Hilvan'dan Kızılay'a PKK terörü!

Bugün son çırpınışlarını yaşayan PKK, ilk eylemlerine 1979 yılında başlamıştı. 12 Eylül darbesinde askeri yönetimin işkencehaneleri örgütü büyüttü. Avrupa da Kürt sorunu bahanesi ile terör örgütüne destek verdi. Ancak AK Parti iktidarı ile başlatılan milli birlik ve kardeşlik süreci terör örgütünün huzurunu kaçırdı, varlık nedenini ortadan kaldırdı. Huzur gelince 40 yıllık örgüt yok olmaktan korktu. İşte terör örgütünü mercek altına alan analiz haberimiz...

A HABER - 1979 yılının 21 Nisan günüydü... Ve PKK o zamanlar, henüz PKK ismini almamıştı... Kendine Apocular adını veren bir grup, o günü, kızıl haftanın başlangıcı ilan etti... Hafta 28 Nisan'da sona erecek ve sona erdiğinde Apoculardan PKK'ya doğru giden yolun köşe taşları yerine konulmuş olacaktı...

Sahneye eli silahlı teröristler çıktı... Sayıları henüz çok azdı ve başrol bugün Öcalan'ın yokluğunda Kandil'in liderliğine soyunan Cemil Bayık'taydı...

Apocular adlı örgüt, ilk büyük saldırı dalgasını Şanlıurfa'nın Hilvan ilçesinden başlattı...

Kentin en büyük aşiretlerinden Süleymanlar aşireti hedefteydi...

O saldırıda bir çok masum öldürüldü...

Hatta teröristler ilçeyi ele geçirdi...

Belediye başkanı ve belediye meclis üyelerini zorla istifa ettirdi...

Hemen ertesi gündü...

Aynı teröristler bu kez Urfa'nın bir diğer ilçesini Siverek'i bastı.

Hedef bu defa kentin en büyük aşiretlerinden bir diğeri bucak aşiretiydi...

Dönemin Adalet Partisi Milletvekili Celal Bucak'a pusu kuruldu. Bucak saldırıdan yaralı kurtuldu.

Ama Öcalan'ın istediği olmuştu...

Hem Süleymanlar hem de Bucak asla dokunulamayacak aşiretler olarak tanınıyordu o güne dek...

Ama ilginçtir Apocular ortaya çıkmış ve onlara dokunmuştu.

Bu eylemler halktan sempati topladı ve o güne dek "Apocular" olarak tanınan örgüt, o 2 eylemden sonra PKK ismini aldı.

PKK aynı yıl bölgedeki tüm Kürt ve solcu örgütleri tasfiye etti.

Yükselen her aykırı ses, suikastlar ya da infazlarla bastırılıyordu ve örgüt gün be gün büyüyordu...

Ama o günler uzun sürmedi...

1980 sonbaharında 12 eylül darbesi gelince PKK da dağıldı...

Örgütün neredeyse tüm üyeleri yakalandı, cezaevine konuldu...

Ancak 12 Eylül'ün Diyarbakır Cezaevi işkence demekti...

PKK, ihtiyaç duyduğu mağduriyet hikayesini işte o cezaevinde oluşturdu...

Cuntanın örgütle ilgili ya da ilgisiz yakaladığı her Kürde uyguladığı işkenceler Güneydoğu halkında büyük tepki doğuruyordu...

Cezaevinden kaçan ya da tahliye olanların tek adresi artık Kandil oluyordu.

1990'lı yıllara gelindiğinde, artık terör iyiden iyiye büyümüştü...

Terörle mücadele de her zamankinden daha şiddetliydi...

Ancak devletin tolerans göstermeyen tavrı PKK'yı bitirmiyor aksine taban bulmasını sağlıyordu...

1999 yılında PKK bir büyük darbe aldı...

Örgütü kuran ve neredeyse tüm kanlı eylemlerin emrini veren Abdullah Öcalan işte o yıl yakalandı...

Kanlı örgüt o günden sonra bir süre başıboş kalsa da, sonrasında tek bir yola başvurdu...

Silahlı eylemlerini daha da artırdı. Yani bir anlamda "ben hala buradayım" mesajı verdi...

Kandil'dekiler işte o günlerde "seküler Kürt ulusalcılığı" adlı bir fikir ortaya attı...

