Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan çarpıcı koalisyon yorumu
Giriş:
12.08.2015
00:00
Güncelleme:
12.08.2015
15:15
Koalisyon tartışmalarını değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu'nun yeni hükümeti kurabilmek için çalıştığını söyleyerek, "Ama bir tekrar seçim ama farklı bir anlayışla ortaklık için adım atabilir. Ama o tabi kendi ilkeleriyle de karşı düşüncenin örtüşmesi lazım. Herhalde örtüşmüyorsa, intihar edecek hali yoktur" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, ağırladığı muhtarlara yaptığı konuşmada, koalisyon tartışmalarına da değindi.
İşte Erdoğan'ın o açıklamaları:
"İNTİHAR EDECEK HALİ YOK"
Sayın Başbakan şu anda hükümeti kurma görüşmelerini devam ettiriyor. Ama bu süreç içerisinde, yine farklı farklı yaklaşımlar ortaya konuluyor. Ana muhalefet ile iktidar koalisyon kursun diyenler var, ondan sonra görüşelim diyenler var. Bunların hepsini görüyoruz. Anayasada belirtilen süreç içerisinde sayın başbakan 45 gün içerisinde kendisinin de partisinin de inandıklarına mütenasip olabilecek bir ortak bulabilirse, ama bir tekrar seçim ama farklı bir anlayışla ortaklık için adım atabilir. Ama o tabi kendi ilkeleriyle de karşı düşüncenin örtüşmesi lazım. Herhalde örtüşmüyorsa, intihar edecek hali yoktur. Bunu bu şekilde görmek lazım. Koalisyon hükümetinin kurulması benim temennimdir, bu süreç 45 gündür. Bu mümkün olmadığı takdirde, ya mevcut hükümetin azınlık hükümeti olarak devam etmek suretiyle bir erken seçime gitmesidir ki buna bir destek gerekiyor. Parlamentodan güvenoyu alması gerekiyor.
Aksi takdirde, çünkü sunulacak olan bir kabine parlamentoda güvenoyu almayabilir. Sonra yeni görevlendirme süreci başlayacaktır. Meclis'in kalkıp bir geçici hükümeti kurma şekli var. burada da parlamentoda temsil edilen siyasi partilerin güçleri oranında, geçici seçim hükümetinde temsil edilmesi gerekiyor. Bunun da çeşitli faydaları var, zararları var. Koalisyon görüşmelerinin hayırlı şekilde sonuçlanmasını diliyorum.
7 Haziran seçimi öncesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde vatandaşların üzerinde çok ciddi bir baskı ve tehdit iklimi oluşturulduğuna dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:
"İlgili kurumlarımız vatandaşlarımızın özgür iradelerini sandığa yansıtmalarını sağlama konusunda maalesef yetersiz kaldı, bunu açıkça söylemek zorundayım. Buna rağmen seçimler sonrasında ortaya çıkan tablo iyi değerlendirilebilir, Türkiye için yeni bir dönemin kapısı aralanabilirdi. Fakat bu da yapılmadı. Siyasi parti yönetimlerinin ortaya koyduğu ikircikli tavır Türkiye'yi sıkıntılı bir döneme itti. Hem bölgemizdeki gelişmeleri hem de bu şekilde oluşan belirsizlik ortamını fırsat bilen bölücü terör örgütü 11 Temmuz'da yeniden saldırılarına başlayacağını ilan etti."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 Temmuz'da Suruç'taki bombalı eylem bahane edilerek, "alçakça, kalleşçe, ahlaksızca saldırılara girişildiğini" ifade etti.
