İşte terör örgütü DHKP-C'nin kanlı tarihi! Suikastlar saldırılar katliamlar DHKP-C ve CHP...
Başkan Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki olaylara yönelik olarak "öğrencilerle alakası olmayan CHP'nin İstanbul İl Başkanı (Canan Kaftancıoğlu) orada. Kendisi DHKP-C militanıdır. Bunlar öğrenci değil." dedi. Peki DHKP-C nasıl bir terör örgütü? Bugüne kadar hangi eylemleri gerçekleştirdi? CHP'li vekiller hangi DHKP-C'lileri savundu. Eli kanlı örgüt siyasetten nasıl güç aldı. Kimler ölümü kutsadı eylemi meşrulaştırma kalktı. İşte tüm bu soruların yanıtı özel olarak hazırladığımız analiz haberimizde...
Terör örgütü DHKP-C sempatizanı Helin Bölek'in ölümünün ardından yine o bilindik yüzler çıktı sahneye. Ölümü alkışdılar ve hatta kutsadılar.
Peki kimdi Helin Bölek?
Ölüm orucunu neden başlatmıştı?
Bölek, DHKP-C terör örgütüne yakın olan, Grup Yorum'un üyeleri arasındaydı. Sözümona tek arzusu şarkı söylemek, müzik yapmaktı.
Bunun için başlatmıştı açlık grevini.
Ne kadar masum geliyor kulağa değil mi?
Şarkı söylemek isteyen bir kadın bu arzusuna ulaşamadan , türkülerini son bir kez seslendiremeden, notaları öksüz bırakarak göçtü bu dünyadan.
Ancak, gerçekler ve yaşananlar hiç de öyle masum değil.
Yani CHP'lilerin dediği gibi türkü söyleyebilmek için ölmedi Helin Bölek!
Ölüm propagandasından beslenen DHKP-C terör örgütü için son verdi yaşamına.
Cenazesinin başında halaylar çekilmesinin sebebi de buydu.
Amaç; propagandaydı ve o propaganda uğruna ölmek kutsaldı DHKP-C için.
Eli kanlı örgütün beslendiği tek kaynak ölümdü çünkü.
Helin Bölek'in ve onu destekleyenlerin derdi müzik değildi tabi?
Örneğin Grup Yorum üyelerinin talepleri arasında İstanbul Okmeydanı'ndaki İdil Kültür Merkezi'ne yönelik operasyonların son bulması da vardı.
Peki İdil Kültür Merkezi'ne operasyonların yapılmasının sebebi neydi ve Grup Yorum buna neden karşıydı.
Gerekçesi açıktı, her şey tüm çıplaklığı ile ortaydı aslında.
İşte bu gizli odalarda DHKP-C'li teröristler saklanıyordu.
Hatta Grup Yorum üyelerinin ''aman dokunmayın'' dediği İdil Kültür Merkezi'nde örgüt yöneticileri de yakalanmıştı.
Grup Yorum'un amacı; ''karargah''larına dokunulmasının önüne geçmek DHKP-C terör örgütüne nefes aldırmaktı.
Ve başka bir talep daha... Grup Yorum, haklarında arama kararı olan üyelerinin terörden arananlar listesinden çıkarılmasını da istiyordu.
O kişiler Selma Altın ve İnan Altın'dan başkası değildi. Görevleri DHKP-C'nin sözde yöneticilerinin polis merkezlerine yönelik saldırı
talimatlarını alt birimlere şifreli mesajlarla ulaştırmaktı. Güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarda onların da parmağı vardı.
Örneğin, 2012'de İstanbul Sultangazi'de polis merkezine canlı bomba saldırısı düzenlenmiş ve bir polis memuru şehit olmuştu.
Selma Altın'ın kabarık dosyasında bu saldırı da yer aldı. Polisimizi şehit eden terörist İbrahim Çuhadar'ın Yenibosna adli Tıp Kurumundaki cenazesini almaya gidenler arasında o da vardı çünkü.
Konser yasaklarının sona ermesini de istiyordu Helin Bölek ve arkadaşları. Hani şu şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın katili terörist Şafak Yayla'ya methiyeler dizdikleri konserler.
Konser demişken Suriye'de Esed rejimi için verilen bu konseri de unutmak mümkün değil elbet.