Bu Avrupa'nın hoşuna giden bir tanımdı...

Bu yolla destek alınabilirdi alındı da...

Ancak 2002 geldiğinde hem örgütün hem de örgütü destekleyenlerin beklemediği bir gelişme oldu...

Artık AK Parti iktidardaydı... Üstelik Kürtler yoğun şekilde AK Parti'ye oy vermişti...

Recep Tayyip Erdoğan'ın sorunlara samimi bakışı tabanı etkiliyordu...

Ancak PKK ve onu kullanan çevreler bu gelişmeden ciddi şekilde rahatsız olmuştu.

Günler hızla ilerledi...Erdoğan yönetimindeki AK Parti hükümeti ardı ardına gelen darbe girişimleriyle yıkılmak istendi...

İlk AK Parti hükümetinin ilk yılları vesayetle mücadele edilerek geçildi...

2005'te ise artık soruna parmak basılabilecek noktaya gelindi...

Erdoğan o yıl Diyarbakır ve Hakkari'de konuştu...

"Kürt sorunu benim de sorunumdur" dedi...

Yeni bir dönem başlıyordu artık...

2009'daki Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi 2013'teki Çözüm Süreci işte o dönemin meyveleriydi...

Üstelik süreç sadece sözle - boş vaatlerle de ifade edilmiyordu...

Hükümet Doğu ve Güneydoğu'da hızlı bir imar ve inşa faaliyeti de başlatmıştı...

Yollar, köprüler, hastaneler, okullar, havalimanları işte o dönemde inşa edildi...

Ancak mesele tam çözülürken, silahlar tam sorgulanırken ve Kürtler tam huzurun tadına varırken, PKK'yı bir korku sardı...

40 yıllık örgüt yok olmaktan korkuyordu...

Kanlı örgüt, 7 Haziran seçiminin hemen ertesinde aklını, mantığını bir kenara bıraktı... Tarihin en kanlı çatışma sürecini başlattı.

Daha doğrusu girdiği bu yeni yol, bir "var olma" ya da "yok olmama" mücadelesiydi artık...

Üstelik PKK yalnız da değildi... Örgütün yok olacağı korkusunu, onu maşa gibi kullanan bir çok ülke de yaşıyordu...

AK Partiyi sandıkta alt etme umudu kalmayan kim varsa çok geçmeden el ele verdi..

Yıldızı sönmüş eski gazeteciler, Geziciler, Paralel Devlet üyeleri, AK Parti'yle meselesi olan medya ve işadamları, akademisyenler aleni şekilde PKK'ya destek vermeye başladılar.

Bugün işte o işbirliği hala sürüyor... Kandil'de yaşlananlardan, Amerika'da yaşlananlara, hatta Demirtaş'tan Kılıçdaroğlu'na kadar geniş bir yelpaze, ortak dili konuşuyor...Yağmur yağsa sorumlusunu Recep Tayyip Erdoğan olarak gören zihniyet; terörün ve tüm kanlı saldırıların faturasını da yine Erdoğan'a kesmek istiyor.

Ankara'daki o otobüs durağına dökülen kan daha kurumadan yapılan onca açıklamanın tek nedeni bu...

Şimdi tüm bu gerçeklerden hareketle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın altını defalarca çizdiği "Diz çöktüremeyecekler" cümlesini bir kez daha okumak ve anlamaya çalışmak gerekiyor...

Erdoğan "Türkiye diz çökecek bir ülke değil" diyor....

Ve aslında Türkiye'nin diz çökmesi halinde kimlerin kazanacağını anlatıyor...

Eğer diz çökerse Türkiye; kazananın PKK olacağını, Fetullah Gülen olacağını, halkını katleden Esad olacağını ya da katliamlara çanak tutan Rusya olacağını söylüyor...

Tarih ise Ankara'da patlayan o son bombanın, 1979'da Hilvan'da başlayan o ilk terörün sonu olduğunu yazıyor...

40 yıl önce Hilvan'da, dokunulmaz aşiretlere dokunarak kendine taban bulan PKK, bugün din-dil-ırk-genç-yaşlı-çocuk ayrımı yapmaksızın saldırıyor.

Yani artık o saat işliyor ve PKK 1979'da başlayan tarihin en uzun korku filminin bitmesine ramak kala, son çırpınışlarını yaşıyor...

Ama film artık bitiyor...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.