Evinde uykuda olan iki genç polisten çarşıda gezen, eşiyle çocuğuyla pazarda alışverişe çıkan binbaşıya, astsubaya kadar tüm kamu görevlilerine yönelik kalleşçe saldırıların başlatıldığını hatırlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
" 'Kaza var' diye olay yerine çağrılan trafik polisine yanında eşi ve çocuğu olduğu halde, özel otomobiliyle evine giden binbaşımıza kurşun sıkanların yüreklerinde zerre miktarı Allah korkusu olmadığını zaten biliyoruz ama inanın bunlarda en küçük bir utanma duygusu bile yok. Şimdi soruyorum bunlara destek veren, bunların yanında yer alan, akıllı olduğunu, köşelerde mürekkep akıttıklarını söyleyenlere sesleniyorum. Siz acaba bu ülkede milliyetperver, vatansever olduğunuzu neyle ispat edeceksiniz? Bu yavrularımızın katillerini, teröristleri savunanların yanında olmayı neyle izah edeceksiniz? Hem onların yanında yer alın, onlarla beraber hareket edin, öbür taraftan 'demokrasi, özgürlük' deyin. Bunun neresi özgürlük, neresi demokrasi? Eğer demokrasiden bahsediyorsan her şey parlamentoda, demokratik sistem içerisinde var. Gel mücadeleni parlamentoda ver. Ama bunlar arkalarına o silahlı güçleri almadıkları sürece parlamentodaki temsil güçlerinin bu denli güçlü olacağına inanmıyorlar. İnanmadıkları için de belli gurupları yanlarında toplamak, belli bazı köşe yazarlarını da destek kıtaları olarak yanlarına almak suretiyle ülkeyi, milleti parçalamanın gayreti içerisine giriyorlar."
Erdoğan, ambulansa, itfaiye aracına, Kızılayın kan toplama aracına, iş makinesine, vatandaşın kamyonuna, tırına, olaylarla hiç bir ilgisi olmayan insanların otomobillerine saldırmanın "alçaklık" olduğunu kaydetti.
"Tunceli-Erzincan yolunda teröristin nutuk attığını, yoldaki sivillerin de onları alkışladığını" anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün mesele devletin bütün kurumlarının el ele dayanışma halinde olmasıdır. Ama bu devletin içinde bir paralel yapı gibi bir zalim yapının olması çeşitli kurumların içerisine savrulmuş, serpilmiş olması süreci zorlaştırıyor. Bir taraftan bunları aşmanın mücadelesini veriyoruz" dedi.
"DİNDAR GEÇİNENLER SÖYLÜYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sokak başlarını kazıyarak yolları trafiğe kapatmak, yollara mayınlı tuzaklar kurmak, yolları kesip insanları tehdit etmek, araçlarını yakmak, yol yapımını, baraj inşaatını engellemek... Bu barajlarla ne olacak? Su toplanacak, tüm kurak araziler sulanacak. Oralardan hidroelektrik santraliyse elektrik enerjisi üretilecek. Ama bunların ruhunda öyle bir anlayış var ki faturayı da hükümete, devlete kesecek. Ne diyecek, 'bak elektriğimizi vermiyor' . Elektriği kesen sensin. Doğal gaz iletişim hatlarını patlatan sizsiniz. Elektrik parasını da vermiyorlar. Bu anlayış içerisinde bu ülkede bunlar özgürlükten, demokrasiden bahsediyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Utanmadan, sıkılmadan, bunu da dindar geçinenler söylüyor, 'Allah'ın verdiği yağmurdan nasıl para alırsınız?' diyorlar. Allah'ın verdiği yağmur bu barajlar olmasa toprağa gider, dere, ırmak olur denize gider. Ama bu barajların bir maliyeti yok mu? Barajların, yüz milyonlarca, milyarlarca maliyeti var. Bunların işletme masrafları yok mu? Bunlarla ilgili sana verilen suyun bedelini ödemeyecek misin? Böyle bir mantık, anlayış olabilir mi? El ele, omuz omuza vereceğiz, siz değerli muhtar kardeşlerimin görevi çok ağır. Siz bu devletin en ücra köşedeki mahallesinin, köyünün temsilcisi durumundasınız, siz muhtarsınız, seçilmişsiniz, memur değilsiniz. Benim indimde seçilmiş atanmıştan her zaman öndedir. Demokrasinin güzelliği buradadır, demokrasinin zenginliği buradadır. Çünkü demokrasi, seçilmişlerin atanmışlarla asla mukayese edilemeyeceği bir rejimdir. Ama bunun hakkını da muhtarlarımızın başarılı bir şekilde vermesi gerekir. Milletin serbest iradesini muhtar, ismi üzerinde muhtar olarak aynen tepeye yansıtmalıdır."
