Altmışlı yıllarda çok gündemdeydi, ikide bir gündemden çıkar çıkar tekrar girerdi.
Nuh'un gemisi.
Amerikalılar ekiple gelir, Ağrı Dağı'nda Nuh'un gemisini ararlardı.
"Gemi gövdesine benzer" bir kaya oluşumu bulununca herkes çok heyecanlanmıştı, en başta da zevzek basın.
Bu arada Nuh'un gemisinin orada değil Cudi Dağı'nda olduğunu söyleyenler de vardı ama onları kimse ciddiye almıyordu.
Çünkü Cudi, Sovyetler Birliği'ne daha uzak, Ağrı çok daha yakındı.
Amerikalılar orada araştırma yapıyoruz ayağından birtakım işler çeviriyorlar, bizim yerli salaklar da bunu yutmaya pek eğilimli görünüyorlardı.
Sinop üssü yetmiyordu demek ki Rusya'yı dinlemeye...
Yoksa resim mi çekiyorlardı?
Bilinmez.
Sonra soğuk savaş bitti, gemi unutuldu.
Bir uçak dolusu CIA ajanı Moskova'ya gitti, KGB'nin merkez ofisi Lubyanka'ya el koydu, gemiyle memiyle uğraşmaya ne gerek vardı?
Şimdi
Putin, Ukrayna'ya saldırınca,
savaş da uzayınca
Hazret-i Nuh ne
hikmetse gene gündeme
gelmiş!
Ama bu sefer konuya eğilenler yerli uyanıklar.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi (böyle bir üniversitemiz varmış) ile İstanbul Teknik Üniversitesi bir ortak çalışma içindeymiş...
Bir ekip oluşturmuşlar, jeofizikçiler, kimyacılar, jeo-arkeoloji uzmanları falan filan.
Gemiyi arıyorlar.
Bu sefer
"saik" nedir? Din gayreti mi, turizm amaçlı mı?
Turizm tabii.
"İnanç turizmi" tabir ediliyor, ikisi "mes'ut bir izdivaç" yapıyorlar...
Nasıl olsa gemiyi ya da gemi benzeri şeyi görmeye gidecek çoktur...
Meryem Ana'nın evini görmeye geliyorlar da oraya mı gitmeyecekler?
Atatürk'ün gölgesi her yıl belli bir ayın belli bir gününde belli bir saatte dağlara vuruyormuş, ona bile giden var tapınmaya...
***
Bir ilim adamı (bilim değil, ilim) Hazret-i Nuh'un cep telefonuyla konuştuğunu söylemişti...
Gemiyi bulmak marifet değil, telefonu bulmaya bakınız.
Dağın başında şarj edemeyince atmıştır, attığı yerden çıkarınız bakalım.
Ama "şarz" ettiyse onu bilemem tabii.
***
SHİT
Çetin Altan merhum, yirmi birinci yüzyılda "Türkçe-İngilizce kırması piç bir dil" konuşulacağını söylemişti...
Bizim eve temizliğe gelen yardımcı kadın, eskiden çalıştığı şirkette kendisine "mobbing" yapıldığını söyleyince tüylerim diken diken oldu.
Elli küsur yıldır İngilizce bilirim, bu deyimi bilmiyordum.
Gerçi "chat, nickname, delete" gibi laflar bilgisayar sayesinde zihnimize girmişti ama...
Şimdi bir de "gaslighting" muhabbeti var.
"Ghosting" var.
"Lovebombing" de çıkmış.
Fazla sevgiyle bunaltmak demekmiş.
"Goblin mode" varmış ama depresyonla karıştırılmayacakmış.
What else?
I don't know.
Fatih Terim'in dediği gibi, we shall look.