Haberin dibinde okursunuz...
Milletimiz Ata'sına koştu, bayraklar, vs. vs.
"Gece de fener alayları düzenlendi."
Askerlere pelerin giydirirlerdi, ellerinde
meşale.
Caddenin iki yanından iki sıra yürürler, halk da seyreder, nesini seyrediyorsa...
Azıcık da ürkütmeye yönelik bir atraksiyon.
Bu
"ritüel" Nazi Almanyası'nın icadıdır. Görkemli olduğu için Dr.
Goebbels tarafından düşünülmüş ve yıllarca da uygulanmıştır (savaş yıllarında meşalelerle müttefik uçaklarına yol gösterecek halleri yoktu tabii.)
Biz de onlardan aldık.
Onlar ellerinde meşalelerle dört koldan yürüyüp
"gamalı haç" çiziyorlardı, bizde böyle bir numara yoktu, eh, askerlere altı ok çizdirmek de zordu, yürümekle yetindik.
CHP gitti, DP geldi, o gitti AP geldi, şu bu, ama hiç kimse bu uygulamayı kaldırmayı düşünmedi.
"Kollektif ruhumuzun" derinliklerinde bir şeyleri mi gıdıklıyordu ne...
FİGLİO DELLA LUPA
Eh, fener alayını Almanya'dan,
Medeni Kanun'u İsviçre'den aldığımız
gibi, yavrukurtluğu da İtalya'dan aldık.
Mussolini İtalyası'ndan.
Faşist bir ülkeydi, faşizmin isim babası bile Mussolini'ydi.
Bir krallıktı. Herhalde o nedenle demokrasi yoktu. Cumhuriyet olsaydı, Almanya gibi, Rusya gibi pırıl pırıl bir demokrasi olacaktı!
Bendeniz de ilkokulda yavrukurt oldum.
Böyle bir zırvaya hiçbir lise öğrencisini yatıramayacaklarından dolayı, lisede bu muhabbet izciliğe dönüşüyordu.
O topa girmedim.
Üniformamız vardı.
Fularımız, tozluklarımız vardı.
Düdüğümüz de vardı, çakımız da.
Kordonlarımız bile vardı.
İtalya'daki faşist çocuklar örgütü "figlio della lupa"dan (dişi kurdun yavrusu) farklı olarak tahta tüfeğimiz yoktu.
Beş sene orada ne halt ettim?
Hiçbir şey. Beden derslerine üniformalı giriyorduk, o kadar.
Bütün malzeme elbette oymak başkanımızın gösterdiği, Tepebaşı'ndaki bir spor mağazasından alınmıştı!
Bunun asıl 23 Nisan günlerinde bir önemi vardı.
"Geçit resmi" yapardık ve üniformalarımızla yürürdük.
Ailemiz de gelir yol kenarından bizi seyreder ve alkışlardı.
Bayram oluyordu...
***
Çook demokratik bir ülkeydik çoook.