Türkiye İmamoğlu'nun yargılandığı terör ve yolsuzluk soruşturmalarını konuşuyor. (her ne kadar konuşulmasının önüne geçilmek istenilse de…)
Bir şekilde konu siyasi gibi gösterilmeye çalışılsa da aslında soruşturmanın detaylarını en çok CHP seçmeni merak ediyor.
Zira üzeri örtülemeyecek kadar büyük tespitleri, iddiaları var İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının. MASAK raporları, HTS-Baz kayıtları, gizli tanıklar, açık tanıklar, mağdurlar, ihbarlar, şikayetler vs.
Bizatihi muhalefetin çağrısıyla sokaklara çıkanlar da artık onları sorgulamaya başladı. Çünkü marjinal örgütler, etki ajanları, manipülasyonlar, algı operasyonları tek tek deşifre oldu.
Ama dikkat edecek olursanız, hemen her karışıklıkta görmeye alışık olduğumuz Batı bu kez yoktu sahada.
ABD, "Türkiye'nin iç işleri" dedi. AB ülkelerinin birkaçından cılız açıklamalar geldi. Batı medyası birkaç haberle yetindi. Bir iki Türkiye düşmanı yine klavye başındaydı tabi ama onları da kimse zaten muhatap almadı.
Sonra bir başka aşamaya geçildi. Ekonomi!
Önce bazı dezenformasyonlara imza atıldı. Ardından "B0YKOT" denildi.
Kime? Türkiye'nin yerli markalarına.
Bu ülkede üreten, kazanan, vergisini bu ülkeye ödeyen, bu ülkenin on binlerce evladının çalışarak geçimini sağladığı firmalara…
İlginçtir tam da bu aşamada bir anda Batı medyasında boy gösterdi Özel!
Kendisine gelen desteği yetersiz bulmuş olacak ki İngiliz BBC'ye verdiği röportajda İngiltere Başbakanı Starmer'a seslendi ve "Terk edilmişlik hissediyoruz! Bu nasıl dostluk? Çok kırgınız" dedi.
Bir gün önce ise CNN International'a konuştu: "Ülkemizin batı ile entegre olmasını, NATO ile güçlü bir ittifakı destekliyoruz." dedi.
Nasıl yani? Ne alaka demezler mi?
Partinizin belediye başkanları çok büyük bir yolsuzluk soruşturmasıyla ve Batının da terör örgütü olarak tanıdığı PKK'ya destek sağlamakla suçlanıyor siz NATO diyorsunuz.
Belki de Starmer'da bu soruların yanıtını bekliyordur. Belki onlar da suçlamaları ve eldeki bulguları ciddiyetinin farkında ve açıktan "masumdur, darbedir" demek yerine yargı sürecinin tamamlanmasını bekliyordur.
Peki bu suç mu? Hayır, aksine hepimizin üzerine düşen bu. Devam eden bir soruşturma var sonuçta.
Mahkeme elde edilen bilgi, belge, bulgular sonucunda suçludur deyip mahkum da edebilir, masumiyetine de karar verip beraatına da hükmedebilir.
Haliyle Batı da hukukun üstünlüğüne gerçekten inanıyorsa! izleyelim görelim demiştir.
***
Ama dikkat kesilmemiz gereken nokta zamanlama.
Yerli ve milli markalara "Boykot" çağrısının ardından, Avrupa ülkelerini desteğe zorlar demeçler vermek pek de masum görünmüyor. Ve bu süreçlere hiç de yabancı değil Türkiye.
Açıkçası söz konusu o markalar sokağa çağrılan gençlerin bile gelecekte ekmek kazanacağı firmalar. Hatta dolaşan Boykot listelerinde TOGG'u, Ordu Yardımlaşma Kurumu OYAK'ı bile gördük maalesef.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurucu olduğu CHP'nin bu çağrılara öncülük etmesi ve kalkıp ülkesini Batıya şikayet etmesi Atatürkçülüğe yakışan bir durum olmadığı gibi, altı okuna yani Cumhuriyetçiliğe de, Milliyetçiliğe de, Halkçılığa da, Devletçiliğe, Laikliğe de sığmaz.
Bu şekilde Gazi'nin hedef gösterdiği "Muasır medeniyetler" seviyesinin üzerine çıkaramaz!
Demokratik bir hukuk devletiyiz. Sandık gerçeği var. Ve şuan görünen tarih 2028!
***
Bir temenni!
Şimdi destek vermedi diye İngiltere, ABD, İsrail firmalarına da bir boykot uygular mısınız?
Yapar mısınız gerçekten?
***
Bir vaka!
Geçtiğimiz günlerde Özgür Özel'in Saraçhane'de yaptığı bir konuşmayı eleştirmiştik.
Özel o konuşmasına "Bir halk oylaması yapacağım. Neye uyarlarsa onu! Meydanda burayı terk edelim, Bozdoğan Kemerine gidelim, polisle çatışalım diyenler el kaldırsın! Meydanda bunu yapmayalım, mücadeleyi haklı zeminde koruyalım diyenler el kaldırsın." İfadelerini kullanmıştı.
"Polisle çatışalım" diye bir sorunun bile sorulmasını Gazi'nin kurucusu olduğu CHP'nin genel başkanına yakışmadığını ifade etmek için de tepki gösterdiğimiz kısmını getirdik.
"Neye uyarlarsa onu" dedikten sonra "Polisle çatışalım diyenler el kaldırsın bile dememeliydi" diyerek.
Ama algı operasyoncuları işte. "Kestiler" diyerek eleştirdiğimiz kısmı da kesmişler!
İletişimde bir altın kural vardır: Neyi anlattığın değil, nasıl anlattığın önemli!
Hele ki ülkeyi yönetmeye talip kişiler ise mevzu bahis.
Bir Söz!
Yunus Emre'den…
Söz ola kese savaşı, söz ola bitüre başı*
Söz ola agulu aşı, balıla yağ ide bir söz
(*baş: yara)