Her insan gibi övülmek, desteklenmek, beğenilmek istersiniz... Aşil topuğunuzdur...
Bunu en iyi "Beyaz medya" bilir.
Oradan yakalar sizi...
Överek, destekleyerek, sırtını sıvazlayarak, hatta bazen danışmanlığınızı yaparak kullanır sizi...
Onlardan farkınızı anlatmanıza fırsat vermez, ortak yanlarınıza dikkat çeker. İş işten geçtiğinde, artık mağlupsunuzdur.
Belki kullanılıp atılmışsınızdır da, ne yazık ki henüz ayırdına varmamışsınızdır.
***
Yazıya girişimi okuduktan sonra 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün danışmanı Ahmet Sever'in kitabından söz edeceğimi düşünmüşsünüzdür.
Epeydir Gül'ü muhafazakârların muhtemel yeni lideri gibi sunmaya çalışan Hürriyet gazetesinin Ahmet Sever'in kitabını parlattıktan iki gün sonra çark edişinin arka planı hakkında yazmamı bekliyor da olabilirsiniz.
Haklısınız.
Fakat zaten olan oldu.
Şimdi Gül konuşuncaya kadar beklemek gerekir.
***
Ancak şu "danışmanlık" ve "danışmanlar ne iş yapar?" konusunu tartışmaya başlamanın zamanıdır.
Çünkü problem bir tek Ahmet Sever değil.
Problem ve şikâyet çok!
Danışmanlık kurumu bizde fena halde yanlış anlaşıldı.
Devlet adamlarının, yöneticilerin ve siyasilerin danışmanlarının asla unutmaması gereken şey şudur...
Onlara ihtiyaç duyan ve "işe" alan biz değiliz.
Onların hayatımızın ve hatta "aklımız"ın içine kadar sokulmalarına izin veren de biz değiliz. Kimin danışmanıysalar ona konuşmalılar! O yüzden kamuoyuna yönelik yaşamaktan, tecrübelerini sürekli ortalığa saçmaktan ve halka danışmanlık yapmaya kalkışmaktan vazgeçmeliler.
DEMİREL VE KLİŞELER!
Süleyman Demirel'in vefatı üzerine bir hemşerisi "Her zaman siyasi gerginliği azaltır, ortamı yumuşatırdı" demiş.
Gidenin ardından iyi konuşmak güzeldir ama...
Klişelere de bu kadar prim verilmemeli!
Tecrübelerimiz unutulurken yalan yanlış kanaatler ölümsüzleşmemeli!
Bir kez "Yollar yürümekle aşınmaz" dedi diye veya iktidarları darbelerle kesintiye uğradığı için Demirel'in demokrat, özgürlükçü bir siyasi olduğunu düşünenler hâlâ çoktur. Palavradır! Hiç öyle biri olmamıştır.
"Ortamı hep yumuşatırdı" diye anmak da öyle! 70'lerde ortalık kan gölüne dönmüşken hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmak, üstüne üstlük "cephe" hükümetleri kurmak... 90'larda faili meçhuller ülkesinin Cumhurbaşkanlığını yapıp her şey güllük gülistanlıkmış gibi davranmak...
Bunlar "gerginliği azaltmak" değil, "vitrin demokrasisi"ni ayakta tutup siyaset ve devlet elitlerinin çıkarlarını sürdürmesini sağlamak anlamına geliyordu.
Bilelim de, artık öyle konuşalım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.