"GÜÇLÜ BİR SİYASİ İRADE GEREKLİ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin önündeki sorunlar güçlü bir siyasi iradenin gerekliliğini her geçen gün daha açık şekilde gösteriyor. Bunu sağlayacak yol hangisiyse onun izlenmesini temenni ediyorum. Demokrasinin ve siyasetin en önemli özelliği işte bu tür durumlarda millet iradesine dayalı çözümü daima masada tutuyor olmaktır" dedi.
İşte Erdoğan'ın o açıklamaları:
"İNTİHAR EDECEK HALİ YOK"
Sayın Başbakan şu anda hükümeti kurma görüşmelerini devam ettiriyor. Ama bu süreç içerisinde, yine farklı farklı yaklaşımlar ortaya konuluyor. Ana muhalefet ile iktidar koalisyon kursun diyenler var, ondan sonra görüşelim diyenler var. Bunların hepsini görüyoruz. Anayasada belirtilen süreç içerisinde sayın başbakan 45 gün içerisinde kendisinin de partisinin de inandıklarına mütenasip olabilecek bir ortak bulabilirse, ama bir tekrar seçim ama farklı bir anlayışla ortaklık için adım atabilir. Ama o tabi kendi ilkeleriyle de karşı düşüncenin örtüşmesi lazım. Herhalde örtüşmüyorsa, intihar edecek hali yoktur. Bunu bu şekilde görmek lazım. Koalisyon hükümetinin kurulması benim temennimdir, bu süreç 45 gündür. Bu mümkün olmadığı takdirde, ya mevcut hükümetin azınlık hükümeti olarak devam etmek suretiyle bir erken seçime gitmesidir ki buna bir destek gerekiyor. Parlamentodan güvenoyu alması gerekiyor.
Aksi takdirde, çünkü sunulacak olan bir kabine parlamentoda güvenoyu almayabilir. Sonra yeni görevlendirme süreci başlayacaktır. Meclis'in kalkıp bir geçici hükümeti kurma şekli var. burada da parlamentoda temsil edilen siyasi partilerin güçleri oranında, geçici seçim hükümetinde temsil edilmesi gerekiyor. Bunun da çeşitli faydaları var, zararları var. Koalisyon görüşmelerinin hayırlı şekilde sonuçlanmasını diliyorum.
7 Haziran seçimi öncesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde vatandaşların üzerinde çok ciddi bir baskı ve tehdit iklimi oluşturulduğuna dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:
"İlgili kurumlarımız vatandaşlarımızın özgür iradelerini sandığa yansıtmalarını sağlama konusunda maalesef yetersiz kaldı, bunu açıkça söylemek zorundayım. Buna rağmen seçimler sonrasında ortaya çıkan tablo iyi değerlendirilebilir, Türkiye için yeni bir dönemin kapısı aralanabilirdi. Fakat bu da yapılmadı. Siyasi parti yönetimlerinin ortaya koyduğu ikircikli tavır Türkiye'yi sıkıntılı bir döneme itti. Hem bölgemizdeki gelişmeleri hem de bu şekilde oluşan belirsizlik ortamını fırsat bilen bölücü terör örgütü 11 Temmuz'da yeniden saldırılarına başlayacağını ilan etti."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 Temmuz'da Suruç'taki bombalı eylem bahane edilerek, "alçakça, kalleşçe, ahlaksızca saldırılara girişildiğini" ifade etti.
Evinde uykuda olan iki genç polisten çarşıda gezen, eşiyle çocuğuyla pazarda alışverişe çıkan binbaşıya, astsubaya kadar tüm kamu görevlilerine yönelik kalleşçe saldırıların başlatıldığını hatırlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
" 'Kaza var' diye olay yerine çağrılan trafik polisine yanında eşi ve çocuğu olduğu halde, özel otomobiliyle evine giden binbaşımıza kurşun sıkanların yüreklerinde zerre miktarı Allah korkusu olmadığını zaten biliyoruz ama inanın bunlarda en küçük bir utanma duygusu bile yok. Şimdi soruyorum bunlara destek veren, bunların yanında yer alan, akıllı olduğunu, köşelerde mürekkep akıttıklarını söyleyenlere sesleniyorum. Siz acaba bu ülkede milliyetperver, vatansever olduğunuzu neyle ispat edeceksiniz? Bu yavrularımızın katillerini, teröristleri savunanların yanında olmayı neyle izah edeceksiniz? Hem onların yanında yer alın, onlarla beraber hareket edin, öbür taraftan 'demokrasi, özgürlük' deyin. Bunun neresi özgürlük, neresi demokrasi? Eğer demokrasiden bahsediyorsan her şey parlamentoda, demokratik sistem içerisinde var. Gel mücadeleni parlamentoda ver. Ama bunlar arkalarına o silahlı güçleri almadıkları sürece parlamentodaki temsil güçlerinin bu denli güçlü olacağına inanmıyorlar. İnanmadıkları için de belli gurupları yanlarında toplamak, belli bazı köşe yazarlarını da destek kıtaları olarak yanlarına almak suretiyle ülkeyi, milleti parçalamanın gayreti içerisine giriyorlar."
