MHP Lideri Devlet Bahçeli özgün bir siyasetçi. Cumhur İttifakı'na bağlılığını en güçlü biçimde ilân ettiği kadar, MHP'nin müstakil siyasi kimliğini de vurgulayan çıkışlarından asla vazgeçmemekte. Devlet Bey'in,"son anda aklagelen cin fikirlerle değil de" bir şekilde, bir tarihte üzerinde çalışılmış muhtelif proje veya modelleri güncelleyerek ifade ettiği anlar oluyor. Bu önerileri, çoğu zaman bölgesel ve küresel süreç okumalarından kaynaklanıyor, hatta kurt kapanını kırmayı amaçlıyor. Sn Bahçeli, önceki gün yaptığı yazılı açıklamada, "Dünyaya meydanokuyan ABD-İsrail şer koalisyonunakarşı akla, diplomasiye, siyasetinruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılınstratejik ortamına en uygun seçenek 'TRÇ' ittifakının inşa ve ihya edilmesidir.TRÇ ittifakının'Türkiye, Rusya ve Çin'den müteşekkil olması arzu veönerimizdir" dedi.
Bu stratejik bileşim elbette üzerinde durulmayı hak ediyor. Ancak formülü değerlendirmeden önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, İsrail- Filistin bağlamındaki tarihi tutarlığını hatırlamak, 23 Eylül 2025'te, BM 80. Genel Kurulu'ndaki hitabının içeriğine de odaklanmak gerekiyor.
Erdoğan, kıdemli lider olarak BM kürsüsünden 15. kez dünya kamuoyuna seslenecek. Cumhurbaşkanımız BM konuşmaları şimdiye kadar, çatırdamakta olan küresel sistemi sorguladığı gibi alternatif çözüm önerileriyle de çok ses getirdi.
Örneğin 2013 yılında, BM Güvenlik Konseyi'ndeki karar verici 5 ülkeyi ve tutarsızlıklarını kastederek, "Dünya 5'tenbüyüktür" söylemi ile dikkati çekti. Erdoğan daha sonra bu söylemini, "DahaAdil Bir Dünya Mümkün" başlığı altında kitaplaştırdı, görüştüğü tüm liderlere ve global yatırımcılara bizzat verdi.
25 Eylül 2019'daki "haritalı konuşması"da ezber bozan nitelikteydi.Erdoğan, dünyada adaletsizliğin en çokyaşandığı yerlerden birinin, İsrail işgali altındakiFilistin toprakları olduğuna değinerekşunları kaydetmişti: "… Merak ediyorum bu İsrail neresidir,acaba bu İsrail'in topraklarınereleri kapsıyor, 1947'de İsrail neresiydi,bunun ardından acaba 1949,1967'de İsrail neresiydi ve şu andaİsrail neresi?"
Cumhurbaşkanımız, 24 Eylül 2024'te BM 79. Genel Kurulu'ndaki konuşmasında da uluslararası topluma, İsrail'in saldırılarına karşı durma çağrısında bulunmuş ve "Filistin'i tanımayan devletleri,tarihin doğru tarafında yer alarakFilistin devletini tanımaya davet ediyorum" demişti. Ve o iki kritik gün… 22 Eylül pazartesi…
Suudi Arabistan ve Fransa'nın eş başkanlığında New York'ta yapılacak "İkiDevletli Çözüm Konferansına" Türkiye aktif katılım sağlayarak tam destek verecek. 23 Eylül Salı…
Erdoğan BM Genel Kurulu'nda, yine Filistin'in sesini yankılandıracak. Ayrıca… BM üyelik koşullarını açıkça ihlal etmesi ve BM kararlarını sürekli çiğnemesi karşısında İsrail'in, BM üyeliğinin askıya alınmasını gündeme getirecek. Hal böyle iken Sn Bahçeli'nin önerisinedönecek olursak...
Her şeyden önce Türk dış politikası; hak, alâka ve milli menfaatlerin korunması için çok merkezli ve dinamik uluslararası ilişkiler üzerinden yeniden yapılanıyor. Ankara'nın; AB ve NATO yanında, birbirine rakip hale getirmeksizin Şangayİşbirliği Örgütü ve BRICS'teki temsilini bu gözle de görmek gerekiyor. Çin ve Rusya'ya gelince…
ABD ile sorunlu ilişkilerini düzelttikleri gün, Washington'la işbirliğine mi yönelirler yoksa çok kutuplu dünya yolunda yeni güç merkezleri inşa etmeyi mi tercih ederler, belli değil!
Bu ikilem netleşene kadar Türkiye'nin, BM Güvenlik Konseyi'nin iki büyük devleti ile temaslarını yoğunlaştırmasında yarar olduğu gibi mutlak olarak bu iki eksene çok yaslanmamasında da yarar var.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.