Kendi halkını katleden Esed'in posterinin gölgesinde şarkılar seslendiren bu kişiler grup yorum üyelerinden başkası değil.
Ayrıca 2014'de İstanbul Kağıthanedeki Sadabat Polis Merkezine bombalı saldırı düzenlemek isterken yakalanan bu kadın da Grup Yorum üyesiydi.
ÜNLÜLER TERÖR PROPAGANDASINA ALET OLDU
İşte bu gerçekler apaçık ortadayken, hayatını kaybeden Grup Yorum üyesi Helin Bölek'in ardından güzellemeler yapanlar çıktı yine sahneye.
Ünlü isimler ''müziğe yasak'' adı altında DHKP-Cnin propagandasına alet oldu veya olmak istedi.
Mahsun Kırmızıgül, Bölek'in fotoğrafını paylaştı sosyal medya hesabından.
''Bir müzisyenin açlık grevinde ölmesi çok acı'' notunu düştü.
'Çok üzgünüm'' diye de ekledi.
Mert Fırat, Mustafa İslamoğlu, Nihat Behram ve Orhan Aydın gibi isimlerden de benzer açıklamalar geldi peşi sıra.
Gözler siyaset cephesine çevrilmişken CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel dikkat çeken bir tweet attı Helin Bölek'in ardından.
Üzgün olduğunu söyledi. Ölüm orucunu sürdüren diğer Grup Yorum üyelerini hatırlattı.
Taleplerinin yerine getirilmesi çağrısında bulundu. Benzer çağrıyı Meclis çatısı altında da yaptı.
AK PARTİ CHP'Lİ İSMİN MECLİS'TEKİ ŞOVUNA TEPKİ GÖSTERDİ
CHP'li Özel'e AK Parti cephesinden yanıt gecikmedi.
Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in yanı sıra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan sert tepki geldi.
Soylu, ''Hastaneye kaldırıldığı halde DHKP-C'nin talimatıyla tedavisini engelleyerek hastaneden çıkartıp ölüme yatıran sizin milletvekilleriniz.'' diye seslendi Özgür Özel'e. CHP'yi DHKP-C'nin değirmenine su taşımakla suçladı İçişleri Bakanı. ''Örgüt yalakaları'' sözleri günlerce konuşuldu.
Sadece Özgür Özel değil tabi.
Helin Bölek'in ölümü eski-yeni bazı milletvekilleri ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanvekili Hüseyin Aksu'yu da fazlasıyla üzmüştü.
Üzüntüleri sosyal medya paylaşımlarına bu şekilde yansıdı. ''Türkü söyleyebilmek için öldüler'' yorumları yapıldı.
Ne acı ki Cumhuriyeti kuran partinin milletvekillerinin DHKP-C ile ilişkileri yeni değildi.
Yıl 2017. Malatya'da Alevi vatandaşların yoğun olarak yaşadığı Cemal Gürsel Mahallesinde bazı evlerin kapılarına çarpı işareti konuldu.
Olayla ilgili yapılan geniş çaplı soruşturmanın ardından gerçekler ortaya çıktı.
Büyük bir provokasyona imza atan kişi DHKP-C Malatya açık alan sorumlusu Uğur Pektaş'tan başkası değildi.
Yapılan araştırmalar sonrası CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba'nın terörist ile bağlantısı olduğu anlaşıldı.
Pektaş'ın 2012 yılındaki duruşmasına katılan Ağbaba DHKP-C üyesinin 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmasının ardından 'Malatya'da bugün görülen davada gençlere ceza yağdı'' tweetini attı. Belli ki Ağbaba'ya göre verilen cezalar ağırdı ve kabul edilemezdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun A Takımında yer alan bir diğer isim Gamze Akkuş İlgezdi de örgüte uzak olmayan isimlerden.
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yemin töreni sonrası sol yumruğunu kaldırarak ideolojik yakınlık duyduğu çevrelere mesaj gönderen İlgezdi'nin eniştesi Özer Çetin Şenyurt, terör örgütü DHKP-C'nin yöneticileri arasındaydı. Şenyurt'un dev-sol davasında aldığı ceza zaman aşımı nedeniyle düşmüştü.
İlgezdi 2015 yılında da İstanbul'da PYD'li teröristin cenazesinde gözyaşı dökerken görüntülenmişti.
