OKAN MÜDERRİSOĞLU
- 20.09.2025, Cumartesi
TRÇ Önerisi”, BM ve Erdoğan’ın yeni hamlesi
Bu stratejik bileşim elbette üzerinde durulmayı hak ediyor. Ancak formülü değerlendirmeden önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, İsrail- Filistin bağlamındaki tarihi tutarlığını hatırlamak, 23 Eylül 2025'te, BM 80. Genel Kurulu'ndaki hitabının içeriğine de odaklanmak gerekiyor.
Erdoğan, kıdemli lider olarak BM kürsüsünden 15. kez dünya kamuoyuna seslenecek. Cumhurbaşkanımız BM konuşmaları şimdiye kadar, çatırdamakta olan küresel sistemi sorguladığı gibi alternatif çözüm önerileriyle de çok ses getirdi.
Örneğin 2013 yılında, BM Güvenlik Konseyi'ndeki karar verici 5 ülkeyi ve tutarsızlıklarını kastederek, "Dünya 5'ten büyüktür" söylemi ile dikkati çekti. Erdoğan daha sonra bu söylemini, "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" başlığı altında kitaplaştırdı, görüştüğü tüm liderlere ve global yatırımcılara bizzat verdi.
25 Eylül 2019'daki "haritalı konuşması" da ezber bozan nitelikteydi. Erdoğan, dünyada adaletsizliğin en çok yaşandığı yerlerden birinin, İsrail işgali altındaki Filistin toprakları olduğuna değinerek şunları kaydetmişti:
"… Merak ediyorum bu İsrail neresidir, acaba bu İsrail'in toprakları nereleri kapsıyor, 1947'de İsrail neresiydi, bunun ardından acaba 1949, 1967'de İsrail neresiydi ve şu anda İsrail neresi?"
Cumhurbaşkanımız, 24 Eylül 2024'te BM 79. Genel Kurulu'ndaki konuşmasında da uluslararası topluma, İsrail'in saldırılarına karşı durma çağrısında bulunmuş ve "Filistin'i tanımayan devletleri, tarihin doğru tarafında yer alarak Filistin devletini tanımaya davet ediyorum" demişti.
Ve o iki kritik gün…
22 Eylül pazartesi…
Suudi Arabistan ve Fransa'nın eş başkanlığında New York'ta yapılacak "İki Devletli Çözüm Konferansına" Türkiye aktif katılım sağlayarak tam destek verecek.
23 Eylül Salı…
Erdoğan BM Genel Kurulu'nda, yine Filistin'in sesini yankılandıracak. Ayrıca… BM üyelik koşullarını açıkça ihlal etmesi ve BM kararlarını sürekli çiğnemesi karşısında İsrail'in, BM üyeliğinin askıya alınmasını gündeme getirecek.
Hal böyle iken Sn Bahçeli'nin önerisine dönecek olursak...
Her şeyden önce Türk dış politikası; hak, alâka ve milli menfaatlerin korunması için çok merkezli ve dinamik uluslararası ilişkiler üzerinden yeniden yapılanıyor. Ankara'nın; AB ve NATO yanında, birbirine rakip hale getirmeksizin Şangayİşbirliği Örgütü ve BRICS'teki temsilini bu gözle de görmek gerekiyor.
Çin ve Rusya'ya gelince…
ABD ile sorunlu ilişkilerini düzelttikleri gün, Washington'la işbirliğine mi yönelirler yoksa çok kutuplu dünya yolunda yeni güç merkezleri inşa etmeyi mi tercih ederler, belli değil!
Bu ikilem netleşene kadar Türkiye'nin, BM Güvenlik Konseyi'nin iki büyük devleti ile temaslarını yoğunlaştırmasında yarar olduğu gibi mutlak olarak bu iki eksene çok yaslanmamasında da yarar var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Özgür (!) CHP’ye Ekosistem ipoteği! (30.11.2025)
- Terörsüz Türkiye’nin kritik eşikleri... (29.11.2025)
- PKK silah bırakıyor! Peki ya SDG? (27.11.2025)
- Ukrayna: Acı barışa katlanmak! (25.11.2025)
- Küresel barış için Erdoğan reçetesi... (23.11.2025)
- G20, Güney Afrika... Rakamlar-Vicdanlar muhasebesi! (22.11.2025)
- Bedeli mukabili CHP iddiası ve İmamoğlu yargılaması… (20.11.2025)
- SDG, askeri seçenek! CAATSA ve sonrası… (18.11.2025)
- O gün, Beyaz Saray’da neler konuşuldu? (15.11.2025)
- Asker eşi olmak... (13.11.2025)