Gün boyunca masa başında kalmak, bedenin doğal ritmini bozar. Uzman Klinik Psikolog Lara Barbir, bu döngüyü kırmanın en basit yolunun hareket etmek olduğunu söylüyor.
1. BEDENİ HAREKETE GEÇİRİN, ZİHNİ SERBEST BIRAKIN
2025 yılında yayımlanan bir araştırma derlemesi de bu görüşü destekliyor. Bulgulara göre, günde ortalama 7.000 adım atmak bile ruh halinde ve genel sağlıkta gözle görülür iyileşmeler sağlıyor. Yani "10.000 adım" efsanesine ulaşamasanız da faydayı kaçırmış olmuyorsunuz.
İster kısa bir yoga rutini, ister akşamüstü yürüyüşü. Önemli olan bu hareketin günün stresinden sıyrılmak için bir "geçiş ritüeli" haline gelmesi. Barbir'e göre bu küçük ritüel, insanı "yapma halinden olma haline" geçiriyor yani üretmekten ziyade var olmanın dinginliğine taşıyor.
2. BAĞ KURUN: İNSANLARLA YA DA KENDİNİZLE
Yorgunluk bahanesiyle sessizliğe çekilmek çoğu zaman cazip gelse de, sosyal bağlar ruh sağlığının temel taşlarından biri. Barbir, sevdiklerle geçirilen vaktin stresin etkilerini ciddi ölçüde azalttığını vurguluyor:
"Bağ kurmak sadece sosyalleşmek değil; aidiyet duygusunu canlı tutmaktır. Bu da ruh sağlığı için koruyucu bir kalkan oluşturur."
Nörobilim uzmanı Dr. Caroline Leaf de bu fikre katılıyor. Ona göre birlikte yemek pişirmek, sohbet etmek ya da oyun oynamak gibi basit aktiviteler bile duygusal dengeyi yeniden kuruyor.
Bilimsel veriler de bu tabloyu destekliyor. Dünya Sağlık Örgütü, yalnızlığı artık bir halk sağlığı sorunu olarak kabul ediyor. Uzun süreli yalnızlık, vücudun stres sistemini sürekli açık tutarak bağışıklık ve kalp-damar sağlığını olumsuz etkiliyor. Buna karşın, pozitif sosyal etkileşimler oksitosin seviyesini artırarak stresin etkisini hafifletiyor.
Yalnız zaman geçirmeyi tercih edenler içinse çözüm, kendini ifade etmenin yollarını bulmak. Günlük tutmak, düşünceleri düzenlemeye ve duyguları işlemeye yardımcı oluyor; böylece kişi, yalnızken bile içsel bir denge kurabiliyor.
3. ZİHNİ DİNLENDİR, GÜRÜLTÜYÜ SUSTUR
Zihnin durmadan çalıştığı bir çağda yaşıyoruz. Dr. Leaf, her gün kısa "düşünme anları" yaratmanın bu yükü hafiflettiğini söylüyor:
"Beynin boşta kalmaya ihtiyacı vardır. Bu anlar, zihni resetler ve bilişsel enerjiyi yeniler."
Sessiz bir yürüyüş, duş sırasında dalıp gitmek ya da yaratıcı bir işle meşgul olmak bu etkiyi sağlayabilir. Barbir ise bilişsel davranışçı terapiden türetilen 'planlı kaygı zamanı' yöntemini öneriyor: Günün sonunda endişeleri yazıya döküp defteri kapatarak günü zihinsel olarak tamamlamak.
Uykudan önceki son bir saat de büyük önem taşıyor. Ekranlardan uzaklaşmak, hafif esneme hareketleri yapmak ya da bir fincan bitki çayı eşliğinde kitap okumak, bedenin "uykuya geç" sinyalini almasını kolaylaştırıyor.