Hemen yanı başında, terörle mücadelede etkin olarak kulanılan SİHA ve İHA'lara karşı çıkan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da vardı.
İlgezdi'nin, Atatürk'ün izlerinin silinmesine izin vermeyeceğini söyleyerek şiir ve beste yarışması düzenlemesi ise fikri sapmanın boyutunu gözler önüne seren gelişme olarak kayıtlara geçti.
Yıl 2018.
DHKP-C'nin avukat yapılanmasında yer alan Bartın Timtik, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada tutuklandı.
2019'daki duruşmada ise ''örgüt kurmak ve yönetmek'' suçundan 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.
CHP milletvekilleri ona da sahip çıktı.
Sezgin Tanrıkulu karara tepki gösterirken Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi de Meclis'te yaptığı konuşmada Timtik'e ''yanındayız'' mesajı vermişti.
Manzara 2017'deki Anayasa referandumu sürecinde de aynıydı.
İstanbul Okmeydanı'nda seçim çalışmasının yapıldığı bir kahvehane maskeli ve silahlı DHKP-C'li teröristler tarafından basılmış ''AK Parti'nin çalışmalarına izin vermeyeceğiz'' diyen teröristler vatandaşları ölümle tehdit etmişti.
O teröristlerden birinin CHP Bahçelievler Gençlik Kolları Üyesi Umut Güney olduğu çok geçmeden ortaya çıktı.
Kılıçdaroğlu ile yan yana çekildiği fotoğraflar günlerce konuşuldu.
Teröriste destek yine bir CHP'liden, Barış Yarkadaş'tan geldi. Yarkadaş, gözaltına alınan güney'in serbest bırakılmasını istedi.
Sosyal medyadan destek mesajı attı.
DHKP-C'li terörist Elif Sultan Kalsen, 2015 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğüne saldırı yapacağı sırada işte bu şekilde etkisiz hale getirilmişti.
Bir polisin şehit olduğu Sultanahmet'teki terör saldırısında da adı geçmiş, Taksim Meydanındaki polise silahlı saldırı sonrası kaçan kişinin Elif Sultan Kalsen olduğu iddia edilmişti.
DHKP-C'li teröristin adı emniyetin arama listesindeki ''canlı bombalar'' arasında da yer almış, Kalsen iddiaları yalanlayınca bazı medya kuruluşları teröristi ''mağdur edilen'' öğrenci ilan etmişti.
2012 yılında ''örgüt propagandası'' suçlamasıyla cezaevinde tutuklu bulunan DHKP-C'li teröriste gönderilen ve cezaevi yönetimi tarafından kabul edilmeyen kitaplara, dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun hazırladığı ''nisan ayı hak ihlalleri raporunda '' yer verilmiş, terörist mağdur olarak gösterilmişti. O rapor CHPnin resmi internet sitesinde de yer almıştı.
Tarihler Mayıs 2019'u gösterdiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde hareketlilik yaşandı.
Saatler 15'i gösteriyordu. Biri kadın iki kişi Meclis Dikmen kapısı girişindeki ziyaretçi kabul salonuna gelerek CHP milletvekili Mahmut Tanal ile görüşeceklerini söyledi.
Görevliler bunun üzerine Tanal'ı telefonla arayarak ziyaretçileri olduğu bilgini verdi. CHP milletvekili de konukları olduğunu doğrulayınca Mulla Zincir ve Eylem Yücel güvenlik noktasına yöneldi. Ne olduysa o anda oldu. İki terörist Meclis çalışanını rehin almak istedi. Neyseki güvenlik görevlilerinin anında müdahalesi sonucu facianın önüne geçildi, DHKP-C'liler kısa sürede etkisiz hale getirtildi.
Yapılan üst aramalarında bomba düzeneği süsü verilmiş siyah kutu ve uç kısmına kesici cisim bantlanmış kurşun kalem bulundu.
Terörist Mulla Zincir'in terör örgütü propagandası yapmak başta olmak üzere birçok suçtan dosyası olduğu ortaya çıktı.
Diğer terörist Eylem Yücel'in ise terör örgütü adına eylemlerde bulunmak suçundan Kocaeli / Kandıra cezaevinde bir süre tutuklu kaldığı, silahlı terör örgütüne üye olmak, terör propagandası yapmak gibi suçlardan 13 adet açık ceza davası dosyası bulunduğu, hakaret suçundan ise aranma kaydı olduğu anlaşıldı.
