Terör toplumda travmayı amaçlıyor
Terör sadece silahla bombayla masum insanların canını yakmıyor.. Şer odaklarının sözcülüğüne soyunan yazılı, görsel ve sosyal medya üzerinden paylaşılan mesajlar yapılan haberlerin dili terörün tam da istediği amaca yani kaosa hizmet ediyor...
- Analiz
- Giriş Tarihi: 00:00 | 25.03.2016
- Güncelleme Tarihi: 13:04 | 25.03.2016
Endişe, korku, huzursuzluk, güvensizlik ve karmaşa... İşte terörün hedefleri tam da bunlar.
Sadece Türkiye'de değil dünyada da masumları hedef alan terör toplumda dehşet ve korku duygusunu etkili kılar ki bu da yapılan eylemi hedefine ulaştırır.
Terör mağdurları, terör eylemlerine direk maruz kalan kurbanlardan daha fazla.. İşte tam da bu nedenle ilk andan itibaren yapılan yorumlara atılan adımlara dikkat edip bu mağduriyetleri arttırmamak gerekiyor. Oysa DAEŞ teröründe katil devlet diyenler PKK teröründe susarak hatta bunu meşru göstermeye çalışarak toplumdaki travmaları tetikliyor.
Öyle bir algı operasyonu öyle bir kampanya yürütülüyor ki terörün dini, dili, ırkı olmadığı unutuluyor. Halkın içinde kalleş ellerce atılan nifak tohumları adeta sulanıyor, büyümesi isteniyor.
Etkisi yıllarca süren ve kimi zaman nesilden nesle aktarılan travma sonrası stres bozukluğu yüz binlerce insanı etkiliyor. Terör olaylarının, doğal afetlerin yarattığı travmatik etkiden çok daha fazla sarsıcı olduğu da bir başka önemli gerçek.
Teknoloji de bu tramvayı yaymakta kullanılıyor.. Bilinçsizce belki de bilinçli olarak yapılan paylaşımların sosyal medya üzerinden yayılıyor.
Kötü niyetli kişilerin halkta infiale yol açmak amacıyla asılsız haberler ve uyarılar yayınlaması; toplumun zihninde dezenformasyonu artırıyor.
İşte tam da bu yüzden yayın yasakları getirilmek zorunda kalınıyor.
Peki, bu korku çemberi nasıl kırılacak? İşte tam da bu noktada birlik, beraberlik ve duyarlılık kelimeleri birleşiyor.
Ortak vicdan, ortak değerlerle birleştiğimiz bu topraklara yani vatanımıza sahip çıkmak gerekiyor.
Çünkü... Teröre, acılara duyarsızlaştırmaya çalışanlara inat el ele yürümek o kanlı ellerin amacına ulaşamaması demek.
İşte tam da bu yüzden geçtiğimiz pazartesi Cumhurbaşkanı Erdoğan seferberlik çağrısı yapmıştı:
"Devlet ve millet olarak bu terör musibetinin üstesinden mutlaka geleceğiz. Bize korkmak yaraşmaz. Bize korkmak yakışmaz. Biz korkuyu korkutanlardan olacağız. Milletimiz bin yıldır bu topraklarda, bölücü terör örgütü gibi bütün bunlar, kendini hedef alan nice tehdidin, nice saldırının üstesinden geldi. Allah'ın izniyle bu tehdidin de üstesinden geleceğiz. Devletimiz askeriyle, polisiyle, koruyucularıyla istihbaratıyla, tüm imkânlarıyla terör örgütleriyle ve arkalarındaki güçlerle mücadele ediyor. Terörün yeni yöntemlerine karşı biz de yeni mücadele yöntemleri geliştirerek kısa sürede neticeye ulaşacağımıza inanıyorum. Yeter ki milletimiz, sizler birliğinizi, beraberliğinizi, dayanışmanızı güçlü tutun. Bundan taviz vermeyin. Terörün en büyük panzehiri işte budur."
Sadece Türkiye'de değil dünyada da masumları hedef alan terör toplumda dehşet ve korku duygusunu etkili kılar ki bu da yapılan eylemi hedefine ulaştırır.
Terör mağdurları, terör eylemlerine direk maruz kalan kurbanlardan daha fazla.. İşte tam da bu nedenle ilk andan itibaren yapılan yorumlara atılan adımlara dikkat edip bu mağduriyetleri arttırmamak gerekiyor. Oysa DAEŞ teröründe katil devlet diyenler PKK teröründe susarak hatta bunu meşru göstermeye çalışarak toplumdaki travmaları tetikliyor.
Öyle bir algı operasyonu öyle bir kampanya yürütülüyor ki terörün dini, dili, ırkı olmadığı unutuluyor. Halkın içinde kalleş ellerce atılan nifak tohumları adeta sulanıyor, büyümesi isteniyor.
Etkisi yıllarca süren ve kimi zaman nesilden nesle aktarılan travma sonrası stres bozukluğu yüz binlerce insanı etkiliyor. Terör olaylarının, doğal afetlerin yarattığı travmatik etkiden çok daha fazla sarsıcı olduğu da bir başka önemli gerçek.
Teknoloji de bu tramvayı yaymakta kullanılıyor.. Bilinçsizce belki de bilinçli olarak yapılan paylaşımların sosyal medya üzerinden yayılıyor.
Kötü niyetli kişilerin halkta infiale yol açmak amacıyla asılsız haberler ve uyarılar yayınlaması; toplumun zihninde dezenformasyonu artırıyor.
İşte tam da bu yüzden yayın yasakları getirilmek zorunda kalınıyor.
Sivil halka yönelik terör olaylarının bir diğer kirli yüzü ise, kişilerde toplu ölümlere alışma refleksi geliştirmesi.
Peki, bu korku çemberi nasıl kırılacak? İşte tam da bu noktada birlik, beraberlik ve duyarlılık kelimeleri birleşiyor.
Ortak vicdan, ortak değerlerle birleştiğimiz bu topraklara yani vatanımıza sahip çıkmak gerekiyor.
Çünkü... Teröre, acılara duyarsızlaştırmaya çalışanlara inat el ele yürümek o kanlı ellerin amacına ulaşamaması demek.
İşte tam da bu yüzden geçtiğimiz pazartesi Cumhurbaşkanı Erdoğan seferberlik çağrısı yapmıştı:
"Devlet ve millet olarak bu terör musibetinin üstesinden mutlaka geleceğiz. Bize korkmak yaraşmaz. Bize korkmak yakışmaz. Biz korkuyu korkutanlardan olacağız. Milletimiz bin yıldır bu topraklarda, bölücü terör örgütü gibi bütün bunlar, kendini hedef alan nice tehdidin, nice saldırının üstesinden geldi. Allah'ın izniyle bu tehdidin de üstesinden geleceğiz. Devletimiz askeriyle, polisiyle, koruyucularıyla istihbaratıyla, tüm imkânlarıyla terör örgütleriyle ve arkalarındaki güçlerle mücadele ediyor. Terörün yeni yöntemlerine karşı biz de yeni mücadele yöntemleri geliştirerek kısa sürede neticeye ulaşacağımıza inanıyorum. Yeter ki milletimiz, sizler birliğinizi, beraberliğinizi, dayanışmanızı güçlü tutun. Bundan taviz vermeyin. Terörün en büyük panzehiri işte budur."
DİĞER