Bir ihtimal daha var, o da Cumhurbaşkanlığı mı dersin?
29.01.2017, Pazar
Hukukun "en kötü olasılık"üzerine kurgulanmasıdoğaldır. Netice de varoluşunu"anlaşmazlığa" borçlu olanbir sistem. Herkesten her kötülüğübekliyor hukuk. Enmülayimimiz, karıncayıincitmeyenimiz bileonun gözünde her ankarısını öldürebilecek,casusluk yapabilecek,iş ortağını dolandırabilecekpotansiyel birersuçluyuz.
Bu nedenle hukukun öngörülerini hep olumsuzluklar üzerine şekillendirmesi, "hepimizekötü bakması"normal.
Siyaset ise, pesimist hukukunkarşısında sivil alanı temsileden bir optimist.
Ukalalık etmek için kötümserve iyimser kelimeleri yerine pesimistve optimist kavramlarını kullanmıyorum.
Zira bir anlamı da çocuklariçin tasarlanmış küçük tek yelkenliolan optimist, siyaset vehukuk ayrımın ruhunu harika özetliyor. Siyaset, tıpkı denizde küçücük çocuklara güvenen özgüven sahibi ebeveyn gibi, ikna etmeye çalıştığı seçmene güven üzerine kuruludur.
Bu yüzden siyaset, hukukun aksine vatandaşlara her an madikatacak sinsiler olarak bakmaz. Tam aksine onları, kaynakları en mantıklı ve verimli şekilde kullanacağı siyasi projesine ortak olanrasyonel ve iyi niyetli öznelerolarak görür. Tabii ki siyasetçi kendiside bir özneyse, vesayet odaklarıncayönetilen bir nesne değilse...
Sartre'ın varoluşa dair külliyatını, bizim buraların ağzıyla bir cümlede özetleyen o harika sözümüzle söylersek: Kişi kendinden bilir işi,karşısındakini.
Siyasetçinin aptalı ikna edeceği seçmeni aptal görendir.... Siyasetçinin kötüsü devatandaşı, rakibini kötü kabuleden...
Her seçim, referandum döneminde siyasilerimizin konuşmalarına bakınca demokrasinin diyalektiğindeki bu temel ilişki geliyor aklıma.
Son anayasa değişikliğinehayır diyen siyasilere birbakın. Sanki halkı ikna etmeyeçalışan, onlara güvenen ortalamabir siyasi aktör değil, rakibinikötülüğünden seçmeni aptallığındanyanlışı tercih edecekpotansiyel suçluolarak gören birersavcı her biri.
Onlara göre parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmeyi isteyen siyasi rakipleri çok kötü insanlar. BinaliYıldırım,Devlet Bey vehatta seçilmişCumhurbaşkanıErdoğan bile Türkiye'yi mahvetmekistiyorlar!
Hatta bunun için, üzerinde durdukları köprüyü dinamitlemek üzere, arada buluşup ülkeyi nasıl batırırız diye düşünüyorlar!
Neyin kafasından olduğu merak ettiğimiz halüsinasyonları bitmedi, devamı da var...
Onlara göre, James Bond filmlerinin kötü adamını aratmayan bu Doktor No tipi siyasetçilere güvenen seçmenler de istisnasızaptallar.
Evet, evet sizden bahsediyorlarsayın sivil siyasilerimiz.
Ve yine onlara göre, Türk halkının yarısından fazlasını oluşturan vatandaşlar ve siyasi temsilcileri nihayetinde başarırlarsa... Söyledikleri gibi Türkiye Cumhurbaşkanlığı sistemine geçerse batacak, çökecek, bölünecek, hepimiz esir olacağız, kimse özgür olmayacak...
Lütfen biraz saygı! Hakikaten bize, seçmenlerinize ayıp ediyorsunuz. Zekamızla dalga geçiyorsunuz beyler bayanlar...
Sakallı Celal'in dediği gibi;
Tanzimat ilan ettik, olmadı. Meşrutiyet ilan ettik, olmadı. Cumhuriyet ilan ettik, olmadı. Belki biraz da ciddiyet ilan etsek,sürekli halka aptal, kötü diyenbu siyasetten beslenme asalaklardankurtulur muyuzsizce?
Can Yücel yaşasa, "Olmak ya da olmak" diyen Shakespeare'e sardığı gibi, Sakallı Celal'e de takılırdı belki.
"Bir ihtimal daha var" diyerek eklerdi belki: "O daCumhurbaşkanlığı mı dersin?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.