güç, Gandi sloganlarıyla karşıladı...

Ve millete de öyle pazarladı...

Ama millet ikna olmadı...

Proje tutmadı...

Siyaset yenilik demekti...

Elbette Kılıçdaroğlu da yeni bir isimdi...

Ancak millet, bileğinin hakkıyla kazanılmış doğal bir liderlik istiyordu...

Kılıçdaroğlu'nda bu yoktu işte...

Zaten o yüzden çöktü proje...

"Gandi, sakin güç" sloganları bu yüzden sadece komik bir anı olarak kaldı Türk siyasi tarihinde...

Belediye başkanlığı da dahil girdiği her seçimi kaybetti Kılıçdaroğlu...

Tam 6 seçim kaybetti...

Tam 6 seçimi onca medya desteğine, AK Partili siyasetçilere yönelik iyi düşünülmüş ve kurgulanmış tuzaklara rağmen kaybetti...

Üstelik sadece o kaybetmedi...

Siyaset de kaybetti...

Siyasetin itibarı da...

Çünkü Kılıçdaroğlu, her yeni başarısızlığında biraz daha kendini kaybetti...

Muhalefet için her kaybedilene seçimde,, siyasette üslup ve seviye ciddi yaralar aldı, irtifa kaybetti...

Evet CHP, dün de öğrencileri sokağa döküyor,

Askeri göreve davet ediyor,

Akademisyenleri seçilmiş hükümete ve liderlere karşı kışkırtıyor, medya yoluyla, iftiralarla Türkiye'nin istikbaline saldırıyor, ülkeyi içinden çıkılmaz gerilimlere sürüklüyordu ama...

Bugünkü kadar alçalmamış, itibarını kaybetmemişti...

Evet CHP'nin eski genel başkanı İsmet İnönü, "Sizi ben bile kurtaramam" diyerek ihtilalle tehdit ediyor, Meclis kürsüsüne çıkan CHP milletvekilleri, iktidarları ihtilalle korkutuyordu ama... Yine de, siyasetin dili, bugünkü kadar akıldan, zekadan, mantıktan, nezaketten taviz vermiyordu.. Her şeye rağmen, hakaret ederken, eleştirirken, sataşırken dahi edebe riayet ediliyordu.

İşte bu yüzden siyasette dil ve üslup, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile vahim bir kırılmaya teslim oldu... Kılıçdaroğlu, seçildiği ilk gün "Recep Bey" diyerek kendince Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı tahkir etmeye çalıştı...

Girilmemesi gereken ne kadar mahrem alan varsa girdi....

Son olarak da seviyeyi, bir kadın bakana, bir anneye cinsel içerikli hakarete kadar indirdi...

İstisnasız herkes bir özür bekledi Kılıçdaroğlu'ndan... "Yanlış kurulmuş bir cümleydi, özür diliyorum" demesini bekledi... Ancak Kılıçdaroğlu, bırakın özür dilemeyi hakaretinin ve seviyesizliğinin arkasında durdu, hatta kendisine destekçi bile buldu.

Peki neden? Medyada "sakin güç" diye pazarlanan CHP Lideri neden ve nasıl geldi??

Acaba Kılıçdaroğlu, bu seviyesizliğin, bu ahlak dışı dilin kendisine çıkar sağladığını mı düşünüyor??

Öyle ya da böyle, "reklamın iyisi-kötüsü olmaz" diyerek bu dilin kendisini gündemde tuttuğunu, tartışmaların odağına yerleştirdiğini mi zannediyor, bilinmez??

Bilinmez ama.

İyi bilinen bir şey var ki o da siyasetin bu olmadığı....

Kaset rüzgarıyla,, şişirilmiş medya desteğiyle, iyi reklamcıların hazırladığı değişik sloganlarla daha fazla yol alınamayacağı...

Çünkü millet o üsluba prim vermiyor.. Çünkü millet o üslubu Gezi'den tanıyor...

Paralel yapıların 17-25 Aralık darbe girişiminden tanıyor...

Ve son 3 yıldır önüne konan 4 seçim sandığında da gereken cevabı veriyor...

Kuşkusuz birilerinin hoşuna gitse de, bu yeni dil ve üsluptan CHP'liler de rahatsız...

Çünkü CHP seçmeni bunu hak etmiyor...

Üstelik sorun sadece dil ve üslup da değil...

CHP'nin genel başkanlık makamı, öngörü, çözüm üretimi, milli hassasiyetler ve dahası ülkenin temel hiçbir sorunu karşısında da pek umut vermiyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.