Erdoğan, ambulansa, itfaiye aracına, Kızılayın kan toplama aracına, iş makinesine, vatandaşın kamyonuna, tırına, olaylarla hiç bir ilgisi olmayan insanların otomobillerine saldırmanın "alçaklık" olduğunu kaydetti.
"Tunceli-Erzincan yolunda teröristin nutuk attığını, yoldaki sivillerin de onları alkışladığını" anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün mesele devletin bütün kurumlarının el ele dayanışma halinde olmasıdır. Ama bu devletin içinde bir paralel yapı gibi bir zalim yapının olması çeşitli kurumların içerisine savrulmuş, serpilmiş olması süreci zorlaştırıyor. Bir taraftan bunları aşmanın mücadelesini veriyoruz" dedi.
"DİNDAR GEÇİNENLER SÖYLÜYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sokak başlarını kazıyarak yolları trafiğe kapatmak, yollara mayınlı tuzaklar kurmak, yolları kesip insanları tehdit etmek, araçlarını yakmak, yol yapımını, baraj inşaatını engellemek... Bu barajlarla ne olacak? Su toplanacak, tüm kurak araziler sulanacak. Oralardan hidroelektrik santraliyse elektrik enerjisi üretilecek. Ama bunların ruhunda öyle bir anlayış var ki faturayı da hükümete, devlete kesecek. Ne diyecek, 'bak elektriğimizi vermiyor' . Elektriği kesen sensin. Doğal gaz iletişim hatlarını patlatan sizsiniz. Elektrik parasını da vermiyorlar. Bu anlayış içerisinde bu ülkede bunlar özgürlükten, demokrasiden bahsediyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Utanmadan, sıkılmadan, bunu da dindar geçinenler söylüyor, 'Allah'ın verdiği yağmurdan nasıl para alırsınız?' diyorlar. Allah'ın verdiği yağmur bu barajlar olmasa toprağa gider, dere, ırmak olur denize gider. Ama bu barajların bir maliyeti yok mu? Barajların, yüz milyonlarca, milyarlarca maliyeti var. Bunların işletme masrafları yok mu? Bunlarla ilgili sana verilen suyun bedelini ödemeyecek misin? Böyle bir mantık, anlayış olabilir mi? El ele, omuz omuza vereceğiz, siz değerli muhtar kardeşlerimin görevi çok ağır. Siz bu devletin en ücra köşedeki mahallesinin, köyünün temsilcisi durumundasınız, siz muhtarsınız, seçilmişsiniz, memur değilsiniz. Benim indimde seçilmiş atanmıştan her zaman öndedir. Demokrasinin güzelliği buradadır, demokrasinin zenginliği buradadır. Çünkü demokrasi, seçilmişlerin atanmışlarla asla mukayese edilemeyeceği bir rejimdir. Ama bunun hakkını da muhtarlarımızın başarılı bir şekilde vermesi gerekir. Milletin serbest iradesini muhtar, ismi üzerinde muhtar olarak aynen tepeye yansıtmalıdır."
"GÜÇLÜ BİR SİYASİ İRADE GEREKLİ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin önündeki sorunlar güçlü bir siyasi iradenin gerekliliğini her geçen gün daha açık şekilde gösteriyor. Bunu sağlayacak yol hangisiyse onun izlenmesini temenni ediyorum. Demokrasinin ve siyasetin en önemli özelliği işte bu tür durumlarda millet iradesine dayalı çözümü daima masada tutuyor olmaktır" dedi.
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN