'Sur'da gedik açıldı, Kandil söndü!

Terör örgütü PKK ve taşeronları kanlı planlarını hayata geçirmek için Doğu ve Güneydoğu'da masum halkın yaşantılarını adeta cehenneme çevirdi.. Kimi evini yurdunu terk etmek zorunda kaldı kimi ölüm tehditleri altında hayatını sürdürmeye çalıştı... Ama artık bölge halkı tüm Türkiye gibi teröre ve terör destekçilerine yeter artık diyor... İşte terörün karanlık kanlı yüzü ve kararttığı hayatlar...

A HABER - Edi bese! Yeter artık! "…Herkesin artık oturup ağlaması lazım bu duruma artık savaş istemiyoruz artık yeter çocuklarımız perişan huzurlu bir yaşam istiyoruz artık yeter ya"
Bir annenin sesi bu... Cizreli bir annenin sesi... Bugün işte o sesler yükseliyor dört bir yanından Güneydoğu'nun...
Silvan'dan, İdil'den, Nusaybin'den, Sur'dan yükseliyor annelerin sesi...
Ancak gözü olup da görmeyenler var o anneyi - o anneleri, kulağı olup da duymayanlar var o sesi - o sesleri...
Ardı ardına darbe çağrıları yapılıyor hala... Ve ardı ardına "ölüme çağırılıyor insanlar" utanmadan...
İşte, bu yüzden, lafı esirgeme vakti değil bu vakit... Gizleme vakti değil o çağrıları yaparak insanları ölüme davet edenlerin kimliğini.... İnsanları sokaklara çağıranların kim olduklarını görmezden gelem vakti değil, yeni binyılın şafağındaki bu vakit....


İsimleri ezberde...
Ama unutmamak - unutturmamak adına o isimleri bir daha saymak gerek tek tek ...
HDP yapıyor sokak çağrılarını... Kimliği bu kadar net işte... Figen Yüksekdağ yapıyor çağrıyı... Hani sırtını terör örgütlerine yaslayan vekil var ya, işte o çağırıyor sokağa insanları...
Ertuğrul Kürkçü çağırıyor, Sırrı Süreyya Önder çağırıyor... Selahattin Demirtaş yapıyor çağrıyı...
Hani 1 buçuk yıl evvel, insanlara, "hadi sokağa" diyen Demirtaş var ya, işte o çağırıyor...
Hani eline anasının kuzusu 16 yaşındaki Yasin'in kanı bulaşan Demirtaş var ya işte o yapıyor çağrıyı...
"Hadi" diyor... "Hadi sokağa..."
"Hadi" diyor Demirtaş "hadi yürüyelim"...
Yürüdüğümüz yerde diyor, asker - polis var, onların üzerine yürüyelim...
"Hadi" diyor Demirtaş, o annelere - o babalara - o insanlara sesleniyor....
"Hadi ölün" diyor...
HDP'NİN 'ÖLÜM' ÇAĞRILARI!
6 Ekim 2014 günüydü Yasin öldüğünde... 1 buçuk yıl geçti üzerinden...
Demirtaş o zaman da yapmıştı aynısını... "Hadi sokağa çıkın" demişti..
O gün sokağa çıktı birileri... Yasin kurban eti dağıtıyordu.. O'nu, o gün, o sokağa çıkanlar, daha doğrusu onları o sokağa çıkaranlar katletti..
İşte o, Demirtaş o günün ertesinde ter dökmüştü kamera spotları altında... Eline bulaşan kan kokusunu hissettiğinden olsa gerek, kan-ter içindeydi yüzü de gözü de...
Belki utanırdı yaptığından, belki Diyarbakır'ın orta yerinden yükselen o haykırışı duyardı Demirtaş...
Ama duymadı... Oysa kulağı vardı, ama, duymadı...
Ve görmedi... Oysa gözü vardı ama görmedi...
SANDILAR Kİ MİLLET DESTEK VERECEK!
Sandı ki Demirtaş; "Ne zaman çıkın dersem millete çıkar sokağa"...
Sandı ki; "Ne zaman ölün dersem ölür millet sokakta"...
Ve çukurlar açıldı, o ve arkadaşlarının kuklası oldukları örgütün talimatıyla....
Ve hendekler kazıldı...
Ve barikatlar kuruldu yine onun, daha doğrusu Kandil'in emriyle...
Teröristler ardına gizlendi işte o barikatların... İçine girdiler çukurların, kanalizasyon deliklerinin ve ateş ettiler...
Arslan Binbaşı'yı vurdular...
Feyyaz'la Okan'ı şehit ettiler uykularında...
Çarşı izninde Yûnus'u, Ramazan'ı öldürdüler...
Sonra yetim bıraktılar Melih'i...
O güzel gözlü çocukları yetim bıraktılar...
HDP 7 Haziran seçiminde 13 buçuk milyonun oyunu almıştı...
İşte, belki, o oya sığınıyordu; Demirtaş, Yüksekdağ, Kürkçü, Önder adı her neyse o vekiller...
Belki aldıkları o oyu-oyun sanıyorlardı...
O oyun ardına sığınıp çağırıyorlardı milleti sokaklara....
Ama bir gerçeği gözden kaçırıyorlardı...
Kendilerine oy verenlerin sesini duymuyorlardı onlar...
Kendilerine oy verenlerin "biz ölüm istemiyoruz" dediğini duymuyorlardı...
Oysa kulakları vardı, gözleri vardı ama ne çare...
HALKIN İSTEKLERİNİ ANLAYAMAMAK!
Kürt halkı siyasete vermişti oyunu ve bu, işte bu kadar çıplak bir gerçekti, görmediler onlar...
On yıllar boyu ezilen halkın ne istediğini bir türlü anlamadılar...
Oysa öyle basitti ki istekler...
Fabrika istiyordu halk mesela...
Karnını doyurmak için iş istiyordu aş istiyordu...
Sonra çocukları okusun istiyordu anneler - babalar...
Hani anne ve baba kendinde olmayanı ister ya, "Biz okuyamadık onlar okusun, okusun da büyüsün" sadece bunu istiyordu...
Ama onlar okulları yaktılar....
Sonra fabrika kurmak için oraya giden iş makinelerini yaktılar...
Yakmadıklarını gasp ettiler...
Gasp ettikleriyle de çukur kazdılar...
Ve sadece polise ve askere ateş etmek için bunu yaptılar...
Ama halk, "siyaset" demişti....
O yüzden oy vermişti...
İşte bu kadar basit ve bu kadar açık bir mesajdı bu aslında...
Diyarbakır, Van, Tunceli, Muş, Bitlis, bas bas bağırıyordu....
Eski Türkiye'nin artığı o kanlı örgütü istemiyorum diyordu milyonlar...
Yaşı yetmişi aşmış ve ömrü boyunca; dağdan - silahtan - ölümden ve kandan başka hiçbir şey bilmeyen o eski Türkiye artıklarını istemiyordu Bingöl, Urfa, Şırnak ve Hakkari...
Tek isteği vardı insanların o da insanca yaşamaktı...
Çocuklar dağlarda heba olmasın istiyordu halk...
Pisliğin pençesinde kalmak istemiyordu...
İşte bu yüzden saklanmadı insanlar o barikatların ardına...
Bu yüzden girmedi kimse çukurlara, kanalizasyonlara....
KUKLANIN KUKLASI!
1 Kasım geldiğinde, hep en doğru sözü söyleyen millet, bu kez sandıkta bas bas bağırdı HDP'ye...
O parti 4 buçuk ay önce aldığı oyu bu kez alamadı...
İşte bu bir dersti ama oy alamayan HDP ders de alamadı...
Bilakis eski alışkanlıklarını sürdürdü parti, Kandil talimatıyla....
Bir daha seslendi "hakkını savunuyorum" dediği insanlara... "Hadi" dedi...
"Barikata gelin, çukura gelin, hendeğe gelin, hadi" dedi... "Ölmeye gelin"...
Eski Türkiye'nin artığı Kandil böyle istiyordu çünkü ve batının kuklası Kandil ne isterse Kandil'in kuklası HDP de onu dillendiriyordu...
Ama halkın kulağı vardı duyuyordu gözü vardı görüyordu...
Oyuna gelmedi millet... Sadece gördüğüne ve duyduğuna inandı... Buna rağmen yine susmadı "kuklanın kuklası"....
"Hadi" dedi bir daha, "Sur'a gidelim" dedi...
Kendi saklandı bir kültür merkezine, öne kadınları - çocukları sürdü yine...
Belli ki "milyonlarca kişi gelecek" diye bekliyordu...
Çünkü dün çağırdığında insanları sokağa öyle olmuştu...
Bu defa olmadı...
Çünkü bu defa millet ana dilinde "edi bese" dedi... Edi bese yani yeter artık...
'SUR'DA GEDİK AÇILDI, KANDİL SÖNDÜ!
Hani diyor ya Necip Fazıl Kısakürek "Sur'da bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes, ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es" diye ve hani kuklaların kuklaları çağırıyor ya bugün hala o insanları ölmeye...
İşte tam yerinde şimdi duyacağınız cümle...
Evet Sur'da bir gedik açıldı...
Ve gedik; Nusaybin'de, Cizre'de, İdil'de, Silvan'da da açıldı...
Ve artık Kandil bir daha yanmamak can yakmamak üzere söndü, karanlığa gömüldü...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.