Son günlerde gene bir
"Köy Enstitüleri" rüzgarı esiyor... Zorla estiriliyor... Kuruluş yıldönümü müymüş neymiş...
Kendini solcu sanan bazı Kemalistler akıllanmaya hiç niyetli olmadıklarını bir kere daha kanıtladılar.
Ezberlerini papağan gibi tekrarlıyorlar.
Bu işin sevinilecek tek yanı, enstitünün bir tık ötesi olan Ecevit'in
"Köykent" zırvasına kendi küçük partisinin dışında (DSP) kimsenin sahip çıkmaması. (Altılı masada niçin bulunmadıklarını da anlayamadık, iskemle sokuşturacak yer mi kalmamıştı?)
Kendi gazeteleri bile ciddiye almadığı için internet sitelerinden birinde yayınlandı:
Bir CHP heyeti köy köy eski enstitüleri geziyormuş...
(Ortada enstitü kalmadığına göre neyi ziyaret ediyorlar, "sit alanını" mı?)
Etkinlik falan da yapılıyormuş.
Bu etkinliklerde, CHP milletvekili Yıldırım Kaya,
"Ant olsun ki yüzyıllarca enstitüleri yeniden restore edeceğiz" demiş... (Peki "eskiden" restore etmek nasıl oluyor?)
Hem de yüzyıllarca.
Fakat aynı etkinlikte konuşan gene CHP milletvekili Utku Çakırözer de
"Belki yeniden Köy Enstitüleri'ni kuramayacağız ama..." diyerek çekince belirtmiş.
Çok şükür genel başkanı gibi
"Atatürk Köy Enstitüleri'ni kurarak işe başladı" diye zırvalamamış.
İki mebus birbiriyle çelişiyor ama çelişki CHP'nin yabancı olduğu bir durum değildir.
Bir de
"Kent Enstitüsü" projeleri varmış!
***
Bunlar ne dediklerini bilmiyorlar.
Ezber okuyorlar.
Köylüyü köyünde tutmak için tasarlanmış enstitüye şimdi bir de
"kentliyi kentinde tutma" okulu mu ekleyecekler?
Kardeşim, siz köylünün sanayi işçisine dönüşmesini istiyor musunuz, istemiyor musunuz?
O zamanlar istememiştiniz...
Peki sanayileşme ve kalkınma nasıl sağlanacaktı?
Onu karşıdevrimciler yapardı ancak!
Toplumda hareketlilik arzu edilmiyordu.
Şimdi gidin de köylüyü
"izole" edin bakalım dünyadan...
Televizyon seyretmesini önleyin, cep telefonlarını toplayın...
1940 yılına dönün.
Bu ancak kötü TV dizilerinde mümkündür.
Hem
"ne güzel şeker fabrikası kurmuştuk, sıcak su akıtmıştık" diye şişineceksiniz,
hem de köylünün sanayi proletaryasına
dönmesine engel olacaksınız...
Köyde otursunlar, marangozluk etsinler, ama Sophokles okusunlar, Mozart dinlesinler.
Enstitünün yolunu da köylü yapsın, binasını da. Eğitmenin maaşını da ödesin. Hem de zorla.
Bununla seçim kampanyasına çıkın, bakalım ne olur?
Baksanıza, sizin kafanızda bir sansürcü, altmışlı yıllarda bir Yeşilçam filmini yasaklatmışmış, yeni öğrendik: Kilyos kıyısından denize girip yüz metre yürüyorlar, oranın sığ olduğu anlaşılıyor, çıkarma yapacak Rus donanmasına yol gösterir!
Hem de yüzyıllarca ha...
Uzaylılar gelecekler, bir de bakacaklar ki Türk köylüsü mandolin çalıyor.
Belki Mars'ta da bir enstitü açarız canım.