Mahmut Tanal, işte suç dosyaları bu denli kabarık olan iki DHKP-C'li teröristin meclise girişine izin veren milletvekili olarak kayıtlara geçti.
Şimdi gelin CHP'lilerin birlikte görünmekten hatta destek vermekten çekinmediği DHKP-C terör örgütünün kanlı tarihine biraz daha yakından bakalım.
Bakalım ki gerçekler gün yüzüne çıksın, vicdanları yaralayan ilişkiler unutulmamak üzere kayıtlara geçsin.
Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi yani DHKP-C 30 Mart 1994 tarihinde devrimci sol örgütünün partileşme kararı alması ile Dursun Karataş elebaşılığında kuruldu. Kuruluşundan bugüne kadar çeşitli sansasyonel terör eylemlerini üstlendi örgüt. İsmini özellikle Özdemir Sabancı suikastı, Gazi Mahallesi olaylar, F tipi cezaevlerine karşı gerçekleştirdikleri ölüm oruçları ile duyurdu.
İlk saldırıları 1991 Ocak ayında kayıtlara geçti. Emekli Yarbay Ata Burcu ve emekli Korgeneral Hulusi Sayın DHKP-C'li teröristlerce katledildi. Örgüt daha kurulmamıştı ancak sonradan örgütün lider kadrosunda olacak isimler bu suikastlerde aktif rol aldı. Bu nedenle de terör örgütünün ilk kanlı eylemleri olarak bu iki suikast tarihe geçti. Teröristler aynı yılın şubat ayında İncirlik Üssünde görevli üç ABD vatandaşının kaçırılarak öldürülmesini de üstlendi.
Takvim yaprakları 7 Nisan 1991'i gösterdiğinde İstanbul Üsküdar'dan tek el silah sesi duyuldu. Namlunun hedefinde emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk vardı. 12 Mart döneminin ünlü generallerinden Memduh Ünlütürk'ü evinde yemek sofrasında basan asker kılığına girmiş teröristler suikastı gerçekleştirdi. Ünlütürk başına dayanan silahtan çıkan tek kurşunla hayatını kaybetti
1991 yılında terör örgütünün suikastleri arka arkaya geldi. aralık ayında İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Şakir Koç ve şoförü öldürüldü. 1992'de ise İstanbul Şişli'de bir kıraathanede oturan gasp masasında görevli 5 polis teröristlerce katledildi. Her şey Türkiye'yi karanlık bir girdabın içine çekmek için adım adım planlanmıştı. Aynı yıl Cağaloğlu'ndaki İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasına roketatarlı saldırı düzenlendi.
29 Temmuz 1992'deki Oramiral Kemal Kayacan suikastı da eli kanlı terör örgütünün tarihe geçen suikatslerinden biri oldu.
29 Eylül 1995'de ise Tarkan Yağcı ve Serdar Öztürk isimli jandarma erleri İstanbul Maslak'ta İl Jandarma Alay Komutanlığı giriş kapısı önünde gece nöbeti tutarlarken DHKP-C üyesi Mustafa Duyar ve İsmail Akkol tarafından çapraz ateşe alınarak öldürüldü.
Tarihler 12 Mart 1995'i gösterdiğinde Gazi Mahallesi'nde kahvehaneler ve pastaneler taranmaya başlandı.
Saldırılarda bir Alevi dedesinin öldürüldüğü söylentileri kulaktan kulağa yayılınca provokasyonun da fitili ateşlenmiş oldu.
Mahallede çıkan olaylar 4 gün sürdü. 17 kişi hayatını kaybetti. Başrolde yine DHKP-C terör örgütü vardı.
9 Ocak 1996'da Türkiye büyük bir suikast haberi ile sarsıldı.
Sabancı iş merkezinin 25. katına çıkan teröristler Sabancı Holding Yönetim Kurulu Üyesi Özdemir Sabancı, ToyotaSA Genel Müdürü Haluk Görgün ve başkanlık sekreteri Nilgün Hasefe'yi hunharca katletti. Suikastleri Fahriye Erdal, İsmail Akkol ve Mustafa Duyar gerçekleştirdi.
Eli kanlı örgüt saldırılarını 2000'li yılların başında da sürdürdü.
20 Ekim 2000'de F tipi cezaevleri inşaatlarının hızlandığı yolundaki haberler üzerine DHKP-C, TKPML, TKİP davası hükümlü ve tutuklulardan bin kişilik grup açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerini başlattı.
Müzakerelerden sonuç çıkmayınca provokasyonlar, algı operasyonlarının ardı arkası kesilmedi.
19 Aralık'ta 20 cezaevine eş zamanlı operasyon düzenlendi "hayata dönüş operasyonu"nda 30 tutuklu hayatını kaybetti 2 jandarma şehit oldu.
3 Ocak 2001'deki Şişli Emniyet Müdürlüğüne yapılan intihar saldırısı, aynı yıl İstanbul Beyoğlu Gümüşsuyu'nda bulunan polis noktasına yapılan saldırının failleri yine DHKP-C'li teröristlerdi.
2012'de de İstanbul'da polis merkezlerini hedef almayı sürdürdü eli kanlı örgüt.
1 Şubat 2013'te ise Ankara'da Atatürk Bulvarı üzerinde bulunan Amerikan Büyükelçiliği saldırıya uğradı.
İntihar eylemcisi DHKP-C'li terörist Ecevit Şanlı nizamiyede üzerindeki bombaları patlattı.
Saldırgan parçalanarak hayatını kaybetti. Saldırıda elçilikte çalışan bir Türk güvenlik görevlisi şehit oldu.
Gazeteci Didem Tuncay ise saldırıda bir gözünü kaybetti.
19 Mart 2013'te başkent art arda yapılan saldırılar ile sarsıldı.
İlki Adalet Bakanlığına, ikinci saldırı ise aynı saatlerde AK Parti Genel Merkezine düzenlendi.
Saldırıların arkasındaki sır perdesi kısa sürede aralandı. Bir kişinin hafif yaralandığı saldırıları terör örgütü DHKP-C gerçekleştirmişti.
Bu iki saldırının ardından terör örgütü bu kez Emniyet Genel Müdürlüğü ek binalarını hedef aldı.
Roketatarlı saldırı sonrası ormanlık alana kaçmak isteyen teröristler polis tarafından kıstırıldı.
Çıkan çatışmada biri öldürüldü diğeri ise ağır yaralı olarak yakalandı.
1 Ocak 2015'te Dolmabahçe sarayını hedef aldı eli kanlı örgüt.
Terörist Fırat Özçelik, nöbet kulübesine doğru iki el bombası attı.
Pimi çekilen bombalar şans eseri patlamadı.
Silahı da tutukluk yapınca kaçmaya başlayan DHKP-C'li terörist kısa sürede polis tarafından yakalanarak etkisiz hale getirildi.
Ve o tarih.
31 Mart 2015.
Teröristlerin hedefinde bu kez deneyimli Savcı Mehmet Selim Kiraz vardı.
Teröristler Berkin Elvan soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın adliyede 6. kattaki odasını bastı.
Savcı Kiraz, avukat cübbesiyle adliyeye giren 2 terörist tarafından silahla rehin alındı.
Krizin sonlanması için çağrı yapıldı ancak teröristler teslim olmadı.
Güvenlik güçleri saat 20:25'te savcının rehin tutulduğu odadan silah sesi gelmesiyle operasyon düzenledi.
6. katta ilk olarak bir patlama ardından da silah sesleri duyuldu. Çatışma yaklaşık 10 dakika sürdü. Başına 3 ve vücuduna 2 el ateş edilen Savcı Kiraz ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Olay yerinde kalbi duran Kiraz şehit oldu. Operasyonda iki DHKP-C'li terörist ölü ele geçirildi.
En son Grup Yorum üyesi Helin Bölek'in ölümü üzerinden propagandaya soyunan terör örgütü DHKP-C işte bu hain saldırılara gözünü kırpmadan imza attı. İşin acı ve üzüntü veren tarafı ise örgütün maalesef siyasetten destek bulması, güç alması oldu.
Ayrıca Helin Bölek'in ölümü, bir tarafta birileri hiç uğruna ''dava'' diye hayatına son verirken, diğer tarafta şen kahkahalar eşliğinde sefasını sürenlerin olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlattı ve bu gerçekler kayıtlara geçti, unutulmamak üzere...