Cihan imparatorluğunun iki numaralı adamları: Sadrazamlar
Osmanlı İmparatorluğu tarihinde padişahtan sonra devletin en yetkili ismi olan sadrazamlar müspet ve menfi birçok karara imza attı. Peki Osmanlı'nın iki numaralı ismi olan sadrazamlar kimdi? görevleri neydi? neler yaptılar?
Çorlulu Köse Bahir Mustafa Paşa
Çorlulu Ali Paşa kethudalığından vezir olan Sofi Abdurrahman Paşa'nın oğludur. İyi eğitim görerek yetişti ve Damat İbrahim Paşa'nın aracılığı ile hassa silâhsoru oldu; kendisine verilen işleri başarmasından dolayı kapıcıbaşılık rütbesiyle yükseltildi; Ramazan sonlarında Ekim 174'de ikinci imrahor olup 7 Kasım 1749'da birinci imrahor Durak Bey'in vezirlikle kaptan Paşa olması üzerine onun yerine birinci imrahorluğa getirildi.
Sadrazam Divittar Mehmet Paşa'nın azli gerekince Darüssaade ağası Beşir Ağa'nın 1 Temmuz 1752'de tavsiyesiyle ilk kez Bahir Mustafa Bey sadrâzam oldu. Sadarazamlığı sırasında kendisini sadarete tavsiye eden kızlar ağası Beşir Ağa idam edilmişti. Bu nedenle bundan sonra saray Darüşsaade ağalarının perde arkasından devlet işlerine ve sadrazamların bağımsızlıklarına müdahaleleri görülmedi. Bahir Mustafa Paşa I. Mahmut'un ölümüne kadar bağımsız olarak iş gördü.
Koca Mehmed Ragıp Paşa
Osmanlı devlet adamı, diplomat, şair, kütüphaneci, çevirmen. III. Osman ve III. Mustafa saltanatında 11 Ocak 1757 - 8 Nisan 1763 tarihleri arasında altı yıl iki ay yirmi sekiz gün sadrazamlık yapmış bir devlet adamıdır. Şair kişiliği ile tanınır.
Muhsinzade Mehmed Paşa
Muhsinzâde Mehmed Paşa vezir olduktan itibaren Avrupa'daki politik gelişmeleri dikkatle takip etmekteydi. Özellikle sadrazam olduktan sonra bu hususa ait "havadis kâgitları" denilen Avrupa'daki duruma dair dış ülkelerden gelen yazışmaları ve mektupları okumakta ve Osmanlı devletinin bu durumda yerini gayet iyi anlamakta idi. Muhsinzâde Mehmed Paşa, devletin girdiği müşkül durumdan sıyrılmak için çareler aramakta idi. İstanbul'da devlet ricalından Rusya ile savaş taraftarlar olanlar çok önemli mevkilerde idiler ve padişah da savaş taraftarı idi. Sadrazam olan Muhsinzade Mehmed Paşa ise iyice hesap yapmadan yeni savaş macerasına atılmamayı; akıllıca davranmayı; ihtiyat ile hareketi tavsiye etmekte ve gereken hazırlık yapıldıktan sonra savaşa girişilmesinin yeniden düşünülmesi hakkındaki fikirlerin açıkça bildirmekte idi. Bu tutum savaş taraftarları tarafından sadrazamın savaştan korktuğu ve savaşmaktan aciz olduğu şeklinde yorumlandı. Böyle bir dönemde bir zayıf ve aciz sadrazam gerekmediği kabul edilerek Muhsinzade Mehmed Paşa 6 Eylül 1768 sadrazamlıktan azledildi ve yerine Aydın muhassalı Silahdar Hamza Mahir Paşa getirildi.
İzzet Mehmed Paşa
I. Abdülhamid saltanatında, 4 Ağustos 1774 - 6 Temmuz 1775 ve 20 Şubat 1781 - 25 Ağustos 1782 tarihleri arasında toplam iki yıl beş ay altı gün sadrazamlıkyapmış Osmanlı devlet adamı.
Küçük Kaynarca Antlaşması yapılıp barış sağlanması sonucu İstanbul'a ordu ile dönmekte iken yolda 11 Temmuz 1774'de ölen Muhsinzade Mehmed Paşa yerine Sadrazamlık görevi verilmiştir. İzzet Mehmet Paşa namuskarlığı ile bilinmekle beraber faal bir idareci değildi. İdare işlerinin hemen hepsini çok dirayetli olan kayınbiraderinin eline bırakmıştı.
Halil Hamid Paşa
I. Abdülhamid saltanatında, 31 Temmuz 1782 - 31 Mart 1785 tarihleri arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı.
1736 Isparta doğumludur. Babası Gözcüoğlu Ali Ağa, annesi Zeynep hanımdır. Küçük yaşlarda İstanbul'a gelmiş, kâtipliklerde ve Beylikçi maiyetinde çalışmıştır. Babadağ'da görev yaparken Divan-ı Hümayun Hocalığı rütbesini kazanmıştır. Devlet işlerindeki başarılarından dolayı 1779 yılında Büyük Tezkerecilik görevine getirilmiştir. 1780 yılında Tersane Emini ve bir sene sonra da sadrazam kethüdası oldu.
1782'de Yeğen Seyyid Mehmed Paşa'nın azledilmesi üzerine Silahdar Mehmed Paşa vasıtasıyla Sadrazamlığa atandı. Sadrazamlığı sırasında Yeniçeri Ocağı'nı ıslah etmek ve gücünü kısıtlamak yönünde çalışmalarda bulundu. Fransa ile yakın ilişkiler kurarak, askeri reform için gereken personeli ülkeye davet etti. Güçlü ve reformcu bir sadrazam olarak tanındı.
Yolsuzlukla ve darbe planlamakla suçlanarak görevinden azledildi ve Gelibolu'ya sürüldü. Ancak birkaç gün sonra Bozcaada'ya getirilerek burada başı kesilerek idam edildi. Vücudu Bozcaada'da defnedilmiş, kesilen başı ise İstanbul'a getirilerek Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir.